martineden yazar profili

martineden kapak fotoğrafı
martineden profil fotoğrafı
rozet
karma: 8703 tanım: 1531 başlık: 252 takipçi: 39
hey there i am using whatsapp

son tanımları


akla kazınan o şiir dizeleri

ben değilim yeri titreten
uzaktan çok uzaktan geliyor nal sesleri.
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının şiirleri

anlaşabilirdik geçitlerin gizliliğinde
ırmakların maviden daha mavi
dalgasız ürpertilerinde bile
dönse gün ansızın geceye
yıllar yılı izledikten sonra
beyazlayan tek bir saç olarak
duymak gibi kendiliğinden şehvet kokusunu
anlaşabilirdik biz ovada ve bayırda
alışkın değiliz oysa şaşırmaya
kapılmaya bir başkasının olmazlarına
düşman değilsek söyleyin
anlaşamaz mıydık tek bir gülüşün esintisinde?
devamını gör...

alkol kullanmayan yazara tavsiyeler

cigara içsin.
devamını gör...

osmanlıca bilen yazarlar

bir haftada veya on beş günde öğrenirsiniz diyenleri dinlemeden işe başlayın. onlar dil ve alfabe farkını bilmiyorlar. bir haftada filan alfabeyi sökersiniz, doğrudur. ancak osmanlıca veya osmanlı türkçesi bilmek başka meseledir. okulda şu kadar günde alfabe öğrenilir. dilde yetkinlik kazanmak ömürlük iştir. öğrenme süreci hep devam eder. bu dil müthiş arapça ve farsça kökenli sözcük içerir. çok sözcük bilmeniz gerekir. devellioğlu ve kanar sözlüklerine sürekli başvurmanız gerekecektir. alfabeyi çabucak öğrenirsiniz ama en basit metinleri bile okumak zahmetli olur. kesin kurallar yoktur çünkü. üç dört ayrı şekilde okutabilecek sesler vardır. sözcükleri tanımıyorsanız harfleri seçebilseniz bile sözcüğü tespit edemeyebilirsiniz. bağlama bakarak mantık yürütürsünüz. bitişen harfler ve bitişmeyen harfler kolaydır. hangi ses ince okutur, kolaydır bunları öğrenmek. asıl mesele sözcükleri tanıyabilmektir. arapça asli harfler vardır sözgelimi. sözcük türetilir. ketebe, mektup, kitap, kütüb vesaire. adınızı filan okursunuz yani en fazla bir hafta sonra. okudukça gelişir bu. alfabe bilmek dil bilmek değildir, tuhaf bir karmaşa var bu konuda. latin alfabesini biliyorum ben; italyanca latin alfabesiyle yazılıyor, italyanca bildiğim anlamına gelmiyor bu. aynısı osmanlıca konusunda da geçerli. alfabeyi yani harfleri öğrenmeniz osmanlıca bildiğiniz anlamına gelmez. tamlamalar filan çok zordur. birkaç haftada heceleyerek basit cümleler okursunuz. ayrıca lütfen her tarih ve türk dili edebiyatı öğrencisi/mezununu osmanlıca biliyor sayma gülünçlüğünden kurtulalım. büyük çoğunluğu temel düzeyde okuyabilir yalnızca. yetkinlik kazanmak özel bir ilgi ve çaba ister. bir derdi varsa bu konuda, doğru düzgün çalışarak kendini geliştirir. bu yazdıklarım matbu metinler içindi. yani basılı metinler. bir de el yazması denen şey vardır. bambaşka bir ihtisas ister. yılların emeği ve birikimiyle kotarılabilecek bir mesele. çok ama çok zordur. el yazısı dediğimiz şey el emeği göz nuru. biricik. yazılar birbirine benzemez. kimisi kargacık burgacık olur. kimisi doktor yazısı gibidir. metni istinsah eden kişilere göre değişir yani. ayrı bir yetkinlik ister. yazma türleri de vardır farklı farklı. sözün özü, her şeyin kolayına kaçarak olmaz arkadaşlar. olacak iş vardır, olmayacak iş vardır. şu kadar haftada hiçbir şey öğrenilmez. kiril alfabesini öğrenebileceğiniz gibi en fazla bunun da alfabesini öğrenirsiniz. rusça öğrenmiş olmayacağınız gibi osmanlıca da öğrenmiş olmazsınız. öğrenmenin ve bilmenin yolu çalışmaktır. faruk kadri timurtaş'ın kitaplarını alabilirsiniz. gayet kapsamlıdır onun kitapları. bol metin vardır. adını unuttum şimdi, sanırım osmanlı türkçesi metinleri'ydi. edebiyat fakültelerinde okutulur kitapları. bize aldırmışlardı. ilk ders alfabeyi öğrenmemizi ve ikinci haftaya öyle gelmemizi söylediler. öğrendik. evet, bir haftada. alfabeyi ama. dili değil. ikinci ders gelişigüzel öğrenci seçip temel edebiyat metinlerinden parçaları okutturmaya başladılar. çat pat okumaya başladık. zamanla gelişir seviyeniz. ara verirseniz, tekrar döndüğünüzde çok zorlanırsınız. evet türkçedir bu ama arapça ve farsçayla yüklü bir türkçe. tekrar edeyim, iyi düzeyde okuyabilmek hakikaten ciddi çaba ister. ister inanın ister inanmayın; almanca veya fransızca çalışırkenki dikkat ve çabayı ister. yabancı bir dil öğreniyormuşsunuz gibi hakkını vermeye çalışmalısınız. ne kadar hakkını verirseniz verin, muhtemelen hiçbir zaman halid ziya'yı orijinalinden okuyamayacaksınız. cenap şahabettin filan da olmaz. hüseyin rahmi olur ama. ahmet rasim olur. çok da keyifli olur. bir not defteri alın ve her gün beş on sözcük öğrenin bence. dağarcığınız ne kadar gelişirse o kadar yol alırsınız. bu genel olarak iyidir; sadece osmanlıca konusunda değil. dilde yetkinleşirsiniz, daha fazla sözcükle konuşursunuz. kendinizi ifade etme seçeneklerini artırmış olursunuz. son olarak, lütfen, birkaç haftalık heveslerle hiçbir işe girişmeyin. öğrenemezsiniz, zaman kaybı olur.
devamını gör...

üniversiteye başlayacaklara tavsiyeler

başlamayın. berber/kuaför olun. az önce hafif kırpıldığım için iki yüz elli lira bayıldım.
devamını gör...

özgür özel'in pervin chakar'ın elini öpmesi

koca chp başkanının bayram değil seyran değil el öperek harçlık koparma düşüncesi hiç hoş değil.
devamını gör...

arda turan'ın dolandırılması

mahalleden arkadaşları toplayıp dövsünler dolandırıcıları. emanet de alsın yanına.
devamını gör...

catawiki

online müzayede sitesidir. arabadan mücevhere, kitaptan şaraba kadar her şey satılır. merkezi hollanda. birkaç defa alışverişim oldu. ilk alışverişimde üç ayrı değerli taş aldım. pey vereceğiniz ürünlerin yanında genelde expert görüşü oluyor. değer biçiyor yani. 300-400 euro filan yazıyor. ben de bunlara güvenerek aldım üç parça şey. yazılan değerlerin çok altına aldım. 500-600 euro yazan bir şeyi komisyonuyla birlikte 55 euroya kapattım mesela. diğerleri de 200/300 euro civarındaydı. expert öyle buyurmuştu. üç hafta sonra geldiler. büyük merak içindeyim tabii. ödediğim parayı epeyce bir katlamaları gerekiyor. heyecanla kuyumcular filan dolanmaya başladım. dolanmaya diyorum çünkü onlarca yer gezdim. hiçbiri anlamıyor. ben zaten anlamıyorum. uyguna alıp iyi fiyata satma isteğiydi benimki. bu taşlar türkiye'de pek işe yaramaz filan diyorlar. kimisi bakmıyor bile. bir tanesi eline alıp biraz inceledi ve bunlar sahte dedi. başka yerler tavsiye ediyorlar. istanbul'a gitmesi lazım diyorlar. derken, inceletebileceğim bir yer buldum. atölyelerinde inceleyip değerini tespit ediyorlar. bakıldı. bir tanesi bizim bilmem ne taşı dedi, beş para etmez. diğeri, evet o taştan ama değeri size denilen kadar yok. çok altında. üçüncüsü... 500-600 euro yazılmıştı yanına. evet, 500 euro civarında olabilir ama biz almıyoruz dediler. bir yer söylendi bana. oraya gittim. üç aşağı beş yukarı derken 400 euro karşılığı liraya satıldı. diğerine de 50 euro verdiler. neticede verdiğim parayı beş katından biraz fazlasına dönüştürmüş oldum. kitap alışverişlerim de oldu. pek değecek bir şey değil. kargo öyle şişkin ki kitapların bir anlamı kalmıyor. çok özel kitapları uyguna almadıktan sonra girilecek iş değil. işin en kötü tarafı, bazen kargosu ücretsiz olan satıcılara denk geliyorsunuz. diyelim romanya'dan bir satıcı. türkiye'ye göndermiyorlar. ne kadar bakındıysam hepsi aynıydı. ücretsiz kargolar nedense türkiye'ye gönderilmiyor. siteyle ilgili bir şey. satıcılarla ilgisi yok. daha sonra aklıma almanya'daki sülalem geldi. diyelim satıcı almanya'dan biri. buraya kargo ücreti 50 euro, almanya olursa adres 5-10 euro. bunu kovaladım biraz. çünkü heriflerin medeniyeti bizim gibi pilav ve mesnevi medeniyeti değil. kitap medeniyeti. kitap bol. 1600'lerden kitaplar görünce bile dehşete kapılmıyorlar. 15-20 eurolara 1700'lerden acayip kitaplar yeme fırsatları var. kitap çok çünkü. o kitaplar buraya gelince astronomik değerler biçiliyor. almanya'dan adres verdim ve bazı kitaplar oraya gitti. oradan bana geldi. çünkü paraları bizimki gibi pul değil. ama bu bile sürdürülebilir bir sistem değil. çünkü bizim paramız aslında pul. bir hükmü yok. 50 euro 1500 lira...
devamını gör...

kitantik

ankara sahaflarından ali gökhan tuğ'un kurduğu sitedir. her türlü kitap, antika ve efemeralara ulaşılabilecek bir satış platformu. bu alanda nadir kitap tekel durumundaydı. kitantik farklı bir seçenek olması açısından çok önemli. nadir kitap'tan farklı gerekçelerle memnun olmayan sahaflar genelde kitantik üzerinden satış yaparlar. bu açıdan bir alternatif oluşturuyor kitantik. iki siteyi de kullananlar daha ağırlıktadır tabii. nadir kitapta satılan her kitap için satıcılardan yüzde on komisyon alınıyor. sanırım bu fahiş uygulama kitantikte yok. bugüne kadar pek çok alışverişim oldu ve herhangi bir sorun yaşamadım. sitede aynı zamanda online mezatlar da yapılıyor. bu kısmı beni daha çok ilgilendiriyor. mezatların çeşitliliği ve yaygınlığı açısından çok zengin değil. nedense pek tercih etmiyor sahaflar. belki yeterince ilgi çekmiyordur. ben takip ediyorum; ilgimi çeken şeyler çıktığında almaya çalışıyorum. mezatlarda komisyon alınmıyor. alıcı için çok önemli bir avantaj. farklı sahafların yapacağı kaliteli mezatlar ilgiyi artıracaktır bence. belki reklamının iyi yapılması gerekir. çünkü sahafların bu mezat işine pek girmemesini ben anlayamıyorum doğrusu. eğer temel çekince kitapların ''yenmesiyse'' makul başlangıç fiyatları belirlenebilir. kitapların değerlendirilmesi için çok iyi bir fırsattır mezatlar. kısa süre içinde onlarca, yüzlerce kitap satmış oluyorsunuz. sahaf etiketine sahip olup aslında sahaf filan olmayan pek çok kişi tıpkı nadir kitapta olduğu gibi burada da ağırlıkta. maalesef buna bir çözüm getirmek pek mümkün görünmüyor. sahafiye kitap bakınırken her yanınız ders kitabıyla doluyor.
devamını gör...

yazarların bu akşamki alkol tercihleri

kuru takılıyorum. eli şeyden düşürmeyen alkolü sevmiyorum. dalga tutmak gibisi yok yahu. eskiden bir mecliste daha keyifli olurdu bu. yalnızken birilerini arardım. sonra tamamen değişti. hakiki keyifçi olmadığı sürece oturmam kimseyle. tahammül etmekte zorlanıyorum insanlara. hava biraz soğuk ama olsun. sahildeyim. buram buram cigara kokusu. kimsecikler yok, bu çok güzel. gürültü patırtı yok. selamün aleyküm bilmem ne reisler yok. rüzgar yalıyor her yerimi. dalgalar seçiyorum uzaktan. uçuşan kuşlar var. uzaktan bir gemi geçiyor. onu yakalamaya çalışıyorum. nereye gidiyor acaba? sonra bir tanesi daha. bu selam vererek geçiyor. daha yakın sanki bana. kaptanı hayal ediyorum. orta yaşlı. yalnız bir herif. denizin çağrısına uymuş. her şeyi ardında bırakıp denize sığınmış. akdeniz'i seviyor en çok. kır saçlı. sigara tellendiriyor şimdi. viskisinden içiyor. halikarnas balıkçısı okuyacak uyumadan önce. deniz gibisi yok. hayallere dalıyorum. anılar gelişigüzel bindiriyor. kahkaha atıyorum kendi kendime. sonra hemen etrafıma bakıyorum istem dışı. gelen giden var mı diye. kafamız iyiyken bile önemsiyoruz ötekileri galiba. deli derler. desinler. hükümet gelmesin de kim geliyorsa gelsin. polisler yani. memur beyler. geçen bir tanesi güzellik yap demişti gerçi. kim bilir nerede şimdi? dilim damağım kurudu. canım soğuk baklava ve portakal çekiyor. evet ikisini aynı anda. arif olan anlar. bira açıyorum. diğerlerini sevmem. sadece bira ve ille de bomonti. bir marifeti olduğundan değil. bomonti'de okudum, eski alışkanlık. müzik dinlemek gerek. sakin bir şeyler. durgun. klasik müzik. bach. şaka lan, ahmet kaya filan. çok konuşturur alkol. boş konuşturur. kuru öyle mi? susarsın. durulursun. yazdırır bazen, kafamda şiire benzeyen şeyler var. gidip yazacağım.
devamını gör...

sevgilisini başka bir kadınla yakalayan erkek

hepimizin hayali. kapının önünde gizlice dikizlemek için. belki fark edilip davet ediliriz.
devamını gör...

türkiye'deki ahlaki çöküşün nedenleri

türkiye hep ahlaksız bir ülkeydi. ahlak sizin sandığınız gibi bir şey değildir çünkü. penis ve vajinalarınızdan ibâret bir şey sanıyorsunuz siz. ahlaktan anladığınız şey çok genel olarak sünni safsataları. dininiz filan akla geliyor. köyünüz ve jungle benzeri mahalleniz. oysa çok kadim bir kavram bu. felsefenin işidir bunu konuşmak. iyi ve kötüyle ilişkilidir. ne yapmalı sorusuna cevap arar. erdemlere ilişkindir. iyinin doğasına filan dalmak gerekir. böyle bir şey var mıdır diye kafa yormak gerekir. belirli bir toplumsallık anlayışı da gerektirir. başka bir sürü kavramla beraber bakılır meseleye. sanılarla veya üfürmelerle değil. platon ve aristoteles okumak gerekir. kant okumak gerekir. hegel okumak gerekir. bu ahlak sizin ahlaka hiç benzemiyor. sizinki başka. cübbeli ahmet filan dinlemeye devam. türkiye hep ahlaksız bir ülkeydi. çünkü türkiye hep felsefesiz bir ülkeydi.
devamını gör...

aşırı sağcı javier milei'nin arjantin'in cumhurbaşkanı seçilmesi

insanın aptallığı evrenseldir. inandığım tek evrensellik budur. ne tümellere inanırım ne de aklın kategorilerine.
devamını gör...

bir sahaf bin dünya

youtube'da sahaflarla ilgili bir şey ararken tesadüfen karşıma çıkmıştı. diyanet tv olduğu için pek yüz vermedim önce. sonra bir şans verip ilk bölümü izledim. derken, art arda hepsini izledim. sahafların dünyasına odaklanan çok iyi bir iş çıkarmışlar. her bölümde farklı bir yöne odaklanılıyor. imzalı kitaplar, koleksiyonerler, satmaya kıyılamayan kitaplar, cilt güzelleri vesaire... tabii ki diyanet tv olduğu için aslında sahaf filan olmayan bazı adamları da konuşturmuşlar. buna rağmen izlenmeye değer bence. çünkü bu konularda pek bir malzeme yoktur. daha doğrusu kitaplardan bulursunuz ne aradığınızı ama youtube gibi platformlarda oturup izleyebileceğiniz pek bir şey yoktur. seslendiren kişinin sesine ve türkçe yetkinliğine diyecek yok. oldukça karizmatik bir ses tonu. işinin ehli bazı sahafları dinleme fırsatı buluyorsunuz. ankara hemen her konuda olduğu gibi istanbul'un gölgesinde kalan bir şehir. diğer bütün şehirlerle aynı yazgıyı paylaşıyor aslında; istanbul harici her yer gibi taşra olarak algılanıyor. sahaflık açısından da bu böyledir. sahaflar filan konuşulduğunda istanbul'da bulunan üç beş kişi anılır sadece. onların anılmasında bir sorun yoktur ama ankaralı ciddi sahaflar da vardır. işte bu belgesel kıvamındaki programlar serisinde ankaralı değerli sahafları da dinliyoruz. anadolu sahaf, sanat kitabevi ve güven kitabevi gibi değerli kültür mahfillerinin sahipleriyle tanışıyorsunuz. bu meselelere meraklı herkesin onlardan öğrenecek çok şeyi vardır. yılların meslek görgüsüyle tatlı tatlı anlatıyorlar kitabiyat dünyasının inceliklerini. koleksiyonerlere kulak veriyorsunuz bazen. anılar paylaşılıyor. dolu dolu bir içerik oluşturmuşlar. kitaplık düşürmek gibi sahaflık jargonuna ait şeyleri anlatıyorlar. peşinden deli divane koşulan kitaplar konu ediliyor. ellerinden geçen hazine değerindeki kitapları paylaşıyorlar. kıyamadıklarını mevzu bahis ediyorlar. her sahafın müdavimi olur. onlarla kurulan ilişki sıradan bir müşteri münasebetinin çok ötesindedir. ahbaplık oluşur çünkü zamanla. onlara ayrılır kimi kitaplar; satışa bile sunulmadan satılan kitaplar vardır onlara. sahaflık mesleğinin hakiki erbapları meseleye sadece ticaret olarak bakmazlar çünkü. bu da işin bir parçasıdır doğal olarak ama kitabın ehline ulaşmasını da isterler. müdavimler anlatılıyor. anekdotlar birbirini izliyor. kitapları nasıl edindiklerini basitçe anlatıyorlar. sözün özü çok kaliteli bir iş yapmışlar. işin inceliklerini merak edenler için çok malzeme var. oldukça öğretici.
devamını gör...

gezegen sahaf

sahibi sedat yardımcı. uzun yıllardır bu işin içinde. kaldırımdan geliyor bildiğim kadarıyla. aslıhan pasajı'ndaki yerinden ayrılıp tuttuğu ofisten devam ediyor sahaflıkla ilişkisine. on yılı aşkın bir süre salon mezatları düzenledi. son üç yıldır youtube üzerinden canlı mezatlara devam ediyor. işi youtube'a taşımak akıllıca bir hamleydi bence. takdir edilmesi gereken bir girişimcilik. daha çok kişiye erişebiliyor. türkiye'nin her yerine bu yolla kitap satmak mümkün. galois sahaf bir alternatif olarak ortaya çıkana dek tekel durumundaydı. youtube mezatları açısından yani. uzun yıllardır yaptığı mezatlardan pek çok müdavimi vardır. mezatlar normal satış ve hızlı satış olarak ikiye bölünmüştür. normal satış başlangıç fiyatı kırk lira, hızlı satış başlangıç fiyatı yirmi liradır. hızlı satışta daha çabuk satılır kitaplar. hayırlı olsunlar uzun süre beklenmez. en azından eski mezatlarda bu daha belirgindi. son zamanlarda bu ayrımlar biraz belirsizleşmeye başladı. okurların kitapları yüzde kırk komisyonla satılıyor. whatsapp üzerinden de satışları başladı yakın zamanda. mezatlar cumartesi ve pazar günleri yapılıyor. her bir mezat beş saat kadar sürüyor. yerine göre çok keyif alırsınız. sevdiğiniz kitapları alabilmek mutluluk verir. bazen sıkıcı olabilir. sedat bey kitapları tanıyan biri. deneyimli. ancak münadilik tarzında eleşirilebilecek noktalar var. kitaplarla vedalaşamıyor bazen. kitap fiyatlarına dair gereğinden çok konuşuyor. satıcıları mahcup etmek istememesi takdire şayan. yine de ölçülü olmak ve dengeyi iyi ayarlamak gerekiyor kitabı satarken. bu fiyata hurdacı bile vermez diyor sözgelimi kitabı satarken. bence hoş değil. inanamıyor bazen sattığı fiyata. sinirlendiğini görüyorsunuz ekranda. bunlara dikkat edilmesi gerekir. kitapları kuru fasulye fiyatıyla kıyaslıyor sürekli. bazen kitap piyasanın çok üstüne satılsa bile tatminsizliğini gizlemiyor. diyelim imzalı bir kitap çıktı ve biraz uygunca satıldı. öyleyse bir daha imzalı kitap çıkarmayalım diyor. bunlar bana kalırsa bir münadinin hanesine eksi yazar. sonuçta keyifli bir etkinlik amacıyla katılıyor insanlar. çok güzel kitaplar çıkabilir bazen. alamasanız bile görürsünüz. boş zamanı olan herkes için zevkli bir tarafları vardır.
devamını gör...

galois sahaf

sahibi ercan yılmaz. istanbul samatya'da bu sene açtı mekânı. çiçeği burnunda bir sahaf diyebiliriz. yer sahibi olma açısından böyle ama deneyimli biri kendisi. emekli işsiz macerası değil onun sahaflıkla ilişkisi. uzun yıllar gezegen sahaf bünyesinde münadilik yaptı. kitapları tanımak için çok önemli bir mesele bu. elinizden ne kadar kitap geçerse o kadar bilgi ve görgü kazanıyorsunuz. kitabiyat dünyasının ucu bucağı yok çünkü. sempatik ve güleç bir adam. tanımasanız da kanınız çabucak kaynıyor kendisine. uzunca sakalı ve mülayim duruşu da bu olumlu izlenimde etkili olabilir. her hafta düzenli olarak çarşamba ve cuma günleri youtube üzerinden canlı mezatlar yapılıyor. bu geleneği başlatan kişi aslında gezegen sahaf/sedat yardımcı'dır. kendisinden önce yapıldıysa da en büyük etkiyi yaratan o oldu. pandemi döneminde salon mezatları yerine youtube mezatlarını geçirdi. galois sahaf bu işe atılıncaya kadar tekel durumundaydı denilebilir. seçeneklerin olması çok güzel bence. gezegen sahaf başka yazının konusu, dönelim galois'e. her hafta yapılan mezatlara ayrıca listeli müzayedeler de eklendi son aylarda. yani önceden belirlenen liste uyarınca yine youtube kanalıyla mezat düzenleniyor. listeli mezat daha kaliteli kitaplar demektir. özel bir hazırlık ve çaba gerektiyor. nadir ve sahafiye kitaplar bir araya getirilip koleksiyonerlere sunuluyor. gerek normal mezatlarda gerekse listelilerde sunulan kitaplar genel olarak okuyucuların gönderdiği kitaplardır. kitaplarını değerlendirmek isteyen kişiler belirli bir komisyon karşılığında ürünlerini gönderir. yüzde kırk komisyon. alıcılardan komisyon alınmıyor, onlardan alınmayan komisyon satıcılara yansıtılıyor. keyifli bir ortamı var bence. mezatta münadi çok ama çok önemlidir. onun tavırları, satarkenki halet-i ruhiyesi ve vücut dili önemlidir. ercan bey kitapları güzel güzel satıyor. çok hayıflanmak ve değerin altında satılan kitaplarda veryansın etmek iyi değildir. değeri belirleyen katılımcılardır. kitaplarla vedalaşabilmek gerekir. umarım bu çizgisini hiç bozmaz. ilk başladığı mezatlara göre kitap kalitesi açısından çok yol aldı. her kitap kurdunun dibini düşürecek kitaplar çıkmaya başladı son zamanlarda. kendisine yardım eden ayhan bey var bir de; onu anmamak olmaz. kitap kurdu bir herif. özellikle sanat ve sinema alanlarında "çok konuşabilir." öğreticidir, zihninizi açar. mezatların müdavimleri vardır. kemik bir kitle. yeni katılımlar da her zaman olur. ercan bey cömerttir. bazen bir şey alırsınız o size aynısından iki tane gönderir. birtakım etik sorgulamalara girişirsiniz. sonra körün istediği bir göz allah verdi iki göz diyerek yolunuza devam edersiniz. her koleksiyoner biraz kafadan kontaktır. çocuk gibiyizdir. hem koca manguel'in kitap çaldığı bir dünyada yaşıyoruz.
devamını gör...

kitap mezatı

açık artırma yoluyla kitap alınıp satılır. müzayede edilen kitaba talipseniz pey vermeniz gerekir. yani teklif vermek. mezatlar salon mezatları ve online olmak üzere ikiye ayrılır. salon mezatı dediğimiz şey yüz yüze yapılanıdır. sahaflarda yapılır çok genel olarak. bizzat gider katılırsınız. etkileşim daha yoğundur. sosyal biriyseniz ve insanlardan hoşlanıyorsanız bundan daha çok keyif alabilirsiniz. teorik olarak en azından. çünkü nasılsa kitap satılan bir ortam, katılanlar da çok aklı başında kişilerdir diye düşünürseniz hayal kırıklığına uğramanız işten bile değildir. yeri geldiğinde çok tatlı sohbetler olur ama. biraz münadiye de bağlıdır. mezatı yöneten kişiye, moderatöre yani. bazısı çok konuşur, insanı sıkar. bazısı işin ehli değildir, elindeki kitabı tanımaz. bazıları da vardır ki salt onu dinlemek için bile gidilir mezata. çok bilgilidir, deneyimlidir. geçmişten bugüne bir yolculuğa çıkarır sizi. hakiki kitap kurdudur. online mezatlar internet ortamında yapılır. lotlar önceden belirli bir sırayla sunulur, bunların belirli başlangıç fiyatları olur, istediğiniz şeyleri takip edip pey verebilirsiniz. acemiler önceden çöker kitaplara ve fiyat şişirirler. bencileyin olanlar ise yaşlı bir kurt gibi sisli havanın dağılmasını beklerler. canlı mezatı bekleriz. çünkü diyelim bir hafta var mezatın yapılmasına. bu bir hafta boyunca pey verip fiyatı şişirmek mümkündür. oysa bir de canlı pey tarafı vardır bu işin. çok genel olarak böyledir. ak koyun kara koyun orada belli olur. mezat olayı her şeyden önce çok keyiflidir. piyasanın altına kitap alma fırsatı bulabilirsiniz. kitap yiyebilirsiniz; hatta bazen çatal bıçakla dalarsınız. yani değerinin çok altına alabilirsiniz. koleksiyonerler genelde mezatlardan toplar kitapları. bir sürü mezat/müzayede şirketi vardır. sitelerine üye olup kitapların dünyasına dalarsınız. ne topladığınız bu işte çok önemlidir. zevk işidir bu. para ister. lüks bir etkinlik aslında. kimileri imzalı ve ilk baskı toplar, kimileri sadece kitapla yetinmez; ayrıca efemera toplar, kimileri cilt güzellerine tutkundur, osmanlı türkçesi toplayan vardır, yazma peşinde olan vardır, mühürlü ve damgalı kovalayan vardır... var oğlu var yani. bazı yayınevlerinin kimi serilerini toplayan da çoktur. sözgelimi adam yayınları'nın o muhteşem şiir ve düzyazı klasikleri... ben de ilk baskı meftunlarındanım. sadece bu değil ama asıl ilgim budur. türk edebiyatı ilk baskıları. kitap toplamak zor iştir, emek ister. müteferrika sahaf vardır, kadıköy'de. nam-ı diğer sakallı lütfü. o şöyle demiş: "kitap toplamak avcılığa benzer." avlanacağın yeri bilmen gerekir. bu da deneyim ister.
devamını gör...

doğal hukuk sorunu

kitabın tam adı doğal hukuk sorunu aristoteles'in politika'sı hobbes'un leviathan'ı. vahdet işsevenler tarafından yazılmış. pinhan yayıncılık basmış. yazar aslında hukuk felsefesi literatüründeki bir boşluğu görüp kapsamlı bir makale yazmayı düşünmüş; ancak makale boyutlarını aşıp çalışmayı kitaba çevirmiş. iyi de yapmış. kısa, özlü ve yoğun bir kitap. doğal hukuk kavramına ilişkin aslında doğru dürüst bir tanım bile yapılamadığından dem vuruyor. bazı kulaktan dolma ve beylik laflar var, o kadar. indirgemeci tavırlar görüyor kavrama yaklaşımda. oysa çok kadim bir mesele bu. felsefenin ve hukukun kesiştiği ciddi bir kavram. doğal hukuk nedir? kabaca doğallıkla yapılması gereken ve kaçınılması gereken şeyler vardır. doğa kavramından uzaklaşmadan düşünmek gerekir doğal adaleti. öldürmemek veya çalmamak gibi basit ilkeler geliyor akla. bunların her yerde kınanacağı filan. bundan emin değilim, kültürel farklılıkları göz ardı etmeden bakmaya çalışırım ben. ama yine de doğal hukuk özünde adaleti imlediği için bunun evrensel olduğu savunuluyor. iki filozofa odaklanılmış çalışmada; aristoteles ve hobbes. bunların birbirlerine tamamen zıt olduklarını savunuyor vahdet işsevenler. en azından bu mesele bağlamında. aristoteles'te uzlaşıma veya sözleşmeye dayanan bir yasallık yanında her zaman ve her yerde geçerli olan doğal hukuk/yasa da vardır. yani genel ve özel yasaları ayırır. özel yasalar her toplumun kendi içinde yurttaşlarına yönelik belirlediği ilkelerdir. bu yasalar sözlü veya sözsüz olabilir. toplumsal ilişkileri düzenlerler esas olarak. değişebilirler. kaldırılabilirler. anayasa değişince yasalar da pekâlâ değişebilir. yasa koyucunun iradesine bağlıdırlar. sözgelimi solon atina için yasalar koymuştu. toplumu yeniden düzenlemişti. oysa genel veya evrensel yasa sabittir. filanca kişinin egemenliğine dayanmaz. doğal adalet arayışı aristoteles'e göre evrenseldir. bir yasa geçerli olabilir ama bu onun âdil veya meşru olduğu anlamına gelmez. bunu en iyi bizler biliriz. can atalay'ı rehin tutan yasa pekâlâ geçerlidir ama âdil veya meşru değildir. adalet en önemli kavram doğal hukuk/yasada. hobbes insanların doğa durumunda aralıksız bir savaş hâlinde olduğunu savunuyordu. yani devlet ve yasa öncesi kurgusal bir jungle. herkes herkesin kurdu. kör tuttuğunu haklıyor. senden güçlüysem vay hâline. çünkü yasa yok, yasa yoksa adaletten söz edilemez. yani hobbes için adalet uzlaşımsal bir şey. adalet ve yasa devletle birlikte oluşuyor. daha doğrusu egemenle birlikte. yasa egemenin şahsına bağlı. leviathan'ın şahsına. onun dediği şey yasa. biz savaş durumundan çıkıp güvenlik karşılığında bütün haklarımızı leviathan'a devrettik. var kalma hakkı hariç bütün haklar. doğal hukukçu olarak anılan hobbes'un aslında öyle olmadığını iddia ediyor vahdet işsevenler. bunun tartışmalı olduğunu ifade ediyor. hobbes doğal adaletle ilgili bir sürü şey sayıyor aslında leviathan kitabında. ama yasayı ve aslında dolaylı olarak adaleti de egemenin şahsına bağlaması çok kafa karıştırıcı. bu bağlamda kesinlikle aristoteles'le karşı kutuptalar. aristoteles'te zaten doğa durumu denen bir şey yoktur. insan doğal olarak politiktir. devlet doğal bir şeydir.
devamını gör...

politika (kitap)

aristoteles'in büyük eseridir. siyaset felsefesi ve biliminin en temel kitaplarından biridir. toplam sekiz kitaptan oluşur. bazı kısımlarda eksikler olduğu düşünülse de metnin bütünlüğünü bozan bir durum söz konusu değil. remzi kitabevi baskısından okudum ben, mete tunçay çevirisi. orijinalinden değil ingilizceden çevrilmiş. gerekli görülen yerlerde kısa ve öz açıklamalar yapılmış. mete tunçay önemli bir siyaset bilimci ve entelektüel; ancak çeviride yer yer zorlama sözcükler kullandığını düşünüyorum. genel olarak iyi bir çeviri. kitap aile(hane) yönetimi incelemesiyle başlıyor. geçim kaynakları, geçimi sağlamak, para, kâr ve hangi yolun tutulması gerektiği tartışılıyor. aristoteles için geçim sağlamak doğal bir şey. bunun farklı yolları var. çiftçilik, çobanlık, avcılık ve toplayıcılık gibi. bunlar takdir ediliyor. para meselesine pek sıcak bakmıyor. para doğal bir şey değil çünkü. ticaret de keza öyle. insan gereksinimlerinin ötesine geçip amacı para kazanmak olarak belirliyorsa bu hoş değil. bir biyolog gibi yaklaşıyor devlete. onu parçalarına ayırıyor. aile en küçük birim veya topluluk. aileler birleşip köyleri meydana getirirler; köyler de birleşip kenti(devleti) oluştururlar. kent dediğimiz politik birlik iyi'yi amaçlar. insanların bir araya gelerek politik birliği oluşturmalarının ereği iyi'ye erişmektir. ortak yararı sağlamaktır. kent yurttaşlarını iyi ve erdemli alışkanlıklara yöneltmelidir. amaç sadece yaşamak değil; iyi yaşamaktır. mutluluk herkesin istediği ve kendisine yöneldiği şeydir. kendisi için istenendir. başka şeylere erişmek için mutluluğu istemeyiz. aristoteles çeşitli anayasaları inceliyor. anayasadan siyasal rejimleri veya yönetim biçimlerini anlamalıyız. ona göre makbul üç anayasa biçimi ve onlardan sapan üç de bozulmuş biçim vardır. makbul olanlar: monarşi, aristokrasi ve politeia(anayasal yönetim/siyasal yönetim). üç sapma biçimi ise: tiranlık, oligarşi ve demokrasidir. politeia çoğunluğun yasaya dayalı yönetimidir. demokrasi ve oligarşinin bir karmasıdır. orta sınıf rejimidir. aristoteles çok tutar bu anayasayı. orta sınıflar ölçülü olmayı çağrıştırır. doğru orta öğretisiyle de uyumlu. hangi anayasa hangi toplum için uygundur? sorunun cevabını oldukça ayrıntılı olarak tartışır. nüfus, coğrafya, toplumun gelenekleri, kentin erdemi ve eğitim gibi önemli unsurlara değinir. anayasaların korunması için neler yapılması gerektiğini tartışır. yasaların bu noktada çok büyük önemi vardır. yasaların amacı yurttaşlara erdemli ve iyi alışkanlıklar kazandırmaktır. ayrıca devrimleri de inceler. her bir anayasa için nelerden kaçınılması gerektiğini irdeler. sözgelimi oligarşilerde yoksulları tamamen ezmemelidir. mülkiyet sahibi sınıf halkı aşağılamamalıdır. tartışılan meselelerden biri de köleliktir. aristoteles için bu doğal bir şeydir. kimileri yönetilmek için vardır. yalnızca beden işlerine uygun olanlar doğadan köledir. canlı araçlardır köleler. bunlar gülünç argümanlar tabii ki, ulusal ön yargılar. kitapta eğitim meselesi önemli bir yer tutuyor. kamusal bir mesele olarak görülüyor. gençlerin eğitimine odaklanmak gerekir. onlar geleceğin yurttaşlarıdır. sparta, girit ve kartaca anayasaları ele alınıyor. olumlu ve olumsuz yönleri tartışılıyor. sparta'yı kadınlar yıkmıştır diyebiliriz, işin latifesi olarak. aristoteles sparta'da kadınların çok başıboş olduklarından yakınıyor. toprakların ciddi bir kısmına sahip olmalarını kabul edilebilir bulmuyor. yine sparta'da yalnızca askerlik meselesinin önemsenmesinden hoşlanmıyor. kitabın önemli savlarından biri kişilerin değil, yasaların yönetiminin savunulmasıdır bence. yasalar erdemli olmalıdır, yurttaşları iyi alışkanlıklara yöneltmelidir. genel olmalıdırlar. herkes için geçerlidirler. ''yasanın yönetmesini isteyen tanrının veya aklın yönetmesini istiyordur.''
devamını gör...

retorik (kitap)

tüm çağların en büyük adamlarından olan aristoteles'in kitabıdır. retorik sözcüğünü söylev veya hitabet olarak çevirebiliriz. belagat biraz ağdalı kalıyor bana göre ama o da uygun bir karşılık. işin özü etkili söz söyleme, güzel konuşmayı bir sanat olarak icra etme ve ikna edici olabilme. aristoteles pek çok konuda olduğu gibi bu konuda da hocası platon'dan daha farklı düşünmüştür. platon'da retorik sofistlerin türlü soytarılıkları için kullandığı bir araçtır. biraz kötü bir çağrışımı vardır platon açısından. hakikat için yanıltıcı olduğunu düşünüyordu, amaç ikna etmek filan olamaz çünkü. hakikat uzlaşımsal bir şey değildir, retorik güzel konuşarak ikna etmeye dayanır. sofistler özellikle mahkemelerde vesaire hakikate uymadan retorik yoluyla birilerini ikna ederler. etkilerler. retorik sanatının bu yönüne aristoteles platon gibi karşıdır. daha doğrusu mesele sadece ikna olmamalıdır. ama yine de platon'a göre daha önemli görür bu meseleyi ve kapsamlı bir şekilde inceler. her kitabında yaptığı gibi işe kendinden önce söylenen şeylere değinerek başlar. kimilerini eksik görür, kimilerinin bazı noktalarını benimser. kendisine felsefe tarihçisi denmesi boşuna değildir. retorik üç türlüdür: adli, politik ve törensel. üçünü de ayrı ayrı inceler. bunları yaparken sadece güzel söz söylemeye filan odaklanmaz; kitap bunun çok ötesindedir. sözgelimi duyguları inceler. arzu, öfke, utanç vesaire. adli söylevin temelinde yasalar vardır. bu bağlamda yasanın değerine dair önemli şeyler söyler. mahkemede konuşacak hatiplere tavsiyeler verir. hem hatiplerin psikolojisini irdeler; hem de dinleyicilerin. çeşitli tavsiyeler verir. üç tür hitabet için de farklı tavsiyeler öne sürer. her şeyden önce hatipler hitap edecekleri konuda kendilerinden emin ve bilgili olmalıdırlar. muhataplarının bilgi düzeylerini ve beklentilerini dikkate almalıdırlar. adli hatibin işi geçmişledir. yani bir olay geçmişte yaşanmıştır. hatip lehte veya aleyhte bir savunma yapacaktır. ya olayın gerçekleştiğini kabul etmez ve buna göre hazırlanır. bunu kanıtlamaya çalışır. veya olay gerçekleşse bile iddia edildiği gibi bir suç olmadığını savunmaya girişir. politik hatip gelecekle ilgilenir. gelecekte olacak veya olması muhtemel şeylerdir onun işi. kimse imkansızın peşinden gitmez. ikna etmeyi hedefler. bir şeyi destekler veya muhalefet eder. bunlara yönelik sağlam argümanlara sahip olmalıdır. toplumun genel yararını gözetmek gerekir bu meselelerde. törensel hatip ise ya över ya da yerer. işi bunlardır. aristoteles hitabet sanatını dil ve üslup açısından da inceler. bu bence en önemli kısımlarından biridir. metaforlardan bahseder. bir sürü örnek verir. homeros'tan alır örnekleri genelde. aşırı metafordan kaçınmak gerektiğini söyler. alışılmamış sözcüklerin kullanımına karşıdır. hitabetin belirli bir kurguya dayanması gerektiğini savunur. fazla şiirsel olmaktan kaçınılması gerekir. onun yeri hitabet sanatı değildir. dile dair pek çok teknik inceleme vardır. yunan ölçülerini inceler. kitapta konunun dışında öyle bir cümle vardır ki, tüyleri diken diken eder; şöyle buyurmuş üstat: ''acıma duygusunu duyabilmek için dünyada iyi insanların da bulunduğuna inanmamız gerekir.''
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim