tepelerin kocakarisi yazar profili

tepelerin kocakarisi kapak fotoğrafı
tepelerin kocakarisi profil fotoğrafı
rozet
karma: 9279 tanım: 411 başlık: 102 takipçi: 78
i shall wear midnight

son tanımları | başucu eserleri


blue period

tsubasa yamaguchi tarafından yaratılmış aynı isimli manga serisinden uyarlanan, 12 bölümlük sakin, minnoş, tatlış mini anime serisi.

itiraf etmek gerekirse sevgili netflix karşıma öneri olarak her çıkarttığında önyargılı bir şekilde atlamasaydım çok daha önceden izlemiş olabilirdim zira anime 2021 yapımı. gelin görün ki şu dünyada zevklerine en çok güvendiğim insanın bile beraber izleme önerilerini birkaç kere geçiştirip, sonunda kendisi tek başına izlemeye başlayıp çok sevdiğini dile getirdikten sonra diziyi izlemeye başladığım doğrudur (ne demiş bir dahi : önyargıları parçalamak, atomu parçalamaktan daha zordur!)*.

neyse efenim elbette bu önyargılarımı oluşturan durum genellikle sanat/sanatçı ile ilgili filmlere, dizilere v.s. baktığımızda konunun çok romantik, aşkın ve gerçeklerden uzak bir şekilde ele alınması aslında (atomun hiç mi suçu yok!)*.

ancak bu açıdan güzel sanatlar fakültesi giriş sınavlarına hazırlanan yaguchi’nin yaşadığı sürecin gerçekçiliği beni oldukça şaşırttı, bunu şahsen dile getirmeliyim. popüler ve çalışkan, mükemmel öğrenci yaguchimizin ilk başlarda çok manasız bulduğu halde sonradan sanatla ilgilenmeye başlaması (ya da sanatla ilgilenme ihtiyacı) yine oldukça güzel oturtulmuştu hikayeye. bunun dışında tüm yan karakterlerin küçük küçük sahnelerde kendi hikayelerine şahit olmamız hem ana karakterin duygusal gelişimine katkı sağlayacak şekilde hem de yan karakterleri sadece birer figüran olmaktan çıkartıp gerçek birer kişi olarak algılatmak adına iyi kullanılmıştı diye düşünüyorum.

sadece sanatla ilgilenenlerin değil “ya ben hiç yetenekli değilim bu konuda, ama çok isterdim!” diyen herkesin izlemesini tavsiye ediyorum. sanat üretme ile ilgili güzel ve oldukça gerçekçi bir bakış açısı kazandırması açısından değerli olacaktır kanımca.

e madem dizimizin ismi picasso’nun mavi dönemine göndermede bulunuyor, girdiyi de kendisinin bir sözü ile kapatalım: yapabileceğini düşünen yapabilir yapamayacağını düşünen yapamaz. bu değişmez ve tartışılmaz bir kuraldır.

sayoonara!
devamını gör...

yarizen

alın size mis gibi profil. sanat mı, edebiyat mı, çizgiroman mı, siyaset mi ne arıyorsanız var. bunları da sağlam alt okumaları ile bir güzel oradan alıp öbür tarafa bağlıyor; sözlük bitti, aman efendim sarmıyor diyenlere inat çok kaliteli içerikler üretiyor.
bu yazdıklarının 4-5 beğenide kalması ise onun umurunda olmayabilir ama bence üzücü.

pazar pazar sözlükte okuyacak bir şey bulamıyorum diyorsanız bir göz atın.

neyse efenim çok çok daha fazla yazması ve okunması gereken yazardır.

saygılar.
devamını gör...

on body and soul

bu tanımı okurken laura marling’den what he wrote şarkısını dinlemeniz tavsiye olunur:


orijinal ismi teströl és lélekröl olan ve ıldikó enyedi tarafından yazılıp yönetilen 2017 çıkışlı film. sanıyorum on body and soul macaristan sinemasına ait izlediğim ikinci film oldu ve ikisi de beni hem hikaye anlatımı, hem de görsellikleri ile oldukça etkiledi. keza başrolleri paylaşan alexandra borbély ve géza morcsányi de çok başarılı bir iş çıkarmışlar. özellikle otistik özellikler gösteren ve bu yüzden insanlarla iletişim kurmak konusunda çok zorlanan mária rolündeki alexandra borbély’nin canlandırdığı rol çok ince bir çizgide. her an karikatürize ya da abartı olabilecekken gerçekten çok iyi kotarmış.

