zartoşt yazar profili

zartoşt kapak fotoğrafı
zartoşt profil fotoğrafı
rozet
karma: 8349 tanım: 1439 başlık: 279 takipçi: 58
VATANIM RUY-İ ZEMİN, MİLLETİM NEV-İ BEŞER

son tanımları | başucu eserleri


kürt kadınlarını evlatlarının yanında soyuyorlardı

vatan haini hdp’li, pegagalı, bölücü, türk düşmanı bir kürtçü ifadesi sandıysanız yanlış geldiniz. yılların ülkücüsü elinden bozkurt işareti, dilinden turan adı düşmeyen yılların mhp’lisi ve derin devlet adamı sedat peker ifadesidir. haydut devlet tanımının oksimoron olduğunu iddia eden arkadaşlara dinlettirmek gerekiyor. bu arada “kürtlerin hiç bir sorunu yok, var diyen bölücüdür” değil mi? dün beyaz toroslar bugün siyah transporterlar, dün çeşitli işkenceler bugün helikopterden atmalar.
devamını gör...

böyle buyurdu zerdüşt

nietzsche'nin en popüler eseri. genellikle insanların okuyup sıkıldığı kitap. bunun nedeni insanların bu kitabı anlamaya çalışması sanırım. halbuki bu kitap akıldan çok kalbe seslenir. fikirlerdense, duyguları değiştirmeyi amaçlar. bilim ya da felsefe kitabından çok şiir kitabıdır. bu kitapta yazar anlaşılmaktan çok hissedilmek ister. tabii ki onun gibi hissedebilmek için önce onun geçirdiği zihinsel değişimi bilmek gerekir. zihinsel değimini bilmek içinse eski kitaplarını okumak ve aynı zamanda yazarın hayat hikayesine aşina olmak gerek. aslında bu kitabı okuyabilmeniz için önce nihilist olmanız lazım. bu durum aslında kitabın içeriği ile alakalı. kitap insanın üç aşamalı değişiminden bahseder. birinci aşamadaki insan dine, ideolojiye ya da harici bir fikir veya hayale bağlı olarak yaşamını anlamlandırabilen güruhtur. ikinci aşamadaki insan ise nihilisttir. yani yaşamı anlamlı kılan her şeyden uzaklaşmış ve yaşamı hor görüp, ölümü kurtuluş olarak gören insandır. bir de üçüncü aşama vardır ki işte o aşamada bulunan insan üstinsandır. üstinsan ise yaşamını harici unsurlara gerek duymaksızın, yalnızca kendi zihinsel ve duygusal dünyası ile şekillendiren, kendi ahlakını kendisi yaratan, alışılmışın dışında ve tamamen özgür olan insandır. işte bu kitap tüm bu aşamadaki insanları gösterip, zartoşt adlı karakterin üstinsan oluş sürecinin hikayesidir. aynı zamanda nickim için esin kaynağıdır.
devamını gör...

nietzsche’nin nihilist olduğunun zannedilmesi

(bkz: ozgur1ey) nickli yazar arkadaşımızın #1185564 no’lu tanımının bana verdiği ilhamla açtığım başlıktır. özellikle lise kitaplarında muhtemelen felsefesinin komplike oluşundan dolayı kendisi sürekli nihilist olarak tanımlanıyor. halbuki her ne kadar gençliğinde (bkz: arthur schopenhauer) etkisiyle nihilist olsa da hayatının ilerleyen dönemlerinde bu felsefik duruşu aşacaktır. nietzsche’yi hangi felsefik akıma koymalıyız diye sorsanız (bkz: ozgur1ey)’in cevabı çözümleyici olsada benim cevabım entellektüel evrimci olacaktır. buradaki evrimi darwin’in fiziksel evriminden ayırmak için başına entellektüel kavramını koydum. bu ifade esasında nietzsche’nin evrimden ne anladığını ortaya koyması bakımından da güzel bir ayrıntı. nietzsche’ye göre insan üç aşamalı bir evrim sürecinden geçer.
1. aşamada tüm varlığını dışsal nedenlere bağlayan, kendisine dayatılan iyi ve kötü kavramlarını, ahlak kurallarını tastamam kabul eden güruhtur. bunlar toplumun neredeyse çoğunluğunu oluşturan, dindar veya belli bir ideolojinin sağladığı konfor alanında yaşamını idame ettirir.
2. grup ise nihilistlerdir. nietzsche’ye göre tanrı olgusu modern dünyanın bilimi ve gerçekleri karşısında hayatını kaybetmiş, geçerliliğini yitirmiş yani artık tanrı ölmüştür (bkz: tanrı öldü). ancak burada çok önemli bir sorun var; eğer tanrı kavramı yok olursa hayata anlam katabilecek ve toplumların düzenini sağlayan ahlaki düzenin arka planındaki caydırıcı unsurun yok olmasıyla ortaya çıkacak boşluğa ne koyabiliriz? nihilist insan için cevap yoktur. o tüm dünyayı korkunç bir rastlantı kendisini ise bu rastlantının ortasında acıya mahkum edilmiş bir varlık olarak görür. nihilist için bu acıların sonunda ölüm nihai kurtuluştur.
3. aşamadaki insan ise üstinsandır. üstinsan varlığını harici şeylere bağlamadığı gibi büsbütün varoluş boşluğuna düşmüşte değildir. o benliğini, kendi öz iradesi ve nihilist iken çektiği acıların ateşiyle yaratır. hatta nietzsche’nin “öldürmeyen acı beni daha güçlü kılar” şeklindeki sözü bu duruma gönderme yapar. ona göre üstinsan olmanın yolu acı ile terbiye olmaktan geçer. hatta bu nedenden dolayı kendisi alkol almanın ve morfin kullanmanın yanlış olduğunu defalarca belirtmiştir. ayrıca kendisine göre dinlerde bir çeşit uyuşturucudur. ayrıca üstinsanın bir diğer özelliği yaratıcı olmasıdır. ona göre harici olarak dayatılan köle ahlakının kuralları insanların yaratıcı güdülerini köreltmekten başka bir işe yaramıyor. ona göre üstinsan kendini hayatın tüm anlamsızlığına ve acılarına rağmen efendi ahlakı ile var eden, entellektüel olarak insanüstü bir varlıktır.
devamını gör...

van'da helikopterden iki köylünün atılması

65 yaşında torun torba sahibi insanları terörist ilan etmenizi geçtim terörist bile olsa emniyet mensuplarının bir insanı helikopterden atarak infaz etme hakkı var mı? teröristlere karşı bu yapılır diyen muhalifler neden devletin polisine taş atan berkin elvan için iyi oldu demiyorlar? ülkenin batısında polis bir kişiyi dövse ayağa kalkacak insanlar neden doğusunda aleni işkencelere ve cinayetlere gözü kapalı ve duyarsız ve hatta destekliyici tavırdalar? tüm bunlara rağmen ülkenin doğusu ve batısı arasında hiç bir fark olmadığını nasıl iddia edebiliyorlar?
son olarak
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
bu fotoya bakarken utanmıyor musunuz?

tanım: bir cinayetin itirafı.

ekleme; hakkında yetkililer açıklama yaptı diyenler süleyman soylu’nun sedat peker hakkındaki açıklamalarına, binali yıldırım’ın oğlu hakkındaki açıklamalarına, sağlık bakanının vaka sayısı hakkındaki açıklamalarına da (hani şu sonradan yalan olduğu ortaya çıkan) güveniyorlar mı?
devamını gör...

4 eylül 2021 kağıt toplayıcılarının müthiş eylemi

yıllar boyunca unutamayacağım eylemdir twitter.com/baskahaber/stat.... ne zaman umudu kaybetsem, bu güzel ülkenin bir köşesinde biri umudumu yeşertmeyi başarıyor. ekmeklerini çöpten çıkaran bu onurlu emekçiler, sığınmacıların işlerini ellerinden almalarına karşı öfkelerini kendileri gibi yoksullara değil hükümete yöneltmişler.

şunu bilesiniz ki; bizim kirli olan ellerimiz, yüreğimizse herkesten temizdir. bizim yoksulluğumuz cebimizdedir, gönlümüz göçmen roman türk kürt ile bir ekmeği bölüşecek kadar zengindir.


biz yoksul insanlarız, göçmenler de bizim gibi yoksul insanlar. yoksulun halinden en iyi yoksul anlar. göçmenlerin bu alanda çalışmasının sorumlusu biz değil mevcut göç politikalarıdır.


göçmenlerin geri dönüşüm sektöründe çalışması bizim de gelirimizi aşağı çekiyor ama biz yoksul insanlarız, göçmenler de bizim gibi yoksul insanlar,yoksulun halinden en iyi yoksul anlar

sığınmacı sorununu ırkçılıkla ve küçük çocukların kafalarını kırarak değil, işte bu emekçi gibi sınıf bilinciyle çözebiliriz. fabrikalarında kaçak göçmen çalıştıran, mal varlığını hırsızlık ve sömürü çarklarıyla elde etmiş sabancılar “ülkemde mülteci istemiyorum” derken, alın teriyle elde ettiklerini bile kaybeden kağıt toplayıcıları sömürü çarkından sığınmacıların değil hükümetin sorumlu olduğunu görüyor ve nefretini oraya kanalize ediyor. ne diyeyim sizin allahınıza kurban.
devamını gör...

türkiye’nin ışid’e yardım ettiği gerçeği

zaten herkesin bildiği bir şey olmasına rağmen kimsenin tam olarak dillendiremediği hakikat idi. şimdi ticaretin gerçek ve tam öyküsünün sadece küçük bir kısmını anlatıcam. ben 3 ay önce imasını yaptığım için vatan haini ilan edilmiştim. nickaltımda bana hain diyen yazıyı hala bulabilirsiniz. sedat peker ise benim yapmadığımı yapıp açıkça söylemiş ama eksik söylemiş. peki bu silah ticareti nasıl yapılıyordu? 2011 yılında suriye’de ortalık karıştığında öso’ya yardım etme kararı alındı. buna göre katar silahların parasını verecek, amerika istihbarat ve teknik destek sağlayacak türkiye ise lojistiği sağlayacaktı. ancak erdoğan paranın tadını alınca silahları hibe etmek yerine satmaya karar verdi. öso fakirdi ama ışid petrol bölgelerini elinde tutuyordu ve zengindi. erdoğan ışid’in aynı anda hem kürtlerle hem esad ile savaşmasını ekstra avantaj kabul ediyordu. türk devleti sattığı silahların karşılığında para değil petrol aldı. erdoğan’ın sık sık ve durmadan suriye’de petrol için yokuz demeside suçluluk psikolojisinin ürünü. alınan petrol türkiye’de legal petrollerin içine katılarak satıldı. bu işleride zamanın bakanı berat albayrak yaptı. ışid’in ise bu silahlar ile ne yaptığını anlatmama gerek var mı? ışid’e silah satıyorlar, ışid o silahlarla kobani’ye saldırıyor, kobani saldırı altındayken ha düştü düşecek deyip elini ovuşturuyor, o bölgeden kaçan aylan kurdi mülteci olmak zorunda kalıp akdenizde ölünce onun ölüsü üzerinde pr yapmaya çalışıp mülteciler için daha fazla para istiyor. işte bu kadar aşağılık ve iğrençler. ben ise buları söylediğim için vatan hainiyim. daha fazla bilgi için buradan.
devamını gör...

