issinabi yazar profili

issinabi kapak fotoğrafı
issinabi profil fotoğrafı
rozet
karma: 2706 tanım: 215 başlık: 21 takipçi: 72
oh l'étranger...

son tanımları


geceye kendine ait bir şiir bırak

"al beni incitmeden yeşil gözlerine sür
ve ağla... gözyaşınla beni hüznüne götür."
devamını gör...

mustafa kemal atatürk

memleketin, içinde bulunduğu bu kabusu gördükçe zamanında aldığı karar ve attığı adımlarda ferasetine hayranlığımızı dile getiriyor, rahmet ve minnetle anıyoruz.
devamını gör...

günün sözü

"artık böylesi bir sanal dünyada gözlerimize güvenemeyiz; onları aldatmanın yolunu buldular. kalbimizi kılavuz edinmeliyiz." kevin robins
devamını gör...

münacat

"şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi
taşınacak suyu göster, kırılacak odunu
kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde
bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbelalemin
tütmesi gereken ocak nerde?"*

münacaat
devamını gör...

laubali

anlam kaymasına maruz kalmış, her insanda bir miktar bulunması gereken arapça kökenli sıfat. asıl anlamı, kişinin doğru bildiği bir şeyi veya sözü, gelecek olumlu veya olumsuz tepkilere aldırmadan yapması veya söylemesidir. türkçede duyarsız, umarsız gibi kelimelerle ifade edilse de asıl anlamını tam olarak karşılamaz.

her alanda keşkül kıvamında bir omurgaya sahipsek biraz da laubali olmayışımızdan kaynaklanmakta.
devamını gör...

şeyda

bir haki zamanın iştarı.

şeyda’nın gelin gittiğinin gecesiydi. evren yeni bir peygamberi ortaya çıkarabilecek kadar, sil baştan vahiyler indirebilecek kadar karanlıktı. hani güneşin dürüldüğü, yıldızların koptuğu, denizlerin kaynaştığı, iyi ile kötünün tek döşekte oynaştığı... o gün vardı ya... işte o gündü... soldan verilecek kitaplara yeni besmelelerle yeni ayetlerin eklendiği... değerden cilbablarla söylemlerin, eteğinin bir ucunu hafif sıyırıp en olmadık kişilere tenha yerlerde otostop çektiği... bir gün... işte o gündü...

ruhun diri diri toprağa gömüldüğü ve ama bir allah’ın ve kulunun çıkıp da “hangi suçtan dolayı yüreğinin ırzına geçerler!” diye sormadığı... doksan dokuz ismin sıfırlandığı ve boşluk bırakmadığı... bir gün... işte o gündü... beynin kıvrımlarında, aklın semalarında, alnının ortasından vurulmuş bir kalbin cüssesi altında yankılanan cümlelerin dile gelmesinin küfür, şirk olduğu... bir gün... işte o gündü...

hani şeyda gelin gidiyordu... telli duvaklı kefen hangi dinde var! bizim dinde. hani son bir defa dönüp bakmıştı. azrailin koluna takılı... ve hani ağlamıyordu. ölülerin ağladığına kim inanır. hangi ölü kendi ölümüne ağlamış. hani değerlerim iki kolumdan tutmuştu... söylemlerim omuzlarımdan. güya sakinleştiriyorlardı. hakkı ve sabrı tavsiye ediyorlardı. dönüp son bir defa bakmıştın hani... iki tarafında telkin veren hokkabazlar... son bir defa hani bakmıştın dönüp... hani beynim ve ruhum ve kalbim çırçıplak soyunup ebedi karanlığına dalmıştı gidişinle...

işte o günün hatrına: kendi cümlelerimi hayata döşemeden ölmeyeceğim... ve gözlerine dokunup seni seviyorum demeden... acı bir tebessümünü ruhuma azık edip sebebe küfretmeden gebermeyeceğim!!
devamını gör...

bim boykotu

gelen haberlere göre bazı mağazalarına saldırıları da beraberinde getiren boykot. fırsat bu fırsat diyerek işin yağmalamaya dönüşmesi bizi şaşırtmaz. zira irfanımız buna çok müsait.
devamını gör...

güzin çorağan

nayn güzin! huzur içinde uyu. bizimkilere selamlarımızı ilet. hepsini çok özlüyoruz.
devamını gör...

istiklal caddesi’nde bombalı saldırıyla dalga geçen araplar

bizi galeyana getirmek ve bozuk psikolojimizle alay etmek için içeriğini bilmediği bu videoyu paylaşan kişiyle birlikte sınır dışı edilmesi gereken araplar.

gözlüklü herif: "istanbul‘da beni en çok sinir eden şey, biraz dolaşmak ve ufak bir şey satın almak için taksim’e çıktığında.. " dedikten sonra diğer arkadaşı poşeti kapıp kaçmaya çalışıyor. olay bu kadar. bence de vahdettin'in istanbul'dan kaçışıyla dalga geçiyorlar.
devamını gör...

