otobüsteuyuyanbal - tüm tanımları (17. sayfa)
1.
yazarların yaptığı en büyük salaklık
geçtiğimiz yıl kasım ayında eskişehir'den dönmek. kendi adıma yaptığım en büyük bu. ben daha büyüğünü yapana dek, kendi adıma yaptığım en büyük salaklık.
devamını gör...
2.
yolda yürürken yapılmaması gerekenler
özellikle topuklu ayakkabı giyen kadınlara küçük bir öneri yapmak isterim ki, özellikle sabahları işe giderken arkamda "tak tak tak" diye o ayakkabılarını yere sert sert temas ettirerek yürümesinler rica ediyorum.
sabah ben o sinir bozucu sesi duymak zorunda mıyım, kaldırım ile ilişki içerisine mi giriyorsunuz ayakkabınızla, her ne yapıyorsanız, nasıl yapıyorsanız yapmayın yani.
sabah ben o sinir bozucu sesi duymak zorunda mıyım, kaldırım ile ilişki içerisine mi giriyorsunuz ayakkabınızla, her ne yapıyorsanız, nasıl yapıyorsanız yapmayın yani.
devamını gör...
4.
çiçekçi kuryesi
çiçekçi kuryesi olmak bence haftanın yahut ayın belli bir günü birçok insan tarafından yapılası, hoş bir meslek diye düşünüyorum.
mesleğe şu açıdan bakıyorum. gün içinde birçok insana çiçek götürerek, o insanların yüzündeki gülümseme sebebini taşıyor o kişi. yani elinde sunduğu çiçek sadece çiçek değil, ayrıca hediyeyi alan kişinin gülümseme sebebi.
tabi bu da değil sadece, çiçeği hediye eden kişi de, örnek vereyim çiçek sepetinden gönderiyor, takip ediyor uygulamadan yahut teslimine dair mesaj gelmesini bekliyor. o çiçeğin teslim edildiği an ayrıca çiçeği hediye eden kişide de bir gülümseme sebebini taşımış oluyor o çiçekçi kuryesi.
o sebeple, insanların yüzümdeki gülümseme sebebini "taşıyor olmak", bana göre yapılması en keyifli işlerdendir diye düşünüyorum.
mesleğe şu açıdan bakıyorum. gün içinde birçok insana çiçek götürerek, o insanların yüzündeki gülümseme sebebini taşıyor o kişi. yani elinde sunduğu çiçek sadece çiçek değil, ayrıca hediyeyi alan kişinin gülümseme sebebi.
tabi bu da değil sadece, çiçeği hediye eden kişi de, örnek vereyim çiçek sepetinden gönderiyor, takip ediyor uygulamadan yahut teslimine dair mesaj gelmesini bekliyor. o çiçeğin teslim edildiği an ayrıca çiçeği hediye eden kişide de bir gülümseme sebebini taşımış oluyor o çiçekçi kuryesi.
o sebeple, insanların yüzümdeki gülümseme sebebini "taşıyor olmak", bana göre yapılması en keyifli işlerdendir diye düşünüyorum.
devamını gör...
5.
ateist olmasına rağmen ahlaklı olan insan
aslında hemence kapatılacak bir konu, sözlük yardımıyla ahlak sözcüğünün anlamına bakalım, direkt sözlükteki iki anlamını paylaşıyorum.
1-bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve kuralları; aktöre, sağtöre:
2-huylar
şimdi bu iki şeyin herhangi bir dini inançla ne alakası var? toplumun içinde yerleşik olan kurallarla ilgili bu biraz, kişinin toplumdan öğrendiğiyle ilgili. ateist olsun olmasın, inançlı olsun olmasın, bir insan mükemmel bir ahlaka sahip olabilir, bunda tezat bir durum yoktur.
1-bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve kuralları; aktöre, sağtöre:
2-huylar
şimdi bu iki şeyin herhangi bir dini inançla ne alakası var? toplumun içinde yerleşik olan kurallarla ilgili bu biraz, kişinin toplumdan öğrendiğiyle ilgili. ateist olsun olmasın, inançlı olsun olmasın, bir insan mükemmel bir ahlaka sahip olabilir, bunda tezat bir durum yoktur.
devamını gör...
6.
toplu taşıma
#3108909
toplu taşımada yapılan bu gibi davranışları gerçekten sevmiyorum ben de. ya iki kişi yanyana sesli sesli konuşur. ya biri telefonda bağıra bağıra konuşur. ha öğretmenler de insan elbette, hata yapılır da, toplu taşımada genel olarak her insanın daha duyarlı olması gerek diye düşünüyorum. kimsenin kimseyi rahatsız etmeye hakkı yok.
toplu taşımada yapılan bu gibi davranışları gerçekten sevmiyorum ben de. ya iki kişi yanyana sesli sesli konuşur. ya biri telefonda bağıra bağıra konuşur. ha öğretmenler de insan elbette, hata yapılır da, toplu taşımada genel olarak her insanın daha duyarlı olması gerek diye düşünüyorum. kimsenin kimseyi rahatsız etmeye hakkı yok.
devamını gör...
8.
sürekli sıcaktan şikayet eden insan
şimdi ben sıcaktan şikayet etmeyeyim de ne yapayım, anlatıyorum.
6 şubat öncesinde evimizde mis gibi klima vardı, deprem sonrası evi sattık. kiraya geçtik. kiradaki ev eski, dehşet sıcak, klima da yok.
yaşadığım yerde sürekli, neredeyse 2 güne bir su gidiyor, güneş enerjisi olmasa su komple olmayacak, ki mevcut olan su da sıcak oluyor.
bazen su beraberinde elektrik gidiyor, hadi vantilatör ile serinlemeye çalışayım diyorum haliyle o da olmuyor.
yani sıcaktan şikayet etmeyip daha ne yapabilirim, gerçekten şu eylül ayına kadar, hatta eylülü de bir atlatsaydık da bitseydi şu çile. gerçekten daraldım sıcaktan artık. komple sıcağı da geçtim, burada sıcaktan kurtulabileceğim alternatif yollar da yukarıda belirttiğim sebeplerden dolayı pek mümkün olmuyor.
6 şubat öncesinde evimizde mis gibi klima vardı, deprem sonrası evi sattık. kiraya geçtik. kiradaki ev eski, dehşet sıcak, klima da yok.
yaşadığım yerde sürekli, neredeyse 2 güne bir su gidiyor, güneş enerjisi olmasa su komple olmayacak, ki mevcut olan su da sıcak oluyor.
bazen su beraberinde elektrik gidiyor, hadi vantilatör ile serinlemeye çalışayım diyorum haliyle o da olmuyor.
yani sıcaktan şikayet etmeyip daha ne yapabilirim, gerçekten şu eylül ayına kadar, hatta eylülü de bir atlatsaydık da bitseydi şu çile. gerçekten daraldım sıcaktan artık. komple sıcağı da geçtim, burada sıcaktan kurtulabileceğim alternatif yollar da yukarıda belirttiğim sebeplerden dolayı pek mümkün olmuyor.
devamını gör...
9.
giovanni van bronckhorst
geçen günlerde hollanda milli takımında bizzat kaptanken attığı golü gördüm, resmen füze göndermiş, mükemmeldi ya.
devamını gör...
10.
segbis
açılımı ses ve görüntü bilişim sistemi olan bu olay, hukuk sistemimizde yapılan yargılamalarda kullanılmaktadır.
örneğin yargılama a şehrinde yapılırken, yargılaması yapılan kişi kilometrelerce uzakta bir şehrin ceza evinde ise, o ceza evi ile segbis bağlantısı kurularak, yargılaması yapılan şahsın sanık olsun, müşteki olsun, tanık olsun bu sistem ile görüntülü olarak alınıyor.
tabi bu gibi durumlarda bağlanılan kişiye, bu sistemle beyan vermesi hususunda muvafakati, yani onayı olup olmadığı soruluyor. keza diyelim muvafakati yok ise yargılamada karar verilse dahi dosya üst merci tarafından bozulup, hangi şehirde olursa olsun, kişinin bizzat yargılamanın yapıldığı adliyeye getirtilmesi isteniyor.
yani evet normal şartlarda gayet kolaylaştıran bir durum, yukarıda bahsettiğim durum çok istisnai bir durum. zira sanık olan şahıs için bizzat duruşmaya gelip karşı müşteki taraf ile yüzyüze görüşmektense, ilgili ceza evinden segbis marifeti ile görüşmek de daha güvenli bir uygulama şekli.
saygılarımla.
