minervasowl yazar profili

minervasowl kapak fotoğrafı
minervasowl profil fotoğrafı
rozet
karma: 1235 tanım: 64 başlık: 6 takipçi: 43

son tanımları


normal sözlük yazarlarının hissettikleri

sözlüğe girmeyeli aylar olmuş; neler neler değişmiş kimileri gelmiş kimileri gitmiş.
hayatımda da olduğu gibi… ilk yazılara kadar indim, kendime verdiğim sözlerin birazını tuttuğumu birazını tutmadığımı, asabiyet halinin kelimelerimde bile hissedildiğini fark ettim. daha olgunlaştım elbette insanın karakteri yavaş yavaş oturuyor. ben; her şeyi başarabileceğine inanan ben bazı şeylerin de beklemesi gerektiğini, hayatta her şeyin o hayali lineer doğruda olmadığını gördüm.
çevremdeki insanlar yeni yeni topluluklara giriyor. ben hayatımı bir sene dondurdum gibi hissediyorum. buna alışmak dışardan göründüğü kadar da kolay değilmiş hele bu yaşta her şey hızlı akarken. yakın arkadaşlıkların yavaş yavaş ömrü dolar ya o hiç bitmeyecek bizimkisi denen..ben galiba buna alışamadım gittikçe içime kapanıyorum. bir uykuluk molaya, yeni bir yarına ihtiyacım var benim.
devamını gör...

geceye bir şarkı bırak

saudade
son dans
grup adının anlamını taşıyan şarkı yapmış.
saudade: bir şeye ya da aşık olunan kişiye duyulan özlem, gelmeyeceğini bile bile.
anlamı bile yerden yere vuruyor insanı.
şarkı boğazımda yumru oldu kaldı.
devamını gör...

hatırla sevgili (dizi)

kendi döneminin çokça reyting almış dizisini ben daha yeni izleme fırsatı buldum. bir haftada da bitirdim. kanal youtube’a bölümleri bir, bir buçuk saatlik kısımlarla koymuş.
dizi 1960-1980 dönemleri arasındaki tarihi olayları çok cesurca konu alıyor. o dönemlere ilgim vardı ancak 68 kuşağı dönemini ayrıca çok güzel işlemiş. ben de merak saldım diziyi izledikten sonra.
aşk hikayesi bi yerden sonra sıkmaya başlasa ve başrol oyunculuklar sıkıcı olsa da tarihi draması onu bastırıyor. bir de dekorlar, kıyafetler o kadar güzel ki insanın o dönemlerde yaşayası geliyor.
devamını gör...

geceye bir şiir bırak

dolunayın türküsü

yaşım yirmi altı,
sana kırk senedir aşığım.
hayat kadar berrak,
ölüm kadar karmaşığım.
yüreğim kirli bir gökyüzü,
sense dolunay...
ruhunu esir alan sarmaşığım!
titreşirken kalplerimiz ankara soğuğunda
nice umut yeşerir gecenin soluğunda.
biz o bankta oturmuşuz
kalu bela'dan beri.
kaç bahar görmüşüz kim bilir
kaç zemheri...
ilk kez ayın halesine sırnaşığım;
yaşım yirmi altı,
sana kırk senedir aşığım.

şimdi başka gökyüzü.
yüz, göğü gözlüyor; gök, yüzü...
hazırlan mahbube;
çünkü hazır yeryüzü!
şu yollar, şu kaldırım, şu kedi...
kuşlar bile 'hazırız' dedi.
bu saatler artık tehlikesiz,
mahbube uyan!
varsın olmasın cihanda sesimizi duyan.
dinleseler sükûnetin vaveylasını
her mecnun bulur elbet leylasını.
şimdi tumturaklı hayaller peşimize takılır.
bu dolunay hatrına bin yıldız yakılır!
bıkmadan, usanmadan
bakılır da bakılır...
şimdi başka gökyüzü.
yüz, göğü gözlüyor; gök, yüzü...
hazırlan mahbube;
çünkü hazır yeryüzü!

elveda ey benim yüce yalnızlığım!
her bakışta ışık ışık eriyen kederim.
elveda ey sonsuz boşluk, elveda!
artık yerim bellidir benim...
ey uluyan kurtların yoldaşı bedir!
bin yıllık yurtların sırdaşı bedir!
bil ki bu aşk bir hicrete gebedir...
elveda ey benim rengarenk karanlığım!
her nefeste dalga dalga çürüyen viranlığım.
bilir misiniz vuslat,
deniz ile göğündür...
yârin gülümsemesi sanki bize düğündür.
ah o mahfuz saçların,
ah o deniz gözlerin...
biri sonsuz uzundur, biri sonsuz derin!
gör ve işit mahbube, işte senin eserin:
çarpıldı aşk denen güce, yalnızlığım.
elveda ey benim yüce yalnızlığım!
“bleda yaman”
devamını gör...

maladaptive daydreaming

bu başlığa yazıp yazmama konusunda çok kararsız kaldım ama birilerine bunu anlatma ihtiyacı hissettim.
bu hastalık bende 6-7 yıldır var. hastalık olarak kabul edilmiyor ama bu benim için basit bir şey olmaktan çıktı. tüm hayatımı ele geçirdi. sınav senemdeyim yani günü en verimli kullanmam gereken zamanlardayım. md sınav stresi ile birleşince son aylarda günümün yarısını-belki daha fazlasını- kulaklığımda müzik dinleyip hayal kurarak geçirmeme sebep oluyor. kendimi dış dünyadan soyutlamak, var olan sorumlulukları bi kenara atmak o kadar kolay ki. bi insan düşünün sabah kalkıyor kahvaltı yapıp kulaklık takıyor ve saatlerce müzik dinliyor, uyuyor. böyle söylenince gerçekten kötü hissettiriyor fakat tedavi almayı denedim. psikoloğa gittiğimde md’nin ne olduğunu bile bilmiyordu. klasik hayal kurma deyip geçti.
stresten kaçışmış. bunun böyle olduğunu ben de biliyordum oysa.
günlerimi böyle geçirmekten bıktım. bi çaresi de yok. kaç kere bırakmayı denedim. sonucunda yine kendimi hayal kurarken buldum.
devamını gör...

türkiye'de kitap okunmamasının nedenleri

kitapların pahalı olması meselesini bir kenara koyarsak eğer üstte yazarın dediği gibi kitap okuma alışkanlık haline getirmemiş bir ailede büyüyen çocuk kitapla ilk okulda tanışır. öğretmeni tüm sınıfa kitap okutturur o şekilde yılda dört kitapla dönemi kapatır kapatmasına da öğretmen seni çalışkan notları yüksek gördüğü için karneye kitap sayısına otuz altı yazar. sen ki dokuz yıllık hayatında okuduğun kitaplar bi okulda bir de ayriyeten aldırttığı cin ali serilerinden ibarettir.
ortaokula geçersin kitap okuma saatlerinde arkadaşlarınla gizli gizli notlaşırsın sanki yarım saat konuşmasan çatlarsın. kitaptan sınav olursun okuduğun kitaplardan nefret etmeye başlarsın.
aklın lisede erer doğruya yanlışa arkadaşlarını görürsün hepsinin elinde bir kitap. sen de okumaya başlarsın. okursun her türden okudukça dersin keşke geçmişte de okusaydım.
ailen laf etmeye de başlar onları okuyacağına ders çalış der sen okursun. okumanın sonu yok ama yine de ilk durakta ailede biter.
devamını gör...

yazarların itiraf köşesi

adapte olamıyormuşum. düzene, hayata, değişkenliklere. zeka geriliğiymiş, öyle söylüyor benden on üç yaş büyük ablam. rahatıma düşkün olduğumu söylediği anda günlerdir tuttuğum gözyaşlarımı akıtıyordum. rahatlıkmış?! stresten psikolojim bozulmuş rahatlık diyor. her şeyi düşünmekten her şeye kafamı takmaktan sedef hastası oldum unutuyor.
bir düzen mi var da adapte olmamı bekliyor koyun sürüsü gibi her şeyi kabullenmemizi bekliyorlar. zıt bir fikir söylediğimde ütopik olmakla suçluyor.
hayır ben ütopik değilim bir şeyleri değiştirebilmek istiyorum.
kanıksamayacağım ben bana dayatılanları.
devamını gör...

