aruz ölçüsüyle şiirler yazan türbanlı edebiyat öğrencisi

efendim en ön sıralarda otururlar, hocanın askerlik anılarına varıncaya kadar not alırlar. koridorda eski edebiyat hocasını kovalarlar bazen, bazen de bir araya toplanıp hasbıhal ederler. olur ya yanlışlıkla ön sıralardan birine oturacak olursanız pardon burası benim yerim kalkar mısın derler. yazdıkları beyitleri istişâre etmek için kantinde meclis oluştururlar. kâh kendilerinden geçip karşılıklı beyitler söylerler kâh hüzünlenip eski zamanların hasretiyle efkârlanırlar. kimi zaman mecliste sâki de hazır bulunur ve sunduğu şarapla herkesi mest eder.

fa'lün, fâ'ilün, fa'ilâtün, fe'ilün, fe'ilâtün, fe'ûl, fe'ûlün, mefâ'ilün, müstef'ilâtün **

tespitin bu kadarı diyorum. bizim sınıfta da 4 yıl boyunca ön sıralardan kalkmadı bu arkadaşlar.

okurken içime sıkıntı düşürmüş arkadaşlarıdır neyse bizim sınıfı öpüp başıma koyim.

kendisini ziyadesiyle anladığım din kardeşi arkadaşımdır. ben de liseli bir veletken rubai yazmaya çalışırdım.ama tek fark ben şarabı hakikatten içerdim. başım da kapalı değildi.

biraz ineklikle fazla bilmiş arasındaki sınırda sırlar. failatün müstefilûn mütefailatün feilün onların anahtar kelimeleri. türk dili ve edebiyatı bölümünde mesafeli olduğum kişiler.

zamanında harem-i hümayun'da bulunamadığı için gelenekleri yaşatmaya çalışan kızdır.

hoca ve koca arasında geçirdikleri üç beş yılın merakıdır fazla şeetmeyin. edebiyat dünyasının kalıcı ilgililerinden değiller.