wells yazar profili

wells kapak fotoğrafı
wells profil fotoğrafı
rozet
karma: 5435 tanım: 1064 başlık: 33 takipçi: 64
“Almost dead yesterday, maybe dead tomorrow, but alive, gloriously alive, today.” —Lord of Chaos

son tanımları | başucu eserleri


hangi yazar gözünde nasıl canlanıyor sorusu

evernevergreen

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

anın fotoğrafı

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

dünyalar savaşı

h. g. wells tarafından yazılan ve orjinalinde 1897 yılında yayımlanan dünyamızın marslılar tarafından işgale uğramasını kısa bir süreç içerisinde anlatan, aslında kitabın ismine odaklandığınızda başka beklentilerle yaklaştığınız ama içerisinde inanılmaz tahliller bulunan bir kitaptır.

bildiğiniz üzere, kitabın yazıldığı dönemde büyük britanya imparatorluğu oldukça geniş bir coğrafya üzerinde hüküm sürmekte ve gücünün doruk seviyesindeydi. üzerinde güneş batmayan imparatorluk. işte wells böyle bir dönemde ustaca büyük bir imparatorluğun bir iki gece içerisinde nasıl bir kaosa sürüklenebileceğini çok usta bir dille ifade ediyor. kitabın ilerleyişine ilişkin kısa bir giriş vermek gerekirse; bir gece gözlemevinde mars üzerinde görülen alışılmadık hareketlenmeler sonrasında dünyaya düşen kapsüller ve onların içinden çıkan canlıların dünya üzerinde yaşanan ve nihayetinde son bulan süreç anlatılıyor.

kitabı eminim okumak isteyenler olacaktır, bu yüzden olayların detayına değinmek istemiyorum. bana göre bu kitapta asıl vurgulanmak istenen o dönem gücünün doruğunda olan bir imparatorlukta bile varolan her an gücü kaybetme kaygısı ve artık dünya üzerinde eşsiz bir hale geldik sanrısıdır. ve işte tüm bu algılar ne yazık ki kitapta kısa bir süre içerisinde yıkılmaktadır. wells romanı yazarken o kargaşa ve kaos ortamını çok iyi yansıtmaktadır. hatta insanoğlunun temel ihtiyaçları giderme konusundaki çaresizliğinin eğitimli ve dindar kişilere bile neler yaptırabileceğini çok güzel anlatmıştır. özellikle pederin kitap içerisinde düştüğü durumu wells tarafından dini kaygılara yapılan bir bilinçli gönderme olarak düşünüyorum. çünkü kitap içerisinde kahramanımız sırasıyla toplumun farklı kesimlerini temsil eden kişilerle karşılaşıyor ve zaman geçiriyor. bu arada marslıların sahip olduğu fiziksel özellikler ve bu sebeple yaşamış oldukları teknolojik ilerlemede bence çok iyi bir gözlem ve ileri görüşlülük örneğidir. okuyan buna da dikkat etmeli.

özetle nickimden de anlaşılacağı üzere hayran olduğum bir yazarın tavsiye ettiğim bir kitabıdır. özellikle jules verne hayranlarına tavsiyedir.
devamını gör...

kreutzer sonat

l.n. tolstoy’un kreutzer sonat adlı eseri, iş bankası kültür yayınları tarafından hasan ali yücel klasikler dizisi altında ayşe hacıhasanoğlu çevrisiyle karşımıza çıkmaktadır. kitabın ismine baktığınızda belki aklınıza ludwig van beethovenin 9 numaralı sonatı gelmiş olabilir, açıkçası onu da ayrı severim. neyse efendim kitabımıza dönelim.

öncelikle hikayemiz bir tren yolculuğu esnasında birbirinde farklı karakterlerin, özellikle benim bakış açıma göre toplumun farklı kesimlerini ve fikirlerini temsil eden kişilerin diyaloglarıyla başlamaktadır. uzun tren yolculuğu süresince kurulan diyaloglar neticesinde laf dönüp dolaşıp pozdnişev’in kendi hikayesini anlatmasına gelmektedir. pozdnişev toplumda sıradan kabul edebileceğimiz, hayatını tercihlerini toplumun doğruları ve değerleri doğrultusunda yapmış, insanların ondan beklediği gibi bir adam olmuştur. ancak tabi ki hayatını kendi istekleri doğrultusunda yaşamamış bir insanın başına geleceği gibi hayatında sorunlar baş göstermiştir. neticesinde yapmış olduğu evlilik, yaşamış olduğu ilişkilerin başkalarının beklentileri doğrultusunda gerçekleştiğini görmüştür.

