yazar: william shakespeare
oyun tarihi: 1606
shakespeare'in en kısa oyunlarından biridir. banquo ile macbeth'in bir açıklıkta 3 cadıyla karşılaşmalarıyla başlar. bir kehaneti gerçekleştirmek ve yarının kralı olmak isteyen macbeth, leydi macbeth'in de teşvikiyle evinde misafir bulunan iskoçya kralı duncan'ı öldürmeye karar verir.
oyun tarihi: 1606
shakespeare'in en kısa oyunlarından biridir. banquo ile macbeth'in bir açıklıkta 3 cadıyla karşılaşmalarıyla başlar. bir kehaneti gerçekleştirmek ve yarının kralı olmak isteyen macbeth, leydi macbeth'in de teşvikiyle evinde misafir bulunan iskoçya kralı duncan'ı öldürmeye karar verir.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "yalniz" tarafından 01.03.2021 00:18 tarihinde açılmıştır.
1.
önce cawdor baronu, sonra glamis baronu, ve daha sonra iskoçya kralı olacaktır. w. shakespeare'in trajedyalarındandır.
macbeth'in karakterindeki iktidar hırsı hem yükselmesini sağlayıp onu tahtların doruğuna taşıyacak, hem de kana bulanmış elleri ve vicdanıyla yok oluşuna sebep olacaktır.
macbeth'in karakterindeki iktidar hırsı hem yükselmesini sağlayıp onu tahtların doruğuna taşıyacak, hem de kana bulanmış elleri ve vicdanıyla yok oluşuna sebep olacaktır.
devamını gör...
2.
ilk okuduğum şeyh pir oyunudur. normalde okuyan üzerinde makam merakının ne tür sonuçlar doğuracağı izlenimini bırakması gerekirken ben de daha da hırslandırdı.
bir de oyun dönemin izlerini yansıtır. kadın şehvetli ve ihtiraslıdır. makbeti de o yoldan çıkarmıştır.
sen saygın bir komutandın reyiz, at izini it izine karıştırmak yakışmadı.
bir de oyun dönemin izlerini yansıtır. kadın şehvetli ve ihtiraslıdır. makbeti de o yoldan çıkarmıştır.
sen saygın bir komutandın reyiz, at izini it izine karıştırmak yakışmadı.
devamını gör...
3.
william shakespeare 'in en kısa oyun metnidir. macbeth her insan gibi içinde hırsı ve kibri olan bir karakterdir. önünde iki yol vardır. ya hayatı kendi hâline bırakıp ona gelecek süprizleri veya durumları yaşayacak. ya da taç'a giden yolda her yol mübahtır diyerek çok canlar yakacaktır. nihayetinde kışkırtılan ve kötü uyarılan bu karakterin belki de uysal diyebileceğimiz bir kişinin kötü yönlendirmeyle neye dönüştüğünü göreceğiz. macbeth için kazanları kendi için kaynatan, kuyuları kendi için kazan kötülüğü kendi eliyle önüne getiren insanların hikâyesi diyebiliriz. ders niteliğinde bir eser.
devamını gör...
4.
aslında iki farklı kitaptır biri tiyatro biri roman.tiyatro eseri olan tahmini 1500 lü yılların sonu 1600 yıllırin başında william shakespeare tarafından yazıldığı diğeri ise norveçli polisiy yazarlarından biri olan jo nesbo tarafından yazılan tiyatro halinden günümüz polisyesine uyarlanmış trajedi hikeyesidir. aslında kitap güç hırsının insana neler yaptırabilceğini ve bu güç uğruna neleri feda edebilcegini trejedi şeklinde anlatır. güç hırsına yenik düşen kahramanımizi acı bir son bekliyordur.
devamını gör...
5.
william shakespeare’in en ünlü tragedyalarından birisidir. sayısız defa sahnelenmiş sayısız defa sahnelenecek bu oyunun sinemaya da etkisi büyük olmuştur. zaman, mekan, karakter ve diyaloglar büyük oranda korunarak çekilen yirmiden fazla film ve tv yapımı mevcuttur, bunların dışında zamanın mekanın ve karakterlerin değiştiği ama olay örgüsünün değişmediği onlarca uyarlama film çekilmiştir. ilk kategoride benim en beğendiğim, 1971 yılı roman polanski yapımı olan “the tragedy of macbeth”dir. 2021 yılı joel coen yapımı aynı isimli filmi de izledim, o da epik denilebilecek seviyede. ses, görüntü, oyunculuk müthiş ve diyalogların korunmuş olması harika, gerçekten sinemanın ötesinde bir yapım. ikinci kategori yani uyarlamalar içinde en beğendiğim ise orijinal adı kumonosu-jo olan ve “kanlı taht” adıyla bilinen 1957 yılı akira kurosawa yapımı filmdir. benim açımdan toshiro mifune gelmiş geçmiş en iyi macbeth rolünü oynamıştır.
çok soru soduran, belirsizlikler bırakan sevdiğim türde bir tragedyadır benim için. macbeth bir protagonist mi yoksa antagonist mi? üç cadı doğru mu söylüyor yalan mı? kehanet hiç söylenmese cinayet gerçekleşir miydi? tahta geçmeyi sağlayan güç kader mi, hırs mı? bilgi bir virüs gibi insanın beynine girip onun kodlarını değiştirebilir mi? macbeth her şeyi akışına bıraksaydı, pasif kalsaydı banquo ile rolleri değişir miydi? bu sorulara oyundaki üç cadı ağzından cevap vermek gerekirse:
“iyi demek kötü demek, kötü demek iyi demek;
sisli puslu havalarda kanatlanıp uçmak gerek.”
bu oyunu bilmezseniz bir şey kaybetmezsiniz ama bilip de bir yerlerde ona dair bir şeylere rastlamak insanı bir kâşif gibi gururlandırıyor. birçok kitapta, video oyununda ya da şarkıda bu oyuna dair referanslara rastlanabiliyor. nazım hikmet’in “benerci kendini niçin öldürdü?” eserinde ikinci bap dördüncü bölümde, kalküta’da üç ingiliz polisinin karakol önündeki diyaloğu aktarılır.
“birinci polis — nereye gitmiştin?
ikinci polis — domuz boğazlamaya...
üçüncü polis — sen nerdeydin?
birinci polis — köprünün üstünde
bir hintli karı gördüm demin.
kucağında kertenkele suratlı bir çocuk vardı.
çocuk beni görünce başladı ağlamaya
ağlamaya
ağlamaya...
karıya:
— sustur şu piçi,
britanya polisine selam versin,
dedim.
selam vermezse, kuyruksuz bir fare gibi
gebersin
dedim.
ne sustu, ne selam verdi kara kurbağa yavrusu.
akıyordu su...
akar suya fırlattım bu zırlayan şeytan piçini.
anası yüzüme bakıp
kara bir uçurum gibi çekti içini.
dokundu rikkatime
bu iç çekiş.
madraslı bir ihtiyar:
«azabı azapla tedavi edin...»
demiş.
getirdim karakola kocakarıyı.
sarı sırtından kızıl kan sızdırıp
çekeceğim içinden ağrıyı...
ikinci polis — sana bu işte yardım için
kocakarıyı eski bir halı gibi
ayaklarına sereceğim.
birinci polis — lütufkârsın...
üçüncü polis — ben de sana:
bengale ormanlarında avlanmış bir filin
koparılmış erkekliğinden
bir kamçı vereceğim...
birinci polis — başka bir şey istemez...
malumdur bana azabı ısdırap,
ezberimdedir tekmil
kitabı ıstırap.
meselâ:
uykulara kâbus gibi çökebilirim,
tırnak sökebilirim,
kulakların içine kurşun dökebilirim.
ellerin derisini eldiven gibi soymak,
koltuk altına kaynar sudan yeni çıkmış
hindi yumurtası koymak,
sirke damlatarak gözleri oymak,
domuz topu ıtlak olunan usûl,
velhasıl daha bin bir usûlle gayeye vusûl
mümkündür bence...
bakınız, bende ne var?
3. ve 2. polis — göster bize
göster bize!!
birinci polis — grevde yakalanan
hintlilerden birinin
taze kesilmiş başparmağı...
kesildikten sonra yarım santim uzadı tırnağı...
3. ve 2. polis — haydi içeri gidelim,
uzayan tırnağı seyredelim...”
bu dizelerdeki aktarım yoluna çok anlam veremeden yıllarca okumuşumdur, sahnelerde ya da filmlerde göremediğim ilişkiyi oyunun metnini okuyunca görebildim. oyunda birinci perde üçüncü sahne sabahattin eyüboğlu çevirisi ile şöyledir:
"birinci cadı – bacı neredeydin?
ikinci cadı – domuz öldürmekte.
üçüncü cadı – sen neredeydin, bacı?
birinci cadı – bir gemicinin karısı… kucağında bir etek kestane;
yedikçe yiyor; çene değil değirmen karınınki.
“bana da ver” dedim, sen misin diyen:
“defol, cadı karı!” demez mi bana şırfıntı…
kocası halep’e gitmiş seninkinin;
kaplan gemisinin süvarisiymiş.
atlayıp bir eleğe düşeceğim peşine.
hem de nasıl: kuyruksuz bir sıçan olup gideceğim!
gideceem! gideceeeem! taş çatlasa gideceğim!
ikinci cadı – bir rüzgâr vereyim bari sana.
birinci cadı – eksik olma.
üçüncü cadı – bir rüzgâr da ben vereyim.
birinci cadı – üst tarafı bende var:
haritalar, maritalar…
şurada şu liman, burada bu liman:
şurada açıktan, burada kıyıdan.
kurutup çöpe döndüreceğim herifi, düpedüz:
ne gece uyutacağım ne gündüz
cehenneme çevireceğim teknesini.
dokuzu dokuza vur, ne eder?
o kadar hafta sallandı mı denizde yeter:
hayalifener olduğunun resmidir.
gemisi batmasına batmaz
ama yemediği fırtına kalmaz…
bakın nem var benim.
ikinci cadı – göster, göster! neymiş o?
birinci cadı – bir kaptanın baş parmağı:
memlekete dönemeden çekmiş cavlağı."
çok soru soduran, belirsizlikler bırakan sevdiğim türde bir tragedyadır benim için. macbeth bir protagonist mi yoksa antagonist mi? üç cadı doğru mu söylüyor yalan mı? kehanet hiç söylenmese cinayet gerçekleşir miydi? tahta geçmeyi sağlayan güç kader mi, hırs mı? bilgi bir virüs gibi insanın beynine girip onun kodlarını değiştirebilir mi? macbeth her şeyi akışına bıraksaydı, pasif kalsaydı banquo ile rolleri değişir miydi? bu sorulara oyundaki üç cadı ağzından cevap vermek gerekirse:
“iyi demek kötü demek, kötü demek iyi demek;
sisli puslu havalarda kanatlanıp uçmak gerek.”
bu oyunu bilmezseniz bir şey kaybetmezsiniz ama bilip de bir yerlerde ona dair bir şeylere rastlamak insanı bir kâşif gibi gururlandırıyor. birçok kitapta, video oyununda ya da şarkıda bu oyuna dair referanslara rastlanabiliyor. nazım hikmet’in “benerci kendini niçin öldürdü?” eserinde ikinci bap dördüncü bölümde, kalküta’da üç ingiliz polisinin karakol önündeki diyaloğu aktarılır.
“birinci polis — nereye gitmiştin?
ikinci polis — domuz boğazlamaya...
üçüncü polis — sen nerdeydin?
birinci polis — köprünün üstünde
bir hintli karı gördüm demin.
kucağında kertenkele suratlı bir çocuk vardı.
çocuk beni görünce başladı ağlamaya
ağlamaya
ağlamaya...
karıya:
— sustur şu piçi,
britanya polisine selam versin,
dedim.
selam vermezse, kuyruksuz bir fare gibi
gebersin
dedim.
ne sustu, ne selam verdi kara kurbağa yavrusu.
akıyordu su...
akar suya fırlattım bu zırlayan şeytan piçini.
anası yüzüme bakıp
kara bir uçurum gibi çekti içini.
dokundu rikkatime
bu iç çekiş.
madraslı bir ihtiyar:
«azabı azapla tedavi edin...»
demiş.
getirdim karakola kocakarıyı.
sarı sırtından kızıl kan sızdırıp
çekeceğim içinden ağrıyı...
ikinci polis — sana bu işte yardım için
kocakarıyı eski bir halı gibi
ayaklarına sereceğim.
birinci polis — lütufkârsın...
üçüncü polis — ben de sana:
bengale ormanlarında avlanmış bir filin
koparılmış erkekliğinden
bir kamçı vereceğim...
birinci polis — başka bir şey istemez...
malumdur bana azabı ısdırap,
ezberimdedir tekmil
kitabı ıstırap.
meselâ:
uykulara kâbus gibi çökebilirim,
tırnak sökebilirim,
kulakların içine kurşun dökebilirim.
ellerin derisini eldiven gibi soymak,
koltuk altına kaynar sudan yeni çıkmış
hindi yumurtası koymak,
sirke damlatarak gözleri oymak,
domuz topu ıtlak olunan usûl,
velhasıl daha bin bir usûlle gayeye vusûl
mümkündür bence...
bakınız, bende ne var?
3. ve 2. polis — göster bize
göster bize!!
birinci polis — grevde yakalanan
hintlilerden birinin
taze kesilmiş başparmağı...
kesildikten sonra yarım santim uzadı tırnağı...
3. ve 2. polis — haydi içeri gidelim,
uzayan tırnağı seyredelim...”
bu dizelerdeki aktarım yoluna çok anlam veremeden yıllarca okumuşumdur, sahnelerde ya da filmlerde göremediğim ilişkiyi oyunun metnini okuyunca görebildim. oyunda birinci perde üçüncü sahne sabahattin eyüboğlu çevirisi ile şöyledir:
"birinci cadı – bacı neredeydin?
ikinci cadı – domuz öldürmekte.
üçüncü cadı – sen neredeydin, bacı?
birinci cadı – bir gemicinin karısı… kucağında bir etek kestane;
yedikçe yiyor; çene değil değirmen karınınki.
“bana da ver” dedim, sen misin diyen:
“defol, cadı karı!” demez mi bana şırfıntı…
kocası halep’e gitmiş seninkinin;
kaplan gemisinin süvarisiymiş.
atlayıp bir eleğe düşeceğim peşine.
hem de nasıl: kuyruksuz bir sıçan olup gideceğim!
gideceem! gideceeeem! taş çatlasa gideceğim!
ikinci cadı – bir rüzgâr vereyim bari sana.
birinci cadı – eksik olma.
üçüncü cadı – bir rüzgâr da ben vereyim.
birinci cadı – üst tarafı bende var:
haritalar, maritalar…
şurada şu liman, burada bu liman:
şurada açıktan, burada kıyıdan.
kurutup çöpe döndüreceğim herifi, düpedüz:
ne gece uyutacağım ne gündüz
cehenneme çevireceğim teknesini.
dokuzu dokuza vur, ne eder?
o kadar hafta sallandı mı denizde yeter:
hayalifener olduğunun resmidir.
gemisi batmasına batmaz
ama yemediği fırtına kalmaz…
bakın nem var benim.
ikinci cadı – göster, göster! neymiş o?
birinci cadı – bir kaptanın baş parmağı:
memlekete dönemeden çekmiş cavlağı."
devamını gör...
6.
macbeth, william shakespeare'in en ünlü trajedilerinden biridir. hırsı gerçekleşmeyen bir iskoç asilzadesinin intikam dolu hikayesini anlatıyor. daha sonra karısının zina yaptığından şüphelenmeye başlar. onu öldürdükten ve kocasının tahtını talep ettikten sonra, başarısının umduğu gibi olmadığını anlar. yeni konumunu korumak için tekrar cinayet işlemek zorundadır. oyunun sonunda her şeyini, karısını, krallığını ve ahlakını, kaybetmiştir.
seyirci, macbeth'in karakterinin sahneye ilk çıktığı anda kendini içinde bulduğu durumu anlamaya başlar. adı yunancadan 'büyücülüğün oğlu' anlamına gelmektedir. bu isim hayatın ne kadar belirsiz olabileceğini gösteriyor; oylama gibi önemsiz bir şey tarafından kararlaştırılabilir. karakteri ayrıca bazen hırstan ortaya çıkabilecek acımasız doğayı da gösterir. bu tehlikeli kararı vererek, bu ölümcül oyuna dahil olan herkesi mahkum etti.
macbeth, hazretleri'nin sarayında lady macbeth'le ilk tanıştığında, onun 'kirli bir şey' olduğuna inanır. o zamanki batıl inançlara göre, bir kadın büyücülükle lekelenmiş bir erkeğe dokunursa zarafetini kaybedebilirdi. bu, macbeth'in yeni karısına duyduğu ilk iğrenmeyi açıklıyor. ancak evlilikleri ilerledikçe lady macbeth, kocasından çok daha acımasız olduğunu kanıtlar. oyunun bu noktasında seyirciler her iki karakterin de 'kirli şeylerden' shakespeare'in en korkunç iki kötü adamına dönüştüğünü görmüş olacaklar.
herhangi bir yazarın karşılaştığı en büyük zorluklardan biri olayları açık ve özlü bir şekilde aktarmaktır. hal böyle olunca william shakespeare, bu amaca ulaşmak için trajedilerinde pek çok farklı teknik kullanır. bu tür bir teknik, metafordur - genellikle tanıdık görüntüler veya nesneler kullanarak önemli düşünceleri veya duyguları iletmek için kullanılır. örneğin, bir kişinin hayatındaki karışıklığı veya yön kaybını ifade etmek için bir yelkenli gemiyi içeren bir metafor kullanılabilir. metafor ayrıca, bir izleyicinin gözünden önce karakterlere veya olay örgüsüne ek içgörü sağlamak için girişlerde veya sonsözlerde yaygın olarak kullanılır.
macbeth, iskoçya'nın ihtişamı ve onuru hakkında görünüşte vatansever bir şarkıyla açılıyor. bu vatansever giriş, her iki karakterin de hayattaki hedeflerine ulaşmak için umutsuz ama gururlu motivasyonlarına zemin hazırlıyor. ayrıca, macbeth'in kraliçesini kendi elleriyle öldürme isteğinin gösterdiği gibi, her iki karakterin de kişisel kazanç için ahlaklarını ne kadar kolay feda etmeye istekli olduklarını vurgular. neyse ki onun için bu hareket, onu artık karısının parmağı altında yaşamaktan kurtarırken iskoçya'nın kralı olmasına izin veriyor.
william shakespeare, zamanında birçok sorunu drama yoluyla incelemiş ve çözmüştür. kendinden önceki diğer oyun yazarları gibi shakespeare de tarihten ipuçları aldı, böylece seyircisi siyasi meseleler ve iş etiği ile ilgili zamanın popüler fikirlerini anlayacaktı. bununla birlikte, shakespeare, seyirci üyelerinin bireysel özelliklerine dayalı olarak karakterlerine karşı veya onlara karşı kök salmalarına izin vererek - onları hiç etkilemeden - bu görüşleri tamamen yeni bir düzeye taşıdı! bu, izleyicilerin motivasyonlarından ziyade kişiliklerine dayalı olarak karakterlerle bağlantı kurmasını sağlar ve kötü eylemlerine rağmen onlara karşı empati hissetmeyi çok daha kolay hale getirir.
william shakespeare'in en ünlü trajedisi hakkında herkesin tartışabileceği macbeth'in başka birçok yönü olmasına rağmen, bu konu başka bir günü beklemek zorunda kalacak! tarih boyunca, yazarlar shakespeare'in tarzını taklit etmeye çalıştılar ve başarısız oldular, ancak drama yoluyla seyircilerinin zihinlerini ve ruhlarını başka hiç kimsenin sahip olmadığı kadar yakalamayı yalnızca o başarabilir!
seyirci, macbeth'in karakterinin sahneye ilk çıktığı anda kendini içinde bulduğu durumu anlamaya başlar. adı yunancadan 'büyücülüğün oğlu' anlamına gelmektedir. bu isim hayatın ne kadar belirsiz olabileceğini gösteriyor; oylama gibi önemsiz bir şey tarafından kararlaştırılabilir. karakteri ayrıca bazen hırstan ortaya çıkabilecek acımasız doğayı da gösterir. bu tehlikeli kararı vererek, bu ölümcül oyuna dahil olan herkesi mahkum etti.
macbeth, hazretleri'nin sarayında lady macbeth'le ilk tanıştığında, onun 'kirli bir şey' olduğuna inanır. o zamanki batıl inançlara göre, bir kadın büyücülükle lekelenmiş bir erkeğe dokunursa zarafetini kaybedebilirdi. bu, macbeth'in yeni karısına duyduğu ilk iğrenmeyi açıklıyor. ancak evlilikleri ilerledikçe lady macbeth, kocasından çok daha acımasız olduğunu kanıtlar. oyunun bu noktasında seyirciler her iki karakterin de 'kirli şeylerden' shakespeare'in en korkunç iki kötü adamına dönüştüğünü görmüş olacaklar.
herhangi bir yazarın karşılaştığı en büyük zorluklardan biri olayları açık ve özlü bir şekilde aktarmaktır. hal böyle olunca william shakespeare, bu amaca ulaşmak için trajedilerinde pek çok farklı teknik kullanır. bu tür bir teknik, metafordur - genellikle tanıdık görüntüler veya nesneler kullanarak önemli düşünceleri veya duyguları iletmek için kullanılır. örneğin, bir kişinin hayatındaki karışıklığı veya yön kaybını ifade etmek için bir yelkenli gemiyi içeren bir metafor kullanılabilir. metafor ayrıca, bir izleyicinin gözünden önce karakterlere veya olay örgüsüne ek içgörü sağlamak için girişlerde veya sonsözlerde yaygın olarak kullanılır.
macbeth, iskoçya'nın ihtişamı ve onuru hakkında görünüşte vatansever bir şarkıyla açılıyor. bu vatansever giriş, her iki karakterin de hayattaki hedeflerine ulaşmak için umutsuz ama gururlu motivasyonlarına zemin hazırlıyor. ayrıca, macbeth'in kraliçesini kendi elleriyle öldürme isteğinin gösterdiği gibi, her iki karakterin de kişisel kazanç için ahlaklarını ne kadar kolay feda etmeye istekli olduklarını vurgular. neyse ki onun için bu hareket, onu artık karısının parmağı altında yaşamaktan kurtarırken iskoçya'nın kralı olmasına izin veriyor.
william shakespeare, zamanında birçok sorunu drama yoluyla incelemiş ve çözmüştür. kendinden önceki diğer oyun yazarları gibi shakespeare de tarihten ipuçları aldı, böylece seyircisi siyasi meseleler ve iş etiği ile ilgili zamanın popüler fikirlerini anlayacaktı. bununla birlikte, shakespeare, seyirci üyelerinin bireysel özelliklerine dayalı olarak karakterlerine karşı veya onlara karşı kök salmalarına izin vererek - onları hiç etkilemeden - bu görüşleri tamamen yeni bir düzeye taşıdı! bu, izleyicilerin motivasyonlarından ziyade kişiliklerine dayalı olarak karakterlerle bağlantı kurmasını sağlar ve kötü eylemlerine rağmen onlara karşı empati hissetmeyi çok daha kolay hale getirir.
william shakespeare'in en ünlü trajedisi hakkında herkesin tartışabileceği macbeth'in başka birçok yönü olmasına rağmen, bu konu başka bir günü beklemek zorunda kalacak! tarih boyunca, yazarlar shakespeare'in tarzını taklit etmeye çalıştılar ve başarısız oldular, ancak drama yoluyla seyircilerinin zihinlerini ve ruhlarını başka hiç kimsenin sahip olmadığı kadar yakalamayı yalnızca o başarabilir!
devamını gör...
7.
severim.
bu akşam bir kez de eskişehir devlet ekibi tarafından sergilenen halini izledim.
oyuncu arkadaşlarım pek beğenmedi ama cehaletin verdiği mutlulukla ben ayakta alkışladım. çünkü mesleki deformasyon yok.
her neyse bu uyarlamada göze en çok dekor çarpıyordu ve dekor bence başarılıydı. özellikle o su efektleri gayet iyiydi.
oyuna gelirsek, insanın içindeki kışkırtıcı yan ve dişil enerji ile olan bağ olsun, hırs olsun, kehanet diye aslında kendi arzularımızı meşrulaştırma çabamız olsun, gayet güzel bir eser.
kariyer basamaklarını çıkanlar arada durup bu oyunu izlemeli bence.
ve kral olan herkes de kendine şunu sormalı: cezalandırdıklarımdan mı korkmalıyım yoksa ödüllendirdiklerimden mi?
bu akşam bir kez de eskişehir devlet ekibi tarafından sergilenen halini izledim.
oyuncu arkadaşlarım pek beğenmedi ama cehaletin verdiği mutlulukla ben ayakta alkışladım. çünkü mesleki deformasyon yok.
her neyse bu uyarlamada göze en çok dekor çarpıyordu ve dekor bence başarılıydı. özellikle o su efektleri gayet iyiydi.
oyuna gelirsek, insanın içindeki kışkırtıcı yan ve dişil enerji ile olan bağ olsun, hırs olsun, kehanet diye aslında kendi arzularımızı meşrulaştırma çabamız olsun, gayet güzel bir eser.
kariyer basamaklarını çıkanlar arada durup bu oyunu izlemeli bence.
ve kral olan herkes de kendine şunu sormalı: cezalandırdıklarımdan mı korkmalıyım yoksa ödüllendirdiklerimden mi?
devamını gör...