birini bebekliğinden beri tanımanın özel hayata saygısızlığı
başlık "öpülepsi" tarafından 07.10.2023 14:19 tarihinde açılmıştır.
1.
anne ve babanın yaptığı büyük saygısızlık.
devamını gör...
2.
aşırı güzel bir tespit.
fonda çalan popüler müzikli story'ler atıp profile güneş gözlüklü fotoğrafını koyan kuzenime her baktığımda sümüklü bir şekilde top peşinde koşturduğu çocukluğumuz aklıma geliyor mesela. öğretmen olan bir diğerinin annesi tarafından burnu sıkılarak nasıl yemek yedirildiğini hatırlıyorum. hatta bir diğerinin gece altına kaçırmaya devam ettiği için alınan önlemleri hatırlıyorum.
bu büyük saygısızlık.
tez kelleleri vurula.
fonda çalan popüler müzikli story'ler atıp profile güneş gözlüklü fotoğrafını koyan kuzenime her baktığımda sümüklü bir şekilde top peşinde koşturduğu çocukluğumuz aklıma geliyor mesela. öğretmen olan bir diğerinin annesi tarafından burnu sıkılarak nasıl yemek yedirildiğini hatırlıyorum. hatta bir diğerinin gece altına kaçırmaya devam ettiği için alınan önlemleri hatırlıyorum.
bu büyük saygısızlık.
tez kelleleri vurula.
devamını gör...
3.
ha tanıdım ha tanımadım benim için pek önemli değil. insanın bebekliğinin veya erken çocukluk dönemlerinin benim için utanılacak yanı yok. o saçma sapan şeyler ve yaramazlıklar yaptığı için çocuk zaten. ve çocuk böyle şeyler yapmalı.
asıl olay ilkokul ve ortaokul zamanları. ben o yaşlarımı ilkokulu az çok ama ortaokulu basbayağı hatırlıyorum. çoğu çok salak ve aptaldı mesela. lise sonda ya da bazen denk geliyorduk midemi bulandırıyorlardı. aralarında tanıdığım doğru düzgün insan sıfır. ve sınıfları arada değiştirmelerine (3) rağmen. o dönemlerden beri insanların tuhaf ve basit canlılar olduğunu görüp anlamıştım. çocukken herkesi kendim gibi sanıyordum ve bunun öyle olmadığını bana onlar erkenden gösterdiği için çoğundan haz etmiyordum. liseye geçtim "belki büyüyüp artık bazı şeylerde akıllanmışlardır." dedim ama hayır daha beteri çıkmıştı. sonra üniversiteye gittim "baya zaman oldu şimdi aklı başında insnalara dönüşmüşlerdir bence, belki bu sefer arkadaş olmaya değer birini bulurum." dedim yine olmadı. üniversite lise 5'ten devam ediyor. ama 80 kişilik sınıfta sadece 1 tane ortaya yakın biri vardı. o da bana adımladı. baktım doğru düzgün gibi kabul ettim.
çalışma hayatına atılacak kadar büyüdüm artık. "sorumluluğun arttığı zamanlarda olgunlaşma sağlanmıştır artık." dedim hayır sağlanmamıştı.
işin tuhaf yanı insanlar bebek kafasıyla kalıp o kafada tüm yaşlarını yaşıyor ve bunu algılayacak düşünce yapısında bile değil. bu bana çok korkunç geldi. bebekten tek farkları artık emzik, bez vs. yok gibi.
bu yüzden birçok insanın bebekliğini gördüm. ve onlarınkiyi görmek zorunda kalmam benim değil onların bana yaptığı saygısızlıktı.
ve ben insanın 7'sinde neyse 70'inde de o'dur lafına genel olarak kulak vermiş biriyim. bu kolay kolay yanıltmaz. insan da kolay yanıltır.
ben iş hayatındayken de ortaokulda okuduğum insanlara denk gelince kafamda yeni değil o eski hâllerinin görüntüleri var. ve iyi yönde değişmişler mi diye bir kontrol yapınca aynı yolda ilerlediklerini gördüm. burada bahsettiğim düşünce ve karakter yapıları. ben o zamanlarda da kimseyle pek arkadaş olmadım, onların bu zamanki hâlleriyle de olmam yani bu kadar net.
niye genelden farklıyım, niye genele uyamıyorum, niye ben de benimseyemiyorum, neden o hâller veya olaylar bana da normal gelmiyor neden ben kendimi onlardan soyutlamak zorunda kaldım? vs. bunları ortaokulun başlarından beri düşünüyordum. çocukların bireymiş gibi oturamamış karakterlerinin oluşu beni derinden yaraladı. evet o hayal kırıklığıydı dediğim nokta aslında onlar yüzünden darbe almış olduğum yerdi. çoğu şeyimiz benzerken bu bariz farklar nasıl?