geceye bir şiir bırak

“bir şey var,adını koyamadığım.
kırılmaktan öte,parçalanmak gibi.
toparlamaya çalıştıkça dağılıyor.
dağılıyorum.
bir şey var, halledemiyorum. ”
-turgut uyar
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının karalama defteri

kadın hakları deniyor, bu topraklarda kadının kaderi doğmadan yazılıyor deniyor. geçen yıl dört yüz dokuz kadın cinayete kurban gitmiş altıncı ayı doldurmak üzereyiz ve şu an yüz seksen dokuz kadın yine çevresindeki koca, baba, evlat, dayı.. namus davası yok çocuğu olmadı, yok çok ses çıkarıyor diye diye kaç kadın öldü?
bir kadınım ama çok gencim yolun başındayım bazı şeylerin farkına yeni yeni varıyorum psikolojik şiddetin ne demek olduğunu öğrendim. geçen hafta başımdan geçen olay sesimi çıkaramazsam aynısının benim üzerimde de yaşanabileceğini öğretti.
haziran ortası yer: ankara haziran ayının yağmurlu(!) geçmeyip güneşin kavurucu sıcağının yaktığı günlerden birinde..
otobüsteydim, yanımda yirmili yaşlarının ortalarında olan genç bir hanımefendi telefonla konuşuyordu. ister istemez kulak misafiri oldum, sevgilisi olduğunu düşündüğüm bir bey ile konuşuyordu. kadın o havada tshirt üstüne uzun kollu gömlek giymiş ve sıcaktan bunaldığı çok belliydi, telefondaki kişiye bu havada bu şekilde giyinmesinin sorumlusu olduğunu hiçbir kıyafetini giymesine izin vermediğini artık insanların onun hakkında fakir diye düşünmesine sebep olduğunu anlatıyordu. anlayacağınız sevgilisi kadının kıyafetlerine çok üst düzey bir şekilde karışıyordu.
hanımefendinin sesi titrediği çok belliydi, duramadım sözlük. durağa geldiğimizde onu durdurup iki kelam etmek istedim belki kendi vicdanımı rahatlattım bilmiyorum ama haddim olmayarak ona onu dinlediğimi, sevgilisinin ona karşı olan tutumunun yanlış olduğunu anlattım. ağlamaya başladı birden ve biz caddenin kenarında birbirimize sarılıp ağlaştık. sevdiğini söyledi, onu kısıtlayan birini sevdiğini söyledi, yargılayamadım ne denir ki? ona onun özgürlüklerini kısıtlayan birisiyle birlikte olmaması için yine haddim olmayarak yalvardım. farkındaydı ona yapılan psikolojik şiddetin farkındaydı ama bir şekilde susuyordu işte bu yüzden korktum yine haberlerde otuz saniyelik bir gündeme konu olmasından korktum.biz orada beş dakika da olsa konuştuk ve ben o beş dakikayı ömrüm boyunca unutmayacağım.

belki buradasın ve bunu okuyorsun kim bilir, fikirlerinde biraz olsa değişim yaşattıysam ne mutlu bana..
devamını gör...

beyoğlu rapsodisi

ahmet ümit'in eylül 2003 basımlı polisiye-gerilim türünde romanıdır.
roman ellili yaşlarının başında yıllardır dost olan üç arkadaşı konu alır. selim nihat ve kenan liseden beri ayrılmayan hayatları gittikçe sıradanlaşmış insanlardır. kenan'ın geçirdiği kaza sonucu onun ölümsüzlük ile kafasını bozmasıyla üç arkadaşı da bilinmez bir yolculuğa çıkarır. kitap selim'in ağzından anlatılır ve bu beyaz türk diyebileceğimiz insanların geçmişleri ve gelecekleri arasındaki bağlar bir cinayeti çözme uğraşlarıyla iyice karışır. kitap tümüyle beyoğlu'nda geçmesiyle bize beyoğlu'nun sokaklarını, caddelerini; camilerini, kiliselerini; kafelerini, barlarını, pasajlarını ve meyhaneleriyle; semtin tarihine, mimari yapısına, kültürüne ışık tutar.
ahmet ümit kitabı agatha christie'nin roger ackroyd cinayeti adlı polisiye romanından esinlenerek yazmıştır.
kitap genel itibariyle bilgi kültür açısından çok doyurucu ve okunurken sıkılma gibi bir durum söz konusu değil, fakat asıl polisiye tarafa giriş iki yüzlü sayfaların başında olduğu için okuyucuyu belli bir süre sonra sıkabilir. hikayenin üç ana karakteri güzel bir şekilde analiz edilmişken yan karakterlerin sadece sahne doldurmak için-gülriz, burç vb.- yazıldığını düşünüyorum. kitap sonuyla şok etse de katilin tam olarak nedenlerinin çok hızlıca geçilmesi, çok aceleci bir final olması beni pek tatmin etmedi. hikaye çok kopuk kopuk ilerledi, son yüz sayfa olaylar akarken katilin kim olacağına dair hiçbir ipucu okuyucuya verilmemişti.
son olarak kitap ahmet ümit skalasında polisiye olarak biraz yavan kalsa da kültür tarafı ağır basarak, okuyucuya her zaman bir şekilde tetikte bekleterek bir oturuşta okunabilir.
devamını gör...

madalya müracaatları

#758386
#751415
bu iki tanımım sanırım istenilen özelliklere uyuyor ama yazdığım bilgi içerikli tanımların çoğunu az ve öz kelimeyle yazdığım için o turuncu madalyacıklardan mahrum kalacağım.
devamını gör...

yazarların itiraf köşesi

her allahın günü evde babamla kavga ediyorum.
konu: siyaset
ben a diyorsam o b; klasik köyden gelmiş şehirde yaşayan anadolu insanı fikirleri ona göre geniş olsa da at gözlüğü var. her gün evde bir çatışma havası hakim türkiye gündemi bizim evde dönüyor. bu protestosu, şu kararname, yasaklar.. babam tüm dünya bizi kıskanıyorculardan bense zıttı. babamın eşref saatini eşek saatine çeviriyorum çünkü içimdeki o konuşamama hissini susturamıyorum. annemse kırk yıl önce dayılarını görüp böyle meselelerden tırsan ‘aman tadımız bozulmasın’ diyerek sakinleştirmeye çalışıp arada kalan bir kadın.
gelelim olaya, bugün kahvaltıda yine bir tartışma esnasında-konu nasıl açılıyor artık ben anlayamıyorum- birinin diktatör olduğundan bahsettim. babam sanki anasına küfürler etmişim gibi demediğini bırakmadı. dinsiz mi olmadım imansız mı vatan haini mi ateist mi? beş dakika içerisinde hepsi oldum. artık ayağa kalktı, içimden hissettim bu sefer dayak yiyeceğim dedim. annem odama sokmasa belki de babamdan ilk defa dayak da yerdim. ben onunla her laf dalaşına girdiğimde sadece telefona baktığımı birkaç insanın lafıyla galeyana geldiğimi söylüyor. kendi fikirlerimin olması ihtimali ona düşük geliyor. bu nasıl bir beyin yıkama?! kim kimden üstün,eşit değil miyiz? neden ben laf edemem aile ortamında bile? babam öyle bir celallendi ki beni hakaretten tutuklatacak sandım. saygı duyduğumuz şeyler onunla o kadar farklı ki.
bunu buraya yazıyorum bir sene sonra eğer evden gitmezsem onunla aramdaki o ince telden bağ kopacak farkındayım.
devamını gör...

ayten alpman

günlerdir “birazcık umut” şarkısını dinleyerek deniz var olmayan şehrimde o maviliği izler gibiyim.
ayten alpman’ın sesini bir de pikaptan dinlemek için para biriktiren eski kafalıyım.
bana her zaman birazcık umudun bizleri yaşattığını gösteren kadına selam olsun.
devamını gör...

çiçek sepeti

sevgililer günü, anneler günü, babalar günü.. gibi bana kalırsa para odaklı günlerin asıl kazananıdır. sabahtan beri izliyorum her binaya onar kez girmesiyle beni küçük bir kerrat cetveli hesabına itmiştir.
en basitinden bizim eve iki çiçek geldi ki böyle ikişer üçer giden evler olduğunu düşünürseek...parayı kırıyorlar.*
kapitalizmin yansımalarından biridir.
devamını gör...

mutluluk

geçen gün en yakın arkadaşım bana mutlu olamadığını söyledi. nedenini sorduğumdaysa hayatında hiçbir şeyin iyi gitmediğini, hobilerine vakit ayıramadığını uzun uzun anlattı. psikolojik olarak iyi hissetmediğini bu dönemin onu ne kadar yorduğundan yakındı.
arkadaşım mutluluğu somutluklarda ararken çevresini kendinden de uzaklaştırdı. bilinçaltında 'mutsuzluk' o kadar fazla ki bir süre sonra vücudu ters tepkiler vermeye başladı, iştahsızlığı arttı. arkadaşım mutluluğu başarılı olmaya endekslemiş bir insan.
mutluluk bana kalırsa bir mesajda, bir gülümsemede, seni seven insanların varlığını bilmede... o bunun farkında değil, onu sevenlerin farkında değil.
bense mutluluğu bazen yemeklerde, bazen müzikte, dans etmekte, babamı kızdırıp güldürmekte, annemin yanına gidip yanaklarını sıkmakta buluyorum. gençliğimdeyim, önümde uzun bir yol var biliyorum. yeni insanlar, yeni yerler, yeni hayatlar görebileceğim uzun bir yol bu. işte bu bile beni mutlu ediyor.
mutluluğu aramıyorum kendim yaratmaya çalışıyorum. mutluluk bir formül değil, net çizgileri yok.-mutlu olmanın bilmem kaç yolu gibi şeyler safsatadan ibaret- genç biri bunu eğlenmekte, yetişkin biri ailede, ihtiyar biri bunu sessizlikte hisseder ya da tam tersi.
devamını gör...

bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak

yazarlarımızın sesleri de ne kadar güzelmiş. ben de hoparlörden tüm eve dinletiyorum. şarkı seçimleri çok güzel böyle devam :)) bengaripsengüzeldünyaumutlu tebrik ederim:) keyifli yayınlar!
devamını gör...

kendini gerçekleştiren kehanet

'bir şeyi kırk kere dersen olurmuş' atasözünün karşılığı olan durum. evhamlı, pimpirikli insanlar 'aman yavrum, ya böyleyse, ya şöyleyse' diye diye bu duruma düşerler. evrene ya da bilinçaltına her ne diyorsan mesaj gönderiyorsun. sonra da 'ah ben biliyordum vah, tüh..' diye yakarıyorsun. ha bunun pozitif tarafları yok değil. var. arabayı iste, okulu hayal et, terfi alacağını düşün... nedense bu hedenin pozitif tarafı bir bende çalışmıyor.
devamını gör...

bir öz eleştiri yap

bırak şu lanet telefonunu be, sanal alemde yaşıyorsun. bir işe kalkışıyorsan sonunu getir, maymun iştahlısın. çoğu şeyin önüne getirilmesine alışıksın, tek başına yaşaman gerektiğinde ne yapacaksın?
insanlara bağlanıyorsun, uyum sağlamaya çalışayım derken kendinden ödün veriyorsun, hayır demeyi öğren.
bir işi hedefliyorsan düzgün adımlarla git, direksiyonun başındasın ama her küçük engelde yalpalıyorsun be kızım. kır şu direksiyonu çek sağa bi soluklan, her şeyi doruklarda yaşamayı bırak.
devamını gör...

satıcının tüm limonlarını alan vali

geçen aylarda kaymakamın teki eczanede çay içen eczacılara ceza yazmıştı. geçen günlerde de yine kaymakamın biri tekel bayisinin -esnafın ekmek teknesi olur- alkol reyonuna perde astırmıştı. *
şimdi de bu haber ülkeye karşı olan ümitsizliğimi yıkan küçük şeylerden biri oldu bugün. az buçuk kalan insanlığımız mutlu ediyor.
umarım vali bey’e “görevi kötüye kullanmadan” bir yaptırım uygulamazlar.
hoş alışkınız biz böyle şeylere.
devamını gör...

those were the days

şarkı hareketli olmasına rağmen sözlerindeki geçmişe hüzün içe oturan türdendir.
hem dans ettirebilir, hem de o şarkıdaki tavernaya oturtup eskiyi düşündürtebilir.
bu şarkı aslında geçmişe, eski dostluklara duyulan özlemi dile getirir ayrıca
hopkin’in sesi zaten tartışılmazdır.

“bir zamanlar bir taverna vardı
her seferinde bir ya da iki kadeh kaldırdığımız
hatırla nasıl saatlerce kahkaha attığımızı
yapmamız gereken harika şeyleri düşünüp...”

“ne günlerdi onlar, arkadaşım
hiç bitmeyecek sanırdık
şarkı söyler, dans ederdik sabaha kadar
seçtiğimiz hayatı yaşardık,
savaşırdık fakat hiç yenilmezdik,
çünkü gençtik ve emindik...”
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim