atina okulu resminde bu şekilde resmedilen sisamlı pisagor namıdiğer pythagoras mö 570 – mö 495 yıllarında yaşamış antik yunan filozofu ve pisagorculuğun kurucusudur. en önemli etkilerinden birisi felsefeyi sadece evrenin sırlarını çözme uğraşı olmaktan çıkarıp insanı ve doğru yaşamayı anlamaya yönelik de bir disiplin haline getirmesidir. işte pisagorculuk, pisagor'un bu doğru yaşamı öğrencilerine, diğer bir ifadeyle müritlerine, öğrettiği okuldur. bu okulun en temel ve tüm felsefe tarihinde etkilerini barındıran öğretisi ruhun bedenden tamamen ayrı bir varlık olduğudur. bu öğretiye göre ruh, bedenler arasında transfer olur ve asla yok olmaz. bu görüş, varlık felsefesindeki temel sorulardan "maddenin özü ruh mudur madde mi?" ikilemine verilen ilk cevaptır ve düalizm, idealizm gibi fikir akımlarını etkilemiştir. ayrıca "evrenin arkhesi sayılardır." diyerek matematiksel ve geometrik ilişkileri her şeyin tözü ilan etmiştir. ona göre evrende mükemmel bir uyum vardır, bu uyum evrenin değişmez özüdür, zıtlıklardan meydana gelir ve ancak matematik sayesinde bu özü anlamaya yaklaşabiliriz. pisagor birçok yönden platon'u etkilemiştir. matematiğe duyulan güven ve ruhun önemi platon'un da felsefesinin temel taşlarıdır. dahası platon'un okul fikrinin de pisagor'un okulunun başarısından kaynaklandığı öne sürülür.
pisagor'un tarikatının bazı değişik yasakları vardır. bu tarikata göre hayvanlar, geçmiş hayatında kötülükler yapmış insanların ruhlarına sahiptir dolayısıyla et yemezler. diğer değişik yasaklar ise şöyle:
*bakla yemek,
*beyaz horoza dokunmak,
*yere düşen bir şeyi kaldırmamak,
*dörtlük esasına dayanan bir ölçüye göre yapılmış cisimlerin üzerine oturmamak,
*bir kap ateşten kaldırılınca izini külde bırakmama, külleri karıştırmak,
*yataktan kalkınca çarşafı, örtüleri dürmek, beden izini ortadan kaldırmak.
yine son derece rahatsız bir filmle karşımıza çıkar micheal haneke. 2004 yılında nobel edebiyat ödülü alan elfriede jelinek'in die klavierspielerin adlı romanının uyarlamasıdır. alabildiğine psikolojik bir filmdir. ana karakterimiz 40 yaşını aşmış, şık giyinen, güzel ve saygın bir piyano öğretmenidir. ancak bilirsiniz ki davranışlarımızı sosyokültürel gelişmişliğimiz yahut cebimizdeki para değil psikolojik sağlamlığımız belirler. ana karakterimiz hayatı boyunca annesiyle birlikte yaşamıştır, babası deli hastanesine kaldırılmıştır. anne absürt derecede kontrolcüdür ve kızının kendisinden habersiz birkaç saat eve geç gelmesine bile izin vermez. hem anne hem baba ilişkileri kötü olan piyano öğretmenimiz ise ne sevmeyi ne sevişmeyi bilmemektedir. sevmeyi mantıksal temellere dayanmadığı için saçma bulur, sevişmeyi de sadece yetişkin filmlerinden gördüğü haliyle kabul etmiştir. borderline kişilik bozukluğu ve mazoşist eğilimelere sahip karakterimiz öğrencilerinden partnerine kadar kimseyle dengeli bir ilişki kuramamaktadır. ebeveyn-çocuk ilişkisinin insan psikolojisi için ne kadar kritik olduğunu çözümleyebilmek için izlenmesi gereken çarpıcı bir filmdir la pieniste.
