#ödüllü filmler
orijinal adı: aguirre, der zorn gottes
1972 almanya yapımı kült sinema filmi 17. yüzyılda efsanevi zenginlikleri ile ün salmış el dorado'ya doğru yola çıkmış bir keşifçi ve yağmacı grubu konu alıyor. grup içi anlaşmazlıklar ve gizemli olayların yaşandığı bu yolculukta başrolde don lope de aguirre karakterine can veren klaus kinski'yi izliyoruz.
imdb: 7.8
1972 almanya yapımı kült sinema filmi 17. yüzyılda efsanevi zenginlikleri ile ün salmış el dorado'ya doğru yola çıkmış bir keşifçi ve yağmacı grubu konu alıyor. grup içi anlaşmazlıklar ve gizemli olayların yaşandığı bu yolculukta başrolde don lope de aguirre karakterine can veren klaus kinski'yi izliyoruz.
imdb: 7.8
yönetmen:
werner herzog
oyuncular:
klaus kinski
ruy guerra
helena rojo
del negro
peter berling
cecilia rivera
werner herzog
oyuncular:
klaus kinski
ruy guerra
helena rojo
del negro
peter berling
cecilia rivera
*alman film ödülleri (1973) - en iyi sinematografi
*grand prix de l'ucc (1976) - grand prix de l'ucc
*fransız sinema eleştirmenleri sendikası (1976) - en iyi yabancı film
*abd ulusal film eleştirmenleri derneği ödülleri (1977) - en iyi sinematografi
*grand prix de l'ucc (1976) - grand prix de l'ucc
*fransız sinema eleştirmenleri sendikası (1976) - en iyi yabancı film
*abd ulusal film eleştirmenleri derneği ödülleri (1977) - en iyi sinematografi
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "insan olun biraz" tarafından 01.02.2022 01:39 tarihinde açılmıştır.
1.
bir gogol’un dar paltosu ukdesidir.
bir werner herzog filmidir.

filmin hem senaristliğini hem yönetmenliğini hem de yapımcılığını werner herzog yapmıştır. bu bilgiyi özellikle verdim çünkü ileride anlatacağım olayı anlamak açısından bu bilgi önemli.
filmin başrol oyuncusu daha önce bir tanımla ne kadar büyük bir hayranlık beslediğimi anlattığım nastassja kinski’nin babası büyük oyuncu klaus kinski’dir.
filmde el dorado’yu bulmak için bir sal üzerinde yolculuk yapan küçük bir keşif ekibinde aguirre isimli soylunun ekibin komutasını ele geçirip herkese kan kusturması anlatılır. ben çok az filmde bu kadar gerildiğimi hatırlarım.
daha sonra filmin çekilme hikayesini okuduğumda ise daha çok gerildim. çünkü film çekimi o kadar zor geçer ki oyuncular isyan eder ve başrol oyuncusu olan klaus kinski yönetmen werner herzog’a giderek artık filmi çekmek istemediklerini ısrarla söyler. bunun üzerine tabancasını çıkaran werner herzog arkadaşının kafasına silahı dayayarak filmi bitirmeleri gerektiği konusunda onu yapıcı bir şekilde ikna eder.
ve tanrının gazabı werner herzog’un bu ısrarı sayesinde müthiş bir film ortaya çıkar.
bir werner herzog filmidir.

filmin hem senaristliğini hem yönetmenliğini hem de yapımcılığını werner herzog yapmıştır. bu bilgiyi özellikle verdim çünkü ileride anlatacağım olayı anlamak açısından bu bilgi önemli.
filmin başrol oyuncusu daha önce bir tanımla ne kadar büyük bir hayranlık beslediğimi anlattığım nastassja kinski’nin babası büyük oyuncu klaus kinski’dir.
filmde el dorado’yu bulmak için bir sal üzerinde yolculuk yapan küçük bir keşif ekibinde aguirre isimli soylunun ekibin komutasını ele geçirip herkese kan kusturması anlatılır. ben çok az filmde bu kadar gerildiğimi hatırlarım.
daha sonra filmin çekilme hikayesini okuduğumda ise daha çok gerildim. çünkü film çekimi o kadar zor geçer ki oyuncular isyan eder ve başrol oyuncusu olan klaus kinski yönetmen werner herzog’a giderek artık filmi çekmek istemediklerini ısrarla söyler. bunun üzerine tabancasını çıkaran werner herzog arkadaşının kafasına silahı dayayarak filmi bitirmeleri gerektiği konusunda onu yapıcı bir şekilde ikna eder.
ve tanrının gazabı werner herzog’un bu ısrarı sayesinde müthiş bir film ortaya çıkar.
devamını gör...
2.
aguirre karakterinin tavan yaptığı film. inanılmaz güzel işlenmiş. hırs ve kibrin nasıl acımasızlığa dönüşüp deliliğin sınırlarında gezmeye başladığını muazzam resmetmiş herzog. filmin her dakikası insanlığın yolculuğu gibidir. o yolculuğu da klaus kinski amcanın sırtına yüklemişler. çok da iyi yapmışlar çünkü muazzam bir oyunculuk sergiliyor. belki de sergilemiyordur. * çünkü işin delilik kısmı onda da var. bu yüzden zorlanmamış olabilir. sömürgecilik mevzusunu bir karakteri inciğine cıncığına kullanarak işlemek cidden her babayiğidin harcı değil. sal, yolculuk ve son benim için inanılmaz keyifli bir üçleme haline gelmiştir. ayrıca film alternatif bir tarihtir. paralel evren yolculuğudur. çünkü batının sömürgecilik ve yayılma arzusunu temsil eden karakter baltayı taşa vurur. amazon ormanları ruhunu batının pençelerinden kurtarmıştır. yani bir özgürlük hikâyesidir aynı zamanda * herzog niye herzog'dur bu film sayesinde çok iyi anlarsınız.
yalnız şunun altını çizmek lazım; herkesin hoşlanacağı bir film değil. bir kere eski filmleri sevmeyenler hiç bulaşmasın. oyunculuk üzerinden yürüyen filmleri sevmeyenler de bence uzak dursun. çünkü karakter otopsisi insanları sıkıp yorabiliyor. tabi bunlar benim düşüncelerim. yoksa izleyin izlettirin muazzam filmdir. 10 üzerinden en cimri halimle bile 9 veririm.
yalnız şunun altını çizmek lazım; herkesin hoşlanacağı bir film değil. bir kere eski filmleri sevmeyenler hiç bulaşmasın. oyunculuk üzerinden yürüyen filmleri sevmeyenler de bence uzak dursun. çünkü karakter otopsisi insanları sıkıp yorabiliyor. tabi bunlar benim düşüncelerim. yoksa izleyin izlettirin muazzam filmdir. 10 üzerinden en cimri halimle bile 9 veririm.
devamını gör...
3.
izledikten sonra insanı bir süre düşünmeye sevk eden, düşünürken ormanın derinliklerinde kaybeden, dahası da uzun süre aklından çıkmayacak bir yer edinen kült film...
devamını gör...
4.
aralarındaki nefret-aşk ilişkisi belgesellere konu olan rahatsız deha (bkz: klaus kinski) ile yönetmen werner herzog'un en fazla ses getiren çalışması. filmde don lope de aguirre'nin şahsında, doğuştan gelen cerbezesi ile kriz anlarında eline geçen fırsatları değerlendirerek insanlar üzerinde tahakküm kuran zorbalar ve diktatörlerin ruh hali ele alınıyor.
keza 2003 yapımı (bkz: hitler: the rise of evil) filmi de sir (bkz: edmund burke) 'nin ''şeytanın zaferi için gereken şey, iyilerin hiçbir şey yapmamasıdır. '' sözüyle başlıyor. aguirre'nin bir hitler tasviri olduğu çok açık. werner herzog bizi, bu filmde 1600'lü yılların güney amerika'sına götürüp, altın avcısı, sömürgeci ispanyol kâşiflerin arasına sokarak, kötülüğün iktidarı ele geçirme yolları ve onu muhafaza edebilmek için ne kadar bayağılaşabildiğini hayali bir öykü üzerinden anlatıyor. kötülerin arasındaki herkes kitleleri manipüle edebilme yeteneğine sahip değil ama adalet, zenginlik, cennet ve lütuf istiyorsanız düşün peşine diyen zorba diktatörler, tarihin her döneminde var olacak. tarih bize bir şey öğrettiyse o da genelde hatta hemen her zaman kötülerin yaptıklarının yanlarına kar kalmasıdır. zira o kötüler, topladıkları güç ile dağıttıkları ihsanlar sayesinde sıradan kitlelerin sadakatini satın alabiliyorlar.
bu filmi izledikten sonra umutsuzluğa kapılanlar varsa 3 sene sonra vizyona giren rudyard kipling'in romanında uyarlama sean connery ve michael caine'in oynadığı(bkz: the man who would be king) filmini cila niyetine izleyebilir. ama önce kendinizi klaus kinski'nin ölümcül ve hipnotik kötülüğünün kollarına bırakmanız gerekiyor.
keza 2003 yapımı (bkz: hitler: the rise of evil) filmi de sir (bkz: edmund burke) 'nin ''şeytanın zaferi için gereken şey, iyilerin hiçbir şey yapmamasıdır. '' sözüyle başlıyor. aguirre'nin bir hitler tasviri olduğu çok açık. werner herzog bizi, bu filmde 1600'lü yılların güney amerika'sına götürüp, altın avcısı, sömürgeci ispanyol kâşiflerin arasına sokarak, kötülüğün iktidarı ele geçirme yolları ve onu muhafaza edebilmek için ne kadar bayağılaşabildiğini hayali bir öykü üzerinden anlatıyor. kötülerin arasındaki herkes kitleleri manipüle edebilme yeteneğine sahip değil ama adalet, zenginlik, cennet ve lütuf istiyorsanız düşün peşine diyen zorba diktatörler, tarihin her döneminde var olacak. tarih bize bir şey öğrettiyse o da genelde hatta hemen her zaman kötülerin yaptıklarının yanlarına kar kalmasıdır. zira o kötüler, topladıkları güç ile dağıttıkları ihsanlar sayesinde sıradan kitlelerin sadakatini satın alabiliyorlar.
bu filmi izledikten sonra umutsuzluğa kapılanlar varsa 3 sene sonra vizyona giren rudyard kipling'in romanında uyarlama sean connery ve michael caine'in oynadığı(bkz: the man who would be king) filmini cila niyetine izleyebilir. ama önce kendinizi klaus kinski'nin ölümcül ve hipnotik kötülüğünün kollarına bırakmanız gerekiyor.
devamını gör...