örneğin yargılama a şehrinde yapılırken, yargılaması yapılan kişi kilometrelerce uzakta bir şehrin ceza evinde ise, o ceza evi ile segbis bağlantısı kurularak, yargılaması yapılan şahsın sanık olsun, müşteki olsun, tanık olsun bu sistem ile görüntülü olarak alınıyor.
tabi bu gibi durumlarda bağlanılan kişiye, bu sistemle beyan vermesi hususunda muvafakati, yani onayı olup olmadığı soruluyor. keza diyelim muvafakati yok ise yargılamada karar verilse dahi dosya üst merci tarafından bozulup, hangi şehirde olursa olsun, kişinin bizzat yargılamanın yapıldığı adliyeye getirtilmesi isteniyor.
yani evet normal şartlarda gayet kolaylaştıran bir durum, yukarıda bahsettiğim durum çok istisnai bir durum. zira sanık olan şahıs için bizzat duruşmaya gelip karşı müşteki taraf ile yüzyüze görüşmektense, ilgili ceza evinden segbis marifeti ile görüşmek de daha güvenli bir uygulama şekli.
saygılarımla.
devamını gör...
11.
youtube
yıllardır aktif olarak kullanıyordum. ama artık öyle çok sıkıldım ki özellikle şu shorts özelliğinden, bir türlü komple sekme olarak kapatmayı da beceremedim. en son dedim ki komple sileyim gitsin, gerçi tam silinemedi, neden silinmiyor anlamıyorum. ama artık neticede kullanmamaya karar verdim. yahu baktım özellikle bomboş bir günüm olduğunda 3-4 saatimi veriyorum, ne kadar kıymetli bir süre ya, değmez yani. şuan sadece youtube müzik var. o da yani yürürken falan bir şeyler dinliyorum yoksa onu da kullanmam.
sosyal medyanın birçok uygulaması için bunu yapıp kurtulmalı, cidden fena zaman götürüyor.
sosyal medyanın birçok uygulaması için bunu yapıp kurtulmalı, cidden fena zaman götürüyor.
devamını gör...
12.
5 ağustos 2024 instagram'ın açılması
bugün için ne büyük olay yahu. o kadar önem arz ediyor ki tanımlayamam bu durumu.
devamını gör...
13.
sen ağlama
badem grubundan dinlemiş olduğum şarkıdır. çokça severim, duygu yüklü mükemmel bir eser.
devamını gör...
14.
adana köprü başı
ben de evdeki saat isimli gruptan dinleyip geldim, çokça keyifli, dinlemek arzusunda olanlara tavsiye ederim. dosta düşmana karşı.
devamını gör...
15.
üşüyen kıza ceketini vermek
o kızın hava durumuna erişme imkanı var mıydı? evet. o kızın havanın soğukluğundan haberi var mıydı? evet. o halde neden üşümesin diye vereyim ya, neden kahramanlıkları hep bir erkek yapmalı ki. yapmıyorum, yapmam. ha nasıl yaparım, gerçekten beğenir, iki hırkam/ceketim/paltom varsa birini veririm yani. ama burada anlatılan olay ayrı, burada anlatılan olayda vermem. boşa kahramanlıklar benlik değil. ki genel olarak kahraman olma arzum da yok. madem üşüyorsun, kapat o halde üşüyen yerlerini de öyle dışarıya çık yani. üşümüyorsan da dilediğin uzuvlarına kadar açık gez. hiç önemli değil. senin vücudun.
devamını gör...
16.
büyük göğüs seven erkeklerin köylü olması
ayak seven erkekler hangi topluma mensup peki?
devamını gör...
