1.
kafa izninde
“ne istersen görürsün gökyüzüne bakarsan”
son tanımları | başucu eserleri
2.
geceye bir şarkı bırak
yaşar-benim bütün rüyalarım seninle
berika-benim bütün rüyalarım seninle cover
hangisi daha iyi seçemiyorum, güzel şarkı vesselam.
berika-benim bütün rüyalarım seninle cover
hangisi daha iyi seçemiyorum, güzel şarkı vesselam.
devamını gör...
3.
dune: çöl gezegeni (2021)
fragmanını izleye izleye replikleri ezberledim, dayanamıyorum artık gelsin şu film.
devamını gör...
4.
dinleyince 2008 2009 yıllarına döndüren parçalar
sınıfta şarkı söyleyen birkaç kişi olurdu, bir kız her çıktığında bunu söylerdi. bu şarkıyı dinlerken, kendimi 3. sınıfta hissediyorum.
devamını gör...
6.
aşık olunası roman karakterleri
martin eden
hesabımı yakından takip eden varsa bilir, farklı bir ilgim ve bağlılığım var kendisine.
kitabı okurken martin’den gerçekten çok etkilenmiştim.
kitapta yakışıklı olduğu tasvir ediliyor, gözümün önüne de yakışıklı biri geliyor.
ama etkilenme nedenim bunlar değildi tabi ki.
martin’deki o bitmek bilmeyen azimdi. dürüst ve mert yapısıydı. kimseye boyun eğmemesi, kendi bildiğini okumasıydı. doğruları uğruna yaptığı fedakarlıklardı. sevdiği insanları tüm kalbiyle sevmesiydi. kabuk bağlamış gibi görünen ruhunun içindeki o nahif yapısıydı.
benim için gelmiş geçmiş en etkileyici hayali karakterdir. *
hesabımı yakından takip eden varsa bilir, farklı bir ilgim ve bağlılığım var kendisine.
kitabı okurken martin’den gerçekten çok etkilenmiştim.
kitapta yakışıklı olduğu tasvir ediliyor, gözümün önüne de yakışıklı biri geliyor.
ama etkilenme nedenim bunlar değildi tabi ki.
martin’deki o bitmek bilmeyen azimdi. dürüst ve mert yapısıydı. kimseye boyun eğmemesi, kendi bildiğini okumasıydı. doğruları uğruna yaptığı fedakarlıklardı. sevdiği insanları tüm kalbiyle sevmesiydi. kabuk bağlamış gibi görünen ruhunun içindeki o nahif yapısıydı.
benim için gelmiş geçmiş en etkileyici hayali karakterdir. *
devamını gör...
7.
elmalı çocuk istismarı davası
insan denen varlıktan, onun yapabileceği kötülüklerden bir kez daha tüm benliğimle tiksindim.
resimler gözümün önüne gelip duruyor. çocukların kendine şiddet uygulayıp istismar edenleri gülen bi yüzle çizmesi zihnimde büyüyor, büyüyor...
o masum dünyalarında olanları anlamlandıramadıklarını gösteriyor aslında.
hadi bunu yapanlara dünyadaki en iğrenç, en aşağılık varlıklar diyelim. peki bu suçluları salanlara ne diyelim?
hepimizin malumu, ülkede zaten hukuk yok; birine terörist-vatan haini diyince her türlü işkence, zulüm yapılabiliyor; her şey mübah.
bunda siyasi nedenlere sığınıyorlar.
ama bu yetkililerin; tacizci, istismarcı suçluları “salarak” neyi amaçladıklarını çözemiyorum. hedef, birkaç daha fazla çocuğun hayatı mahvolsun mu?
bunu yapanları da, bu suçluları cezalandırmayanları da allah'a havale ediyorum.
resimler gözümün önüne gelip duruyor. çocukların kendine şiddet uygulayıp istismar edenleri gülen bi yüzle çizmesi zihnimde büyüyor, büyüyor...
o masum dünyalarında olanları anlamlandıramadıklarını gösteriyor aslında.
hadi bunu yapanlara dünyadaki en iğrenç, en aşağılık varlıklar diyelim. peki bu suçluları salanlara ne diyelim?
hepimizin malumu, ülkede zaten hukuk yok; birine terörist-vatan haini diyince her türlü işkence, zulüm yapılabiliyor; her şey mübah.
bunda siyasi nedenlere sığınıyorlar.
ama bu yetkililerin; tacizci, istismarcı suçluları “salarak” neyi amaçladıklarını çözemiyorum. hedef, birkaç daha fazla çocuğun hayatı mahvolsun mu?
bunu yapanları da, bu suçluları cezalandırmayanları da allah'a havale ediyorum.
devamını gör...
8.
geceye bir söz bırak
kişi hizmet edeceği bir davaya ya da seveceği insana kendini adayarak ne kadar çok kendini unutursa, o kadar çok insan olur ve kendini de o kadar çok gerçekleştirir.
-viktor frankl-
-viktor frankl-
devamını gör...
9.
elli kere şikayet ettik
haber
kızının çığlıkları her şeyi anlatıyor aslında. 50 kere polise gittik kimsenin umrunda olmadı diyor.
neden ülkede bu cinayetleri önlemek için hiçbir şey yapılmıyor neden?
kadınlar öldürüldükten sonra katillere kerhen bi ceza verilirse veriliyor, saçma sapan ceza indirimleriyle birkaç yıl yatıp çıkıyorlar.
bunu yapanlar en kötü birkaç yıl yatarım ne olacak ki diyordur muhtemelen.
kadını öldüren kişinin katil olduğu kadar, buna kulak tıkayanlar, görmezden gelen o sorumlular da katildir.
o kızın çığlıkları geceleri rüyalarınıza girsin, başınızı yastığa koyamayın inşallah.
kızının çığlıkları her şeyi anlatıyor aslında. 50 kere polise gittik kimsenin umrunda olmadı diyor.
neden ülkede bu cinayetleri önlemek için hiçbir şey yapılmıyor neden?
kadınlar öldürüldükten sonra katillere kerhen bi ceza verilirse veriliyor, saçma sapan ceza indirimleriyle birkaç yıl yatıp çıkıyorlar.
bunu yapanlar en kötü birkaç yıl yatarım ne olacak ki diyordur muhtemelen.
kadını öldüren kişinin katil olduğu kadar, buna kulak tıkayanlar, görmezden gelen o sorumlular da katildir.
o kızın çığlıkları geceleri rüyalarınıza girsin, başınızı yastığa koyamayın inşallah.
devamını gör...
11.
unutulmayan lise anıları
lisedeyken çok sıkıcı bir yaşantım olduğunu düşünürdüm, aslında hiç de sıkıcı değilmiş, hatta hayatımın en güzel yıllarıymış.
nöbetçi olmak çok zevkliydi mesela, en yakın arkadaşımla nöbetçi masasında sabahtan akşama kadar muhabbet etmek muhteşem bi şeydi. tabi müdür yardımcısı şeref hoca bizi hamal gibi kullanırdı o ayrı, sonra gönlümüzü almak için nescafe ve caramio ısmarlardı.
sürekli okuldan kaçmak gibi bi çaba içerisindeydim, aklım fikrim eve gitmekti. diyorum ya çok sıkıcı bulurdum her şeyi. bir keresinde bu girişimimiz müdür yardımcısının bizi kıstırması nedeniyle başarısız oldu, tüm okul pencereye çıkıp haaaa nasıl da kaçamadı salaklar diye bizimle dalga geçiyordu.
babam okuldaki çoğu hoca ile kankaydı, hatta fizikçimiz babamın askerlik arkadaşıydı. köyden gelen meyveleri götürürdüm onlara. arkadaşlarım bi gün beni kocaman bir karpuzla servisten inerken görmüşler, ufak tefek de bir tipim, suratım gözükmüyormuş karpuzdan. çok komik görünüyor olsam gerek, bunu anlatırken çok gülüyorlar.
en yakın arkadaşım kitap çıkarmıştı, imza günü düzenlemiştik. o millete imza dağıtırken biz de arkada menajerlik yapıyorduk tripli tripli. kendimizi aşırı bi sorumluluk sahibi hissediyorduk, keşke o hallerimizi uzaktan izleyebilsem. ne gülerim..
ha bir de kantinci bir teyze vardı, her teneffüs ürünlerin fiyatını değiştirirdi. unuttukça sallıyordu, ben de onunla hep kavga ederdim teyze uyduruyorsun hep daha demin şu fiyattı derdim, beni onu kandırmakla suçlardı garibim.
aaa en güzelini unuttum. bir doğum günümü dışarıdaki çardaklarda kutlamıştık. bizim dönemden 20-30 kız toplanmış bana sürpriz yapmıştı. hatta fındık kıran şarkısını bana göre uyarlamışlardı, biri gitar çalarken diğer ezberleyenler ise şarkıyı söylüyordu. şaşkın şaşkın bakakalmıştım sürprize.
güzel anılardı, hatırladığımda her biri yüzümde kocaman bir tebessüm oluştuyor.
nöbetçi olmak çok zevkliydi mesela, en yakın arkadaşımla nöbetçi masasında sabahtan akşama kadar muhabbet etmek muhteşem bi şeydi. tabi müdür yardımcısı şeref hoca bizi hamal gibi kullanırdı o ayrı, sonra gönlümüzü almak için nescafe ve caramio ısmarlardı.
sürekli okuldan kaçmak gibi bi çaba içerisindeydim, aklım fikrim eve gitmekti. diyorum ya çok sıkıcı bulurdum her şeyi. bir keresinde bu girişimimiz müdür yardımcısının bizi kıstırması nedeniyle başarısız oldu, tüm okul pencereye çıkıp haaaa nasıl da kaçamadı salaklar diye bizimle dalga geçiyordu.
babam okuldaki çoğu hoca ile kankaydı, hatta fizikçimiz babamın askerlik arkadaşıydı. köyden gelen meyveleri götürürdüm onlara. arkadaşlarım bi gün beni kocaman bir karpuzla servisten inerken görmüşler, ufak tefek de bir tipim, suratım gözükmüyormuş karpuzdan. çok komik görünüyor olsam gerek, bunu anlatırken çok gülüyorlar.
en yakın arkadaşım kitap çıkarmıştı, imza günü düzenlemiştik. o millete imza dağıtırken biz de arkada menajerlik yapıyorduk tripli tripli. kendimizi aşırı bi sorumluluk sahibi hissediyorduk, keşke o hallerimizi uzaktan izleyebilsem. ne gülerim..
ha bir de kantinci bir teyze vardı, her teneffüs ürünlerin fiyatını değiştirirdi. unuttukça sallıyordu, ben de onunla hep kavga ederdim teyze uyduruyorsun hep daha demin şu fiyattı derdim, beni onu kandırmakla suçlardı garibim.
aaa en güzelini unuttum. bir doğum günümü dışarıdaki çardaklarda kutlamıştık. bizim dönemden 20-30 kız toplanmış bana sürpriz yapmıştı. hatta fındık kıran şarkısını bana göre uyarlamışlardı, biri gitar çalarken diğer ezberleyenler ise şarkıyı söylüyordu. şaşkın şaşkın bakakalmıştım sürprize.
güzel anılardı, hatırladığımda her biri yüzümde kocaman bir tebessüm oluştuyor.
devamını gör...
12.
genç werther'in acıları
bu kitabı okuyan ya çok seviyor ya da fazla abartılmış bulup beğenmiyor.
ben seven taraftanım, martin eden'ı bitirdiğimdeki kadar dumar olmadım ama gerçekten etkilendim. hatta arkada çalan fon müziğinin etkisiyle gözüme biraz toz kaçmış olabilir. *
werther'in lotte'ye olan aşkını şu cümleyle anladığımı, içselleştirdiğimi hissettim:
lotte, wether'e “yapmayın böyle beni düşünün!” diyor.
werther ise “sizi düşünmek mi? bunu bana mı söylüyorsunuz? düşünmek mi! sizi düşünmüyorum, siz her an ruhumdasınız.” diyor.
lotte'nin beni düşünün demesi, werther'e o kadar komik geliyor ki, lotte'ye bakıp kalıyor.
altını çizdiğim kısımlardan ikisini bırakıyorum sizlere
1 temmuz
“biz insanlar” diye başladım, “güzel günlerin bu denli az ve kötü günlerin bu denli çok olmasından yakınıyoruz. tanrı'nın her gün bağışladığı sevinçlerin tadını çıkarabilmek için her zaman açık bir yüreğimiz olsaydı kötülüklere dayanabilme gücünü de bulurduk.”
12 ağustos
gerçi... şimdi bilirsin: şu “gerçi” sözcüğünü kullanmadıkları sürece insanlarla aram iyidir, çünkü her genel kuralın istisnaları bulunduğu kendiliğinden anlaşılan bir gerçek değil midir? ama insanlar öyle bilgiçtir işte!
ben seven taraftanım, martin eden'ı bitirdiğimdeki kadar dumar olmadım ama gerçekten etkilendim. hatta arkada çalan fon müziğinin etkisiyle gözüme biraz toz kaçmış olabilir. *
werther'in lotte'ye olan aşkını şu cümleyle anladığımı, içselleştirdiğimi hissettim:
lotte, wether'e “yapmayın böyle beni düşünün!” diyor.
werther ise “sizi düşünmek mi? bunu bana mı söylüyorsunuz? düşünmek mi! sizi düşünmüyorum, siz her an ruhumdasınız.” diyor.
lotte'nin beni düşünün demesi, werther'e o kadar komik geliyor ki, lotte'ye bakıp kalıyor.
altını çizdiğim kısımlardan ikisini bırakıyorum sizlere
1 temmuz
“biz insanlar” diye başladım, “güzel günlerin bu denli az ve kötü günlerin bu denli çok olmasından yakınıyoruz. tanrı'nın her gün bağışladığı sevinçlerin tadını çıkarabilmek için her zaman açık bir yüreğimiz olsaydı kötülüklere dayanabilme gücünü de bulurduk.”
12 ağustos
gerçi... şimdi bilirsin: şu “gerçi” sözcüğünü kullanmadıkları sürece insanlarla aram iyidir, çünkü her genel kuralın istisnaları bulunduğu kendiliğinden anlaşılan bir gerçek değil midir? ama insanlar öyle bilgiçtir işte!
devamını gör...
13.
post-rock
melankolik yönü baskın olan*, genellikle enstrümental * bir türdür.
rock müzikten farkı ise gitarda sesin rengini ve dokusunu yönetmektir. *
ben bu müzik türünü tek kişilik post rock grubu olan (bkz: sleep dealer)* ile tanıdım. geçen kış kendisinin zorluda konser vermiş olduğunu öğrenmemle bir miktar üzülmüş olabilirim.
çok uzun bir dinleme geçmişim olmasa da son zamanlarda başka şarkılar dinleyemez oldum diyebilirim. özellikle genelinin enstrümental olması ders çalışırken saatlerce dinlememe olanak sağlıyor.
buraya birkaç çok sevdiğim parçayı bırakıyorum.
low-lullaby
sleep dealer-the way home
no clear mind- escher's waterfall carried us away
the evpotaria report-taijin kyofusho
rock müzikten farkı ise gitarda sesin rengini ve dokusunu yönetmektir. *
ben bu müzik türünü tek kişilik post rock grubu olan (bkz: sleep dealer)* ile tanıdım. geçen kış kendisinin zorluda konser vermiş olduğunu öğrenmemle bir miktar üzülmüş olabilirim.
çok uzun bir dinleme geçmişim olmasa da son zamanlarda başka şarkılar dinleyemez oldum diyebilirim. özellikle genelinin enstrümental olması ders çalışırken saatlerce dinlememe olanak sağlıyor.
buraya birkaç çok sevdiğim parçayı bırakıyorum.
low-lullaby
sleep dealer-the way home
no clear mind- escher's waterfall carried us away
the evpotaria report-taijin kyofusho
devamını gör...
16.
bahar
her kış geldiğinde ben kış insanıyım, her bahar geldiğinde de ben bahar insanıyım diyorum.
ama sanırım küçük bir farkla bahar insanıyım.
açık havada hafif hafif esen rüzgar ve rüzgar sayesinde ağaçların yapraklarından gelen o hışırtı, yerde mini mini küme papatyalar..
ölen bitkilerin yeniden doğuşu, ağaç yapraklarının çiçek açması..
elinde sıcak içeceğin, sırtında da şalınla dakikalarca hiçbir şey yapmadan sadece etrafa bakarak bile vakit geçirebilirsin.
en sevdiğim çiçek sanırım papatya, baharın habercisi.
sade, gösterişsiz ama sevimli.
fakat ne kadar toplamak istesem de bir iki taneden fazlasını koparmaya kıyamıyorum. allah'tan kuzenlerim toplamış vicdanım sızlamadan mini bir bukete sahip oldum.
oh papatya, yüzümün haline bak
ama sanırım küçük bir farkla bahar insanıyım.
açık havada hafif hafif esen rüzgar ve rüzgar sayesinde ağaçların yapraklarından gelen o hışırtı, yerde mini mini küme papatyalar..
ölen bitkilerin yeniden doğuşu, ağaç yapraklarının çiçek açması..
elinde sıcak içeceğin, sırtında da şalınla dakikalarca hiçbir şey yapmadan sadece etrafa bakarak bile vakit geçirebilirsin.
en sevdiğim çiçek sanırım papatya, baharın habercisi.
sade, gösterişsiz ama sevimli.
fakat ne kadar toplamak istesem de bir iki taneden fazlasını koparmaya kıyamıyorum. allah'tan kuzenlerim toplamış vicdanım sızlamadan mini bir bukete sahip oldum.
oh papatya, yüzümün haline bak
devamını gör...
17.
yazarların garip huyları
bazen rahatsız edici derecede detaycı olurum.
resim çizmenin verdiği bir özellik mi yoksa böyle bi özelliğim olduğu için mi resim çiziyorum daha çözemedim ama insanları objeleri çok incelerim.
size şöyle söyleyeyim yakınımdaki insanlar kendi yüzlerine ben kadar hakim değildirler. yüzlerindeki ellerindeki, ayaklarındaki her detayı bilirim.
hele yeni tanıştığım insanlara çok dikkatli bakarım*, gördüğüm bir yüzü unutmam çok zordur, hal böyle olunca da beynim bir çöplüğe dönüyor.
mesela bir dizi mi izliyorsunuz ve oyuncu daha önce nerde oynamıştı bulamadınız mı? bana sorun şak diye söylerim.
resim çizmenin verdiği bir özellik mi yoksa böyle bi özelliğim olduğu için mi resim çiziyorum daha çözemedim ama insanları objeleri çok incelerim.
size şöyle söyleyeyim yakınımdaki insanlar kendi yüzlerine ben kadar hakim değildirler. yüzlerindeki ellerindeki, ayaklarındaki her detayı bilirim.
hele yeni tanıştığım insanlara çok dikkatli bakarım*, gördüğüm bir yüzü unutmam çok zordur, hal böyle olunca da beynim bir çöplüğe dönüyor.
mesela bir dizi mi izliyorsunuz ve oyuncu daha önce nerde oynamıştı bulamadınız mı? bana sorun şak diye söylerim.
devamını gör...
18.
sınıf başkanlığı
insanları kırmaktan çok çekinen ve hayır diyemeyen biri olduğumdan bahsetmiştim daha önce.
2. sınıfta bir heyecanla sınıf başkanlığına aday olmuştum ve seçilmiştim. tabi sınıf başkanı ne yapar, tahtaya konuşanların adını yazar dimi? ama ben konuşanların ismini yazdığımda sana küserim dedikleri için kimseyi yazamazdım. yazamayınca da bir otoriten olmuyor haliyle, herkesi tatlı dille susturmaya yerine geçirmeye çalışırdım. 36 kişilik sınıfın arkasından koşardım oturun lütfen diye, tabi beni dinleyen kim? en son bi köşeye geçip ağladığımı sonra öğretmene gidip hıçkıra hıçkıra başkanlıktan istifa ettiğimi söylemiştim. *
bu kadar üzülme nedenim hayır diyememe özelliğimin istismar edilmesi miydi, yoksa kendi salaklığıma mı yanmamdı orasını hatırlayamıyorum.
o gün bugündür her türlü başkanlık-liderlik içeren şeylere tövbeliyim. *
2. sınıfta bir heyecanla sınıf başkanlığına aday olmuştum ve seçilmiştim. tabi sınıf başkanı ne yapar, tahtaya konuşanların adını yazar dimi? ama ben konuşanların ismini yazdığımda sana küserim dedikleri için kimseyi yazamazdım. yazamayınca da bir otoriten olmuyor haliyle, herkesi tatlı dille susturmaya yerine geçirmeye çalışırdım. 36 kişilik sınıfın arkasından koşardım oturun lütfen diye, tabi beni dinleyen kim? en son bi köşeye geçip ağladığımı sonra öğretmene gidip hıçkıra hıçkıra başkanlıktan istifa ettiğimi söylemiştim. *
bu kadar üzülme nedenim hayır diyememe özelliğimin istismar edilmesi miydi, yoksa kendi salaklığıma mı yanmamdı orasını hatırlayamıyorum.
o gün bugündür her türlü başkanlık-liderlik içeren şeylere tövbeliyim. *
devamını gör...
19.
hotaru no haka
izlediğim en acıklı filmlerden biriydi, hep derim duygusal anime > duygusal film. duyguyu daha iyi verdiklerini düşünüyorum.
hayatınızda bir kere bile olsa küçük kardeşinize karşı bir çaresizlik içinde olduysanız film sizi daha bir sarsacak.
izlerken neden bunu kendime yapıyorum dedim.
savaşın ne kadar lanet bi şey olduğunu size çok güzel anlatıyor, küçük bir çocuğun olayları nasıl yorumladığını görüyorsunuz.*
ah setsuko benim ay suratlı miniğim, tek istediği biraz sashimi biraz da meyve şekeriydi.
izlemekte çok geç kalmışım dediğim ve tekrar tekrar izleyeceğim bir film oldu.
başına oturmadan önce yanınıza peçete almayı unutmayın.
seita yiyecek aramaya gittiğinde setsuko'nun kendi kendine saatlerce oyalanması, göldeki yansımasıyla taş kağıt makas oynaması.. filmin içine girip onu sarıp sarmalamak istiyorsunuz.
hayatınızda bir kere bile olsa küçük kardeşinize karşı bir çaresizlik içinde olduysanız film sizi daha bir sarsacak.
izlerken neden bunu kendime yapıyorum dedim.
savaşın ne kadar lanet bi şey olduğunu size çok güzel anlatıyor, küçük bir çocuğun olayları nasıl yorumladığını görüyorsunuz.*
ah setsuko benim ay suratlı miniğim, tek istediği biraz sashimi biraz da meyve şekeriydi.
izlemekte çok geç kalmışım dediğim ve tekrar tekrar izleyeceğim bir film oldu.
başına oturmadan önce yanınıza peçete almayı unutmayın.
seita yiyecek aramaya gittiğinde setsuko'nun kendi kendine saatlerce oyalanması, göldeki yansımasıyla taş kağıt makas oynaması.. filmin içine girip onu sarıp sarmalamak istiyorsunuz.
devamını gör...
20.
okuduğun kitaptan bir alıntı bırak
"aşırı analiz, gerçeğin düşmanıdır."
kadim fremen atasözü
frank herbert-dune mesihi
kadim fremen atasözü
frank herbert-dune mesihi
devamını gör...