filmle ilgili yakaladığım bazı detaylar ve tespitler ise şöyle: erica'nın annesinin evindeyken ışık gördüğünü neredeyse hiç hatırlamıyorum. ancak erica ders verirken sürekli pencereden dışarıya bakıyor. bunu erica'nın annesinin despotizminden kaçmayı içten içe istemesine yoruyorum. peki neden kaçmıyor? narsist insanlar sizi öyle bir manipüle eder ki, size o kadar değersiz hissettirir ki o konumdan kolay kolay kurtulamazsınız. öncelikle sizi değersiz hissettirdiği için sevgiye layık olmadığınızı düşünürsünüz. sonrasında narsist insan size sevgi verdiği için onun muhteşem olduğunu düşünürsünüz. erica'nın walter'a "içinde hiç asilik yok mu?" diye sorması da güzel bir ironik anlatım olmuş. ikinci olarak çokça tartışılan jilet sahnesinin mastürbasyon olduğunu düşünmüyorum. bu tip insanlar hem kendisini hem diğerlerini cezalandırmayı sever çünkü içten içe hissettiği aşağılık hissini kendisine ve başkalarına yansıtır. vajinasına jilet bastırmasının da cinsel dürtüsünü bastırma amacıyla yapıldığını düşünüyorum çünkü kendisi tüm hayatını mantıklı, duygusuz ve rasyonel ilkelere dayandırmaya çalışıyor. "hem sonuçta aşk bayağı şeyler üzerine kurulur, değil mi?" demesinden ve annesinin sürekli rasyonel davranması üzerine tavsiyelerinden anlayabiliriz. erica da kötü durumuyla bir savaş yolu olarak bastırmayı seçiyor. son sahnede bıçakla kalbinin üstünden kendini bıçaklaması da bu teoriyi doğrular nitelikte. erica'nın, annesine cinsel olarak saldırısından sonra annesinin "uyuyalım, yarın için enerji toplamalısın, bir öğrenci yerine çalacak olsan da dikkat etmelisin" minvalindeki yaklaşımı annesinin de bu yolu seçtiğini gösteriyor. üçüncüsü ise ilişkilerinde ya çok baskın ya çok sönük olmayı tercih etmesi. bazen annesine karşı baskın olabilirken bazen kölesi olmayı kabul ediyor. bazen walter'ın seks sırasında sadece kendisine bakmasını, hareket etmemesini ve konuşmamasını talep edecek kadar otoriterken bazen de walter'ın kendisini dövmesini isteyecek kadar pasif bir konuma sokuyor kendisini. bu da psikolojik dengesizliklerin bir diğeri.
asıl derin olan karakter walter gibi geliyor bana. yazar burada yakışıklı, sanatta da sporda da iyi, adeta bir übermensch yaratmış. bu karakter psikolojisi en az asgari miktarda düzgün birisi. sonra ne oluyor? tecavüz edecek kadar kaba birisine dönüşüyor. ancak tecavüz ederken karşıdakinden sevgi bekliyor, çünkü kendisinin tecavüz etmediğine, erica'nın da bunu istediğine inandırmak istiyor kendisini. temel sebebi ise walter'ın git-gelli bir ilişki istememesi. bir gün kendisini uzaklaştıran diğer gün kendisini onun kollarına bırakan, bir yandan sevişmek isteyen diğer yandan buna sevişmek bile denmeyecek hareketler yapıp işi yarım bırakan öteleyen erica'yı istemiyor ve en sonunda delirip ipleri eline almak istiyor. velhasıl kelam dibine kadar psikolojik çözümlemeler içeren bir film izlemek istiyorsanız doğru filmi buldunuz.
ya ben cahilim ya bu siyasal islamcılar. lityumun yerlisi mi olur? buradaki lityumla almanya’daki lityum farklı mı da yerli lityum deniliyor? asıl zor olan lityum’a ulaşmak mıdır yoksa ondan batarya yapabilmek mi?
