orijinal adı: el coronel no tiene quien le escriba
yazar: gabriel garcia marquez
yayım yılı: 1961
nobel edebiyat ödüllü yazar marquez'in, her cuma günü posta ile gelecek olan emekli aylığını bitmek tükenmek bilmeyen bir umutla bekleyen albay'ın hasta eşi ve ölen oğlundan kalan horozu ile yoksulluğu paylaştığı öyküsüdür. büyülü gerçekçilik akımının en iyi örneklerinden biridir.
yazar: gabriel garcia marquez
yayım yılı: 1961
nobel edebiyat ödüllü yazar marquez'in, her cuma günü posta ile gelecek olan emekli aylığını bitmek tükenmek bilmeyen bir umutla bekleyen albay'ın hasta eşi ve ölen oğlundan kalan horozu ile yoksulluğu paylaştığı öyküsüdür. büyülü gerçekçilik akımının en iyi örneklerinden biridir.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "evernevergreen" tarafından 10.12.2020 12:14 tarihinde açılmıştır.
1.
orijinali el coronel no tiene quien le escriba olan ve marquez'in muhteşem anlatı yeteneğini konuşturduğu harika hikaye. yüzyıllık yalnızlık ile de bağlantılıdır. bakalım sözlükçüler o bağlantıyı görmüş mü?
devamını gör...
2.
bir gabriel garcia marquez kitabıdır.
edebiyatla ilgilenen, en çok da birçok yazarın takıntı ile sevdiği bir rütbedir albaylık. her şeyi albaya soran, albaya dert yanan büyük yazarların yanısıra albayı bir çöpçatan olarak kullanmaya çalışıp nezahat’a göz koyanların de derdi gücü albaydır. ama kimse albaya mektup yazmaz. acı değil mi bu? üzücü değil mi?
albay emekli olup çektiği acıların bir son bulması için belki de, emekli olduğunu bildiren o mektubunu gelmesini bekler iki gözü yollarda, daha doğrusu iki gözü posta kutusunda. ama hiçbir hareket olmaz, o mektup asla gelmez.
dünya çoğu kıtadan kanamaya devam etmektedir. ama bence en çok kanayan kıtalar başta afrika sonra da güney amerika’dır. işte albayım da mektubu güney amerika’da bekler ve beklerken de el altından dağıtılan bildirilerle ve halka en sert tepkiyi veren insanlar arasında bir hayalet gibi yaşar hayatını. bir de horoz elbette.
albay mektup beklemekte ancak albaya mektup yok. sevgili sözlük yazarları bir el atalım bu sorunu. bu kadar sorumluluğun altında albay bir mektubu hak ediyor bence.
edebiyatla ilgilenen, en çok da birçok yazarın takıntı ile sevdiği bir rütbedir albaylık. her şeyi albaya soran, albaya dert yanan büyük yazarların yanısıra albayı bir çöpçatan olarak kullanmaya çalışıp nezahat’a göz koyanların de derdi gücü albaydır. ama kimse albaya mektup yazmaz. acı değil mi bu? üzücü değil mi?
albay emekli olup çektiği acıların bir son bulması için belki de, emekli olduğunu bildiren o mektubunu gelmesini bekler iki gözü yollarda, daha doğrusu iki gözü posta kutusunda. ama hiçbir hareket olmaz, o mektup asla gelmez.
dünya çoğu kıtadan kanamaya devam etmektedir. ama bence en çok kanayan kıtalar başta afrika sonra da güney amerika’dır. işte albayım da mektubu güney amerika’da bekler ve beklerken de el altından dağıtılan bildirilerle ve halka en sert tepkiyi veren insanlar arasında bir hayalet gibi yaşar hayatını. bir de horoz elbette.
albay mektup beklemekte ancak albaya mektup yok. sevgili sözlük yazarları bir el atalım bu sorunu. bu kadar sorumluluğun altında albay bir mektubu hak ediyor bence.
devamını gör...
3.
“horozlar satılmasınlar
darı da yiyebilsinler”
muazzam marquez eseri. yüzyıllık yalnızlık‘ın geçtiği tarihlerle yakındır hikayenin tarihi.
albay aureliano buendia bildiğiniz yüzyıllık yalnızlık’taki ursula’nın oğluşu olan albay.
darı da yiyebilsinler”
muazzam marquez eseri. yüzyıllık yalnızlık‘ın geçtiği tarihlerle yakındır hikayenin tarihi.
albay aureliano buendia bildiğiniz yüzyıllık yalnızlık’taki ursula’nın oğluşu olan albay.
devamını gör...