hikayemiz bir mezbahaya kalite kontrolden sorumlu uzman olarak göreve başlayan maria ile müdür olarak görev yapan ve yine bedensel engeli yüzünden sosyal açıdan biraz sıkıntılı olan endre’nin tanışması ile başlıyor. polis soruşturmasına konu olan bir olay sonucunda tüm fabrikada gerçekleşen psikolog taramasında ise bu iki kişinin birebir aynı rüyaları gördükleri ortaya çıkar. iki ruh birbirine bu kadar yakın ve güçlü bir bağ ile neredeyse imkansız bir iletişim kurabiliyorken, gerçek hayatta bedensel olarak bu iletişimi kurmak ise o kadar kolay olmayacaktır.

açıkçası ben romantik/dram türünü pek sevmem ve izlemem ancak filmin fantastik olabilecek bir durumu aşırı romantizm yerine sert gerçeklerle ele alması konuyu çok güzel dengelemiş. yine kendilerini birer geyik formunda gören ve çok naif bir ilişki kuran karakterlerimizi ormanda sakin, sessiz bir rüya içerisinde izlerken, iş yerine geldiklerinde sürekli kesilen ve parçalanan hayvan sahneleri izlememiz de bu karşıtlığı izleyici olarak bize vurguluyor.
gözlerinizin içine bile bakamayan birisi, bir sabah yanınızda uyanabiliyor. hayat güzel karşıtlıklarla dolu...

filmin görselliğine, sahnelerin kullanımına ise bayıldım.
büyük jüri de benimle aynı fikirde olmalı ki* filmin 67. berlin uluslararası film festivali'nde altın ayı ödülünü kazandığını ekleyip, filmin fragmanını aşağı bırakalım.



hayatın sizi her şeyin üstesinden gelme isteği uyandıracak kişilerle karşılaşması dileğiyle. iyi seyirler.
devamını gör...

uzun yeleli kedi çocuk

benim yine takık olduğum ve bütün kitaplarını okuduğum pek sevgili ve kafası biraz farklı çalışan* israilli yazar etgar keret’in can çocuktan çıkan kitabı. bu sefer çevirmen koltuğunda ise keret'in bütün kitaplarını türkçeleştiren avi pardo yerine öbürküler, benim adım feridun, olduğu kadar güzeldik gibi kitapları ile tanıdığımız yazar mahir ünsal eriş’i görüyoruz.

bu kitaba çocuk kitabı demek ne kadar doğru bilmiyorum çünkü aslında sanki daha çok ebeveynler, özellikle de uzun yeleli kediçocuk babaları için yazılmış gibi geldi bana*.

oğlu ile daha fazla zaman geçirmeye çalışan iyi niyetli ama çok yoğun bir iş adamı olan babamız bir gün gelen telefon araması sonucunda oğlunu hayvanat bahçesinde tek başına bırakarak gider. oğlan çocuğumuz mutsuz görünen hayvanların bulunduğu kafesler arasında birkaç tur ve iki sosisliden sonra kendisini oldukça yorgun hisseder ama bütün banklar mutlu aileler tarafından işgal edilmiştir. sonunda kapısı açık, oldukça sakin ve huzurlu görünen boş bir kafes bulduğunda, önündeki boş levhaya uzun yeleli kediçocuk yazar ve içeri girip biraz uzanır. uyandığında ise tam olarak gökyüzünde süzülen dev bir uçan gemidedir!
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


şimdiye kadar kırk fil, yedi kaplan ve yarı kör bir balinayı hayvanat bahçelerinden kaçırıp özgürleştiren habakuk, uzun yeleli kediçocuğu gördüğünde onun mutsuz göründüğünü ve özgürleştirilmesi gerektiğini anlamıştır. aynı zamanda hayvanların neleri sevdikleri, neleri yapmaktan hoşlanmadıkları gibi bilgilerle dolu detaylı defterler de tutmaktadır ancak çok nadir bir tür olan uzun yeleli kediçocuklarla ilgili hiçbir bilgiye sahip değildir.