ercan ırmak

âmâk-ı hayaldeki aynalı baba desek yeridir.

iltifat et bana
devamını gör...

eylül

“kaç dolanışta ulaşır sarmaşık, çiçek açacağı yere?”*

hır gür eylül ayını bitirmişiz. hesaplarımıza göre anayoldan çıkıp dalacağımız ilk sapaktı bu yılın eylül ayı. sanırım hızı tutturamadık ve şöyle sokağın başından bakıp yola devam ettik. el sallamaya bile fırsatımız olmadı. turlayalım bakalım, ilerde mutlaka bir kavşak vardır. belki bir dahaki sefere, belediye kapatmamışsa ve sokak sakinleri yerlerinde duruyorsa…

eylül… bekir eylül ayını çok severdi. ablasının üniv’den kız arkadaşının bir şiirini okurdu bize “hep eylül eylül diye sayıkladım” konulu. dinler hüzünlenirdik. oysa bir sevdiğimiz bile yoktu henüz. ama her an hüzünlenmeye hazırdık sanki. ne eylüller geçti gitti, ne sayıklamalar yaşadık. an geldi eylülleri sayıklayan grubun ortasında bir duygu bombası infilak etti. her birimizi bir tarafa attı. o gün bugün yaralarımızı sarıp duruyoruz. yaralarımıza kabuk bağlatamadık. her yılın eylül ayında, ömrümüzün eylül mevsimlerinde kaşıdık durduk. bir yerden sonra da kabuk tutmuyor artık.

ışığını yakmaya ürktüğümüz karanlık bir dünyamız vardı. gün ortası her şeyi bütün çıplaklığıyla görmek yerine, el yordamıyla yoklayarak yaşamayı tercih ettik belki de hayatı. hâla içimizde ışık almayan kuytu yerler var. gençtik ve kendi cebimizden yaşıyorduk ve sermayemiz bitecek gibi görünmüyordu. oysa hazıra dağ dayanmazmış.

zaman ne de çabuk geçiyor. bir yaştan sona iniş aşağı iniyorsunuz, göt üstü. insan ilerisini, böylesi inişleri düşünerek birkaç ağaç eker, olmadı sağa sola birkaç dal mal atar. uçurumdan aşağı inerken elimizi nereye atsak ottan başka bir şey gelmiyor. insanın el atası da gelmiyor artık. hani neredeyse sigara yakıp, bari bitirmeden dibe ulaşmayalım diye dua edeceğiz. ruhun bedenden daha hızlı yol alması kötü bir şey. zira ruh varması gereken yere varıp sırtüstü yerde uzanmışken, bedeniniz henüz arkadan geliyor. uçurumdan aşağıya düşerken tutunmak için ottan başka bir şey bulamamak da bundan boşuna değil.

bir eylül ayını daha bitirdik ve bekir’in okuduğu gibi “hep eylül eylül diye sayıkladık.”

dışarıda usulden bir yağmur yağıyor, gecenin saçlarını tarar gibi. klavye tıkırtıları, müzik, sigara, çay ve yağmur. önümde bin yıllık karışık metinler, yana düşülmüş haşiyeler, altta arap saçı gibi birbirine girmiş dipnotlar, rakamlar, göndermeler, bakınızlar… üç beş gram akıl, dört beş sokum iştah, alacalı keyif, karıncalı gözler, kahvehaneden farksız havası boğuk bir oda… bütün bu karışıklık içinde her paragraf başında karşıma çıkan, dudakları muallakta bırakan aynı cümle. gülse mi titrese mi, sigarayla oyalamak en iyisi.

ninni
devamını gör...

celal şengör

mahkemede verdiği savunmaya bakılırsa açılan davadan beraat etmesi durumunda, musa, ibrahim ve nuh gibi peygamberlerin tarihte var olmadığını, üyeleri müslüman mahkeme kararıyla da teyit ettirmiş sayılacak kişi.
devamını gör...

imam hatip'e gelir sağlamak için dansöz oynatmak

tekaül mühüb.

bursa’da ihl’lerde başörtüsü yasağının olduğu zamanlar… her okulun önünde günlük gösteriler. 28 şubat taze. hizbullah olayı yeni patlamış. okullarımızı salmışız, her allah’ın günü bir okulun önünde protesto örgütlüyoruz. ve kendimize ve örtüsünden dolayı okuluna alınmayan kızcağızlara o kadar inanıyoruz ki.

eşref ziya, yusuf meral, hakan aykut, taner yüncüoğlu, otuzunda mısın kırkında mısınkültür parkta destek için düzenlenen konsere geldiler… 15-20 kişi izleyenlerin arasına dağıldık, konseri provoke edecek, arada tekbir, tevhid ve benzeri sloganlarla konserin ruhuna yakışacak şekilde milleti coşa getirecek, diğer gün okul önlerinde iman tazelemiş bir şekilde, daha kalabalık bir kitlenin katılımını sağlayacaktık.

