yazar: paul johann ludwig von heyse
yayım yılı: 1859
nobel edebiyat ödülü sahibi yazarın bir devrin sosyal olaylarını aktardığı kısa romanında viyana'nın zorba yönetimine karşı girilen mücadele konu alınmaktadır.
yayım yılı: 1859
nobel edebiyat ödülü sahibi yazarın bir devrin sosyal olaylarını aktardığı kısa romanında viyana'nın zorba yönetimine karşı girilen mücadele konu alınmaktadır.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "son singapur vapuru" tarafından 02.04.2024 16:00 tarihinde açılmıştır.
1.
alman yazar paul johann ludwig von heyse imzalı 122 sayfalık eser olup novella türünde olduğu söylenebilir.
öncelikle bu kitabı yazar hakkında tanım girdikten ve bir başka yazarın başlıkta kitabını önerdiğini gördükten sonra okumaya karar verdim.
basir feyzioğlu ve şahap sıtkı ilter çevirmiş, çeviriyi sevsem de yazım yanlışları o kadar fazlaydı ki neredeyse her paragrafta yazım yanlışı var, zor dayandım. (bkz: gördüklerimi sil)
kitabı sevmeseydim yarıda bırakırdım, neden? sırf yazım yanlışları yüzünden!
neyse efendim, olabilir insanlık hali, ancak bir kitapta bu kadar yazım yanlışının olması kabul edilemez.
bir daha olmasın efendim. ^^
kitabımız andrea delfin adında orta yaşlarda şövalye ruhlu bir adamın dul ve kızıyla yaşayan giovanna danieli adlı yaşlı bir kadının evine kiracı olarak yerleşmesi ile başlıyor, aralarında bir romantizm doğmuyor, zaten kadın yaşlı, ancak başında kavak yelleri esen kızı için aynı şey söylenemez, adamın halinden etkileniyor, senin için yaşamımı feda ederim diyor ve onu göremediği zamanlar uyku uyumuyor. ^^
andrea delfin'in yeni bir isimle yeniden hayata başlamasını, yaşadığı gizemleri, venedik hayatını, dönemin zihniyetini, insanların yaşamını konu edindiği rahatlıkla söylenebilir.
konusunu net olarak anlatmak biraz güç çünkü kitap biraz açık kapı bıraktı, andrea delfin neden ölmek istedi, neden aşık olduğu kızdan ayrılmayı göze aldı ve neden böyle bitti? (bkz: sebebi neydi ki?)
sözün kısası kitabı sevdim.
yazarın okuduğum ilk kitabı olsa da üslubu akıcı ve sürükleyici geldi, dönemin fikirsel yapısını, zihniyetini, suç ve ceza kavramlarını, yargılanmayı, yargıçların yargılanmadığını, kötülüğü ve iyiliği irdeleyen bir eser olduğu düşünülebilir.
alıntı içine aldığım birkaç sözü ekleyip tanımı burada bitiriyorum.
bulursanız muhakkak okuyun.^^

yaşayan yalnızca gözleriydi.
geleceğim demek olan o boş hiçliğe bakıyordum.
beş yıl gölgesinden korkan bir câni gibi yaşadım, insanlardan kaçtım. benliğime bir uyuşukluk çökmüştü. sanki beni yere seren o darbe içimdeki istenç organını alıp götürmüştü.
ayrılık, ikisine de çok acı gelmişti; ama bunun farkında değillerdi.
yüreğinde bir parça yaşam belirtisi var mı diye yokladı.
her şey ölü, soğuk ve umutsuzdu.
öncelikle bu kitabı yazar hakkında tanım girdikten ve bir başka yazarın başlıkta kitabını önerdiğini gördükten sonra okumaya karar verdim.
basir feyzioğlu ve şahap sıtkı ilter çevirmiş, çeviriyi sevsem de yazım yanlışları o kadar fazlaydı ki neredeyse her paragrafta yazım yanlışı var, zor dayandım. (bkz: gördüklerimi sil)
kitabı sevmeseydim yarıda bırakırdım, neden? sırf yazım yanlışları yüzünden!
neyse efendim, olabilir insanlık hali, ancak bir kitapta bu kadar yazım yanlışının olması kabul edilemez.
bir daha olmasın efendim. ^^
kitabımız andrea delfin adında orta yaşlarda şövalye ruhlu bir adamın dul ve kızıyla yaşayan giovanna danieli adlı yaşlı bir kadının evine kiracı olarak yerleşmesi ile başlıyor, aralarında bir romantizm doğmuyor, zaten kadın yaşlı, ancak başında kavak yelleri esen kızı için aynı şey söylenemez, adamın halinden etkileniyor, senin için yaşamımı feda ederim diyor ve onu göremediği zamanlar uyku uyumuyor. ^^
andrea delfin'in yeni bir isimle yeniden hayata başlamasını, yaşadığı gizemleri, venedik hayatını, dönemin zihniyetini, insanların yaşamını konu edindiği rahatlıkla söylenebilir.
konusunu net olarak anlatmak biraz güç çünkü kitap biraz açık kapı bıraktı, andrea delfin neden ölmek istedi, neden aşık olduğu kızdan ayrılmayı göze aldı ve neden böyle bitti? (bkz: sebebi neydi ki?)
sözün kısası kitabı sevdim.
yazarın okuduğum ilk kitabı olsa da üslubu akıcı ve sürükleyici geldi, dönemin fikirsel yapısını, zihniyetini, suç ve ceza kavramlarını, yargılanmayı, yargıçların yargılanmadığını, kötülüğü ve iyiliği irdeleyen bir eser olduğu düşünülebilir.
alıntı içine aldığım birkaç sözü ekleyip tanımı burada bitiriyorum.
bulursanız muhakkak okuyun.^^

yaşayan yalnızca gözleriydi.
geleceğim demek olan o boş hiçliğe bakıyordum.
beş yıl gölgesinden korkan bir câni gibi yaşadım, insanlardan kaçtım. benliğime bir uyuşukluk çökmüştü. sanki beni yere seren o darbe içimdeki istenç organını alıp götürmüştü.
ayrılık, ikisine de çok acı gelmişti; ama bunun farkında değillerdi.
yüreğinde bir parça yaşam belirtisi var mı diye yokladı.
her şey ölü, soğuk ve umutsuzdu.
devamını gör...