bu yüzden uzun yeleli kediçocuğumuz habakuk’a bildiği her şeyi anlatır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

aviel basil tarafından resimlenen bu tatlış hikaye güzel bir babalar günü hediyesi olabilir. eh uzun yeleli bir kediçocuk yetiştiriyorsanız bir ebeveyn rehberine kimse hayır demez sanırım*.
devamını gör...

bilinmeyen adanın öyküsü

nobel edebiyat ödülü sahibi portekizli yazar jose saramago tarafından yazılmış, yazarın üslubuna sadık kalınarak emrah imre tarafından dilimize çevrilmiş ve birol bayram tarafından çizilmiş desenlerin eşliği ile kırmızı kedi tarafından basılmış 60 sayfalık bu kitap hayatımın belli dönemlerinde tekrar tekrar okuduğum ve okuduktan sonra sürekli birilerine verdiğim için en çok satın aldığım kitap olabilir.

ama ozan önen’in söylediği gibi;

bu kitabı bir başkası istiyorsa da, onun gözlerine baka baka o kitabı ver ona ki alnında kocaman kocaman harflerle enayi yazsın.
enayi ol çünkü bilgelik enayilikten doğar.
enayiliğinle gurur duy; şark kurnazları için hayatın kontenjanı hiç dolmaz.


bu yüzden eğer isterseniz son satın aldığımı da size hediye edebilirim. çünkü bu kitap herkesin hayatında en az bir kez okumasını istediğim kitaplardan;
incecik. bir kahve molasına sığdırabileceğiniz cinsten.
masalsı. evin yolunu bulabilmek için yola ekmek kırıntıları atmadığınız cinsten.
kararlı. tüm dünyanın size var olmadığını söylediği bir adayı arayacak tekneye sahip olmak için üç gün ve gece kralın dilekler kapısında yattığınız cinsten.
tutkulu. kararlar kapısından çıkıp bir daha asla geri dönmediğiniz cinsten.
cesur. kendinizden çıkıp, kendinize bakmayı göze aldıran cinsten.
naif. belki de hayatımızın arayışını ve keşfini sade, apaçık bir dille anlatan cinsten.
umutlu. bilinmeyen adayı ararken aslında çoktan bulmuş olduğunuzu fark edebileceğiniz cinsten.

siz de bir gün denizlere açılmaya karar verirseniz pruvanız neta dümeniniz viya olsun; demir kazık parlak, pusulanızın yönü bilinmeyen adalara doğru olsun.

o zaman…

yelkenler fora!
devamını gör...

düğün istememe akımı

arkadaşlar çok afedersiniz ama ne biçim çevreniz var sizin * madem bu kadar tiksiniyorsunuz insanlardan görüşmeyin komple.

bir kere evlenmiş boşanmış birisi olarak evet düğün yaptım. yine olsa yine yaparım. düğün denilince önce her şeyi abartıp, uçlaştırıp ondan sonra da lanetlemenin alemi yok. düğün hayatınızdaki önemli ve güzel bir günü sevdiklerinizle beraber kutlamaktır.

mesela ister doğum gününüzü evde ailenizle pasta keserek kutlayın ister reina'da şampanya patlatarak orası size kalmış tabii ama bazı şeyler beraber kutlanmalıdır.

ben düğün salonu falan kiralamadım. güzel bir restoranı yüz kişilik yemek için kapattık. doğal olarak mekan ücreti istemediler. davullu zurnalı piyanist şantör yerine tatlış bir canlı müzik grubu ile anlaştık. bitti gitti. ne takı töreni, ne gelin - damat masası... bütün akşam en yakın akrabalarımız ve arkadaşlarımızla yedik, içtik, güldük, dans ettik*.

ay bizde yabancı birisi bile aç gönderilmezdi, ne oldu ayol. yani sizin mutlu gününüze tanık olmak için şehir dışından, yurt dışından kalkıp gelen arkadaşlarınıza zaten "ayy bunları mı besleyecem ben" gözüyle bakıyorsanız bence de yapmayın düğün.
devamını gör...