dilipak bir konuşmayla açılışı yaptı. yusuf meral çıkıp yeni çıkardığı kasetten bir parça okudu ve reklamını yaptı. taner yüncüoğlu bayraktır başörtüsü’yle fitili ateşledi. arada tekbiiirrrr çekerek parçanın ruhuna nüfuz etmek istediysek de katılım tırttı ve sivil polislerin kamera kayıt arşivindeki yerimizi genişletmekten öte bir işe yaramadı.

ardından eşref ziya çıktı ve ağlama karanfil çalmaya başladı. çalmaya başlamasıyla da yüzlerce çakmak ortaya çıkıp süzüldü. mal mal bu durumu izledik. yanımda hasan vardı. “abicim, bir aydır okulu asmışım. babam müteahhit, altımda passat var ve tadını çıkarmam gerekirken her sabah okul önlerinde polisten küfür, dayak yiyorum. ne için? ağlama karanfile çakmak yakmak için…” dedi ve teşhisi koydu: “yavşaklaşma temayülü.”

eşref, parçayı tamamlamadan çıktık. temayül onlara, yavşaklık bize kaldı.
devamını gör...

celal şengör'ün dinlere ve peygamberlere masal demesi

ahmet arslan hoca tarafından biraz daha yumuşatılıp ifade edilince daha hazmedilebilir hale gelen tarihi bilgi. inananlar olarak bu topraklarda böylesi cümleler yüzümüze pek vurulmadığı için böylesi durumlarda kafadan karşı çıkma refleksi geliştirmişiz. hele verecek bir cevabımız yoksa söylenene değil söyleyene yoğunlaşıyoruz.

adam musa’nın ya da ibrahim’in var olduğuna ve yaşadığına dair tarihi kayıt, bilgi vs. yok diyor. biz bilgi kısmını görmezden gelip “masal” yorumu üzerine yoğunlaşıyoruz. aslında bu bilimsel veri inancı yok edecek veya çürütecek değildir. söz konusu kayıtlar bulunsa da inancın doğruluğu kanıtlanacak değildir. peygamberimizin var olduğu ve yaşadığına dair tonla kayıt ve belge var. bu kayıtların inanca katkısı ne?

peki bir inanan olarak celal hocanın bu sözü karşısında bana düşen nedir? adam sallıyorsa yok dediği kayıt ve bilgileri bulur, önüne koyarım. böylesi bir kayıt bulamıyorsam da susmasını bilirim. en kötü ihtimal inancımı kaybederim, ama insanlığım elimde kalır.
devamını gör...

ateist birine tanrının varlığını ispat etmeye çalışmak

23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı

(bkz: yazarların 23 nisan hatıraları)
devamını gör...

annenin ölmesi

kişinin tanrısını kaybetmesi ile eşdeğerdir. zira kişiyi talepsiz ve tövbesiz eşiğine kabul edebilen tek varlık annedir. ölüm çoğu kişiye yakışmaz, ama annelere hiç yakışmaz. bu konuda bir istisna yapılacaksa erkek ve kadınlar arasından sadece annelere yapılmalıdır. gecenin bu vaktinde uzaklardan ellerini öpüyorum güzel insan, kutsal insan.

ibramdan gelsin: anne benim aç kapıyı

"düşümde senin için bir ev görürdüm gökyüzünde
sen, babam, ben ve melekler...
ve melekler anne
anne melekler...
önce babam
sonra onlar terkettiler gecelerimizi
ben de çekip gittiğimde
yani oğulcuğun
yani yürek yarın
içinden geçen şarkın gittiğinde
sen nasıl yaşadın anne..."
devamını gör...

sobalı evde büyümek

yatağa geçtikten sonra ateşin üst kapak deliğinden süzülüp tavanda yaptığı dans ninni tadındadır ve uykuya dalana kadar tonla hayal kurdurur.
devamını gör...

şapka takmadı diye adam asmak

islamcıların söylemlerinden öte gitmeyen, tarihi gerçekliklerle örtüşmeyen, ya leyli tadında nakarat. ama uzun bir dönem iyi iş çıkarmış, kitlelerin psikolojisi böylesi söylemlerle şekillenmiştir.
devamını gör...

gidin ensar vakfı'nda çocuklara tecavüz edenlere fetva verin

tebliğe giderken tebliğ yemişlerdir. memleket insanına dişe dokunur herhangi bir örneklikleri olmadığı/olamayacağı için yaptıkları şey tebliğ değil, allah adına ayet ve hadislerle manevi saldırıdır. olumsuz tepki aldıkça da daha çok sevap kazanacakları inancındadırlar.
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim