kağıtları ben dağıtıyorum yazar profili

normalde uyuma süresi ya da bir gün önceki vücut yorgunluğu ile ilgili olabilir.fakat son zamanlarda uzun süre uyuduğumda dahi bu durumu yaşıyorum.uyandığımda gece boyu yük kaldırmış gibi yorgun ve bitkin hissediyorum.

fransız yazar albert camus tarafından kaleme alınan, 1942 yılında yayımlanmış roman.kitap 112 sayfadan oluşuyor ve ana karakter mösyö mersault'un topluma yabancılaşması ve toplumun istediği gibi biri olmayı reddetmesi ile birlikte ne gibi zorluklarla karşılaştığını anlatan güzel bir eser.

zeki ökten'in yönetmeni olduğu,başrolünde kemal sunal'ın oynadığı 1976 yapımı, türk sineması'nın efsane filmlerinden birisidir.kapıcı seyit ve ailesinin büyük bir apartmanın kapıcı dairesindeki yaşamları ve apartman sakinleri ile olan ilişkilerini ele alan güzel bir yapım.

kemal sunal,şener şen,ayşen gruda,ilyas salman ve erdal özyağcılar gibi efsane isimleri bir araya getiren müthiş komedi türü film.her sahnesinde ayrı bir komedi tufanı koparak izleyenleri güldürmeyi başaran güzel bir yapım.

kartal tibet'in yönetmenliğini yaptığı 1981 yapımı drama,komedi türü yerli sinema filmi.başrollerini kemal sunal ve şener şen'in memo ve sülo karakterleri ile paylaştığı bu harika filmde şener şen'in açık ara iyi performansı gözlerden kaçmıyor.

kartal tibet'in yönetmenliğini yapmış olduğu,usta oyuncu kemal sunal'ın başrolde yer aldığı 1980 yapımı yerli komedi filmidir.kemal sunal'ın canlandırdığı diger filmler gibi türkiye'nin siyasi bölümü ilgilendiren ve yaşanan olaylara göndermeler yapılan güzel filmdir.

usta yönetmen hamdi alkan tecrübesiyle karşılaştığımız gençlik ve dram konulu yerli dizi.kemal hoca karakterinin düzeni epeyce bozulmuş olan büyük zafer lisesi öğrencilerini aile ortamı yaratarak ilgili ve her daim alakalı şekilde eğitim ve öğretim için motive etmeye çalıştığı,severek izlediğim güzel bir diziydi.

2006 yılında ekranlarada görmeye başladığımız yerli polisiye dizi.yonetmenliğini orhan oğuz'un yaptığı dizide şevket çoruh,zafer ergin,özgür ozan,ilker inanoğlu gibi isimler rol almakta.dizinin her bölümü nefes kesen kovalamaca sahneleriyle izleyiciyi ekrana bağlıyor.

yönetmenliğini ertem eğilmez'in yaptığı,kemal sunal,zeki alasya,metin akpınar ve halit akçatepe gibi türk sineması'nın usta isimlerinin yer aldığı ve her anında birbirinden güzel sahneleriyle dikkat çeken komedi tarzı yerli film.

bir zamanlar türkiye siyasinde yaşanan olayları,ismi sır olan insanların devlet için yaptıklarını,iç hesaplaşmalarını,pişmanlıkları anlatan güzel film.kurtlar vadisi dizisinde iskender büyük karakteriyle tanınan musa uzunlar filmin başrol oyuncusudur.

uzun süre soluksuz izlediğim,bölümlerin en başında "türkiye'nin bu karanlık ve puslu vadisinde yaşananları anlattığımız bu dizide,tüm kişiler ve kurumlar hayal ürünüdür" notu düşülse de, türkiye'de ki yaşanmış siyasi olayları,illegal oluşumları,kişileri ve yaşadıklarını birebir anlatmaya çalışan dizidir.

burak turna ve orkun uçar tarafından yazılmış olan roman,2004 yılında yayımlanmış ve ilk piyasaya sürüldüğünde büyük ilgi görmüştü.uzun yıllar önce okuduğum,içeriğini fazla hatırlayamadığım romanda amerika'nın türkiye'ye karşı savaş açtığı kurgu şeklinde anlatılıyor.anlatımda devlet yönetimindeki gerçek isimlere de yer veriliyor.
daha sonraki dönemlerde romanın yeni basımları ile serisi oluşturulurken ben sadece birinci basımı ve takip eden ikinci bölümün kitabını okumuştum.

john verdon kalemiyle yazılmış ilk roman.emekli cinayet dedektifi david gurney'in takibi büyük merak uyandırıyor.

ısaac asimov’un kalemiyle yazılmış,oldukça akıcı bir dille ve hikayelerle çok güzel harmanlanmış bilim kurgu türünde eser.konusu,

sade görünümlü bir park olmasına rağmen bulunduğu yer itibarı ile ilgi gören,çoğu eski aşkların ilk buluşma noktası olarak seçilmiş mekandır.parktaki havuzun yanı sıra, çocuk oyun alanları ve atatürk bulvarı'na bakan kısmında bir kafeterya vardır.tarihi ve doğal güzelliği nedeniyle kültür bakanlığı ankara kültür ve tabiat varlıkları koruma kurulu tarafından sit alanı olarak belirlenmiştir.

eski havasından çok uzaklaştığını saklayamayan kuğulu park,şu sıralar suriyeli,afgan (mülteci demiyorum) vatandaşlarımızla dolu! ırkçılık yapmıyorum kesinlikle.her insan her şehirde, her noktada bulunup gezebilir.ben o hakkımdan vazgeçtim sadece, gitmiyorum artık.neden mi dersiniz?

gidip şöyle uzaktan bir incelerseniz anlayabilirsiniz sebebini.çankaya'nın titiz,saygılı,kibar,güler yüzlü insanları yerine,10 kişiden 5-6 sının suriyeli olduğu kafeteryalarda ve yürüyüş alanlarında artık insanın içi daralıyor.

20 sene önce kuğulu park'ı bu şekilde hayal bile edemezdik.

insanlar değişince,saygı sevgi,görgü,zarafet azalınca,aşklar da yalan oldu.
kuğulu park'ın eski güzelliği de...

her ne kadar hareketli,motive edici müzikler dinleyerek depoyu pozitif enerjiyle fullemek istesem de bazen böylesi denk geliyor işte.
bu ayrı bir zevk.efkarlandırmıyor,sadece hatırlatıyor ve duraksatıyor bir an.
acıyı başıma nar eylediler

1978 yılında yayına giren komedi türü filmdir.
kemal sunal'ın başrol oyuncusu olduğu filmde oya aydoğan ve ali şen gibi usta oyuncular da yer alıyor.filmde bir trende karşısına çıkan oya sayesinde reklam filmlerinde oynamaya başlayan şaban'ın başına gelenler ele alınıyor.

sakarlıkları ve uğursuzluğuyla etrafındaki herkesi kaçıran sebahattin, şanssızlıklarından bir türlü kurtulamamaktadır. bir gün panayırda tanıştığı yaprak'a aşık olan sebahattin, lanetten kurtulabilmek için geçmişte ahını aldığı insanlarla yeniden buluşup helallik istemeye karar verir.

geç kalan adalet,adalet değildir diyerek, savunanları onaylamadığım başlıktır.

hangi adalet?
zamanında gelenini bir kenara bırakın önce.
suçsuz yere hapis yatan,bir kavgayı ayırırken yaralanan,adaleti sağlamaya çalışırken adaletsizlikle karşılaşan insanı hangi adalet,ne zaman gelirse teselli edebilir?

yıllarca okuyup insanlara şifa vermeye vesile olmaya çalışan bir doktorun öldürülmesini,

eşinin şiddetine uğramaktan hayatı heba olan,insanlığını unutan bir kadının sokak ortasında bıçaklanarak can çekişmesi ya da hayatını kaybetmesini,

daha hayatı görmemiş küçücük bedeni tecavüze uğrayan bir çocuğun feryadını,

savaşın ortasında kalan çocukları,ailesini ve onları kurtarmaya çalışan bir babanın evladına her şeyin bir oyun olduğunu anlatırken yüreğine akıttığı göz yaşlarını,

hangi adalet sağlıyor insanlık namına??

etrafımızda her gün binlerce insanın zor durumda olduğunu,pazardan arta kalan çürük meyveleri,bahçe kenarlarına asılan bayat ekmekleri toplayıp karnını doyurmaya çalıştığını gördüğümüz halde ne yapıyoruz?

en pahalı ürünlerle kahvaltı sofralarımızı kuruyor,en proteinli,vitaminli besinlerle sofralarımızı şenlendiriyor ve en pahalı içkilerle kafayı buluyoruz.

adalet dolu her yanımız!

gözümüzü kapatarak,sırtımızı dönerek,yok sayarak uzaklaştığımız insanların hakkını hangi adalet koruyacak vicdanlarımızdan bilmiyorum.

geç gelen adalet mi??

fakiri ezen,güçsüzü tekmeleyen,kendini her şeyden üstün gören yaratıkların hakettiğini verelim hadi.
nasıl olacak bu?

en kötü suçları işleyen,adam öldüren,tecavüz eden,kötülük için doğmuş fitne,fesat çıkaran bozguncuları avukatları savunuyor mahkemelerde!

adalet arıyorlar.
ulan ne adaleti?
senin yaşaman adalet değil!!


adaleti sağlayanlar kör ise herkes kendi adaletini sağlamaya kalkar ve kaos kaçınılmaz olur.

geç gelen adaletin bir faydası yok.
hiçbir yanan yürek sönmüyor adalet diye kabul ettiklerimizle.

gelse ne olur öyle adalet?
aynısını yaşamayan,hissetmeyen ne anlar adaletten?

her koyun kendi bacağından asılacak.
yardımına koşmadığımız her güçsüzün yanlızlığında kaybolacağız adım adım.

yaptıklarımızla ve yapmadıklarımızla yaşayacağız vicdan azabını...

her yerde,yolda,dağda,taşta,işte,güçte, mirasta, sevgide,saygıda,her şeyde adalet olsa keşke...