sözlük yazarlarının çocuklarına vermek istedikleri isimler

(bkz: maveraünnehir)

hayır çocuğu trollemek değil amacım. valla. sadece ilk duyduğumda (ki sanırım ortaokul tarih dersinde idi) gerçekten bu isme bayılmıştım. daha sonra ismi kendi içimde defalarca tekrar ettim ve tınısı da çok hoşuma gitti. o an karar vermiştim ileride bir kızım olursa ismini maveraünnehir koyacaktım.

"-hayır maveraünnehir arkadaşlarımızın oyuncaklarını izinsiz almıyoruz öyle değil mi?" diyen bir anne olma hayali kurarken alışkanlık gereği elim boynumdaki kolyeye gitti istemsiz olarak.

doksanlarda hepimiz moda olduğu üzere ismimizin kare harflerden dizildiği o çirkin kolyelerden takıyorduk. evet şunlardan:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

hayır neden yavru köpek gibi boynumuzda ismimiz yazılı dolaştığımızı inanın bilmiyorum çünkü çocukluğumda çok kaybolmuş olsam da artık o yaşı çoktan geçmiştim. ancak o dönem için bunun kalıcı bir moda olacağına çok inanmış olmalıyım ki çocuğumun ismini yazacağı bu kolyede çok zorlanacağını düşünerek isimden üzülerek vazgeçtim.

evet annen sen doğmadan önce bile senin bu hayatta karşılaşacağın zorlukları bertaraf etmeye çalışıyor!

bu yüzden adını "maveraünnehir ada" koyacağım*.
devamını gör...

scott pilgrim'in değerli ve basit hayatı

bryan lee o'malley tarafından yaratılan altı ciltlik çizgi roman serisinin ilk kitabıdır.
eisner da dahil olmak üzere pek çok ödülü bulunan serinin bu tanımda bahsi geçen cildi ise üç dalda harvey ödüllerine aday gösterilmiş ve best emerging talent dalında the doug wright ödülünü de kazanmıştır.

seriye ismini de veren baş karakterimiz scott pilgrim 23 yaşında olmakla beraber (hayır 26 değil!) ne olduklarını pek bilmediğimiz geçici bazı işlerde çalışmakta ama aslen bir rock grubunda bas gitaristlik yapmakta ve gay oda arkadaşının sponsorluğunda toronto’da yaşamaktadır. üstelik katolik lisesinde okuyan (evet tüm o üniformaları ile falan) 17 yaşında (hayır 16 değil!) çok sevimli çinli bir kızla çıkmaktadır -ya da en azından bütün gün otobüste falan dolaşıp onun lisedeki arkadaşlarını ve çok heyecanlı kütüphane kolu çalışmalarını dinlerken el ele tutuşmaya çok yaklaştığı bir ilişkisi vardır-.

yani oldukça basit ve değerli bir hayat süren scott’ın hayatı bir gün rüyasında patenli bir teslimatçı kız görmesi ile alt üst olur. sonradan aynı kızı sürekli rüyalarında ve gerçek hayatta görmeye devam eden scott elbette kestirme olduğu için uzay alt otoyollarını kullanan bu patenli kıza vurulacaktır. ancak ramona flowers ile birlikte olmak o kadar kolay değildir ve scott’ın bu ilişki uğruna ramona’nın yedi kötü eski sevgilisini yenmesi gerekmektedir.

işte ilk cildimiz “scott pilgrim'in değerli ve basit hayatı” scott’ın ilk evil ex boyfriend ile dövüşüp sonunda havalı patencimiz ramona’yı öpmesi ile son buluyor.

ben pegasus yayınevinden 2011 yılında çıkan türkçesini almıştım . ancak devamı çevrilmedi.
ithaki 2021 yılında yine ilk kitabını tekrar bastı ancak henüz serinin devamını onlar da yayınlanmadı. elbette yarım bıraktıkları 6563 seri yüzünden kendilerine olan güvenimiz sarsılmadı ve en azından ithaki devamını basabilir diye umut ediyoruz! ama yine de bir umuttur yaşatan insanı şarkıları söyleyenlerden değilseniz direkt ingilizce olarak almanız daha iyi olabilir (tabi kur farkından dolayı şu an birazcıcık pahalı olmalarını saymazsak).