tanım: akplileri sevindirmek için söylenen bir söz, satılan bir hayal.
başıma bir şey gelmeyecekse iyi ki de yapılmış dediğim açıklamadır. solcular barışçıl eylem yaparken aynı kişiler “bunlar amerika maşası, terörist, fetöcü, din düşmanı” gibi iftiralar atmış mıydı? evet. anadolu insanımız kanmış mıydı? evet. reislerine bağlı kalmaya devam etmiş miydi? evet. biraz da onların başına gelsin bakalım sırf onlardan olmadığımız için yok sayılmak, iftiralara maruz kalmak.
demokrasi genellikle çoğunluğun iktidarı zannedilir. seçimde çoğunluğun desteğini alan kişi veya kişilerin halk desteği olduğu sürece istediğini yapabileceği, bunun demokratik olduğu zannedilir ancak bu yanlıştır. demokrasi bir değerler bütünüdür. isterse halkın %99’u kadın ile erkeğin eşit olmadığını savunsun eğer yasalar kadın ile erkeği eşit tutmazsa o ülke demokrasi ile yönetilmiş olmaz. barışçıl eylemler militarist müdahaleler ile sindiriliyorsa o ülke demokrasi ile yönetiliyor olamaz. demokrasi sadece bir seçim mekanizması değil insanlığa tanınmış haklar bütünüdür.
kitleler bilinçlendirilmeden demokrasiye geçilirse halk demokratik haklarını savunmaz, savunamaz. böyle ülkelerde iktidar genellikle kukla olur. amerika’nın ortadoğu projesinin temel mantığı da budur. demokrasi dağıtıyorum iddiasıyla kuklanı meydana çıkart. türlü manipülasyonlar ve fonlamalar ile kuklanı başta tut ve 21. yüzyıl tarzı sömürgen olsun.
işte avrupa’daki demokrasi ile türkiye’deki demokrasinin işlev bakımından bu kadar ayrılmasının nedeni budur. halk belirli bir bilinç düzeyine geldikten sonra kendi gücüyle demokrasiyi elde ederse ona sahip çıkar. türkiye’deki gibi halkın desteği olmadan bir kahraman ve onun silah arkadaşları demokrasi getirirse neler olduğunu görüyoruz zaten.
tipik düz mantığın sonucunda varılmış sonuçtur. eğer bir etnik kökenden 5 insanla karşılaşırsanız ve 5’i de size kötülük yaparsa muhtemelen o etnik kökene önyargılı yaklaşırsınız. bu örnekte de bu insan, oradaki güvenlik sağlayıcıların emir kulu olduğunu düşünmeyip direkt onlara nefret kusuyor. halbuki nefret duyması gereken kesim cengiz holding ve ona bu fırsatı tanıyan malum kişi.
ayrıca 2023 seçimlerinde bu ilçedeki sonuçlara özellikle bakacağım.
milyonlarca insanın linçlemesi de çok saçma. anlık sinirle söylenmiş bir söz abartmanın alemi yok.
son vergi yasası ile patlayan olaylardır. fahiş vergiler ve sağlık sektörünün özelleştirilmesi neticesinde halk protestolara başlamıştı ve faşist hükümet bu protestolara silahla müdahale etti. tipik totaliter devlet düzeni.
abd, kolombiya hükümeti yanlısı olduğu için olaylar dünya basınına pek yansımadı.
ayrıca bana tekrardan göstermiştir ki halkın hiçbir dostu yoktur. halk haklarına sahip çıkmalıdır.
yetmez ama evet. bence evli olmayan kadın ve erkeğin aynı ortamda nefes alması da zina sayılmalıdır. iç anadolu, karadeniz, akdeniz, ege ve marmara bölgeleri evli çiftlere verilmelidir. doğu anadolu bölgesinde bekar erkekler, güneydoğu anadolu bölgesinde de bekar kadınlar yaşamalıdır. hem de böylece insanları evliliğe teşvik etmiş oluruz.
