bizim rütbesiz yazara verecek kızımız yok diyen adam
başlık "mebus paltosu" tarafından 08.06.2021 23:19 tarihinde açılmıştır.
1.
müstakbel kayınbabam oluyor sevgili dostlar.
biliyorsunuz esra ile yıllardır süren düzenli bir ilişkimiz var. müstakbel kayınbabam murat bey ve eşi cevahir hanım teyze oldukça pimpirikli bir çift. barış manço'nun işte hendek işte deve şarkısındaki bedbaht damat adayı gibi sürekli farklı koşulları yerine getiremediğimiz için geri dönüyoruz. sürekli hendekler var fakat atlatamıyoruz deveyi. sürekli madlen çikolata götüre götüre boyuna eti'yi ülker'i zengin ettik anasını satim.
neyse işte bugün fabrikada vardiya bitti. yorgun argın eve geldim. akşamleyin esra'mı (yani ay çöreğimi) istemeye gideceğimden içimde hoş bir umut vardı. zaten iyi kötü bir mesleğim var, evim vs. var onlarda sıkıntı yok gül gibi yaşarız. cevahir teyze vegan olduğu için %100 polyesterden yapılmış takım elbisemi giydim. çünkü daha önceden ipek takım elbiseyi gördüğünde kriz geçirmişti. sütlü çikolata getirdiğimiz gün, evine polonyalı yahudi girmiş bir nazi subayı edasıyla sonsuz bir nefret + tiksintiyle karışık bir yüz ifades takınarak bakmıştı. çikolatalar da %100 vegan. tam takım hazırız yani.
babamcağızla, müstakbel kayınpederim arap baharından, türkiye'nin suriye sınırındaki söz hakkından, ali babacan'ın partisinden bahsederken; annemceğiz ile müstakbel kayınvalidem yeni aldıkları koltuklarından bahsedip birbirlerine caka satıyorlardı. oldum olası kadınların böylesine mobilya takıntısı olmasına anlam veremem. mobilya fetişizmi mi desem ne desem... mobilya yenileyip durmak zaten başlı başına saçmalık ötesi değil midir? o esnada chuck palahniuk'un fight club'ından bir aforizma patlattım;
"mobilya satın alırsınız. kendinize dersiniz ki, bu hayatım boyunca ihtiyaç duyacağım son kanepe... bir zamanlar sahip olduklarınız artık sizin sahibiniz olur"
bir süre yüzüne özel harekat feneri tutulmuş esenyurt torbacısı gibi mel mel baktılar, sonra:
cevahir teyze: bir şey mi istedin oğlum.
annem: susadın mı guzum?
ben: eheh yok bir şey siz devam edin.
esra'mın yanına gittim sonra. ona arkadan sinsice yaklaştım, az daha kahveyi dökecekti.
ben: aklından bile geçirme seni küçük tatlı şey.
esra: ya furkan ödümü patlattın! neyi geçirmeyeyim, ne diyorsun?
ben: tükürmek ya da tuz katmak gibi köylüce bir âdete teşebbüs etmeyeceksin değil mi söz ver.
esra: tabii ki de hayır furkan! ne alakası var hihi
ben: tamam ben yine de güvenmiyorum. tarkan arkası dönükken, yüzüğündeki zehri kadehe gizlice dolduran viking prensesi gibi iş yapmayasın sonra?
esra: furkan üçe kadar sayıyorum gitmezsen kahveyi suratına atacağım hah hah!
ben: ok... ok... i know i know
murat bey: furkan oğlumuz ne iş yapar?
babam: oğlum?
ben: kafa sözlük'te yazarım efendim.
murat bey: heh daha önce söylemiştin oğlum hatırladım. nasıl durumlar.
ben: çok şükür efendim. daha iyi günlerimiz oldu buna da şükür tabii.
murat bey: olsun olsun maaşallah. hangi rütbeliydin oğlum?
babam söze karıştı:
"aman efendim ne rütbesi... bedelli yaptı geçen sene. bakaya bu"
murat bey: biliyorum efendim onu sormadım. kafa sözlük'te yazıyor oğlumuz maaşallah ne güzel... yazarlık rütbesi neydi diye soruyorum.
ben: rütbe yok bildiğim kadarıyla efendim.
murat bey: var oğlum yeni geldi. hah hah ben senden iyi biliyorum demek ki, işe bak.
"hemen bakıyorum efendim" dedim. elime telefonumu aldım. yanıma sokulmuş telefonumu dikizliyor. arama geçmişi görünüyor orada. çok utandım ve sıkıldım bu duruma... "sagopa ile ceza neden küstü. van gogh neden kulağını kesti, caillou son bölüm, saddam'ın idam edilişi" vs. gibi absürt aramaların hepsini gördü. o an yer yarılsaydı da yerin dibine girseydim dedim. bunu gerçekten istedim dostlarım. allahtan daha ötesini görmedi diye kendimi teselli ediyorum.
bir de baktık ki herkes şövalye, para babası, filozof, ninja vs. diye rütbelenmişken bende bomboş bir ekran çıktı. bir iki saniye odaklanınca o ekranda nah çeken çocuk gifi çıkıyor. o bana baktı ben ona baktım. şaban oğlu şaban filminde kemal sunal ile onun kumandanı şener şen'in birbirlerine mel mel baktığı sahne gibi baktık birbirimize.
murat bey: öhöm.. efendim çocuklar birbirlerini sevmiş lakin onların biraz daha birbirlerini tanıması icap eder diye düşünüyorum. delikanlı henüz çok toy. bizim kız da fakülteyi yeni bitirdi, yeni işe girdi.. biraz bekleyelim isterim.
o anda tamamıyla yıkılmıştım. kafa sözlük yine bize giderayak yaptı yapacağını. sezercik gibi sesim ağlamaklı : "kıyak adammışsın.. helal olsun..." demek istedim o'na o an... yine avucumuzu yalayarak döndük 14. kere ...
bu iş burada bitmeyecek ama. dönüşüm fena olacak ve esra'mı bir romans şövalyesi olup kurtaracağım o derebeyinin evinden!
biliyorsunuz esra ile yıllardır süren düzenli bir ilişkimiz var. müstakbel kayınbabam murat bey ve eşi cevahir hanım teyze oldukça pimpirikli bir çift. barış manço'nun işte hendek işte deve şarkısındaki bedbaht damat adayı gibi sürekli farklı koşulları yerine getiremediğimiz için geri dönüyoruz. sürekli hendekler var fakat atlatamıyoruz deveyi. sürekli madlen çikolata götüre götüre boyuna eti'yi ülker'i zengin ettik anasını satim.
neyse işte bugün fabrikada vardiya bitti. yorgun argın eve geldim. akşamleyin esra'mı (yani ay çöreğimi) istemeye gideceğimden içimde hoş bir umut vardı. zaten iyi kötü bir mesleğim var, evim vs. var onlarda sıkıntı yok gül gibi yaşarız. cevahir teyze vegan olduğu için %100 polyesterden yapılmış takım elbisemi giydim. çünkü daha önceden ipek takım elbiseyi gördüğünde kriz geçirmişti. sütlü çikolata getirdiğimiz gün, evine polonyalı yahudi girmiş bir nazi subayı edasıyla sonsuz bir nefret + tiksintiyle karışık bir yüz ifades takınarak bakmıştı. çikolatalar da %100 vegan. tam takım hazırız yani.
babamcağızla, müstakbel kayınpederim arap baharından, türkiye'nin suriye sınırındaki söz hakkından, ali babacan'ın partisinden bahsederken; annemceğiz ile müstakbel kayınvalidem yeni aldıkları koltuklarından bahsedip birbirlerine caka satıyorlardı. oldum olası kadınların böylesine mobilya takıntısı olmasına anlam veremem. mobilya fetişizmi mi desem ne desem... mobilya yenileyip durmak zaten başlı başına saçmalık ötesi değil midir? o esnada chuck palahniuk'un fight club'ından bir aforizma patlattım;
"mobilya satın alırsınız. kendinize dersiniz ki, bu hayatım boyunca ihtiyaç duyacağım son kanepe... bir zamanlar sahip olduklarınız artık sizin sahibiniz olur"
bir süre yüzüne özel harekat feneri tutulmuş esenyurt torbacısı gibi mel mel baktılar, sonra:
cevahir teyze: bir şey mi istedin oğlum.
annem: susadın mı guzum?
ben: eheh yok bir şey siz devam edin.
esra'mın yanına gittim sonra. ona arkadan sinsice yaklaştım, az daha kahveyi dökecekti.
ben: aklından bile geçirme seni küçük tatlı şey.
esra: ya furkan ödümü patlattın! neyi geçirmeyeyim, ne diyorsun?
ben: tükürmek ya da tuz katmak gibi köylüce bir âdete teşebbüs etmeyeceksin değil mi söz ver.
esra: tabii ki de hayır furkan! ne alakası var hihi
ben: tamam ben yine de güvenmiyorum. tarkan arkası dönükken, yüzüğündeki zehri kadehe gizlice dolduran viking prensesi gibi iş yapmayasın sonra?
esra: furkan üçe kadar sayıyorum gitmezsen kahveyi suratına atacağım hah hah!
ben: ok... ok... i know i know
murat bey: furkan oğlumuz ne iş yapar?
babam: oğlum?
ben: kafa sözlük'te yazarım efendim.
murat bey: heh daha önce söylemiştin oğlum hatırladım. nasıl durumlar.
ben: çok şükür efendim. daha iyi günlerimiz oldu buna da şükür tabii.
murat bey: olsun olsun maaşallah. hangi rütbeliydin oğlum?
babam söze karıştı:
"aman efendim ne rütbesi... bedelli yaptı geçen sene. bakaya bu"
murat bey: biliyorum efendim onu sormadım. kafa sözlük'te yazıyor oğlumuz maaşallah ne güzel... yazarlık rütbesi neydi diye soruyorum.
ben: rütbe yok bildiğim kadarıyla efendim.
murat bey: var oğlum yeni geldi. hah hah ben senden iyi biliyorum demek ki, işe bak.
"hemen bakıyorum efendim" dedim. elime telefonumu aldım. yanıma sokulmuş telefonumu dikizliyor. arama geçmişi görünüyor orada. çok utandım ve sıkıldım bu duruma... "sagopa ile ceza neden küstü. van gogh neden kulağını kesti, caillou son bölüm, saddam'ın idam edilişi" vs. gibi absürt aramaların hepsini gördü. o an yer yarılsaydı da yerin dibine girseydim dedim. bunu gerçekten istedim dostlarım. allahtan daha ötesini görmedi diye kendimi teselli ediyorum.
bir de baktık ki herkes şövalye, para babası, filozof, ninja vs. diye rütbelenmişken bende bomboş bir ekran çıktı. bir iki saniye odaklanınca o ekranda nah çeken çocuk gifi çıkıyor. o bana baktı ben ona baktım. şaban oğlu şaban filminde kemal sunal ile onun kumandanı şener şen'in birbirlerine mel mel baktığı sahne gibi baktık birbirimize.
murat bey: öhöm.. efendim çocuklar birbirlerini sevmiş lakin onların biraz daha birbirlerini tanıması icap eder diye düşünüyorum. delikanlı henüz çok toy. bizim kız da fakülteyi yeni bitirdi, yeni işe girdi.. biraz bekleyelim isterim.
o anda tamamıyla yıkılmıştım. kafa sözlük yine bize giderayak yaptı yapacağını. sezercik gibi sesim ağlamaklı : "kıyak adammışsın.. helal olsun..." demek istedim o'na o an... yine avucumuzu yalayarak döndük 14. kere ...
bu iş burada bitmeyecek ama. dönüşüm fena olacak ve esra'mı bir romans şövalyesi olup kurtaracağım o derebeyinin evinden!
devamını gör...
2.
sözlüğün en orijinal yazarına hemen rütbe verilmelidir dedirtmiştir.
devamını gör...
3.
bir tanımın içine bu kadar yemek sıkıştırılması çok ayıp. burada her daim aç insanlar var*.
devamını gör...
4.
1 puanı bile olsa rütbeyi hakkeden yazarımızın yine gönlümüzü fethettiği mizah yazısıdır.
devamını gör...
5.
memati diye rütbem var bana verecekleri kızla ben evlenmem anasını satim..
devamını gör...
6.
haklı olan adam.
bana da bir rütbeyi çok görmüşler. onlarca rütbe yapmışlar, bir tanesine bile beni layık görememişler. ağlıyorum şu an kimsenin umrunda değil. yokmuşum gibi, hiç olmamışım gibi. bu öyle bir şey ki, oyunda sütten olmak gibi.
ben olsam, ben de kız vermezdim size.
bana da bir rütbeyi çok görmüşler. onlarca rütbe yapmışlar, bir tanesine bile beni layık görememişler. ağlıyorum şu an kimsenin umrunda değil. yokmuşum gibi, hiç olmamışım gibi. bu öyle bir şey ki, oyunda sütten olmak gibi.
ben olsam, ben de kız vermezdim size.
devamını gör...
7.
madalyayi hak eden yazıdır. 12 point from tolgame.
devamını gör...
8.
benim de rütbem yok. o halde evde kaldık desenize.!
devamını gör...
9.
buram buram orjinallik ve aşk akıyor.. bu başlıktan sonra vereceğiniz rütbe zırlak olabilir çünkü kötü oldum bi.......
devamını gör...
10.
aşkım rütben var mıydı senin ? malum bak 14. sefer diyorlar da (bkz: ??♀️sjsjjs)
devamını gör...
11.
haklı adamdır. kızını gözünden sakın, yeme yedir, içme içir, sonra elin rütbesiz yazarı gelsin gül gibi kızı alsın gitsin. yok ya? daha neler.
devamını gör...
12.
"ne dersiniz beyim diliniz ne söyler? ama biz.. ama.. yapmayın etmeyin." diyerek tepki gösterdiğim kayınpeder adayıdır.
(bkz: kaç para ulen bir rütbe)
(bkz: benim oğlumun neden rütbesi yok diye içen baba)
(bkz: kaç para ulen bir rütbe)
(bkz: benim oğlumun neden rütbesi yok diye içen baba)
devamını gör...
13.
+ ama ama efendim benim rütbem var zaten !
- aa öyle mi evladım neymiş ?
rütbe : (bkz: pazar sevişgeni)
- aa öyle mi evladım neymiş ?
rütbe : (bkz: pazar sevişgeni)
devamını gör...
14.
benim rütbeyi görüp bana kız verecek babanın kızını ben almam..
devamını gör...
15.
devamını gör...
16.
haklı adam. böyle ciddi bir konuya alay eder gibi başlık açmak da saygısızlıktır, ayıp yani. bunlar hassas mevzular. ben olsam karma puanı asgari ücrette olan birine kızımı değil günahımı bile vermem bir de rütbesiz olacakmış , komik!
devamını gör...
17.
bey bey, sizin bu fallik kızınız rütbe rütbe diye gezinirken, bizim oğlan rütbesini sildirdi..." diyerek garip anam naçar anam gerekli cevabı o kart horoza verir.
devamını gör...
18.
acilen yoldaşın devreye girip kızın babasını ikna etmesi şart. böyle güzide bir yazarın sırf bir rütbe uğruna sevdiceğinden olması içimize sinmiyor.
devamını gör...
19.
20.
rütbe kolay iş, kız öyle veriliyorsa.
devamını gör...
"bizim rütbesiz yazara verecek kızımız yok diyen adam" ile benzer başlıklar
rütbesiz
1