17.
yıllık izin sonrası ilk pazartesi
bu yılın mayıs ayında meslekte 6'yı bitirip 7. yılıma geçtim. ilk iznimi 2019'da aldım diye hatırlıyorum. 5 günlük falandı, bendeki de şanstır. daha ilk bir iki gün içerisinde bir ağrı yaşandı. neyse yerimde falan duramıyordum böyle. hastaneye gittim, meğerse kist midir taş mıdır öyle bir şey oluşmuş, çok su içmiyordum, herhalde onun etkisi varmış çokça. neyse işte henüz ilk yıllık iznimde bu nedenle ameliyat olmam gerekti, birkaç gün hastanede falan kalmıştım diye anımsıyorum. hatta doktor rapor yazmak istedi. ben de zaten izin almıştım dedim. resmen yani hastalanacığım içime doğmuşçasına tam da durup o hafta izin almışım. böyle de bir anımdır.
ekleme: ayrıca genel olarak artık yıllık izin sonrası çalışma durumuna direkt adapte oluyorum, ilk birkaç yıldı bende o tür durumlar. sonrasında alışıyor insan ya. bir de çalışma maratonu falan bir şekilde evde oturmaktan keyifli bana göre. yani nasıl desem, evde boş oturduğum anlamına gelmesin, sürekli bir şeylerle ilgilenmeye çalışıyorum mümkün oldukça ama ne bileyim iş yerindeki çalışma düzenimi falan seviyorum.
ekleme: ayrıca genel olarak artık yıllık izin sonrası çalışma durumuna direkt adapte oluyorum, ilk birkaç yıldı bende o tür durumlar. sonrasında alışıyor insan ya. bir de çalışma maratonu falan bir şekilde evde oturmaktan keyifli bana göre. yani nasıl desem, evde boş oturduğum anlamına gelmesin, sürekli bir şeylerle ilgilenmeye çalışıyorum mümkün oldukça ama ne bileyim iş yerindeki çalışma düzenimi falan seviyorum.
devamını gör...
18.
a takımı
sözlüğe girdiğim ilk bir ay hatta hemen hemen ilk birinci haftanın sonunda bu tanım başlığına tanım girmiştim ancak bir tanım daha girme arzusu oluştu. bu kez de değerli okuyuculara biraz a takımı dizisinin mantığından bahsetmek istiyorum.
şuan henüz imdb'yi açmadım. belki ihtiyaç duyar isem açarım ancak dizi 1983-1987 yılları arasında çekilmiş bir dizi olarak hatırlıyorum. benim doğumum da 1987'nın 10 yıl sonrasına dayanmakta. o dönemlerin amerika'sını yahut o dönemlerin farklı ülkelerini görmek arzusunda olanlar için keyifli bir dizi. görüntü kalitesi de dönemine göre oldukça keyifli. hemen hemen her bölüm gözüme çarpan olay da şu, nasıl yapmışlar dönemine göre bilmiyorum artık hollywood hilesi mi deniyordu ne hilesi deniyordu bilmiyorum. sürekli arabalar havada uçuyor. yani o dönemde her bölüm araba uçurmak, sürekli olarak bir uçak/helikopter sahnesi oluşturmak, dönemine göre kolay olmasa gerek düşünüyorum. neticede bir film değil dizi, 5 sezonluk bir dizi bu yani. her sezonunu bitirmedim, hatta çoğu sezonu halen duruyor. 1'i izledim. 2'nin çoğunu izledim. 3 ve 4'ü pek izlemedim. bir de 5'i izledim diye anımsıyorum.