kitapta evlilik kavramı üzerinde belki çoğu kişinin tepkisini çekecek fikirlerden bahsedilmekte olsa da aslında tolstoy’un yaratmış olduğu bu belli noktadaki radikal fikirlerden usta bir toplum eleştirisi yaptığı görülmektedir. hatta kitap her ne kadar kadına karşı bir olumsuz izlenim yaratıyor gibi görünse de ben alt metinden aslında kadınlara yönelik yapılan bu tutumun kaygısıyla yazıldığını da düşünmedim değil.

evli kişilerin bana göre mutlaka okuması gereken bir kitaptır. insan kendine bir noktada sormalıdır. acaba ben kendi arzu ve isteklerim doğrultusunda mı bir evlilik yaptım, hatta evlendiğim kadını ya da erkeği kendime göre mi yoksa aileme topluma vs. göre mi seçtim? bu soruya dürüstçe cevap verebiliyorsanız bence kısa çaplı bir aydınlanma yaşamanız çok olası. iyi okumalar değerli yazarlar.
devamını gör...

90'lar türkçe pop şarkıları

90’lar. türkçe pop. şimdiden uzun bir yazı olacak belli.

sizlere şöyle anlatayım bugüne kadar binlerce kilometre hem kendi arabamla hem de eş dost arabasıyla yol yaptım. daha öncesinde kaset, sonrasında cd ve usb, şimdi de spotify var hayatımızda. ve evet ben her zaman mutlaka uzun yol için 90’lar türkçe pop listemi hazırda tuttum. kimler var derseniz yazayım…
rengin, yaşar, tayfun, kenan doğulu, emel müftüoğlu, mirkelam, tarkan, sezen aksu, sertab erener, levent yüksel, metin özülkü, yıldız tilbe, zerrin özer, özcan deniz, aşkın nur yeni, nilüfer, şebnem ferah, nazan öncel, candan erçetin, ajda pekkan, deniz seki, kayahan, asya, ferda anıl yarkın, yeşim salkım, leman sam, yonca lodi, harun kolçak, zuhal olcay diye gidiyor.

evet bazıları tam 90’lar değil, biliyorum. ama nedenini anlatayım.

bakın ben 90’lı yıllarda çocukluğunu yaşamış, belki de hayatımın en mutlu dönemlerini mutlu olup olmadığımı fark etmemiş bir insanım. hiçbir yere tutunamamış, sürekli şehir değiştirmiş, çok fazla arkadaş dost edinememiş birisiyim. ama zihnimde hep bir anı vardır. aile dostları ile akşam yemekleri, çınlayan bardaklar, basit bir orkestra eşliğinde şarkı söyleyen şarkıcı ve tüm bu isimlerin şarkıları. annemin babamın hep aynı figürlerle dans etmesi, herkesin yüzlerinin gülüyor oluşu ve benim masada kalan yemekleri çaktırmadan yemeye çalışmam, hoşlandığım kızın yanına g.tüm g.tüm gidebilmek için fırsat kollayışım vs.

bu yüzden bu sanatçıların, şarkılarının ve müziğinin yeri benim için bir başkadır. belki size çok saçma bir anı gibi gelebilir ama mutlu olduğunuz zamanlar bu kadar nadirse hayatınızda, insan küçük şeylere büyük anlamlar yükleyebiliyor.
devamını gör...

mahşerin dört atlısı (kitap)

iş bankası kültür yayınlarindan çıkan, çevirisi neyyire gül ışık tarafından ispanyolca aslından yapılan ve vicente blasco ıbanez tarafından mahşerin dört atlısı aslında isminin ifade ettiği figürleri kitap içerisinde soyut kavramlara yükleyerek okuyucuya aktaran oldukça akıcı ve gerçekçi bir kitaptır.

yazar her ne kadar ispanyol asıllı da olsa da kendisi bir fransizdan daha milliyetçi bir şekilde.olaylara yaklaşarak 1. dünya savaşını anlatmıştır. savaş dönemine geçmeden önce kitapta güney amerika kökenlerine de atıfta bulunmak için önce savaş devrim vb. sebeplerden ötürü fransa'dan güney amerika'ya kaçan ve daha sonrasında orada zengin olup oranın yerli halkıyla iç içe geçip tekrar paris e yerleşen bir aile üzerinden hikayesini anlatmaktadır.

bu süreçte güney amerika'da edindiği alman akraba ve onların almanya'daki yaşamından tutun da paristeki yaşam şekline kadar geniş bir yelpazede almanya ve fransa arasındaki hem mentalite hem de yaşam şekil farkililari anlatılmaktadır. özellikle almanların kendilerini nasıl her konuda üstün sağladığına yönelik tutumlarına yer vererek kendi iddialarini nasıl mesrulastirdigina çok fazla yer vermiştir kitap içerisinde. tabi kitabın objektif olmak ya da tarihi olayları tarafsız bir şekilde ortaya koymak gibi bir amacı yok. bu yüzden de kitap yazar fransa başta olmak üzere bütün dünyada büyük bir şöhret getirmiştir.

açıkçası sürükleyici, değişik kültürleri tanımak açısından okunabilecek bir kitaptır, zaten kitabın kendisi içerisinde romantizm barındıran bir aksiyon filmini andirmakta.bu yüzden dönemsel konulara ilgisi olanların rahatlıkla okuyabileceği bir kitap.

mahşerin dört atlısına değinecek olursak burada direk alıntı yapıyorum izninizle.


mahşerin dört atlısı, hristiyanlıkta kıyamet alameti olarak ortaya çıkacağına inanılan dört atlı. yeni ahit'teki -vahiy kitabı olarak da bilinen- apokalips bölümüne göre, kıyamet felaketlerini getirecek olan yedi mührün açılması ile birlikte ortaya çıkacaklardır. bazı akademisyenlere göre beyaz at ve binicisi isa'yı, kızıl at ve binicisi kan ve savaşı, siyah at ve binicisi kıtlığı, soluk renkli at ve binicisi ise salgın hastalıkları ve ölümü sembolize eder. kaynak: wikipedia
devamını gör...

bir ada hikayesi

türk edebiyatının usta ismi, hatta bana kalırsa önünde saygı duyup eğilip bir kuple elini bile öpsek yeridir dediğim, yaşar kemal’in 1997-2012 yılları arasında yazdığı ve dört kitaptan oluşan roman serisidir. seri sırasıyla fırat suyu kan akıyor baksana (1997), karıncanın su içtiği (2002), tanyeri horozları (2002) ile çıplak deniz çıplak ada (2012) romanlarının çıkmasıyla sonlanmıştır.
açıkçası bütün seri 4 kitaptan oluştuğundan her kitap için ayrı ayrı yorum yazılabilirdi belki ama benim gözümde kalın tek bir kitap olabilecek bir külliyattır bu seri. bu yüzden hepsi hakkında genel bir değerlendirme yapmak bana göre daha doğru olacaktır.

seride 1. dünya savaşı’nın ardından romandaki baş kahramınımız, baş diyorum çünkü bana göre onlarca kahraman var, poyraz musa’nın ki kendisi bir savaş kahramanıdır, ege civarında bir adaya yerleşmesi ve daha sonrasında nomrlade mübadelede gitmesi gereken ama gitmeyen bir rum ile tanışmasıyla cereyan eden olayları ele alır.

bu seride beni içine çeken açıkçası yaşar kemal’in büyüleci anlatım şekli olmuştur. büyük ihtimal herkes gib yaşar kemal romanlarındaki betimlemelerin önemini bilmekle birlikte ben ilk defa bu romanlarında kendimi o adada yaşıyormuş gibi hissettim. nasıl desem deniz üzerinde uçan kuşlara, suyun yüzeyinde çırpınan balıklara, bir ağaç dalından düşen yaprağın rüzgardaki salınımına daha farklı bakar oldum. bunların üzerinde bir de en sevdiğim coğrafyalardan biri olan ege bölgesinin anadolu insanı ile buluşmasını seyrettim. yeni bir yaşam kurmanın ne kadar zor olduğunu, aynı milletten dahi olsa farklı coğrafyalarda yetişmiş insanların aslında nasıl o bölgenin kültürüyle ilmek ilmek dokunduğunu fark ettim.

bu sebeplerle bu seri benim gençlik yıllarımda, ilk 3 kitabını gençken okumuştum, türkiye ye, hayata ve tarihsel olaylara farklı bir çerçeveden bakmama sebep olmuştur. herkese tavsiye olunur. birbirimizi nasıl daha iyi seveceğimizi gösterir belki bizlere.
devamını gör...

kadınlar ülkesi

ithaki yayınlarından çıkan charlotte perkins gilman tarafından yazılan 216 sayfalık bir kitap kadınlar ülkesi.

açıkçası bu yıl yapılan ankara kitap fuarından tavsiye üzerine aldığım bir kitap. oradaki arkadaş eğlenceli bir kitap diyerek önermişti. okuyacak farklı bir şeyler arıyorsanız tavsiye ederim demişti. adı bile günümüz yapısına bu kadar ters olan bir kitabı tabiki de aldım.

efendim kitabın içeriğine gelecek olursak, farklı karakterlere sahip ama aynı zamanda her bir karakterde toplumun genel erkek profilini yansıtan 3 erkeğin bir keşif seyahati esnasında yerlilerin efsaneleri üzerine kesfettikler, günün dünyasından uzak kalmış ve kadınlar tarafından yönetilen bir ülkenin hikayesi anlatilmaktadir.

kitabı okuyacaklar için burdan sonrası spoiler olmasa da gene de spoiler içerebilir.*


öncelikle bu 3 arkadaşımızi anlatmak gerekir efendim. bir tanesi sosyolojiye meraklı ve her şeyi toplumsal açıdan ele alarak irdeleyen, diğeri erkeklerin alfa yani olarak tanımlanan özellikleri bünyesinde bulunduran ve her şeyi fethetme kazanma arzusuyla motive olan sonuncusu ise anneci dediğimiz genelde baskın kadın karakterlerden hoşlanan ve kadinlari ilahlastiran tiplerdir. bu 3 arkadaş kitap boyunca kendi içlerinde de çelişkiye düşmekte hatta iki ayrı üç ile bunların ortasını temsil etmektedir. temelinde sadece kadınların bakış açısıyla kurulan bir düzende anneliğin bile bir meslek olarak daha doğrusu uzmanlık alanı olarak görüldüğü, erkeksiz üremenin olduğu ve eğitim özelinde inanılmaz gelişim ve standartlasma göstererek gelişen bir dünya tasvir edilmektedir. hatta zaman zaman kitaptaki kadınları pragmatik ve oldukça acımasız bulmakta mümkündür. nihayetinde aslında bir hikaye olarak kadınların kendi oluşturdukları toplumsal düzen yazarın görüşü doğrultusunda anlatılmaktadır.


açıkçası ben kitabı okuyan kadınların bile bazı bölümleri eleştirecegi kanaatindeyim. çünkü alisagelmedik bir yaklaşım söz konusu. kendi ada vardigim sonuc hayatta her şeyin dengeli olması yönündeydi. farklı bir kitap arayanlara şiddetle tavsiye olunur. ayrıca çevirmeni sevda deniz karalı güzel bir iş çıkarmış.
devamını gör...

sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

açıkçası sözlük gün geçtikçe bendeki sempatisini yitiriyor. nasıl desem burası bir ege kasabası gibi. tatil için geldiğinizde hani gözünüze tam yaşanılacak yer gibi gelir ya, ama yerlisine sordugunuzda sen bı de kışın gör burayı derler. hah işte tam onun gibi. böyle nasıl desem bir entelijansiya var gibi.

yani benim düşüncelerim..daha tam oturmadı. ama mesela her konuda gruplaşma var. 300 yazar online mesela. radyo başlıklarına yazanlar belli, her akşam nickalti dondurenler belli, troller bile belli ulan. yani trol bile kendi alanında trolluk yapiyor. böyle ister istemez bir daralti geliyor bana. bilemedim be sözlük.
devamını gör...

evernevergreen

kendisi için bir şey yazayım dedim. baktım herkes her şeyi yazmış gibi. yani dolu dolu. pek söz kalmamış bizlere.

eh sözün bittiği yerde de şarkı bırakmak güzel olur diye düşündüm. çok kişi için bu dilekte bulunmadım ama ona hep aynı kal sen diyorum.

devamını gör...

şu an dinlenen şarkıdan bir cümle

when ı look into your eyes
a soulmate who wasn't meant to be
stranger, who knows all my secrets
can pull me apart and break my heart
a soulmate who wasn't meant to be
… ı never should have kissed
kissed your hand
ı am under your control
ı will never understand
ı never should have said
"ı love you"
you never said it back
so why do ı still care for you?
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim