21.
kurt cobain'e söylemeyin ama o yaşta herhangi bir krizi hiçbir şeye değişmem.
27 yaşında olan krizdir.
27 yaşında olan krizdir.
devamını gör...
22.
20'li yaşlarım hep mücadele ve çaba ile geçtiği için çok yakından hissettiğim şeydir.sürekli erteleme ve eksiklikle yaşadığımızdan dolayı normalde olması gereken olgular bana çok uzak geliyor. *
devamını gör...
23.
ben henüz 27 yaşımda değilim 27 yaşıma gelince deneyimlerimle editlerim * ancak ben 27 yaş krizini, erik erikson'un psikososyal gelişim kuramıyla ve daniel levinson'un geliştirdiği kuramla yorumluyorum.
erik erikson, geliştirdiği psikososyal gelişim kuramında 20-30/35 yaş arasındaki dönemi yakınlığa karşı yalıtılmışlık olarak tanımlamıştır. bu gelişimsel dönemde temel görev anlamlı yakın ilişkiler kurmaktır. genç yetişkinlik dönemidir ve bu dönemde bireyler iş bulma, aile kurma, statü kazanma gibi sorumluluğu yüksek hedeflere sahiptir. doğal olarak bu hedeflere ulaşma çabası strese neden olur.
daniel levinson, erkeklerin 22-28 yaş arasındaki dönemini, mesleki alanda başarı arayışı ve aile yaşamında istikrar kurma çabalarıyla tanımlar. levinson’a göre, bu yaş aralığındaki bireyler kişisel hedeflerini netleştirmeye başlar; kim olduklarını, ne yapmak istediklerini ve nasıl bir yaşam sürmek istediklerini sorgularlar. bu süreçte, yaşamlarında meydana gelen değişimlerin ve artan sorumlulukların yol açtığı stresle başa çıkmaya çalışırlar.
erik erikson, geliştirdiği psikososyal gelişim kuramında 20-30/35 yaş arasındaki dönemi yakınlığa karşı yalıtılmışlık olarak tanımlamıştır. bu gelişimsel dönemde temel görev anlamlı yakın ilişkiler kurmaktır. genç yetişkinlik dönemidir ve bu dönemde bireyler iş bulma, aile kurma, statü kazanma gibi sorumluluğu yüksek hedeflere sahiptir. doğal olarak bu hedeflere ulaşma çabası strese neden olur.
daniel levinson, erkeklerin 22-28 yaş arasındaki dönemini, mesleki alanda başarı arayışı ve aile yaşamında istikrar kurma çabalarıyla tanımlar. levinson’a göre, bu yaş aralığındaki bireyler kişisel hedeflerini netleştirmeye başlar; kim olduklarını, ne yapmak istediklerini ve nasıl bir yaşam sürmek istediklerini sorgularlar. bu süreçte, yaşamlarında meydana gelen değişimlerin ve artan sorumlulukların yol açtığı stresle başa çıkmaya çalışırlar.
devamını gör...
24.
25.
kırka gelin de görün...
öyle.
öyle.
devamını gör...
26.
25 yaşında halimle #3573006 numaralı entry’de katılmadığım tek bir kelimesi olmayan,özellikle yakınlığa karşı yalıtılmışlık kısmını gözle görülür biçimde yaşadığım ancak bir yandan da aile kurma isteğinin oluşmuş olmasıyla kendi içinde kompleksleşen bir tespittir.
devamını gör...
27.
asıl parti 40 dan sonra başlıyor.
27 yaş ve kriz... bilemiyorum.
dalga geçmiyorum kesinlikle ve küçümsemiyorum da lakin, gerçekten gayet sıradan geliyor. ben 26 yaşımda evlenmiştim mesela.
zormuydu peki?
kesinlikle evet.
fakat kriz diyerek tanımlayabileceğim bir durum yoktu. kazanılan artı bir sosyal statü sebebi ile bir bocalama dönemi elbette olmuştu. bu dönemde bir süre sonra kayboldu ve gitti.
ama şöyle bir durumda var.
o yaşlar ne büyük ne de küçük olduğunuz yaşlar. ara ara kendiniz ile, yetişkin kimliğiniz ile çeliştiğiniz ve bunu kabul etmediğiniz yaşlar. insanların size artık çocuk gözüyle bakmadığı, lakin ne olur ne olmaz diye gözlerini de üzerinizden ayırmadığı yaşlar. bu durum bazen kendinizi güvende hissettirse de, bazen de sizi darlayan bir cendere olabiliyor. şahsen salın la beni artık diye bağırdığım çok olmuştur.
bu psikolojik tarafı.
bunun birde maddi tarafları var.
bu yaşlar aynı zamanda sosyal hayatınızı, iş hayatınızı oturttuğunuz, gelecek için yatırım planları yapıp gerekirse borçlandığınız, hele bir de çoluk çocuk var ise onlarında geleceğini tasarlamak zorunda hissettiğiniz yaşlardır.
sosyal ve ekonomik olarak rezil bir ülkede yaşadığımızdan ötürü bu durumun, o yaşlarda bu düşüncelere sahip genç arkadaşlarım için bir kabus olduğunun farkındayım.
bu da ayrı bir sıkıntı tabii ki.
sözlerimi bu arkadaşlarımın klasik ve belki de saçma bulduğu bir şekilde bitirecek olursam şayet, geçiyor arkadaşlar.
kendinizi darlamayın. sıkıntılarınızı samimi bir şekilde paylaşın. 1-2 tane dert ortağı edinin. içinize atmayın. gücünüzün yetmeyeceği şeyler için risklere girip hayatınızı cehenneme çevirmeyin.
olmuyorsa olmuyordur sözünü kabullenin. bu çok önemlidir.
istemediğiniz bir şeyi yapmayın, hayır demeyi öğrenin, hatıra bok yemeyin!
siz dayanabiliyorsanız başkaları da dayanabilir. bunu görün ve kabul edin.
fedakarlık iyidir, siper olabilecek kadar güçlü bir insan olmak iyidir.
ama bunlar gençliğiniz de sorun değildir. bunların acısı geçici ya da kalıcı hastalık olarak ileri ki yaşlarınızda sizden çıkar, bir yerden illa ki patlar bunu unutmadan ne yapıyorsanız yapın.
bi de öyle daha çoook vaktiniz yok, uzuuun yıllarınız felan yok bunu da aklınızdan çıkarmayın.
bir dost.
27 yaş ve kriz... bilemiyorum.
dalga geçmiyorum kesinlikle ve küçümsemiyorum da lakin, gerçekten gayet sıradan geliyor. ben 26 yaşımda evlenmiştim mesela.
zormuydu peki?
kesinlikle evet.
fakat kriz diyerek tanımlayabileceğim bir durum yoktu. kazanılan artı bir sosyal statü sebebi ile bir bocalama dönemi elbette olmuştu. bu dönemde bir süre sonra kayboldu ve gitti.
ama şöyle bir durumda var.
o yaşlar ne büyük ne de küçük olduğunuz yaşlar. ara ara kendiniz ile, yetişkin kimliğiniz ile çeliştiğiniz ve bunu kabul etmediğiniz yaşlar. insanların size artık çocuk gözüyle bakmadığı, lakin ne olur ne olmaz diye gözlerini de üzerinizden ayırmadığı yaşlar. bu durum bazen kendinizi güvende hissettirse de, bazen de sizi darlayan bir cendere olabiliyor. şahsen salın la beni artık diye bağırdığım çok olmuştur.
bu psikolojik tarafı.
bunun birde maddi tarafları var.
bu yaşlar aynı zamanda sosyal hayatınızı, iş hayatınızı oturttuğunuz, gelecek için yatırım planları yapıp gerekirse borçlandığınız, hele bir de çoluk çocuk var ise onlarında geleceğini tasarlamak zorunda hissettiğiniz yaşlardır.
sosyal ve ekonomik olarak rezil bir ülkede yaşadığımızdan ötürü bu durumun, o yaşlarda bu düşüncelere sahip genç arkadaşlarım için bir kabus olduğunun farkındayım.
bu da ayrı bir sıkıntı tabii ki.
sözlerimi bu arkadaşlarımın klasik ve belki de saçma bulduğu bir şekilde bitirecek olursam şayet, geçiyor arkadaşlar.
kendinizi darlamayın. sıkıntılarınızı samimi bir şekilde paylaşın. 1-2 tane dert ortağı edinin. içinize atmayın. gücünüzün yetmeyeceği şeyler için risklere girip hayatınızı cehenneme çevirmeyin.
olmuyorsa olmuyordur sözünü kabullenin. bu çok önemlidir.
istemediğiniz bir şeyi yapmayın, hayır demeyi öğrenin, hatıra bok yemeyin!
siz dayanabiliyorsanız başkaları da dayanabilir. bunu görün ve kabul edin.
fedakarlık iyidir, siper olabilecek kadar güçlü bir insan olmak iyidir.
ama bunlar gençliğiniz de sorun değildir. bunların acısı geçici ya da kalıcı hastalık olarak ileri ki yaşlarınızda sizden çıkar, bir yerden illa ki patlar bunu unutmadan ne yapıyorsanız yapın.
bi de öyle daha çoook vaktiniz yok, uzuuun yıllarınız felan yok bunu da aklınızdan çıkarmayın.
bir dost.
devamını gör...
28.
devamını gör...