3 ve 4'ün arada kalma sebebi şu, zamanında türkçe altyazılı olarak mevcuttu ve altyazı da 1-2(ikinci sezonunun bazı bölümleri yoktu) ve 5. sezon için vardı. 3 ve 4 için yoktu diye hatırlıyorum yoksa muhtemelen zamanında onları da keyifle izlerdim. sonrasında aradan uzun yıllar sonra türkçe dublajlı halini görmüştüm bir şekilde. bazı bölümlerini bu şekilde izleyebildim. 3. sezon falan bayağı vardı. ancak onda da dizi örneğin 45 dakikaysa bunun 2-3 dakikası falan ingilizce. yani eksik dublaj mevcut. ama yine de seyir zevkine bana göre çok etki eden durum değil. netice olarak zaten dublaj çok keyifli olay değil, ortalama bir seyir zevki sunuyor.
neyse şimdi dizinin olayına geçmek istiyorum. dizinin baş karakterleri george peppard, dwight schultz, mr.t ve dirk benedict(bu 4 oyuncunun da ismini henüz bakmadan yazdım, yazı sonunda unutmazsam bir bakarım imdb'den) gerçekten çok iyi oynamışlar. george(hannibal karakterini), dwight(murdock karakterini), mr.t(b.a baracus karakterini) ve dirk benedict(faceman karakterini, yani nasıl desek işte yakışıklı diyebiliriz) canlandırıyordu.
favori sahnelerim b.a ve murdock'ın atışma sahneleriydi. atışmalarının genel olarak sebebi de murdock'ın bir deli olması yahut dizide bir şekilde deliye vurması. özellikle ilk sezonlar sürekli faceman onu tımarhaneden kaçırıyordu. evet bildiğiniz tımarhaneden kaçırıyordu sürekli. her kaçırmada yeni bir numara bulup götürüyordu. kaçırma nedeni de genelde yanlarında bir pilot gerekli oluyor. bu sebeple de pilot ihtiyacını bir deliyle karşılıyorlar. evet bir delinin kullandığı helikopter yahut uçağa biniyorlardı. gerçi diziyle özdeşleşen bir sahne de bu durumdan oluşuyor. b.a karakteri murdock'ın deli olmasından mütevellit uçağa yahut helikoptere binmeyi asla istemez. bu şekilde ya içeceğine bir şey katarlar ya da bir şekilde arkadan vurup bayıltırlardı. başka türlü kolay kolay uçağa bindiğini hatırlamıyorum. gerçi ilk sezonda biraz zorunluluktan bindiği oldu, hangi bölümdü hatırlamıyorum ama o bölümü izlemesi çok eğlenceliydi. b.a karakterinin herhalde uçakta en çok ayık halde durduğu bölümdür. 3 veya 4. sezonda öyle bir bölüm var mı izlemediğimden bilmiyorum.
dizinin artık ana olayına geçeyim. biraz konuşma havasında anlatmak istedim çünkü benim çocukluğumda bir şekilde tv'den az çok hatırladığım bir diziydi. bu nedenle ağır ağır anlatmayı daha keyifli buldum.
şimdi dizinin jeneriğinde aslında olay anlatılıyor. bu 4 karakter eski askerler ve işlemedikleri suçtan dolayı hapse atılıyorlar. bunlar bir şekilde hapisten kaçıyor ardından adalete ihtiyacı olan insanlara para karşılığında yardım sunuyorlar. bu şekilde hayatlarını devam eden 4 kişilik bir ekip. aslında halen içten içe derim, adaletin olmadığı ülke sınırlarında bu gibi bir ekibe gerçekten ihtiyaç var.
dizide pek böyle birbirini takip eden olay döngüsüne rastlamadım. yani her bölüm farklı bir kişi ya da topluluğa yardım ettiklerinden bölümler diğerinden bağımsız zaten 3 ve 4'ün de altyazısız olması bu nedenle beni çok üzmedi neticede bir olay örgüsü hani hikaye şeklinde pek gitmediğinden istediğiniz gibi izleyebilirsiniz. hani ilk sezon bana göre sırasıyla izlenmesi daha keyifli ama diğer sezonlar için çok öyle olduğunu söylemem, söyleyemem.
şey gibi düşünebilirsiniz ya, yerli olarak gain'de yayınlanan ayak işleri. onda da her bölüm bir şekilde farklı görevdeler. bunda da a takımı ekibi her bölüm farklı bir görev alıyor ve birilerine adaleti sunuyor. dizinin olayını bu sebeple seviyorum. tür olarak tam hatırlamasam da bana göre tam bir aksiyon-komedi dizisi. diziyle özleşleşen bir diğer sahne ve replik de her bölüm sonu takımın lideri ve plan kurucusu hannibal'ın, planı işledikten sonra purosunu çıkarıp, "ı love it when a plan comes together." demesi. hatta youtube'da bir ara bu sahnelerine dair kolaj tarzı video dahi vardı. türkçe çevirisi ile "planın yolunda gitmesine bayılıyorum(yahut bayılırım, öyle bir şey)." diye çevrilirdi keza türkçe dublajında da bu şekilde.
diziyi izlemeyenler adına, diziyi anlatması adına özet bir tanım olduğu düşüncesindeyim. izlemek arzusunda olanlara, keyifli seyirler diliyorum.
saygılarımla.
şuan henüz imdb'yi açmadım. belki ihtiyaç duyar isem açarım ancak dizi 1983-1987 yılları arasında çekilmiş bir dizi olarak hatırlıyorum. benim doğumum da 1987'nın 10 yıl sonrasına dayanmakta. o dönemlerin amerika'sını yahut o dönemlerin farklı ülkelerini görmek arzusunda olanlar için keyifli bir dizi. görüntü kalitesi de dönemine göre oldukça keyifli. hemen hemen her bölüm gözüme çarpan olay da şu, nasıl yapmışlar dönemine göre bilmiyorum artık hollywood hilesi mi deniyordu ne hilesi deniyordu bilmiyorum. sürekli arabalar havada uçuyor. yani o dönemde her bölüm araba uçurmak, sürekli olarak bir uçak/helikopter sahnesi oluşturmak, dönemine göre kolay olmasa gerek düşünüyorum. neticede bir film değil dizi, 5 sezonluk bir dizi bu yani. her sezonunu bitirmedim, hatta çoğu sezonu halen duruyor. 1'i izledim. 2'nin çoğunu izledim. 3 ve 4'ü pek izlemedim. bir de 5'i izledim diye anımsıyorum.
3 ve 4'ün arada kalma sebebi şu, zamanında türkçe altyazılı olarak mevcuttu ve altyazı da 1-2(ikinci sezonunun bazı bölümleri yoktu) ve 5. sezon için vardı. 3 ve 4 için yoktu diye hatırlıyorum yoksa muhtemelen zamanında onları da keyifle izlerdim. sonrasında aradan uzun yıllar sonra türkçe dublajlı halini görmüştüm bir şekilde. bazı bölümlerini bu şekilde izleyebildim. 3. sezon falan bayağı vardı. ancak onda da dizi örneğin 45 dakikaysa bunun 2-3 dakikası falan ingilizce. yani eksik dublaj mevcut. ama yine de seyir zevkine bana göre çok etki eden durum değil. netice olarak zaten dublaj çok keyifli olay değil, ortalama bir seyir zevki sunuyor.
neyse şimdi dizinin olayına geçmek istiyorum. dizinin baş karakterleri george peppard, dwight schultz, mr.t ve dirk benedict(bu 4 oyuncunun da ismini henüz bakmadan yazdım, yazı sonunda unutmazsam bir bakarım imdb'den) gerçekten çok iyi oynamışlar. george(hannibal karakterini), dwight(murdock karakterini), mr.t(b.a baracus karakterini) ve dirk benedict(faceman karakterini, yani nasıl desek işte yakışıklı diyebiliriz) canlandırıyordu.
favori sahnelerim b.a ve murdock'ın atışma sahneleriydi. atışmalarının genel olarak sebebi de murdock'ın bir deli olması yahut dizide bir şekilde deliye vurması. özellikle ilk sezonlar sürekli faceman onu tımarhaneden kaçırıyordu. evet bildiğiniz tımarhaneden kaçırıyordu sürekli. her kaçırmada yeni bir numara bulup götürüyordu. kaçırma nedeni de genelde yanlarında bir pilot gerekli oluyor. bu sebeple de pilot ihtiyacını bir deliyle karşılıyorlar. evet bir delinin kullandığı helikopter yahut uçağa biniyorlardı. gerçi diziyle özdeşleşen bir sahne de bu durumdan oluşuyor. b.a karakteri murdock'ın deli olmasından mütevellit uçağa yahut helikoptere binmeyi asla istemez. bu şekilde ya içeceğine bir şey katarlar ya da bir şekilde arkadan vurup bayıltırlardı. başka türlü kolay kolay uçağa bindiğini hatırlamıyorum. gerçi ilk sezonda biraz zorunluluktan bindiği oldu, hangi bölümdü hatırlamıyorum ama o bölümü izlemesi çok eğlenceliydi. b.a karakterinin herhalde uçakta en çok ayık halde durduğu bölümdür. 3 veya 4. sezonda öyle bir bölüm var mı izlemediğimden bilmiyorum.
dizinin artık ana olayına geçeyim. biraz konuşma havasında anlatmak istedim çünkü benim çocukluğumda bir şekilde tv'den az çok hatırladığım bir diziydi. bu nedenle ağır ağır anlatmayı daha keyifli buldum.
şimdi dizinin jeneriğinde aslında olay anlatılıyor. bu 4 karakter eski askerler ve işlemedikleri suçtan dolayı hapse atılıyorlar. bunlar bir şekilde hapisten kaçıyor ardından adalete ihtiyacı olan insanlara para karşılığında yardım sunuyorlar. bu şekilde hayatlarını devam eden 4 kişilik bir ekip. aslında halen içten içe derim, adaletin olmadığı ülke sınırlarında bu gibi bir ekibe gerçekten ihtiyaç var.
dizide pek böyle birbirini takip eden olay döngüsüne rastlamadım. yani her bölüm farklı bir kişi ya da topluluğa yardım ettiklerinden bölümler diğerinden bağımsız zaten 3 ve 4'ün de altyazısız olması bu nedenle beni çok üzmedi neticede bir olay örgüsü hani hikaye şeklinde pek gitmediğinden istediğiniz gibi izleyebilirsiniz. hani ilk sezon bana göre sırasıyla izlenmesi daha keyifli ama diğer sezonlar için çok öyle olduğunu söylemem, söyleyemem.
şey gibi düşünebilirsiniz ya, yerli olarak gain'de yayınlanan ayak işleri. onda da her bölüm bir şekilde farklı görevdeler. bunda da a takımı ekibi her bölüm farklı bir görev alıyor ve birilerine adaleti sunuyor. dizinin olayını bu sebeple seviyorum. tür olarak tam hatırlamasam da bana göre tam bir aksiyon-komedi dizisi. diziyle özleşleşen bir diğer sahne ve replik de her bölüm sonu takımın lideri ve plan kurucusu hannibal'ın, planı işledikten sonra purosunu çıkarıp, "ı love it when a plan comes together." demesi. hatta youtube'da bir ara bu sahnelerine dair kolaj tarzı video dahi vardı. türkçe çevirisi ile "planın yolunda gitmesine bayılıyorum(yahut bayılırım, öyle bir şey)." diye çevrilirdi keza türkçe dublajında da bu şekilde.
diziyi izlemeyenler adına, diziyi anlatması adına özet bir tanım olduğu düşüncesindeyim. izlemek arzusunda olanlara, keyifli seyirler diliyorum.
saygılarımla.
devamını gör...
19.
otobüsteyken kazaya bakmama elitizmi
şöyle, kazada ölen ölmüşse bakacak bir şey yok, yaralı var ise, ilk ben görmüşsem elbette bir şekilde müdahalede bulunmak gerekir bilgi dahilinde. ha diyelim yaralı var, yeterince insan da yardım için gitmişse oradan devam eder giderim.
elitlik değil de, mantıklı davranmakla ilgili diye düşünüyorum.
elitlik değil de, mantıklı davranmakla ilgili diye düşünüyorum.
devamını gör...
20.
kadınlar olarak erkeklerle sevişmiyoruz
konu başlığı sevişmek ile ilgili olunca tanım başlığına insanlar nasıl da hücum etmiş.
seks gerçekten satıyor ya. ama artık pek sarmıyor, en azından yapmayı sevmiyorum.
seks gerçekten satıyor ya. ama artık pek sarmıyor, en azından yapmayı sevmiyorum.
devamını gör...