anavatanım kürdistan'dır

bolca tepki çeken ifade. ancak buna tepki gösterenler bunlara ses çıkarmadı;
(bkz: türkistan)
(bkz: türkistan ihtilalcilerinin türküsü)
(bkz: doğu türkistan)
(bkz: doğu türkistan bayrağı)
(bkz: doğu türkistan'da yapılan soykırım)
(bkz: ankara'ya yürüyen doğu türkistanlı anneler)
(bkz: çerkesya)

şimdi bu başlıklara gidin ve orada türkistan diye bir yer olmadığını iddia eden bir yazı arayın. bulursanız sesimi keseceğim. yok eğer bulamadıysanız şimdi (bkz: kürdistan) başlığına gidin ve itirazları okuyun. bu konu ile ilgili yazımı #468161 belki okursunuz.
devamını gör...

varlığım alman varlığına armağan olsun

mesele varlığınızın neye armağan olduğu değil. mesele 7 yaşındaki bir sabiye varlığını armağan etmesi gerektiğinin her sabah dikte edilmesi. bu tür yeminler ancak askeri diktatörlüklerde görülebilecek, militarizm kokan yeminlerdir.

ekleme: #562580 no’lu tanımla ilgili arkadaşımız kısmen haklı. haklı olduğu kısım bahsettiği şeylerin hakikaten birer sembol olması. ancak ıskaladığı şey her sembolün zararsız olmadığı gerçeği. örnek vermek gerekirse almanya bugün nazi dönemine ait gelenekleri devam ettirmek istese ve gelen eleştirilere bunların yalnızca birer sembol olduğu savunmasını geliştirse ne ölçüde makul ve mantıklı olur. ramazan davulculuğu bir sembol, ancak bu sembol çocukların pedagojik eğitimini sarsıcak boyutta zararlı değil. ingiliz kraliyet ailesi topluma militarizm pompalamıyor.
devamını gör...

suriyeli sığınmacılara karşı kullanılan nefret söylemleri

bugün iğrenç bir örneğini gördükten sonra açtığım başlık. öncelikle şunu belirteyim suriyeli sığınmacıların ülkelerine dönmelerini ben de isterim. dünyanın hiç bir yerinde bu kadar sığınmacıyı kabul eden başka ülke yok. bu kadar sığınmacı da hiç şüphesiz bir çok soruna sebep olur. ancak ülkenin içine girdiği çıkmazların tümünün bedelini sorumlusu olmadıkları savaştan kaçan insanlara kesmek ahlaki değildir. ayrıca bu insanlara karşı kullanılan akıllara zarar propagandalar var ki sormayın gitsin.

örnek; “siz savaştan kaçıp vatanınızı satarken benim askerim sizin yüzünüzden şehit oluyor”.
cevap; öncelikle şunu sormak istiyorum kimin yanında savaşsınlar? diktatör ve katil ilan edilen esad’ın ordusunda mı savaşsınlar? mezhepçi ve ışid artığı ilan edilen öso’nun yanında mı savaşsınlar? etnik bölücü ve terörist ilan edilen ypg’nin yanında mı savaşsınlar? şimdi soruyu değiştirip şöyle sorayım kime karşı savaşsınlar? kız alıp verdikleri kürt’e karşı mı savaşsınlar? kapı komşusu oldukları nusayri’ye karşı mı savaşsınlar? yoksa aynı dine inandıkları sünni arab’a karşı mı savaşsınlar? zaten bu soruyu hangi suriyeli’ye sorduğunuza göre alacağınız cevap değişebilir. bir iç savaşta esas vatana ihanet savaşa katılmak değil midir? sürekli olarak örnek olarak verilen yunan-türk savaşları ile bu durum arasındaki tek benzerlik ortada bir savaşın olduğu. yunan- türk savaşının aksine orada savaşan her grup üyeleri o ülkenin evladı.
“benim askerim sizin yüzünüzden şehit oluyor” ifadesi ise tamamen yalan. türk ordusu orada kendi devletinin hatta sadece erdoğan hükümetinin istikbali için savaşıyor. bu durumda sığınmacılar niçin ve nasıl suçlanabilir? bir nusayri yada bir kürt için türk ordusunun bölgede olmasının nasıl bir faydası olabilir? hatta tam aksine bu suriyeliler için zararlı bir durum.
örnek; suriyeliler yüzünden işimizden oluyoruz.
cevap; suriyeliler yüzünden değil ahlaksız patronlar yüzünden işinizden oluyorsunuz. asgari ücretin çok altında maaş alan bu insanları kölelik yaptığı için suçlamanız ne kadar akıl karı? adı üstende adam resmen kölelik yapıyor. burada esas haksızlığa uğrayan onlar değil mi? sürüldükleri ülkelerinden hiç bir taşınmazlarını getiremiş, fakir kalmış insanların bu mağduriyetlerini kullanarak sömürenler değil mi asıl suçlu olan? yani biz! zaten bu sönürünün ortaya çıkardığı fakirlik onunla bağlantılı olarak yüksek doğum oranları ve bunun doğurduğu aynı evde birçok kişinin birlikte yaşaması gibi durumlar ise nefret söylemlerinde argüman olarak kullanılıyor.

örnek; suriyeliler ülkenin demografisini değiştiriyor.
cevap; suriyeli ifadesi bir etnik kökeni işaret etmez. suriye devletinin vatandaşına suriyeli denir. bu kişi suriye vatandaşlığından çıkarsa artık suriyeli değildir. burada suriyeliden kasıt araplar. bunu söyleyen kişiler aynı şeyi türkmenler içinde düşünüyor mu merak ediyorum. türkmenler’i bu gruptan muaf tutanların etnik milliyetçilik yapmadığını, anayasada yer alan türklüğün vatandaşlık bağını kastettiğini söylemeleri ayrı bir ironi konusu. ancak bunların hiçbirine gerek yok çünkü suriyeliler mülteci değil geçici koruma statüsü sahibi sığınmacılar. yani bu kişilerin ülkelerinde savaş bittiğinde gitmeleri gerek.
örnek; suriye’de savaş bitti artık ülkelerine geri dönsünler.
cevap; suriye’de savaş bitmedi. savaşın yoğunluğunun düşmesi bittiği anlamına gelmez. ülkede yeni anayasa kabul edilene ve tüm taraflar bu anayasayı kabul edene kadar savaş bitmiş sayılmaz. kuzey ve doğu suriye özerk yönetimi‘nin anayasada kabul edilip edilmeyeceği, sünni grupların esad ile kavgasında nasıl uzlaşı sağlanacağı, esad’ın istifa edip etmeyeceği gibi sorunlar hala masada. idlib ve eyn isa gibi yerler hala sıcak çatışma ortamı yaşıyorlar. suriye çölleri ise ışid saldırısının tehlikesi altında. sığınmacılar ülkelerine döndükleri anda zorunlu askerlik uygulamasına tabi tutulup savaşa sürülecekler ya da her an ölme ihtimali ile yaşamak zorunda kalacaklar.
uzun lafın kısası suriyelilerin ülkemizde bulunması bir sorundur ancak bu sorunu hiç bir şekilde çözme gücüne sahip olmayan insanların omzuna yıkmak haksızlıktır. çözüm popülist söylemden ve askeri yöntemden uzaklaşıp siyasi uzlaşıyı desteklemek.
devamını gör...

"vatanım ruy-i zemin, milletim nev'i beşer"

“vatanım bütün yeryüzü, milletim insanlıktır” anlamına gelen (bkz: tevfik fikret) sözüdür.
devamını gör...

çanakkale savaşında mazlumduk safsatası

edit1: eleştiriler için lütfen (bkz: osmanlı emperyalist miydi sorunsalı)
ön edit: entryimi silecek moderatör arkadaştan ricam mümkünse uyarıp tanımımda sözlük kurallarını ihlal eden kısımları çıkarmamı istemesi. haber vermeden siliyorsunuz tanımlarımı ayıptır. bilgisayarım yok telefonda yazıyorum bunları, yazana kadar ebem ağlıyor afedersiniz.
merhaba, yine bol hakaret alacağım yeni bir başlıkla karşınızdayım. sizden ricam küfür etmeden önce yazının tamamını okumanız. yazımın tamamını okursanız özelden istediğiniz kadar saydırabilirsiniz.
öncelikle niyetim osmanlı imparatorluğuna saldırmak değil. niyetim sadece sizi eğitim sistemimizin bize ezberlettiği kalıpların dışına çıkarmak. tüm savaşlarda olduğu bu savaştada mutlak haklı olarak osmanlı gösteriliyor eğitim sistemimizde tabii ki. öncelikle savaş konusundaki bazı tezatlara değinelim.

propaganda1- osmanlı, emperyalistlere karşı bir milli mücadele vermekteydi.

cevap1- osmanlı emperyalistlere karşı savaşıyordu kısmı doğru ancak söylenmeyen kısım osmanlı devletininde bir emperyalist imparatorluk olduğu gerçeği. ingilizler dünyanın dört bir tarafını işgal edince kötü türkler işgal edince iyi mi oluyor? osmanlı’nın parçalanmasında sonra ortaya çıkan onlarca devlet osmanlının emperyalist ve yayılmacı olduğunun kanıtı değil mi? bu açıdan karşı tarafın emperyalist olması suç ise osmanlı’da bu suçun ortağı olmuş olur.

propaganda2- dünyanın dört bir tarafından bize karşı savaşmak için adamlar topladılar. biz ise 72 millete karşı tek başımıza savaştık.

cevap2- mehmet akif ersoy’un meşhur şiirinde de geçen bu ifade tabii ki doğrudur. yalan olan kısmı ise “biz tek başımıza savaştık” ifadesi. zira o savaşta yalnızca türkler yok idi. eğitim sistemimizin ifadesiyle osmanlı ordusunda da 72 milletten olmasa da onlarca milletten insan vardı. eğitim sistemimizin “biz” ile kastı sadece türkler’den ibaret değilse aynı şey karşı taraf içinde geçerlidir. hayatında hiç görmediği çanakkale için savaşan anzak ile hayatında hiç görmediği çanakkale için savaşan arap’ın durumu aynı. ingilizler bu halkları kullanıp zulmediyor diyorsanız aynı durum osmanlı içinde geçerlidir.

propaganda3- biz kendi vatanımızı savunduğumuz için meşru iken onlar başka yerlerden gelip ülkemizi işgal etmeye çalıştıkları için haksız.

cevap3- eğitim sistemimizde osmanlının ilk yılları için “ülkeler fetheden osmanlı” havasında ve arkadan çoşkulu mehter marşı ile ilerlerken toprak kaybetmeye başladığımız yıllar için bir anda “kendi vatanını işgalcilere karşı savunan mazlum osmanlı” havasına dönmesi hayret vericidir. onun haricinde her ne kadar galat-ı meşhur olması sebebiyle başlığı “çanakkale savaşı” olarak açsam da çanakkale bir savaş değil muharebedir. yani ortada başka cephelerde var. mesela şu meşhur “araplar bize ihanet etti” söylemiyle bugün bile arap düşmanlığı için meşru zemin aranmaya çalışılan konu. ancak sizin bu mantığınıza göre o topraklarda yaşanan savaşta haklı olan osmanlı değil araplardı. zira araplar bölgenin yerlisi iken osmanlı “işgalci” konumunda idi. insanlarımızın karar vermesi gerek emperyalizm iyi mi? kötü mü? yoksa sadece türkler yapınca mı iyi oluyor?

propaganda4- itilaf kuvvetleri müthiş bir teknik ve ekonomik güce sahip iken biz hiçbir şeye sahip değildik.

cevap4- sözde eğitim sisteminin en çok bu kısmına bayılıyorum. eğer yüzeysel bakarsanız haklı olduğuna kanaat getirirsiniz halbuki biraz daha incelerseniz altındaki iki yüzlülüğü görebilirsiniz. “en tehlikeli yalanlar gerçeğe en yakın olanlardır” sözü bu durumu açıklıyor aslında. konumuza gelecek olursak itilaf kuvvetlerinin güçlü olduğu noktalar olduğu doğru ancak osmanlının büsbütün ezik olduğu iddiası bir yalandan ibaret. örneğin lojistik konusunda osmanlı daha iyi durumda idi. osmanlı askerlerinin tayını yoktu, elbiseleri yırtıktı, fasfakirdi iddiası kesinlikle yalan. çanakkale payitahta en yakın şehirlerden biri. istanbul yıllardır tüm imparatorlukta yiyeceklerin ana geliş noktası oldu. bana inanmıyorsanız bir kaynak bırakıyorum. bu ve diğer kaynaklarda göreceksiniz ki osmanlı askerleri bu cephede asla açlık çekmemiştir. diğer cephelerde askerler çekirge bile yerken(medine)bu cephede askerler mantı bile bulabiliyordu. onun dışında osmanlı için her ne kadar teknik zayıflık olsa da savunma pozisyonunda olduğu için bir avantaj söz konusu idi. çıkarma yapan anzaklar daha ilk karaya çıkışlarında stratejik tepelrden gelen mermiler yüzünden yüzlerce kayıp veriyorlardı.

not: bu entry hiç bir şekilde itilaf devletlerini övmek, osmanlı’yı hor görmek hedefi gütmemektedir. amacım anlamsız ezberci eğitim sistemimizin iki yüzlülüklerini ifşa etmektir. buraya kadar okuduysanız şimdi sövebilirsiniz.
devamını gör...

mülteci sorununun nefret ve ırkçılıkla çözülmeyeceği gerçeği

ne zaman mültecilere hakaret ederek bu sorunu çözebileceğini sananları görsem açıklamaya çalıştığım gerçektir. öncelikle belirteyim ülkenin içine giren bu milyonlarca sığınmacı ülkemiz için büyük bir sorundur ve çözülmesi şarttır. ancak bu kofti milliyetçiler sadece etnik küfürler etmeyi ve hakaretler savurmayı bilirler. çözüm ne peki diye sorduğunuzda ise cevap veremezler. verseler bile cevap muhtemelen uluslarası hukukun içinden geçmiştir. öncelikle idiotluk içeren bir görsel paylaşayım;
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
görüldüğü gibi insanlar savaş yüzünden mültecilerin var olduğunu ve esas insanlar savaşırsa mülteci sorunun katlanacağından habersizler. yani halk mülteci sorununun nasıl çözüleceğini bilmiyor. hem mültecilerden dert yanıyor hemde türkiye’nin afganistan ve suriye’de gerçekleştirdiği savaşçı politikayı destekliyorsanız sizi yazımı buraya kadar okuyabildiğiniz için tebrik ederim. zira bu zekayla okuyabilmeniz bir mucize. şimdi bir soru; siz mülteci olsanız türkiye’de mi kalırdınız yoksa avrupa’ya mı geçerdiniz? cevap basit olmasına rağmen neden tee afganistan’dan buraya kadar gelen sığınmacı avrupa’ya gitmiyor/gidemiyor? çünkü türkiye ab ile yaptığı anlaşma çerçevesinde türkiye’den avrupa’ya geçen tüm mültecileri almak zorunda. peki neden bu yapıldı? çünkü bu sayede türkiye içeride ve dışarıda ne kdar hukuksuzluk yaparsa yapsın ab hiçbir şey diyemeyecekti. örneğin türkiye’nin gerçekleştirdiği barış pınarı harekatında erdoğan “bunu işgal olarak nitelendirirseniz yapacağımız şey kolay bütün sınır kapılarını açarız” dedi. yani bu aslında türkiye yöneticilerinin mültecilerin ülkeye gelmesinden memnun olduğunu zira böylece onları siyasi koz olarak kullanabildiğini gördük. yani türk halkı mülteci meselesini sorun olarak görürken devlet erkanı bundan memnun. yani türkiye elinde fırsat olsa bile aslında sığınmacı sorununu çözmek istemez. ayrıca bunun yanında ab’den milyar dolarlar alındı/alınıyor sığınmacılar için. tam burada türkiye’nin mültecilere milyar dolar para harcadığı yalanınıda incelemek istiyorum. türkiye yöneticileri değil sığınmacılara para harcamak ab’den gelen parayı bile vermeyip cebine attılar. türk yöneticilerin gerçekten devlet kasasından mecbur olmadıkları halde para harcayacak kadar naif olduklarını mı zannediyorsunuz? harcandı denen paralarda muhtemelen öso gibi yapıların maaşına girmiştir. bunu ise savaşçı politikayı destekliyorsanız eleştiremezsiniz. o halde yunanistan sığınmacıları döve döve kovabiliyor da biz neden yapamıyoruz sorusunu netleştirdik diye düşünüyorum. peki çözüm ne?
1- öncelikle ab ile yapılan mülteci anlaşması çöpe atılmalı. zira bu anlaşma yalnızca erdoğan hükümetinin yaptırım yemeden uluslarası hukuku yok etmek için imzaladığı, türkiye’nin çıkarlarına hiçbir şekilde hizmet etmeyen bir anlaşmadır. bu sayede mülteciler avrupa’ya gitmeye başlayacak. avrupalılar ise suriye’de çözümün olması için mecbur kalacaklar.
2- suriye devleti ile diyalog kurulup savaşın bitmesi için destek verilmesi. ki burada şunu söylemek gerekir ki erdoğan hükümeti savaşın bitmesi istemiyor. zira savaş beraberinde ekonomik fırsatlarıda getirir. erdoğan’ın ışid ile yaptığı petrol ticaretini, yağmalanan halep sanayi bölgesini, mit tırlarını hep bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor.
3- türkiye, suriye’de kümelenen htş vb. terör yapılanmalarına destek vermeyi bırakmalı. zira bu gruplar savaşın kilitlenmesine sebep oluyor.
4- bölgede esad’ın bile çatışmayıp bir ölçüde kabullendiği, ab ve amerika için bölgesel müttefik konumundaki rojava özerk yönetimi ile diyalog yollarının açılması.
5- maaşları türkiye tarafından ödenen öso gibi yapıların esad ile diyalog kurmasını sağlamak.
6- topyekün savaşçı politikayı terketmek.

yazı biraz uzun oldu ancak bunların sorunların çözümünün ancak bir kısmı. görüldüğü gibi çözüm boş hamasetle yada mülteci düşmanlığı ile gelmeyecek.
devamını gör...

arthur schopenhauer

kanımca tarihin gördüğü en büyük nihilist filozoflardan biridir. kendisine nietzsche’nin hocası denilerek haksızlık edildiği düşüncesindeyim. esasında bu tutumumun iki sebebi var;
1. sebep arthur her ne kadar nietzsche’yi etkilemiş olsa da onun fikirleri ile arasında dağlar kadar fark vardır. hatta nietzsche bir çok kitabında bu saygı duyduğu adama ağır eleştirilerde bulunur.
2. sebep ise nietzsche büyük bir filozof olsa da arthur schopenhauer’ı sadece onun hocası olarak tanımlamak arthur’un felsefiklik büyüklüğünü ve derinliğini aşağılamaktır.
onun felsefesine gelecek olursak aslında benim (bkz: nietzsche’nin nihilist olduğunun zannedilmesi) başlığına yazdığım tanımın insanın ikinci aşaması veya nihilist insan olarak tanımlanabilecek insan hakkındaki kısmına bakabilirsiniz. ancak onun felsefik derinliği bunun ötesinde hiç beklenmedik bir yere taaa hindistan’a kadar uzanıyor. bu aslında bir tesadüf değil. hindu felsefesi yaşamı insana verilmiş bir ceza olarak görür. buna göre hayatını düzgün geçirmeyen her varlık sonsuza kadar yaşama cezasına çarptırılmıştır. hristiyanlıkta bulunan sonsuz yaşam ödülü konseptinin zıttı yani. bu felsefik duruş tüm hindu dininin kökenini oluşturur. nirvanaya ulaşmak diye tarif edilen şey ise esasında dünya yaşamını yitirdi ezasından kurtulup tanrısal kata ulaşmaktır. çünkü hinduizme göre insan parçası olduğu tanrısallıktan (bkz: panteizm) uzaklaşmış ve dünyanın acı dolu sahillerinde günahkar bir yaşamla cezalandırılmıştır. yani hindu anlayışında esas cehennem dünyadır. bu felsefik tutumun hemen hemen aynısını sufi geleneğinde de görürüz. ancak bunlar arasındaki ilişki başka bir yazının konusu. işte arthur schopenhauer bu tutumdan bir nihilist olarak çok etkilenmişti. evet yaşam anlamsız, saçma ve acı dolu ancak bundan kurtuluşun yolu intihar etmek değil. intihar etmek yanlış bir şey olmasa bile anlamsız bir tavırdır. zira yaşarken kendini tamamlamamış insan intihar etse bile bu acı dolu dünyaya yine hapsolacak. bunların dışında özel olarak arthur schopenhauer benim gerçek manada okumasını yaptığım ilk filozoftur. özellikle yaşama bakışındaki gerçekçilik felsefenin ne kadar zor olduğunu ispatlayan cinsten yazıları beni derinden etkilemişti. yaşamın en ağır yönlerini, insanın nasıl doğuştan gelen yaşam iradesine boyun eğen bir varlık olduğunu, yaşamını sürdürmesinin bireysel anlamda hiç bir anlamı olmadığı acı bir şekilde yazmıştır. ancak o kendisine getirilen pesimist yakıştırmalarını hiç bir zaman kabul etmemiş ve kendini gerçekçi olarak tanımlamıştır. zira ona göre dünyanın esas gerçeği zevk değil acıdır. bebekler gülerek değil ağlayarak doğar der arthur schopenhauer.
devamını gör...

türklük vatandaşlık bağıdır yalanı

edit: #1091278 bakın böyle düşünen insanlarla bir problemim yok. açıkça görüşünü ifade etmiş zaten. benim eleştirim ikiyüzlüce kavramlar üzerinde oynayan insanlara yönelik.

büyük bir yalandır. şimdi size başta atatürk olmak üzere cumhuriyetin kurucularının türklükten me anladıklarını gösteren sözlerini paylaşacağım.
0- benim fikrim, kanaatim şudur ki, bu memleketin kendisi türk’tür. öz türk olmayanların türk vatanında bir hakkı vardır, o da hizmetçi olmak, köle olmaktır. mahmut esat bozkurt(vatandaşlık bağı geçen anayasamızın yaratıcılarından ve ilk adalet! bakanı)
cevap- eğer türklük vatandaşlık bağı ise türk vatanında yaşayıp türk olmayanlar kim? yönetici takımın azınlıklara nasıl bir gözle baktığını anladınız mı?
1- bu sahne(anadolu)yedi bin senelik, en aşağı bir türk beşiğidir. atatürk
yorum; 7000 seneden beri türkiye cumhuriyeti var galiba!
2- beni olağanüstü bir kişi olarak yorumlamayınız. doğuşumdaki tek olağanüstülük türk olarak dünyaya gelmemdir. atatürk
yorum: 1881 yılında türkiye cumhuriyeti kimliğini kimden buldu acaba?
3-muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur. atatürk
cevap: kan ve vatandaşlık bağı arasında sıkı bir ilişki var galiba öyle mi?
4-türk, türk olduğu için asildir. bütün soy gururumuzu, türk olmanın içinde buluruz. atatürk
cevap: adam direk soy demiş hala utanmadan vatandaşlık bağı diyecek olanlar var mı?
5- vatan ne türkiye`dir türklere, ne türkistan; vatan büyük ve müebbet bir ülkedir: turan… gökalp
cevap- çin’de yaşayan insanlar türkiye cumhuriyeti vatandaşı galiba.
6- deme bana oğuz, kayı, osmanlı… türk’üm, bu ad her unvandan üstündür… yoktur özbek, nogay, kırgız, kazanlı, türk milleti bir bölünmez bütündür…
cevap: aranızda hala vatandaşlık bağı diye itiraz eden var mı?

bunu gibi daha onlarca söz var. ve bu insanlar kahvehane köşelerindeki dayılar değil. bizzat ülkenin kurucu takımıdır. dışarıda açık ettikleri milliyetçilik bu ise içlerindekini siz tahmin edin artık.
devamını gör...

osmanlı emperyalist miydi sorunsalı

evet diyerek cevap vereceğim sorunsaldır. çanakkale savaşında mazlumduk safsatası başlığında yazıma getirilen temel eleştiri osmanlı’nın emperyalist olmadığı iddiası üzerine kuruluydu. halbuki bu iddia temelden yoksun bir iddiadır. emperyalist diye osmanlı’ya nefret duyacak bir insan değilim. zaten emperyalizmin kötü olduğu konusunun tartışmaya açık olduğunu düşünüyorum. bunun dışında osmanlı klasik emperyalist tanımına uyan bir “imparatorluk” idi. insanlarımızın emperyalizmi kötü bir şey addetmesinde kurtuluş savaşının emperyalizme karşı yapıldığı temelinde yapılan propagandacı eğitim sistemi ve müesses nizamın nimetlerinden faydalanan klasik ulusalcı propagandaları etkili oldu. bunun dışında insanlar çoğunlukla emperyalizm kavramı ile kapitalizm kavramını birbiri ile karıştıryorlar. kapitalizm sanayi temelli sömürü sistemi olarak modern zamanların ürünü olmasına karşın emperyalizm antik bir kavramdır. pers imparatorluğu ve makedon imparatorluğu da emperyalist devletler kabul ediliyorlar. afganistan’ın köylülerini fabrikalarda çalıştırmamanız sizi anti emperyalist yapmaz. eğer afganistan’ın köyünde yunan tanrılarına adanmış bir mabed mevcut ise ortada kültür emperyalizmi olduğu çok açık bir biçimde görülmüş olur. bunun dışında başta da belirttiğim gibi anti emperyalist değilim.
not: yazım hataları ve çarpık ifadeler için özür dilerim. yazılarımı telefondan yazıyorum ve telefonumun dokunmatiği sıkıntılı. bu açıdan affınıza sığınıyorum.
devamını gör...

nazım hikmet’in sansürlenen ermeni şiiri

akşam gezintisi şiiridir. şiirde geçen bazı ifadeler fazıl say dahil olmak üzere pek çok kişi ve kurum tarafından sansürlenmiş. şiirin sansürlenen yeri ise şöyle;

bakkal karabetin ışıkları yanmış
affetmedi bu ermeni vatandaş
kürt dağlarında babasının kesilmesini
fakat seviyor seni çünkü sen de affetmedin
bu karayı sürenleri türk halkının alnına

ermeni soykırımı demenin türk ve kürt halklarına hakaret etmek olduğunu söyleyen herkese bu şiiri göstereceğim artık. mesele soykırım değil mesele bunu kabul etmek.
edit: kusura bakmayın şiirin adı (bkz: akşam gezintisi) imiş.
devamını gör...

atatürk milliyetçiliği

türklüğün vatandaşlık bağı olarak görüldüğü iddia edilen milliyetçilik. sizin için aynı atatürk’ün sözlerini derledim.

1-muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
aynen varandaşlık bağı kanda mevcut!

2-bu ülke, tarihte türk'tü bugün de türk'tür ve sonsuza dek türk olarak yaşayacaktır
türkten kastı 4000 yıl önce yaşayan anadolu tolulukları. aynen 4000 sene önce türkiye cumhuriyetinde taşıyorlardı bunlar!

3-bu sahne(anadolu) yedi bin senelik, en aşağı bir türk beşiğidir.
bu kadarını siz bile tahmin etmemişsinizdir.
4- hayattaki yegane üstünlüğüm, türk doğmaktır!
1881 yılında türkiye cumhuriyeti kimliğini kimden almış acaba?
5-türk, türk olduğu için asildir. bütün soy gururumuzu, türk olmanın içinde buluruz

işlerine gelince konu nasıl soya bağlanıyor değil mi.

daha çok var ama yoruldum.
devamını gör...

almanya’da yahudi soykırımını inkar etmenin suç olması

37 yıldır cezası bulunan suçtur. yani evet alman toplumu yaşanan soykırımı kabul edip yüzleşmekle kalmamış aynı zamanda bunu inkar ederek soykırımı meşrulaştıran ve aynı zamanda olası yeni bir soykırıma kapı aralayan radikalleride cezalandırmış/cezalandırıyor.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
demekki sorun toplumların kökeninde soykırım gibi suçların olması değil. zira hemen her toplumda bu tarz acı hatıralar yaşanmıştır. ancak mesele bu soykırım ile yüzleşip halka bunların ortak tarihimizin ayıbı olduğunu ve bunların bir daha yaşanmaması için ders almamız gerektiğini eğitim yoluyla öğretebilmek. yoksa alman halkı, benim nazi dedem yapmaz öyle şey alman halkının geçmişinde böyle şeyler olmaz diyen, yada biz soykırım yapsaydık tek bir yahudi kalmazdı diyen, veya almanların yaşadığı zulümleri unutturup bize bu iftirayı atıyorlar diyen yada yahudiler zamanında alman halkı çok sömürmüştü diyerek katliama meşruiyet zemini yaratmaya çalışan kişileri dinleseydi muhtemelen bugün almanya yarı otokratik, yabancı düşmanlığı bugünün bin katı olan her aykırı sesi “yahudisever vatan haini” ilan eden militarist bir devlete dönüşürdü. bu devletin vatandaşları ise kendileri için yıllarca nefret objesi haline gelmiş olan yabancı ülkelere kaçma hayalleri kurardı. allah korusun! o zaman bu almanya nice olurdu.
devamını gör...

erdoğan’ın siyasal islamcı olmadığı gerçeği

erdoğan’ın son 20 yıllık(iktidarda bulunduğu süre)siyasi tarihi incelenirse açıkça görülebilecek gerçektir. öncelikle benim için “siyasal islamcı” ifadesi bir hakaret ya da övgü değildir. olaya kendi ideolojimi katmadan kavramsal olarak incelemeye çalışıyorum. öncelike “siyasal islam nedir” sorusunun cevabını bulalım. hakkında bir çok tartışma bulsanızda sözlük anlamı islamiyeti bireysel yaşamın ötesinde sosyal yaşama, siyasete ve devlet yönetimine taşıma amacı güden ideolojik anlayış diyebiliriz. örnek olarak ışid ve ihvan-ı müslimin örnek gösterilebilir. bir tarafta demokratik yöntemlerle iktidara gelip şeriatı bile uygulamayan ihvan-ı müslimin, diğer taraftan demokrasiyi bidat kabul edip şeriatı devletin ana omurgası haline getiren ortadoks müslüman ışid gibi iki farklı görüş nasıl oluyorda siyasal islam potasında beraber eriyor diye sorabilirsiniz. ancak bu mümkün. hatta bunlarıda aşırıcı ya da fazla soft görüp reddedebilecek siyasal islamcılarda mümkün. bu durum kuran’ın yorumlanışı hususunda bir konu ve çok uzun. zaten konumuz bu değil, konumuz erdoğan. erdoğan yaşamı boyunca her ne kadar ihvan-ı müslimin ve ışid gibi siyasal islamcıları desteklemiş olsa da kendisi hiç bir zaman siyasal islamcı olmamıştır. tüm bu adımlarda temel motivasyon kaynağı iktidarını korumaktır. kendisi devlet yönetiminde kuran’ın hükümlerini asla referans almamıştır. iddia ediyorum ki erdoğan yönetimi sırasında seküler yaşama hiç bir müdahale olmamıştır. muhalif olduğunuz için saldırıya uğruyorsunuz seküler olduğunuz için değil. geçenlerde muhalif bir tarikat cami içinde polis zulmüne maruz kalmış ve bakan tarafından açıkça tehdit edilmişti. erdoğan’ın binlerce cami ile beraber ayasofya’yı ibadete açması tamamen sembolik ve halkın gönlünü hoş ermek için atılmış adımlardır. bu tür tavırlar siyasal islam değil popülist adımlardır. zurnanın öttüğü yerde burası zaten. muhalif insanlarımız erdoğan’ın eğitim seviyesi düşük muhafazakar insanların gönlünü hoş etmek için yapılan ve müesses nizama karşı olmayan bu popülist adımları siyasal islam zannediyor. erdoğan siyasal islamcı değil hatta diyebilirim ki müesses nizamın bekçisidir. peki nedir bu müesses nizam? pek tabii kemalist ideolojidir. erdoğan’ın kürt siyasal hareketini toptan terörist ilan edip atatürkçü perinçek ve etnik milliyetçi mhp ile anlaşma yapması bunun açık göstergesidir. 2017 yılında pkk ile bağlantısı olmayan ve türkiye ile ilişkisi çok iyi olan ırak kürdistan bölgesel yönetiminin referandumuna bölgeyi işgal etme tehdidini ileri sürecek kadar karşı çıkmıştır. halbuki baktığınızda mesud barzani islami gelenekten gelen biri. kısaca erdoğan yeri geldiğinde islamın kesinkes reddettiği kavmiyetçiliği yapmaktanda çekinmemiştir. ayrıca konu ile ilgili çok yardımcı olacak bir video bırakıyorum buradan.

not: dün çanakkale savaşında mazlumduk safsatası hakkında yazı yazmıştım. ölmez isem yarında kemalist ideoloji hakkında yazmak istiyorum.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim