adın her yankılandığında yüreğimdeki sular yerinden oynuyor hala..
hala uykulara ve uyanışlara seninleyken sensiz katılıyorum.
çok çöller, kervanlar geçmiş bir yolcu gibi kalbimdeki vahanın yerini arıyorum.
bana verdiğin o kitaptaki gibi..
ıssız bir çöldeki geleceğe soyunuyorum.
sahi adın ne zaman silinir defterimden ?
bulutlarım ne zaman dağılır?
biliyorum tanrım "herkesin şifacısı kendi içindedir."
bazen ihtiyaç duyuyor insan.. kimsenin kendisini tanımadığı yerlere bir mektup yollamaya, bir şeyler yazmak istiyor. bir daha görmeyeceği biriyle oturup tüm hayatını anlatmak istiyor..
yıkılıyorum ve her yıkılışta, her dibe batışta en dibe batmadım diyerek kendini avutuyorum. kimsesizliğimi daha da azaltarak yola devam ediyorum. yaş ilerledikçe çok ama az olduğumu, kendime yetme konusunda her adımda yetersiz kaldığımı.. her geçen gün kendimle savaşımın baştan başladığını, kalbime kendi silahımdaki mermiyi kendim sıktığımı, bir adamın yok oluşunu kabullenme mecburiyetini, olanlara izin verdigimi ama hak etmediğimi öğrendim. bütün bunlarla bütün olanlarla, dünyayla savaşacak beni ise cepheye çıkmaya ikna edemiyorum. bu sürüklenişi ne zaman durduracaksın, kendim?
kahramanımızın hayatı bir kitap olsa..
29 yaşına girdiği gün kendisini zamanla ne kadar yalnızlaştırdığı ve ne kadar yalnız olduğunu fark etmesiyle ilgili olurdu. hayatta olduğundan çok olmak istediği, yaptığından çok yapmak istediklerinden ibaret biri olduğunu görmesi...
ama kitap karakteri seçimleriyle sayfalar arası sürüklensin, defalarca yaşasın aynı kitabı aynı hayatı belki bulur o zaman bir çıkış yolunu!
bunlari fark edip, tekrar unutması kısa bir süre alacağından bir kitap olarak kalsın ama bir başucu kitabı.
"kim olacak bundan sonra
uyandığımda soğuk yatağımda?
kim dinleyecek kalbimi?
bakacak hep yüzüme
güzelmişim gibi sanki?
kim tutacak son anda
bedenimi havada
düşen uçurumlarda?
..."
bir adnan özer şiiridir. tamamını buraya bırakıyorum.
"ayrılsam mı kavuşsam mı şaşırdım bu iskelede.
kararsızlığın ortasında ihbar ediyorum belleğimi.
tekrar ediyorum insanlığımı habire. bir anda binip gemilere
uzak denizlerdeki mezarıma gidiyorum. bir anda vuruyorum rıhtıma.
(beyazlar giyindim; ipeğin ardında kırmızı patlamış bir güneş akıyor etlerimden.)
kışın anları ve bu denizin dalgaları saklı saçlarımın uzayışında.
söyle bana, yaşatmaya yazgılı mısın bu adayı;
besmele beyaz evleri
ve bir beton yengece benzeyen rıhtımı... yitirişlerinle...
ah, yitiriyorsun beni. tutamıyorsun mermerin güvenliğinde, yitiriyorum seni.
-kalbim bir ada olmaz mıydı sana?
geçikmiş zaman akşamı telaşla kaldırıyor sulardan.
hızlı yunuslardan son bir tören.
atıyorum kendimi gecenin kaplanına.
parçalanışımı duyuyorum,
bir türlü evcilleştiremediğim sevdam
seriyor etlerimi kayalar üstüne...
ben ve bu kıyıda uyuyan kaplanım, üzdük sizi; artık elveda!"
şarkı sevdanın ardından sizi bir yalana inandırır.. beklemenin tütsülü yası ile yoğrulur günler.. bu şarkıyı dinler, şiirini okursunuz.. bazen bir yalana inandırır sizi güzelliği.. siz yine de kanmamaya çalışın. can yakıcı oluyor.
insan, insandan ayrı düşer.. insan kırılır parçalara ayrılır. ama şu yaşamak tutar kaldırır elimizden. zaten bazı insanlar önce bizimle bir olsun, yaralasın, sonra ayrı düşsünler diye yaratılmamış mıydı?
bir bildiği yok muydu gökkubenin, tanrı katının, insanoğlunun.. yüreğin bir bildiği yok muydu vazgeçerken en vazgeçemediğinden?
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.