noumena yazar profili

noumena kapak fotoğrafı
noumena profil fotoğrafı
rozet
karma: 3107 tanım: 71 başlık: 13 apolet: 1 takipçi: 7
https://noktalivirgulveucnokta.blogspot.com/ az yazar, öz söyler, şairliği düşler, serbest düşüşleri sever..

son tanımları


doğdum ben memlekette

kesmeşeker'in 2011 yılında çıkardığı albüm ve içindeki parçadır.

en sevdiğim kesmeşeker parçalarındandır.

sözleri:


senin seksenlerin doksanların ne oldu?
şeytan aldı götürdü
benimkiler kayıp
yardımcı rollerden birinde
ödül alsam pilot rolünde
yalnızlığım bile gitmiştir
gece bu saatlerde
doğdum ben memlekette
çok sıkıştım yaşım geldi
yaşamam lazım
kayıp eşya bürosunda
kuşağım kalmış
yardımcı rollerden birinde
ödül alsam kaptan rolünde
yalnızlığım bile gitmiştir
gece bu saatlerde
doğdum ben memlekette
tükettikten sonra yaşadığın sarhoşluğa
çılgınlık diyelim
bana versen milyon dolar
oyununda oynamam ki
diyelim mi?
bu şehir soygunlarında
umudumu cüzdanımda taşımam diyelim
bu şiddet sabahlarında
benzinin kurşunsuzmuş ne ala
diyelim mi
diyelim bir denizim
ne ak ne kara
diyelim sesli çalmam
çok sessiz akşamlarda
doğdum ben memlekette
doğdum ben memlekette


devamını gör...

litra

kesmeşeker'in 2017 yılında çıkardığı kadıköy isimli albümünün 7 no'lu parçasıdır.

sözleri:


litra, sen var ya
üstüne şehirler kurdum
sana yollar yolladım, dön diye litra
saklı bir koru gibi sevdim seni litra
bir nehir yaptım da kıyına da oturdum
litra
yaya bir turistim kadıköy′de
gönüllü katıldım kavimler göçüne
çevirme olmasın, ezikler var içimde litra
litra
turşusunu kurduğumuz ayıpları
gelecek şubat yeriz anca
bu yıl çok çalıştık, tensel coğrafyaya
önümüz yaz, meraklanma
seni büyükşehir gibi, seviyorum unutma litra
bir haziran yaprağı, düşüyor odama yavaşça
dönüyorum iki kere, şu garip dünyada
yarına kavuşmak var, şu yönsüz zamanda litra
yarına kavuşmak var, şu yönsüz zamanda litra
yaya bir turistim, kadıköy'de
gönüllü katıldım, kavimler göçüne
çevirme olmasın, ezikler var içimde litra
litra


devamını gör...

yine yalnızlık

deniz arcak'ın 2016 yılında çıkmış all the king's horses albümünden bir parçadır.

sözleri


bugün havamda değilim
dokunmayın, hiç keyfim yok
hayır, üzgün de değilim
teselliye gerek yok
ilk ayrılığım değil bu
daha önce de yaşadım
hiçbir şeyin değil sonu
daha önce de katlandım
hayır yine mi ayrılık
hayır yine mi karanlık
tanrım yine mi ben
aahh… yine yalnızlık


devamını gör...

normal sözlük yazarlarının şiirleri

masum yere tutukludur halim
üfürüp de sigaramı,
savururum hürriyetime.
geçmiş gelmez bilirim
ben yalnız seni düşlerim

mutsuz günlerin içindedir mutluluk
son dersin de başlar sonsuzluk
güzden baharadır bu yolculuk
sızlanarak bitmez bilirim
ben yine seni düşlerim.

devamını gör...

damage


1992 yapımı jeremy irons ve juliette binoche'nin başrolde olduğu filmdir.

ne zaman kendimi normalden daha mutlu hissetsem açar bu filmi izlerim ve hayatı tekrar hatırlatır bana. maskenin altını gösterir ve kendime gelirim. bu zamana kadar izlediğim filmler arasında "en" ibretlik sanıyorum ki bu film olmalı.

hayatı kontrol etmeye çalışıyoruz. insan yazgısını kendisi belirliyor. ne kadar dayanabiliyorsan şeytana o kadar iyi yaşıyorsun. bir şekilde yakalandığında bile vicdan azabı çöker üzerine ve yaşama sevincini sıfırlar. nefse karşı koyabilmek çok zor, filmde bunu gösteriyor. madem yaptın ya, o vicdan azabının içini bütünüyle yakmasına dayanacaksın. çünkü hak ettin. bunlar kefaret olarak işlenecektir.

insan birbirinin üzerine basıyor türlü dalaverelerle. kimisi çok yakın arkadaşının, akrabasının sevdiğini elde etmeye çalışıyor. elde edenler azınlık değil o kadar diyebilirim. sana bunu yaptıran ne? neden düşünmeden giriyorsun pisliğin içine? bir anlık tatmin uğruna insan hayatını çok kolay harcıyor. kimse arınmış değil, hepimiz çiğ süt emdik ve kötü alışkanlıklarımız iyilerden fazla. görünmeyen, kendimizle baş başa kaldığımızda beynimizi yiyen o günahlar hepimizde var. yansıtmıyoruz, hepimiz çok iyi oyuncuyuz. maskeyi çıkararak yaklaşmıyor kimse birbirine. 

"dostunu yakın tut, düşmanını daha da yakın" diye bir deyiş vardır. yaşamak istiyorsan minimum kederle, kimseye hak ettiğinden fazlasını verme. bu yüzden birçok düşmanın olacaktır, aldırma. çoğu bastırdığı hasedi çıkarır ortaya seni karalar, başkalarına dedikodunu yapar. türdeş insanları çok rahat da ikna eder, tıkarlar önünü. elinden değer verdiğin her şeyi çalmak isterler. bir açığını yakalamak için çok uğraşırlar. beyin obsesif hale dönmüştür. bulduklarında teşhir ederler ve zafer sarhoşu olurlar. umursamazlık ve olgunluk devreye girmeli burada. eğer sen de onların üzerine gidersen, seni kanattıklarını anlarlar ve daha sıkı konsantrasyonla üstüne gelmeye çalışırlar. satranç'ta nasıl her hamlenin bir değeri varsa, hayatta da öyledir. tek saniyelik bir hareketin ve davranışın sana kin ya da sempati olarak dönebilir. bunun önüne kimse geçemez birinden biridir mutlaka.

zaten düşmanı olmayan insan hiçbir şekilde samimi değildir. herkese nabız yoklaması yapıp ona göre davranmıştır. ancak bu sonsuza dek süremez. bir mizaç oturtmalısın dost ya da düşman kazanacaksan. yoksa iki tarafta dışlar seni ve kolay olmaz. basacağın yeri silmen gerek basmadan önce. iyi olduğu kadar kötü de düşünmen lazım olasılıklarda. beyni kullanmak gerek. beynini nasıl kullanıyorsan o oranda gelişir. hatta çok gelişirse delirtir, izahı yok. bilerek girenler de var pisliğe, onlara bir şey diyemiyorum. kafası çalışan bir insan kendini rezil bir duruma düşürmemeli.

neyse filme dönersem, iki başrol oyuncusu var. biri jeremy ırons çok severim kendisini. diğeri juliette binoche tipik bir fransız kadını. ikisi de üst düzey bir oyunculuk sergilemiştir benim nazarımda. özellikle filmdeki sevişme sahneleri o kadar saf ve o kadar dünyadan ki, için burkularak izlersin. ayıplatır sana ve o derece yaşatır.

insan ne kadar yükseğe çıkarsa çıksın, standartları ne kadar lüks olursa olsun. daha da çıkmak istiyor. oysa evren sonsuz, nereye kadar çıkabileceksin ki. haddini bil otur aşağı değil mi? ama yok hep bana diyeceksin sonuna kadar. işte bu doyumsuzluk insanı "pamuğa" yaklaştırıyor. limitsiz yaşam yok. gözünle gördüğün her şeyin limiti vardır. bunu bilerek yaşayacaksın. normal insanlar gibi yaşayacaksın.

damage benim başucu filmimdir. kaldı ki kolay kolay bir filme bağlanamadığım düşünülürse, gerçekten etkilemiştir beni. final çok vurucu, çok özgün. öyle kimse kimseyi intikam için kesmeye gitmiyor. izlemeyenler izlemeli. kişinin olgun bir döneminde izlenmeli ve bu filmde yaşanan çarpıklığa özenmemeli, bilakis ibret alarak izlemeli.

filmin son sahnesini buraya bırakıyorum. vurgun yedirtecek gibi. iyi seyirler.


devamını gör...

acıyı hafifleten bir şey

(bkz: kabullenmek)

onu kabullenirsen ona daha hızlı alışırsın. alıştığında da eskisi gibi acıtmadığını fark edersin.
devamını gör...

çingene müziği

(bkz: ederlezi)
devamını gör...

yazarların canını yakan şarkı

mor ve ötesi - 23

yeni nesil kontörsüzlüğün nasıl bir şey olduğunu bilmez. garibandık ama hakiki severdik. çağrı bırakmak diye bir olay vardı 2000'lerde. ne kadar özlediysen art arda çağrılar bırakırdın. arayamazdın çünkü dediğim gibi gariban bir ergendin. işte bu yüzden birbirimize her daim 23 çağrı bırakırdık. bazen sayım hatası olurdu ama olsun o kadar değil mi?

ne günlerdi, nasıl hemen geçti hayret verici.
devamını gör...

inci taneleri

yılmaz erdoğan sözcüklerle gereğinden fazla oynamayı seven bir adam. resmen düz bir cümleyi 10 metre esnetiyor. bu ortaya çıkan şeyle de edebiyat yaptığını sanıyor. bir demet tiyatro'da bu özelliği iyi yedirmiş komediye gitmişti bu tarzı. ama dram çekiyorsan lafı uzattıkça insanlar bayar, insanlar dramda olay örgüsüne yoğunlaştıkları için uzun muhabbetlere katlanamazlar.

işte bu dizide de bir demet tiyatro ağzıyla "lafı sündürmenin" cılkını çıkarmıştır yılmaz erdoğan. izlemeye çalıştım da gitmedi. ya ben haddinden fazla yaşlandım, ya da bütün diziler böyle midir?

pavyon temalı bol bol edebiyat parçalanan dizidir.
devamını gör...

macbeth

belirli aralıklarla okurum bu eseri. altını çizdiğim alıntıları bu tanımda derlemek istiyorum.

"çoğu zaman, başımızı belaya sokacak işler yapmamız için, şeytan doğru bilgiler verip önemsiz şeylerle bizim aklımızı çeler. sonra da en ihtiyacımız olduğu anda bize ihanet eder."

"korkunç düşünceler karşımda duran korkunç şeylerden daha beter. cinayet kafamda henüz bir hayalken şu zayıf benliğimi öylesine sarsıyor ki, iş henüz düşünce konusundayken boğuluyor. doğmadan ölen bir çocuk gibi."

"gel karanlık gece, cehennemin en koyu dumanına bürünerek, gel ki keskin bıçağım kendi açtığı yarayı görmesin."

"ilahi adalet, içinde zehir sunduğumuz kadehi kendi dudaklarımıza içiriyor."

"bir erkek gibi olmak için gereken her şeyi yapmayı göze alırım. ama daha fazlası erkeklik değildir."

"yalancı bir gönlün bildiğini, sahtekar bir yüzle gizlemek gerek."

"siz aziz misiniz ki, uğursuz eliyle sizi mezara sürükleyen, çocuklarınızı kurtulması imkansız bir şekilde yoksul bırakan bu insanın soyu sopu için dua ediyorsunuz hala?"

"yıkıp yok ederek yaşamaya çalışmaktansa, yok olmak daha kolay olurdu."

"gel, gözlere sürme çeken gece, iyi yürekli gündüzün gözlerine perde ol. sonra o görünmez ve kanlı ellerinle, beni korkudan titreten o kaderi, geçersiz kıl, yırt at!"

"haddinden fazla kendine güvenme, ölümlülerin baş düşmanıdır."

"zevkine sınır tanımamak ruha yapılmış bir işkencedir."

"ölüm çanı çalarken kimin için olduğunu soran pek olmuyor. iyi insanların ömrü başlarındaki çiçeklerden önce soluyor, çiçekler solmadan onlar ölüyor."

"dile getirilmeyen acı, zaten dopdolu olan yüreğe akar, onu parçalanmaya zorlar."

"en kara gecenin de sabahı olur."

"hasta beyinler sırlarını sağır yastıklara söyler."

"sön, kısacık mum sön! ömür yürüyen bir gölge. insan zavallı bir kukla ki sahnede salınıp çırpınarak saatini dolduruyor. sonra bir daha da adı duyulmuyor."



kaynak: antik yayınları
devamını gör...

son kez olduğunu bilmeden mutlu bir gün geçirmek

“hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum. bilseydim, bu mutluluğu koruyabilir, her şey de bambaşka gelişebilir miydi? evet, bunun hayatımın en mutlu anı olduğunu anlayabilseydim, asla kaçırmazdım o mutluluğu. derin bir huzurla her yerimi saran o harika altın an belki birkaç saniye sürmüştü, ama mutluluk bana saatlerce, yıllarca gibi gelmişti.”

(bkz: masumiyet müzesi)
(bkz: orhan pamuk)
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının şiirleri

bir müddet çalışıyorum
bir müddet uyuyorum
kalan vakitlerde
üsküdar’dan karşı yakayı izliyorum.
karaköy’den bir vapur gelecek
ve içinde sen olacaksın sanki.

yüzüm eskiyor kaldırımlar gibi
ve yeniden gençleşmek mümkün değilmiş
ateşi yakabilsem büyüyecek de
rüzgâr yakmamakta inatçı gibi.

bulutsuz günlerde sürgün.
fırtınalı günlerde özgürdüm.
boşa geçmiş onca senenin içinde
yalanı da doğruyu da gördüm.
ve eşiğin altından giren soğuk karşısında
hasretten yorganlar örtündüm.

üsküdar’dan karşı yakayı izliyorum.
deniz eflatun, etraf sükûn
iskeleye bir vapur yanaşıyor.
bir müddet çalışıyorum
bir müddet uyuyorum...

devamını gör...

ilişkiye başlamadan önce karşı tarafa sorulması gereken soru

hepsi havada kalır bu soruların. ne sözler verilir de tutulmaz.

sözler tutulacak olsa "benimle mutsuzluğa da var mısın" diye sorardım.
devamını gör...

sözlük yazarlarının sevdikleri epik şarkılar

devamını gör...

sözlük yazarlarının besteleri



yapay zeka sağ olsun*
devamını gör...

truva savaşı

filminin aksine kitapta hektor achilles'ten it gibi korkar. filmde hektor'u kahraman gibi göstermişler. oysa gerçekte athena hektor'un rüyasına girer ve achilles'i öldüreceğini söyler. buna inanan hektor achilles'in karşısına çıkar. fakat ondaki heybeti görünce deyim yerindeyse altına eder ve kapıya doğru koşmaya başlar. achilles zaten atlet bir adam koşar ve kapıya ulaşamadan öldürür hektor'u.

hollywood böyledir işte. bunlar kaçış hikayesini destan diye millete yedirmişti.
devamını gör...

kültür ve edebiyat dergileri

(bkz: eserekli dergi)

yeni nesil elektronik edebiyat dergilerdendir. amatör insanları da barındırıyor içinde.
devamını gör...

güne bir şarkı alıntısı bırak

ben bir gurbet kuşu, senden uzak sürgünde
sen bir sevda suçu, başkasının gönlünde

unutmanın tek çaresi zaman denen ilaçmış
bu nasıl bir çareymiş de bir bana yaramamış
devamını gör...

budala


bu kadar gerçeğe yakın romanlar hep etkilemiştir beni. belki de sorun sadece biz erkeklerdedir. yanlış kadını sevme huyumuzdandır her şey. sadece çekici ve kadınlığını ön plana çıkaran kişilere hayran olmamızdandır. prens de sıradan bir erkek gibi nastasya filippovna'nın güzelliğinden büyülendi. nastasya onu ne kadar reddedip parmağında oynatsa da hep onu sevdi. bu yüzdendir ki hayatının aşkını kaybetti.

ıppolit terentyev'li bölümler büyük derinlik içeriyor mesela. kitap 800 sayfa olsa da akıp gidiyor. bu kitabın ana fikri budalalıktır tabi ki. ama kahramanın hasta olması, kendini yetiştirmiş olmasına engel olmamıştır. çok geniş bir birikimi vardır prensin. bu bilgi birikim yine de yanlış karar vermesine mani olamamıştır. kitabı bitirdiğinizde onun adına üzülürsünüz, aglaya ile evlenseydi sonuçlar ne olurdu diye düşünürdünüz. kötü sonlu kitaplar daha büyük duygu patlamalarına sebep oluyor. ismiyle ana fikri bu kadar örtüşen o kadar fazla kitap yoktur sanıyorum.

kendimi bulduğum karakter parfen rogojin idi. belki onun kadar bir kadına ilgi duyduğumdan ve beni pervane etmeye çalışmasından. bu karakter çok sabırlıydı bana kalırsa. son ana dek nastasya'nın onu sevebileceğini düşündü hep. evlilik töreninden nastasya'nın istemesiyle onu kaçırdığında belki de dünyanın en mutlu adamı olmuştu. nastasya'yı eve götürdüğünde neler olduğunu anlatmamış dostoyevski ama anlamak çok da zor değil. karakteri oturmamış biriyle kadın veya erkek, çileden çıkarsınız illa ki. çileden çıkmak demek cinayet işlemek demek değil. ama demek ki son kuşu da kaçırmış avucundan parfen.

birkaç kez daha okumaya karar verdim bu klasiği. ben de müthiş duygular uyandırdığı kesin.
devamını gör...

sen dik bir yokuşsun ve ben çok sigara içiyorum

yazar burada dinlene dinlene çıkmak istediğini belirtiyor*
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim