müstehzi yazar profili

hukuksuz olarak tutuklanan gençler, halk iradesine karşı alınan politik kararlar gibi meselelerde futbol kulüplerinin suskun kalmasını eleştirmiş. suskun kalmayı bir taraf seçmek olarak yorumlaması bir yana, futbol kulüpleri gibi tabiatı gereği devletle ve iktidarla yakından ilişkili kurumlardan bir ses çıkarmalarını beklemesi bana çelişkili gelse de, esas başka bir şeye takılıyorum. ad hominem gibi algılanacak olsa da haksızlığa ve kötülüğe karşı ses çıkarırken buna uygun yaşamanın önemli olduğuna inanıyorum. yakın futbol tarihimizin en büyük magandalarından birine hiç gocunmadan yer açan, ona methiyeler düzen bu insanların; ekmek yedikleri futbolla ilgili herhangi bir haksızlığa ağızlarını açamayan insanların, kulüplerin hatalı tutumuna dair bir şeyler söylerken az biraz imtina edip "ulan, acaba ben bunu diyebilecek adam mıyım?" diye düşünmesi gerekir.

eğer derdi adalet ve hakkaniyetse

tanıl bora, hikmet kıvılcımlı ve onun tartışma konusuna bakışı üzerine iyi bir yazı yazmıştı:
birikimdergisi.com/haftalik...

cahilin en kötü yanı herkesi cahil sanması herhalde. ricky gervais'i after life'dan sonra "iyice tanınan" biri sanan adam seinfeld'i netflix'e gelince iyice popülerleşen bir dizi sanır.

birisi işini düzgün yapmamanın sebebini geçim sıkıntısı vb. şeyler olarak görüyormuş. sebep ile sonucun bu denli muğlaklaşması az görülür türden bir iş açıkçası.

ilk entry gündelik olarak değinmiş esasen ama daha geniş alacak olursak müslüman kibri falan değildir. hakikati tekele alan, elinde bulunduğunu savunan binaenaleyh hakikate ulaştığını zannedenin kibridir. esasen bu din ve ideoloji ayırt etmeksizin tüm halk tabanına teşmil olmuş bir problemdir. nedeni düşünmemek çaresi düşünmektir.
bu olaydan harekete geçerek bizlerin hepimizin de çok katı ön kabullerle düşündüğünü fark edebiliriz. bir kere kim ki bu müslümanlar müzik kapattırıyor, müzik açtırmayanı bile var veya içlerinde hepsinin savaş duygusuyla yetiştiğini söylemek abes değil midir zannediyorum öyledir.

bu tip devasa genellemeler de kibirden kaynaklanır kanımca.

osmanlı'nın sağladığı stabil ortamı ifade eden söz. yani esasen benim için bir barış ortamı değildir öyle alacak olursak birçok şeyi göz ardı etmiş oluyoruz. başta celaliler'in sayılabileceği iç isyanlar ile bir döneme değin sürekli seferler nedeniyle ağır vergilere maruz bırakılmış halkı mesela.

zam kararlarının müsebbibi siyasi erklerdir. firmalar yani en azından ulaşımda olduğu gibi firmalar zam kararı aldı diye müstakil olarak onları tariz etmek bizim hükümeti eleştirme imkanımızı da elimizden alır. istanbul belediyesi ulaşım konusunda zaten beni hayal kırıklığına uğratmıştı üstüne ellerinde olmasa da uyguladıkları yüksek zamla -ki bu zam bu sene ilk de değil- kendilerini daha zor duruma soktular.
demek istediğim şey şu ki belediye zammın sorumlusu olmasa da müsebbiplerindendir.

bu ay izlediğim en kötü film "spider-man: no way home" oldu. çok bir beklentim yoktu onu bile karşılamadı.

eğer varsa acımasız değil kayıtsızdır. acımak beşere has bir özelliktir.

tek mekan, burjuva.

tarih.

başlığı atanın beyanı o kadar sakat ki sanırsın linç olayı normal ve meşru, yalnız linçin hedefi hasta olduğunda meşru değil. hakikaten gülünç.
başlık atan da en az linç yiyen ve linç atan kadar hastalıklı kanımca.

biz batan güne sahip çıktığımızda
ay, bitlis’te sarı tütün
ya da bir akarsu imgesi
gibi yiğit ve bütün
bir ağıttı
kadınlarımızda
onlar hüznü bir çeyiz
çileyi ince bir nergis
ve gülerken bir dağ silsilesi
taşırlar
ve birer acıdan ibarettiler
kayıtlarımızda...

hilmi yavuz, doğunun kadınları

nefi'den çok sonra yaşayan ve bu şiirinin ona mütemadiyen hatırlatılmasından sıkılan tahirü'l mevlevi de şöyle der;

zehr-i hicvi cihâna neşredenin
zebânı bî-şek zebân-ı ef’îdir
tâhir olmaz kelb, ancak beşere
nef’i vardır öyleyse nef’idir

(hiciv zehrini cihana yaynın dili yılan dilidir. köpek tahir/temiz değildir ama faydası vardır öyleyse köpek nef'i'dir.)
(nef: fayda)

kutsallık dinsel bağlamın dışında da mevcuttur. genel anlamda kutsal olan ise yoktur en iyi ihtimalle büyük bir müstesnalar grubu tarafından reddedilecek temel kutsallar tespit edilebilir. bu haliyle kutsal dediğimiz şey çok fazla kişi tarafından çok fazla ve farklı şeye atıfta bulunur.
üzerine düşündüğümde kutsalım olarak gördüğüm bir şey var mı bilmiyorum yani mesela dürüstlük kutsal olabilir mi emin değilim ama ontolojik olarak bir bağımsızlık gereken bir şey olarak kabul edersek kutsalı kutsalım yok. tabii bunu böyle kabul etmem olumlu bir mana atfetmemle açıklanamaz bilakis bir süredir bu halet-i ruhiye içerisinde olduğumdan ve bunun müthiş bir kayıtsızlığa sürüklemesinden ötürü kötü olduğunu dahi söyleyebilirim.

aynı zamanda kamusal mizah'tan tanıdığımız ve pek sevdiğimiz, deniz bağdaş ile eşi özgür turhan'ın ortak yapımı olan pek sevimli çocuğun ismi.

münir nurettin'in 1964 istanbul konserinde söylediği kalamış. araya girdiği gazelle fevkalade bir seviyeye erişiyor şarkı. büyük şans ki kayıt da bir o kadar güzel.

hikayenin belirli noktalarındaki tarihi olgular veya tarihsel meseleler ilgimi çektiğinden dolayı sıkılmadan izledim. prodüksiyonu beğendim bence gayet iyi bir atmosfer yaratılmış fırat tanış ve salih bademci'nin oyunculukları da epey hoşuma gitti fakat sözünü ettiğim meseleler dışında hikaye beni cezbetmedi hatta bazı sahneleri atlamak isteği uyandırdı. iyi bir reklam kampanyası yürütüldü fakat türkiye'de istediklerini alırlar mı bilemiyorum hele siyasi değdirmelerinden sonra.
ilk 6 bölüm için 10 üzerinden 6 puan veririm.

anti sosyal kişilik bozukluğu değildir. düşündüğünüz gibi her "a" eki anti anlamına gelmez.