fletcher lynd yazar profili

bir arkadaşımın "onu içeceğime çöp suyu içerim" şeklinde yorumladığı, başka bir arkadaşımın ise "eskiden filtre kahve mi vardı? hepiniz onu içiyordunuz, gıkınız da çıkmıyordu, yeni nesil kahveciler çıktı hepiniz gurme kesildiniz başımıza, ben gayet de severek içiyorum" diyerek tartışmaya yeni bir boyut kattığı suda eritilen kahve çeşidi.
ben ilk arkadaşıma katılıyorum. zaten granülden başka kahve bilmediğimiz zamanlarda kahve sevmediğimi sanıyordum, halbuki sorun kahvenin çeşidindeymiş, büyüyünce anladım.

az önce çalıştığım yerle ilgili basın yansımalarını kontrol ederken bir tv programında konuşan nedim şener insansısını görünce eyyamcı sözcüğünü küfür olarak kullandığımı fark ettiğim için "acaba sözlükte başlığı var mı?" diye merak edip baktığımda bulduğum başlık.

(bkz: ateist)

tanrıtanımaz ya da ateist olarak tanımlayabileceğimiz insandır.
dünyayı, evreni, yaşamı anlamaya ve anlamlandırmaya çalışırken dinlerin öğretilerini değil pozitif bilimleri esas alan insandır bir de.

çok sevgili can bonomo'nun güneş isimli şarkısında "sevgi nedir bilmeyen şiirden anlamaz" diyerek tarif ettiği insandır. haklılık payı da vardır kanımca.

eskiden, yani benim hatırladığım kadarıyla 90'lardan, yani mahalle bakkallarının yalnızca gidip bir şeyler aldığımız birileri değil de evine, düğününe, cenazesine gittiğimiz, yardım istediğimiz, yardım ettiğimiz insanlar olduğu zamanlardan kalma bir alışkanlıktır. nahifliktir.

eğer hukuki anlamda suçtan söz ediyorsak aldatmak bu kapsama girer diye düşündüğüm durumlardır.
kişisel zarar vermesi bakımından aldatmak da suç sayılabilir elbette ama evlilik bağı yoksa arada cezai bir yaptırımı olmaz aldatmak eyleminin. kaldı ki bence suç sayılmamalıdır da şu anda hiç linç savmaya uğraşamayacağım için bu konudaki güzide fikirlerimi kendime saklamayı tercih edeceğim şimdilik. *

dokuz adet dövmemle koşarak dahil olmak istesem de dövmeleri anlatmaya üşendiğim için aslında tam da dahil olamayacağım pek güzel anket başlığı.

herkesin hayatına kimse karışamayacağı için istediğini yapabilecek ve dahi yapmış olan sözlük yazarıdır.

15 yıllık arkadaşımla arama mesafe koymamda büyük etkisi olan "güzelim" kelimesinin benim için -sanırım- ilk sırayı çektiği hitap şekilleridir. buraya yazarken bile sinirlenmeme neden olan bir hitap şeklidir ayrıca.
bana "güzelim sen de bıdı bıdı bıdı..." diye bir cümle kurulduğunda buz gibi soğuyorum karşımdaki insandan, diğer olasılık da ağzına kürekle vurmaktı ama malum tam kapalıyız!

biracılık konusunda iddialı olduğum için kayıtsız kalamadığım anket başlığı. *
turşu, özellikle kornişon ve erik turşusu. tabii bu tüm biralar için geçerli değildir.

animesi harika olduğu için filmini izlemediğim ve izlemediğime zerre kadar pişman olmadığım * aynı adlı mangadan uyarlanmış mükemmel gibi seridir.

uzun yıllardır hakları için mücadele eden, sokaklara çıkan, susmayan, birlik olan kadınların topluma nedenlerini bıkmadan, usanmadan anlatmaya çalıştığı; konuya at gözlüğüyle bakmayan herkesin bir çırpıda görebileceği gerçekliktir.

kadın cinayetleri politiktir!

çünkü;
kadınlar kocaları, babaları, amca oğulları, eski sevgilileri ve benzeri kişilerce tehdit edildiğinde gidip güvenlik güçlerine başvurunca güvenlikleri sağlanmıyor. öldürülüyorlar!

çünkü;
kocaları tarafından işkence gören kadınlar için devlet yapması gereken sığınma evlerini yapmıyor, kadınlara güvenli bir alan yaratılmıyor. kadınlar öldürülüyorlar!

çünkü;
toplum muhafazakarlaştıkça erkek egemenliği zihniyetlerde pekişiyor, kadınların yeri ya baba evi ya koca yanı olarak görülüyor. bunun dışında yaşamak isteyen kadınlara yapılan her şey meşru görülmeye başlanıyor. sonuçta ne oluyor dersiniz? evet, öldürülüyorlar!

çünkü;
kadına yönelik şiddeti engellemek için adım atmak bir yana ataerkil zihniyetin temsilcisi bir iktidar tarafından yönetilen canım ülkemizde kadınların lehine olan kazanımlardan da geri adım atılıyor. kadınlar her gün öldürülüyorlar!

çünkü;
medyada da etkin olan eril dil yüzünden şiddete karşı adım atmayan devlet sorgulanmazken şiddeti haklı gösterecek söylemler havada uçuşuyor. şiddet faili kişiler kazara yargı karşısına çıksa bile bu dil ve zihniyet sayesinde meşrulaştırılıyorlar. kadınlar ise öldürülüyor!

erkek bireyler cinsiyet eşitliği için mücadele etmek zorunda kalmadıklarından olsa gerek, bunu anlamakta zorlanıyorlar genellikle. biz de böyle sürekli aynı şeyleri söyleyen, her yerde bağıra çağıra anlatan insanlar pozisyonuna düşüyoruz bu yüzden. fakat kusura bakmayın hepiniz anlayana kadar anlatacağız. siz de öyle ya da böyle anlayacaksınız...

çiçeği burnunda bir yazarı olduğum sözlük. *
henüz çok yeni bir yazarı olduğum için tüm dinamiklerine hakim olmasam da ilk izlenim olarak keyifli bir sözlük diyebilirim, fakat gördüğüm bir olumsuzluğu* da yazmadan geçemeyeceğim; anket başlıkları çok fazla maalesef...

isminin "dar hane"den geldiğini duyduğum ama tam olarak araştırmadığım için iddia edemeyeceğim, özellikle uşak'ta yapılanını çok sevdiğim, şahane çorbadır.

türkiye'deki en iyi erkek vokallerden birine sahip, çok sevdiğim rock grubudur.
doğan duru beyefendi gerçekten nadide bir ses...

sürekli korumaya çalıştıklarına göre çok kırılgan olmalı diye düşündüğüm yapıdır.
bu düşüncem doğruysa çökmeye mahkumdur, değilse de türk aile yapısını korumak adı altında yapılan tüm eylemler beyhudedir, gereksizdir.

aşk kavramı göreceli olduğu için, gerçek kavramı da yaşadığımız çağın getirdikleri nedeniyle göreceli hale geldiği için (bkz: post-truth) yapılamayacak tanımdır.
öte yandan gerçekten aşık olduğunuzu düşünüyorsanız aşıksınızdır; bunun sonsuza kadar sürmesi, hayatınızda sadece bir kez başınıza gelmesi falan da gerekmez.

birkaç gün önce iş yerinde yaptığımız bir sohbetin ardından üzerine tekrar düşündüğüm insandır.
sohbeti uzun uzun anlatmayacağım ama bir yerde patroncuğum dedi ki; "ben kepçe izlemeyi seviyorum, diğer iş makinelerini de çünkü onlar olmasa ne yapardık ya da onlar yokken insanlar ne yapıyordu diye düşünüyorum izlerken, dalıp gidiyorum."
ben de şöyle düşündüm bunun üzerine; "belki de bu kişi aslında insan aklının geldiği yeri övüyordur kendi içinde, makinelere değil insanlığın geldiği ve potansiyel olarak gelebileceği yere hayranlık duyuyordur." ne dersiniz, olabilir mi böyle bir şey?

edebiyatı yapılmadığı sürece sevdiğim bir eylemdir. severek de içerim, kahvaltılarda özellikle bulunsun isterim. ağır bir yemeğin üzerine içilen çayın da kalbimizde yeri ayrıdır. ve fakat her kim ki bunun edebiyatını yapmaya başlarsa o kişiden buz gibi soğurum, bir süre çaydan bile soğurum. aynısı rakı edebiyatı için de geçerlidir.