gayet doğal olaydır. mevcut teknolojiyle roketlerin başarılı olma olasılığı düşüktür. peki yükseltmenin yolu ne? başarısız denemeler yapmak. oyna devam.
kendi düzenlediği turnuvada 3. olarak izleyenleri dumura uğratmış satranç dehası. muhtemelen online olmasından dolayı zira satranç hesaplama oyunu olduğu kadar psikoloji oyunudur da. şu pandemi bitse de eski formuna dönse.
fazlaca dalgınlık. birisi aniden bir şey söylediğinde ilk “ha?” diye tepki verip düşüncelerden birkaç saniyeliğine kurtulma ve o kişiyi geçiştirip düşüncelere devam etme.
delinin birinin kuyuya attığı taştır. asla olmayacak olandır. genellikle iktidar bir halt yiyince veya yemek üzereyse böyle yalancı gündemler yaratır.
(bkz: istanbul sözleşmesi’nin feshi)
(bkz: halkbank davası)
bugün ölüm yıl dönümü olan, iq’su iki haneli olanların kendisini pek sevdiği, tarihin en “eli kanlı” insanlarından birisidir. tarihin en büyük katliamlarını yapmıştır. işin kötü yanı sadece nazi’leri veya japonları değil kendi halkını da katletmiştir. açlıktan binlerce insanı öldürmüştür, kalanları ise süründürmüştür. muhalifleri ülkenin ölümcül soğuğa sahip bölgelerine sürgün etmiştir. kendisine karşı gelen subayları bile katletmiştir.
bir örnek vereyim. katyn katliamında 22.000 polonyalı subay ve sivili kafalarına birer kurşun sıkarak infaz etmiştir. uzun yıllar bu suçu nazi almanyası’nın yaptığı düşünülmüştür ancak 1990 yılında mihail gorbaçov olayın failinin sovyetler olduğunu itiraf etmiştir ve infaz yargısının imzasını bizzat stalin’in attığı belgeler açığa çıkmıştır.
felsefi tanımı “tasarlanmış ideal devlet düzeni” sözlük tanımı “gerçekleştirilmesi imkânsız tasarı veya düşünce” olan kelimedir. aynı zamanda thomas moore’nin kitabıdır.
peki neden ütopyalar gerçekleştirilemeyecek bir hayal ürünüdür?
çünkü insan her ne kadar kendisine homo sapiens yani düşünebilen insan dese de aslında pek rasyonel değildir. dolayısıyla komün bir sistem özellikle dış rekabet etkisiyle birlikte uzun süre ayakta kalamaz.
çünkü insan yapı itibariyle bencildir. insanlık milyonlarca yıllık bir evrimsel süreç sonucunda üstün özellikler kazanabilmiştir ve bu süreç sonucunda kendi çıkarlarını duygusal bir neden olmadığı sürece her şeyin üzerinde tutmuştur. dolayısıyla mutlak mutluluğu sağlamak amacıyla bir kişiye veya kuruma verilen yetki en nihayetinde kötüye kullanılacaktır. bu yüzden denetleme mekanizması zayıf sosyalizm, faşizm gibi ideolojiler ideal olmaktan çok uzaktır.
çünkü mutlak mutluluk sağlanamaz. elbet çıkarların çatışacağı bir durum olacak ve mutlak mutluluk bozulacaktır. örneğin üremenin kontol edilmediği, eğitim seviyesi düşük devletlerde devlete artı değer katmayan ve suç potansiyeline sahip çocuk fabrikası haline gelir aileler. kontrol edildiği devletlerin kötü yanlarını pek saymama gerek yok sanırım. kısaca tamamen özgürlük sonucu da sistem bozulur sıkı denetim altında da.
velhasıl kelam insan yapısı gereği ideal düzen yoktur, her ütopya adayı potansiyel bir distopyadır.
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.