neyse efenim okumaya niyetlenenler için devam ciltleri şöyle:
2. scott pilgrim vs. the world
3. scott pilgrim & the infinite sadness
4. scott pilgrim gets it together
5. scott pilgrim vs. the universe
6. scott pilgrim's finest hour

okumaya niyetlenmeyenler içinse serinin scott pilgrim vs the world ismi ile filme de uyarlandığını belirtmeden geçmeyelim ki bence çok başarılı çizgi roman uyarlamalarından bir tanesi. gerçekten oldukça absürd bir seri olmasına karşın ancak bu kadar sadık kalınabilirdi. yani filmini de en az çizgi romanı kadar eğlenceli bulduğumu gönül rahatlığı ile söyleyebilirim.

son olarak jetonlarınıza sahip çıkın ve lütfen kestirmeden gidip alt uzay otoyollarını kullanmayın.

evil exlerle dövüşürken tüm canlarınızı koruyabilmeniz dileğiyle.
devamını gör...

anın fotoğrafı

deniz taşıtlarına farklı isimler vermeyi saçma bulan ve "küçük gemi, büyük gemi, çok büyük gemi" olarak tanımlamayla yetinenler için bir adet yalnız ama gururlu küçük gemi...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

oz büyücüsü (kitap)

elbette böylesine kült bir kitap da bir uyumsuzdan çıkabilirdi.

varlıklı bir ailenin oğlu olarak muhteşem bir malikanede büyüyen lyman frank baum 12 yaşında askeri akademiye gönderilir. buraya sadece iki sene katlanabilen baum bu kabus gibi yılların sonunda geçirdiği panik atak krizleri üzerine evine döner. burada babasının aldığı ufak baskı makinesi ile amatör yayınlar yapmaya başlar ve sonunda çocuk edebiyatına en bilineni the wonderful wizard of oz olmak üzere onlarca kitap, yüzlerce hikaye ve şiir bırakır.

kitapta bir kasırga sebebiyle teyzesi ve eniştesi ile yaşadığı gri kansas'tan havalanıp oz diyarına savrulan dorothy'nin eve dönmeye çalışırken başından geçen maceralarını okuruz. elbette iyi kalpli dorothyciğimiz bu maceralarında yalnız değildir, ona köpeği toto, korkuluk, teneke adam ve aslan da eşlik ederler. hepsinin amacı büyük ve muhteşem büyücü oz'un yaşadığı zümrüt kente ulaşarak oz'dan dileklerini gerçekleştirmesini istemektir.

ironik olan ise elbette içlerinde en zekice önerileri sunanın kafasının içi samanla dolu olduğu için zeki olmadığına üzülen korkuluk olması, bir kalbi olmadığı için kimseyi sevemediğine üzülen teneke adamın yanlışlıkla bir böceği ezmesi üzerine ağlamaktan çenesinin paslanması* ve bir korkak olduğu için çok mutsuz olan aslanın yol arkadaşlarını korumak adına kendisini öne atmasıdır...

içimizdeki güzellikleri ve gücü kesfetmemiz için bir büyücünün size ipekten dikilmiş bir kalp takmasına ya da kafanıza keten tohumu ile çiviler doldurmasına gerek yok... belki tek ihtiyacımız olan sadece bir tesadüf eseri karşımıza çıkacak güzel kalpli bir yoldaştır.

siz yine de bunu benden duyduğunuzu oz'a söylemeyin lütfen.
devamını gör...

burun (kitap)

elbette hepinizin malumu olduğu üzere burun nikolay gogol’a ait bir hikaye olmakla beraber bendeniz sybil gräfin schönfeldt tarafından sadeleştirilmiş erdal alova tarafından türkçeleştirilmiş, rus ressam ve illustratör gennadij spirin tarafından resimlenip gendaş tarafından basılmış (ve ikibinbeşyüz liraya - rakamla 2500000 satışa sunulmuş) olan versiyonundan bahsedeceğim. spirin tarafından resimlenmiş ve kuşe kağıda büyük boy basılmış kitap gerçekten çok güzel ki tanımın altında görselleri bırakıyorum efenim. *

ben bu hikayeyi okuduğumda hans chiristian andersen’in gölge masalını getirmişti aklıma. tıpkı andersen’in kuzeyli genç adamının gölgesi gibi kovaljov’in burnu da sahibinden çok daha iyi kıyafetler içinde ve yüksek mertebede çıkar karşısına. gerçekten şu hayatta tek dikkat etmemiz gereken şeyin karşıdan karşıya geçerken önce sağa sonra sola sonra tekrar sağa bakmak olmasını çok arzu ederdim ancak heyhat! dünyevi hırslarımız, medeni arzularımız artık kontrolden çıktığında burunsuz ya da gölgesiz kalabiliriz. üstelik artık onlar kendi başlarına birer varlık haline geldiklerinde bizi aşağılamaları, hor görmeleri ya da tanımazlıktan gelmeleri başımıza gelecek en kötü şey olmayacaktır maalesef.
yine de baktığımız zaman kovaljov genç kuzeyli adamdan çok daha şanslıdır (muhtemelen kuzeyli kadar iyi niyetli biri olmadığı için…). burnunun peşine düşme gerekçesi çok değer verdiği memurluk rütbesini ve üst sınıftan arkadaşlarını kaybetme korkusu olsa da bunu bir şekilde yaparak aslında andersen’in tüm dünyayı gezmiş, okumuş, yazmış entelektüel beyefendisinden daha bilgece davranmıştır.
neyse efenim bir sabah uyandığınızda burnunuz ya da gölgeniz yerinde değilse; hani “burnu düşse yerden almaz” diye bir deyim var ya hah işte onu yapmayın. kovaljov gibi amerikan başkanı dahil herkesi devreye sokun.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

anın fotoğrafı

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

gömleğin cebinde yaşamak

onbeş santim boyutunda yarı insan yarı ahtapot bir canlı iseniz gayet mümkün olandır.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

(bkz: chiara bautista)
devamını gör...

tanımınız onaylanmıştır artık içeriğe puan verebilirsiniz

kendisinden ümidimin hala yüksek olduğu ama bence bir takım ayarlamalara ihtiyaç duyan özellik.

şimdi şöyle ki bu film ve kitap başlıklarındaki arayüz ve öne çıkan tanımlar fikri gayet güzel. bunun bu tarz başlıkları daha fazla okutacağını da düşünüyordum ancak biraz tam tersi oldu gibi.

çünkü bu başlıklara yazılan yeni tanımlar onaylanana kadar akışa düşmüyor ya da "diğer" kısmına düşüyor. ben başlığa tıkladığımda ise karşıma eski tanımlar çıkıyor. bunun da random olarak akışa düşürülmüş eski bir başlık olduğunu düşünüyor ve kapatıyorum.

tanım onaylandığında ise çoktan akışta 2. ya da 3. sayfaya gerilemiş oluyor ve ben yeni girilmiş tanımı görmemiş oluyorum.

yani belki yeni girilen tanım eskiden olduğu gibi anında akışa düşmeli ve ilk sayfada görülmeli (öne çıkan tanımlar, yeni tanımlardan bir çizgi ile ya da bölme ile ayrılabilir) ve sonrasında editörlerin onaylaması sonunda yerini bulmalı.

editörler çok yoğun ve dikkatli bir şekilde çalışsa bile hiç bir insan tanımı yazıldığı anda değerlendiremez çünkü.

saygılar.
devamını gör...

tick, tick...boom!

öncelikle ben filmin netflix yapımı olduğunu bilmiyordum. dublajsız, kaliteli ve çalışan bir linkini bulmak adına hdfilmcehennemi'nin yedinci katına bile indikten sonra dıdımmm sesini ve netflix logosunu görmek benim için adeta cennetten gelen bir halelujah anı oldu.

efendim ben müzikalleri her zaman çok sevmişimdir. eğer bana seçme şansı verilse bir müzikalin içinde yaşamak isterdim. bu yüzden ilk defa müzikallerden nefret eden birisi ile tanıştığımda çok şaşırmıştım. daha sonra müzikalleri çok saçma bulan ve bu yüzden asla izlemeyen insanların bu kadar çok olduğunu görmek ise anlamakta zorlandığım bir şeydi. ama elbette o zamanlar kurgu edebiyata bile burun kıvıran kitle ile henüz tanışmamıştım. ezcümle eğer "insanlar durup dururken şarkı mı söylemeye başlar yaa" diyenlerdenseniz bu film size göre değil.

zaten film -tamamen uydurma olan kısımlar haricinde- gerçek bir broadway müzikal oyun yazarı olan jonathan larson'ın tam 30 yaşına girmeden önceki dönemini anlatıyor. jonathan uzun zamandır üzerinde çalıştığı müzikalini tamamlamaya ve yapımcı bulmaya çalışırken bir taraftan da parasızlık, arkadaşlarının ölümü ve gönül ilişkileri ile boğuşmaktadır. modern zaman peter pan'ımız büyümekten korkarken kendini gerçekleştirmek için çok az bir zamanı kaldığına inanır. asıl soru ise sanat üretme konusunda gerçek bir yeteneğe ve tutkuya sahip jonathan, para için ruhunu reklam sektörüne satmak ya da aşık olduğu kız arkadaşının peşinden giderek newyork'u ve hayallerini de terk etmek gerçekleri arasında kendi neverlandini yaratabilecek midir?
elbette neverland sadece sonsuza kadar çocuk kalıp oyunlar oynayabileceğiniz masum bir yer değil. midesinde bir saat olan timsahı bilir misiniz? evet ölmeden önce duyacağınız tek şey saatin yaklaşan tik tik sesleri olabilir.

gerçekte ise elbette hepimizin biyolojik saati her geçen saniye bizi son patlama anına yaklaştırıyor. bu yüzden hayallerimizin, arzularımızın ve sevdiklerimizin peşinden ısrarla gitmeyi hatırlatan, yağmurlu bir pazar günü sizi hem gülümsetip hem de hüzünlendirecek bu tatlış filme bence şans verebilirsiniz.

tavsiye için yarizen'e teşekkürler.

hayallerimizi gerçekleştirmek adına tik tik seslerinden daha hızlı koşabilmemiz dileğiyle. keyifli seyirler.
devamını gör...

normal sözlük'te takip

manuel olarak yapılandır.

sözlüğe girdiğimde ilk iş en çok takip ettiğim yazarların profillerini sağ baştan dolaşıyorum. hatta bunu sürekli yapmaktan artık tanım sayılarını ezberledim. yani yazarın profiline girmeden arama çubuğundan yeni tanım girip girmediklerini anlayabiliyorum.

@xxxxxx xxxxxxxxxx (1123) hm yeni tanım yazmamış, @xxxxxxxx (406) hmm o da yazmamış, @xxxxxxxx (759) evet sıradaki şeklinde devam ediyorum.

arkadaşlar benim zaten isim hafızam çok kötüdür, hadi takip ettiğim yazarların mahlaslarını aklımda tutabiliyorum bir şekilde ama gerçekten rakamsal hafızası bir pırasa ile aynı olan; hepi topu üç aile üyesinin doğum tarihlerini bile aklında tutamayan bana insanların tanım sayılarını ezberlettiniz ya!

şunu insan insana yapmaz yeminle.

tamam hobi olarak eksi butonu yine getirin çok istiyorsanız da gözünüzü seveyim şu takip özelliğini bi işlevsel hale getirin önce.
devamını gör...

ilk maaşla alınan şeyler

eve giderken koca bir kutu tatlı yaptırmıştım aileme.

böyle de ince düşünceliyimdir.

annemin şeker hastası olması dışında sıkıntı yok.
devamını gör...

tanımlarını okuyarak bir yazara aşık olmak

hah benim muhtemel halim.

ilk aşkı kurgusal bir kitap karakteri olan ve yaptığı resimler yüzünden bir ressama da aşık olabilen ben elbette sadece tanımlarını okuyarak bir yazara aşık olabilirim. olmadım. ama olabilirim.

ayrıca kadınlar sadece tipe ve paraya aşık olur diye hedö hödö yapanlar bu sefer de bir kişiyi sadece düşünceleri, hayata bakış açısı, tepkileri ve mizah anlayışı yüzünden sevmemize rerörö yapmış.

hayır ne olsun istiyorsunuz anlamadım ki. sevmeyelim de taşa mı dönelim arkadaş?

neyse siz yine de kendinize aşık etmeden önce şöyle boydan bir fotoğrafınızı atın da sağda solda materyalist olduğumuz genellemelerine gölge düşürmeyelim.
devamını gör...

ağaçların özel hayatı

ağaçların özel hayatı; hamile kaldığı için güzel sanatlar fakültesini yarım bırakmış ve 100 gün süren bir evlilikten sonra daniela'yı tek başına büyütürken resim kursunda ders veren, aynı zamanda ek iş olarak sipariş pastalar yapan veronica'dan daha ilk görüşte etkilenen julian'ın veronica'nın dönüşünü beklemesinin hikayesi.

julian ilk defa pasta siparişini almaya gittiğinde sadece bir kaç dakikalığına gördüğü veronica'nın kısa süre sonra boşalttığı evi kendisi için çok büyük ve pahalı olsa da kiralar ve bu evde veronica ile küçük kızının hayaleti ile (bir misafir gibi) yaşamaya başlar. elbette kendisi evi bu yüzden tuttuğunu kabul etmiyor ama çok fazla paul auster okumanın insan üzerinde böyle yan etkileri olması muhtemel. türlü bahanelerle veronica'ya sürekli pasta siparişi veren julian -bu yüzden sabah, öğlen ve akşam tres leches yemek zorunda kalsa bile- beşinci pastadan sonra sonunda onu bir kupa (bekar evinde kadeh yok ne yapalım) şarap içmeye ikna eder.

daniela'yı uyuttuktan sonra julian'ın bir şeyler okuduğu ve veronica'nın resim yaptığı gecelerle dolu evlilikleri ise bir gün veronica'nın işten dönmediği geceye kadar mükemmeldir. julian evdeki küçük kızı tek başına bırakıp onu aramaya çıkamaz. bunun yerine daniela'yı oyalamak için ağaçların özel hayatı ile ilgili masallar uydurmak ve oturup veronica'nın henüz dönmeyişi ile ilgili tüm ihtimalleri düşünmek zorundadır. bu ihtimaller kendi yazdığı romana, yazmadığı hikayelere, çocukluğuna, gençliğine, veronica ile tanıştığında bitmek üzere olan ilişkisine, daniela'nın geleceğine, veronica'nın eski kocasına döner ve biz veronica dönene ya da dönmeyeceğinden emin olacağımız ana kadar bu döngüler içinde süzülürüz. ve sadece ağaçların değil julian'ın, daniela'nın, daniela'nın biyolojik babası fernando'nun ve julian'ın eski sevgilisi karla'ın da özel hayatlarına dahil oluruz.

ne olduğunu bilmeden birini beklemek hiç kolay değil. biliyorum.

beklediğiniz kişilerin sizi neden beklettikleri ile ilgili sağlam gerekçelerin yanında anlatılacak yeni masallarla beraber gelmeleri dileğiyle...
devamını gör...

sözlükten biriyle buluşmak

buradan olmasa da daha önce yazdığım sözlüklerden defalarca yaptığımdır. merak edenler için böbreklerim hala duruyor.

böbreklerimin yanında çok uzun yıllardır hala görüştüğüm bir dost ve bir kaç arkadaş da duruyor hatta. bunlar haricinde bir süre sonra kopulsa bile buluşulduğunda çok keyifli sohbetler gerçekleştirdiğim pek çok insan ve hepsi de gayet uzun süreler devam eden üç ilişkimin anıları da yanıma kar kaldı*.

siz yine de ilk buluşmayı kamuya açık bir yerde yapın ve yanınıza bir adet muşta ile biber gazı almayı ihmal etmeyin.
ha evde yoksa üç beş tane bıçak da iş görür #1693503
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim