yazar: şükran yiğit
yayım yılı: 2003
1969 yılında ankara'da başlayan hikaye, dönemin ankara'sına ışık tutuyor. üç ayrı dönemi ele alan yazar, 1980 ve 2000'li yıllara yarım kalan bir aşk hikayesi üzerinden geçiş yapıyor. 1960'lı ve 70'li yılların ağır politik havasının da hissedildiği eser yakın dönem türkiye tarihine tanıklık ederek geçiş dönemlerini akıcı bir üslupla ortaya koyuyor.
yayım yılı: 2003
1969 yılında ankara'da başlayan hikaye, dönemin ankara'sına ışık tutuyor. üç ayrı dönemi ele alan yazar, 1980 ve 2000'li yıllara yarım kalan bir aşk hikayesi üzerinden geçiş yapıyor. 1960'lı ve 70'li yılların ağır politik havasının da hissedildiği eser yakın dönem türkiye tarihine tanıklık ederek geçiş dönemlerini akıcı bir üslupla ortaya koyuyor.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "insan olun biraz" tarafından 23.11.2022 22:41 tarihinde açılmıştır.
1.
bir şükran yiğit kitabıdır.
daha önce hiçbir kitabını okumamıştım şükran yiğit'in. büyük bir hata imiş. bu kitap önce beni ismiyle çekti. çünkü benim en sevdiğim şehir ankara'dır. okudukça okumak istedim sonra. ve bitirdiğim zaman da iyi ki okumuşum dedim.
kitap almanya'ya, fransa'ya, ingiltere'ye, istanbul'a gidip gelse de hep ankara'da alıyor soluğu. hatta ankara'ya gelince bir ara beşevler'e bile uğruyor, zafer çarşısına, güvenpark'a da yolu düşüyor mutlaka.
bir kız çocuğu gazoz kapakları savaşından zaman bulunduğunda hayatını da yaşıyor hikayemizde. saçları mavi siyah. sonra bir arkadaşı oluyor. bu arkadaşı ise bir taş bebek gibi inadına sarışın. annesi babası iyi insanlar. arkadaşının annesi ise çok güzel bir kadın, hatta kendi annesi kadar güzel. bir de fransa'dan dönen dayı var. dayılar her zaman bir başka yerde olurlar zaten. bir de hikayenin sonuna doğru tanıdığımız madam litvak var, ki madam litvak ile ilgili bir tanımı yakın zamanda yazacağım.
hepsinin birbirine bağlı darbeli, idamlı, gazoz kapaklı, eski gazeteli hikayesi bu kitap. ve ben de ankara'yı seviyorum.
daha önce hiçbir kitabını okumamıştım şükran yiğit'in. büyük bir hata imiş. bu kitap önce beni ismiyle çekti. çünkü benim en sevdiğim şehir ankara'dır. okudukça okumak istedim sonra. ve bitirdiğim zaman da iyi ki okumuşum dedim.
kitap almanya'ya, fransa'ya, ingiltere'ye, istanbul'a gidip gelse de hep ankara'da alıyor soluğu. hatta ankara'ya gelince bir ara beşevler'e bile uğruyor, zafer çarşısına, güvenpark'a da yolu düşüyor mutlaka.
bir kız çocuğu gazoz kapakları savaşından zaman bulunduğunda hayatını da yaşıyor hikayemizde. saçları mavi siyah. sonra bir arkadaşı oluyor. bu arkadaşı ise bir taş bebek gibi inadına sarışın. annesi babası iyi insanlar. arkadaşının annesi ise çok güzel bir kadın, hatta kendi annesi kadar güzel. bir de fransa'dan dönen dayı var. dayılar her zaman bir başka yerde olurlar zaten. bir de hikayenin sonuna doğru tanıdığımız madam litvak var, ki madam litvak ile ilgili bir tanımı yakın zamanda yazacağım.
hepsinin birbirine bağlı darbeli, idamlı, gazoz kapaklı, eski gazeteli hikayesi bu kitap. ve ben de ankara'yı seviyorum.
devamını gör...