b.k kafalı insanların hepsinden nefret ediyorum. zirvede olduğum falan da yok. yerin dibinde oldukları için ben normalken onlara zirve gözüküyorum. bunun bile farkında olamayışları beni deli ediyor. düşünme özürlüleri...
aptallıklarıyla işleri ve hayatları yolunda çoğunun. mutluluk için aptallık şart gibi.
merak etmeyin kendimi bazen ben de sevmiyorum. amacımı ve varlığımı sorguluyorum. hâlâ pek bir şeyler bulmuş sayılmam.
kendimi soyutlamamla dışlama olayı bir değil ayrıca. ben çoklu pencere yerine kendime pencere açtım. orayla ilgilenirken çoktan bir eksik olduğum için bu batmıştı mesela. bununla onları dışladığım sanrısına kapılmışlardı. tek kişi olarak herkesi dışlayabiliyorsam hepsi bir kişi bile sayılmaz demek ki. aptallıkları kellik misali direkt göze çarparken onlar bunu nasıl fark etmiyor anlayamıyorum mesela.
ve bazılarını isteyerek dışladım. çünkü onlar kuyruğu yerine kafasının ezilmesi gereken tiplerdi. hiçbir şey yapmadığım hâlde kıskançlıktan çok şey yapmışlardı. buna rağmen karşılık vermeyip onları sakin ve açık bir şekilde istemediğimi söylerken daha çok bilenmişlerdi. çoğu zaman en çalışkan ve en başarılı olarak çoğu grup kurma olayında onları almadım veya seçmedim. bunları ortaokulda yaşadım. sınıfın en baskın şerefsizleri üzülerek söylüyorum ki kızlardı. erkeklerin en şerefsizi ve en gevşeği bile onların normal haliyle yarışamazdı. ve günlük konuşma ya da ders odaklı olarak en haz etmediğim grup olan erkeklerle konuşabilirken, düşmanlık içine girmediğim kızlarla kanlı dövüşlü hâle bürünmek beni şaşırtmıştı. erkeklerin en zekisinde bile düşmanlık için sinsilik yoktu. onlar daha açık ve dürüst savaşan tiplerdi. bunu anlayınca bazılarına sevmediğim hâlde iyilik bile yapmıştım. çünkü gözümde berbat olmalarına rağmen bir şekilde hak etmişlerdi. ama onlara iyiliğim mi dokunacak hayır o iyiliği illa kötülüğe çevireceğim. çünkü o kız ve grubu en adiydi. ve asla kötülükten sakınacağım kişiler değil.
o zaman ki kötülük anlayışım, silgi vermemek veya ödev yapmamışken yapmaya çalıştığını görüp hocaya söylemekti.
iyilikte evde unuttuğu kitabını ödünç olarak vermek veya ödev kontrolünde çalışma kitaplarını değiş tokuş etmekti. bazen çok düşük aldığı sınavda geçer not almasını sağlamak. veya becerisinin olmadığı derslerde yardımcı olmak vs.
ya böyle, yılan hafızalıyım ve cidden bir intikam içine girecek olursam kurtlardan farkım olmazdı. düşmanlıkta bile adil ve dürüstüm. o yüzden düşmanlıkta bile kaliteli insan ararım.
ilk insanlık sonra düşmanlık anlayışı gelir. bu anlayışı doğru düzgün edinmişse o düşmanlık baldan tatlıdır...
asıl olay ilkokul ve ortaokul zamanları. ben o yaşlarımı ilkokulu az çok ama ortaokulu basbayağı hatırlıyorum. çoğu çok salak ve aptaldı mesela. lise sonda ya da bazen denk geliyorduk midemi bulandırıyorlardı. aralarında tanıdığım doğru düzgün insan sıfır. ve sınıfları arada değiştirmelerine (3) rağmen. o dönemlerden beri insanların tuhaf ve basit canlılar olduğunu görüp anlamıştım. çocukken herkesi kendim gibi sanıyordum ve bunun öyle olmadığını bana onlar erkenden gösterdiği için çoğundan haz etmiyordum. liseye geçtim "belki büyüyüp artık bazı şeylerde akıllanmışlardır." dedim ama hayır daha beteri çıkmıştı. sonra üniversiteye gittim "baya zaman oldu şimdi aklı başında insnalara dönüşmüşlerdir bence, belki bu sefer arkadaş olmaya değer birini bulurum." dedim yine olmadı. üniversite lise 5'ten devam ediyor. ama 80 kişilik sınıfta sadece 1 tane ortaya yakın biri vardı. o da bana adımladı. baktım doğru düzgün gibi kabul ettim.
çalışma hayatına atılacak kadar büyüdüm artık. "sorumluluğun arttığı zamanlarda olgunlaşma sağlanmıştır artık." dedim hayır sağlanmamıştı.
işin tuhaf yanı insanlar bebek kafasıyla kalıp o kafada tüm yaşlarını yaşıyor ve bunu algılayacak düşünce yapısında bile değil. bu bana çok korkunç geldi. bebekten tek farkları artık emzik, bez vs. yok gibi.
bu yüzden birçok insanın bebekliğini gördüm. ve onlarınkiyi görmek zorunda kalmam benim değil onların bana yaptığı saygısızlıktı.
ve ben insanın 7'sinde neyse 70'inde de o'dur lafına genel olarak kulak vermiş biriyim. bu kolay kolay yanıltmaz. insan da kolay yanıltır.
ben iş hayatındayken de ortaokulda okuduğum insanlara denk gelince kafamda yeni değil o eski hâllerinin görüntüleri var. ve iyi yönde değişmişler mi diye bir kontrol yapınca aynı yolda ilerlediklerini gördüm. burada bahsettiğim düşünce ve karakter yapıları. ben o zamanlarda da kimseyle pek arkadaş olmadım, onların bu zamanki hâlleriyle de olmam yani bu kadar net.
niye genelden farklıyım, niye genele uyamıyorum, niye ben de benimseyemiyorum, neden o hâller veya olaylar bana da normal gelmiyor neden ben kendimi onlardan soyutlamak zorunda kaldım? vs. bunları ortaokulun başlarından beri düşünüyordum. çocukların bireymiş gibi oturamamış karakterlerinin oluşu beni derinden yaraladı. evet o hayal kırıklığıydı dediğim nokta aslında onlar yüzünden darbe almış olduğum yerdi. çoğu şeyimiz benzerken bu bariz farklar nasıl?
b.k kafalı insanların hepsinden nefret ediyorum. zirvede olduğum falan da yok. yerin dibinde oldukları için ben normalken onlara zirve gözüküyorum. bunun bile farkında olamayışları beni deli ediyor. düşünme özürlüleri...
aptallıklarıyla işleri ve hayatları yolunda çoğunun. mutluluk için aptallık şart gibi.
merak etmeyin kendimi bazen ben de sevmiyorum. amacımı ve varlığımı sorguluyorum. hâlâ pek bir şeyler bulmuş sayılmam.
kendimi soyutlamamla dışlama olayı bir değil ayrıca. ben çoklu pencere yerine kendime pencere açtım. orayla ilgilenirken çoktan bir eksik olduğum için bu batmıştı mesela. bununla onları dışladığım sanrısına kapılmışlardı. tek kişi olarak herkesi dışlayabiliyorsam hepsi bir kişi bile sayılmaz demek ki. aptallıkları kellik misali direkt göze çarparken onlar bunu nasıl fark etmiyor anlayamıyorum mesela.
ve bazılarını isteyerek dışladım. çünkü onlar kuyruğu yerine kafasının ezilmesi gereken tiplerdi. hiçbir şey yapmadığım hâlde kıskançlıktan çok şey yapmışlardı. buna rağmen karşılık vermeyip onları sakin ve açık bir şekilde istemediğimi söylerken daha çok bilenmişlerdi. çoğu zaman en çalışkan ve en başarılı olarak çoğu grup kurma olayında onları almadım veya seçmedim. bunları ortaokulda yaşadım. sınıfın en baskın şerefsizleri üzülerek söylüyorum ki kızlardı. erkeklerin en şerefsizi ve en gevşeği bile onların normal haliyle yarışamazdı. ve günlük konuşma ya da ders odaklı olarak en haz etmediğim grup olan erkeklerle konuşabilirken, düşmanlık içine girmediğim kızlarla kanlı dövüşlü hâle bürünmek beni şaşırtmıştı. erkeklerin en zekisinde bile düşmanlık için sinsilik yoktu. onlar daha açık ve dürüst savaşan tiplerdi. bunu anlayınca bazılarına sevmediğim hâlde iyilik bile yapmıştım. çünkü gözümde berbat olmalarına rağmen bir şekilde hak etmişlerdi. ama onlara iyiliğim mi dokunacak hayır o iyiliği illa kötülüğe çevireceğim. çünkü o kız ve grubu en adiydi. ve asla kötülükten sakınacağım kişiler değil.
o zaman ki kötülük anlayışım, silgi vermemek veya ödev yapmamışken yapmaya çalıştığını görüp hocaya söylemekti.
iyilikte evde unuttuğu kitabını ödünç olarak vermek veya ödev kontrolünde çalışma kitaplarını değiş tokuş etmekti. bazen çok düşük aldığı sınavda geçer not almasını sağlamak. veya becerisinin olmadığı derslerde yardımcı olmak vs.
ya böyle, yılan hafızalıyım ve cidden bir intikam içine girecek olursam kurtlardan farkım olmazdı. düşmanlıkta bile adil ve dürüstüm. o yüzden düşmanlıkta bile kaliteli insan ararım.
ilk insanlık sonra düşmanlık anlayışı gelir. bu anlayışı doğru düzgün edinmişse o düşmanlık baldan tatlıdır...
devamını gör...
4.
ömrümde böyle bi eziklik görmedim. bu kadar detaylı düşünmek ruh hastası yapar insanı.
devamını gör...