1.
çok yakın arkadaşımın genç yaşında hayatını kaybetmesine neden ölüm sebebi.evlerden uzak.serinlemek için girdiği gölette...
devamını gör...
2.
çok iyi bir yüzücüyseniz bile dikkatli olmanız gereken tehlike.
sene 2010'ların başı. antalya'dayım. sahilde arkadaşlarla içiyoruz. kimse sarhoş değil, ancak alkollüyüz. o gün de atletlerin katıldığı ciddi bir yarışma yapılmış. triatlon mu pentatlon mu ne, tam hatırlamıyorum. denizin 100 metre ötesinde dubalar var, oraya yüzüp geri gelmek de yarışmanın bir parçası.
yarışma bitiyor. atletler dağılıyorlar. organizatörler, sahildeki insanlara, "oraya yüzmeyin, akıntı başlıyor, hava da kararacak. biz dubaları kaldıracağız. tehlikeli olur" diyorlar.
gaza geliyorum. "ben oraya yüzer gelirim." diyorum.
arkadaşlar "nah yüzersin" filan diyorlar. 1-2 kişi "yapma oğlum" diyor.
o zamandaki durumumu söyleyeyim;
boy-kilo: ideal
yüzme yeteneği: çok iyi.
kondisyon: 6/10. kesinlikle bir atlet seviyesinde değil.
neyse giriyorum suya, başlıyorum kulaç atmaya. 50 metrede yoruluyorum. akıntı sürekli sağ tarafa doğru çekiyor. yani hem ileri, hem sola yüzmek zorundayım. 80 metrede kaslarım yanmaya başlıyor. gayret göstererek bir şekilde dubalara varıyorum.
dubaya tutunup dinleniyorum. klasik kas dinlendirme hareketlerini yapıyorum. ancak fazla dinlenme lüksüm de yok. 20 dakika sonra bildiğin karanlık çökecek.
ne kadar iyi bir yüzücü olursan ol ölme riski oranı bir anda %50'ye çıkacak.
dubayı bırakıp karaya doğru yüzmeye başlıyorum. bölgenin yabancısıyım. artık suya ilk girdiğim yeri kestiremiyorum. sadece ışıklar görünüyor.
akıntı iyice şiddetlenmiş. sürekli beni yan tarafa, (bu sefer sola) doğru götürüyor. savaşamıyorum. biraz daha savaşmaya devam edersem çok kötü bir kramp girecek. işte o zaman gerçek problem başlayacak.
heralde kıyıya 70 metre kala bir karar veriyorum. akıntıya karşı savaşmayacağım. akıntıya sırtımı vererek çapraz bir şekilde yüzeceğim.
panik yapmıyorum. ama endişeliyim.
bunu yapıyorum. hızlandığımı hissediyorum. evet, karaya doğru gidiyorum ancak aynı zamanda hızla sola doğru da gidiyorum. "yapacak bir şey yok" diyorum.
neredeyse yarım saat sonra karaya ayak basıyorum. tüm kaslarım çığlık atıyor. karaya çıkar çıkmaz dizlerimin üzerine çöküp kalıyorum. 5 dakika kadar dinleniyorum. sonra sahilde(sağa doğru), suya girdiğim noktaya yani arkadaşlarımın yanına yürüyorum.
suya girdiğim noktadan nerdeyse 250 metre kadar ötede karaya çıkmışım.
vardığım zaman herkes panik olmuş, birisi sahil güvenliği aramış.
yeniden arıyoruz, bir şey olmadığını, arama kurtarmaya gerek olmadığını açıklıyoruz. haklı olarak sahil güvenlikten azarımı işitip özür dileyerek telefonu kapatıyorum. (sağolsun çok ilgilenmişler. endişelenmişler. mobilize olup denize çıkmak üzerelermiş hatta)
kaçınılmaz sona ne kadar yaklaştığımı farkediyorum.
ders oluyor.
sene 2010'ların başı. antalya'dayım. sahilde arkadaşlarla içiyoruz. kimse sarhoş değil, ancak alkollüyüz. o gün de atletlerin katıldığı ciddi bir yarışma yapılmış. triatlon mu pentatlon mu ne, tam hatırlamıyorum. denizin 100 metre ötesinde dubalar var, oraya yüzüp geri gelmek de yarışmanın bir parçası.
yarışma bitiyor. atletler dağılıyorlar. organizatörler, sahildeki insanlara, "oraya yüzmeyin, akıntı başlıyor, hava da kararacak. biz dubaları kaldıracağız. tehlikeli olur" diyorlar.
gaza geliyorum. "ben oraya yüzer gelirim." diyorum.
arkadaşlar "nah yüzersin" filan diyorlar. 1-2 kişi "yapma oğlum" diyor.
o zamandaki durumumu söyleyeyim;
boy-kilo: ideal
yüzme yeteneği: çok iyi.
kondisyon: 6/10. kesinlikle bir atlet seviyesinde değil.
neyse giriyorum suya, başlıyorum kulaç atmaya. 50 metrede yoruluyorum. akıntı sürekli sağ tarafa doğru çekiyor. yani hem ileri, hem sola yüzmek zorundayım. 80 metrede kaslarım yanmaya başlıyor. gayret göstererek bir şekilde dubalara varıyorum.
dubaya tutunup dinleniyorum. klasik kas dinlendirme hareketlerini yapıyorum. ancak fazla dinlenme lüksüm de yok. 20 dakika sonra bildiğin karanlık çökecek.
ne kadar iyi bir yüzücü olursan ol ölme riski oranı bir anda %50'ye çıkacak.
dubayı bırakıp karaya doğru yüzmeye başlıyorum. bölgenin yabancısıyım. artık suya ilk girdiğim yeri kestiremiyorum. sadece ışıklar görünüyor.
akıntı iyice şiddetlenmiş. sürekli beni yan tarafa, (bu sefer sola) doğru götürüyor. savaşamıyorum. biraz daha savaşmaya devam edersem çok kötü bir kramp girecek. işte o zaman gerçek problem başlayacak.
heralde kıyıya 70 metre kala bir karar veriyorum. akıntıya karşı savaşmayacağım. akıntıya sırtımı vererek çapraz bir şekilde yüzeceğim.
panik yapmıyorum. ama endişeliyim.
bunu yapıyorum. hızlandığımı hissediyorum. evet, karaya doğru gidiyorum ancak aynı zamanda hızla sola doğru da gidiyorum. "yapacak bir şey yok" diyorum.
neredeyse yarım saat sonra karaya ayak basıyorum. tüm kaslarım çığlık atıyor. karaya çıkar çıkmaz dizlerimin üzerine çöküp kalıyorum. 5 dakika kadar dinleniyorum. sonra sahilde(sağa doğru), suya girdiğim noktaya yani arkadaşlarımın yanına yürüyorum.
suya girdiğim noktadan nerdeyse 250 metre kadar ötede karaya çıkmışım.
vardığım zaman herkes panik olmuş, birisi sahil güvenliği aramış.
yeniden arıyoruz, bir şey olmadığını, arama kurtarmaya gerek olmadığını açıklıyoruz. haklı olarak sahil güvenlikten azarımı işitip özür dileyerek telefonu kapatıyorum. (sağolsun çok ilgilenmişler. endişelenmişler. mobilize olup denize çıkmak üzerelermiş hatta)
kaçınılmaz sona ne kadar yaklaştığımı farkediyorum.
ders oluyor.
devamını gör...
3.
bazen düşünceler içindeyken de gelir bu his, ben ne yapıyorum, ne olacak sonumuz böyle* dedirtir insana, elf gözlerim hiç güzel şeyler görmüyor legolas.
devamını gör...
4.
bir arkadaşımı boğulurken kurtarmak için yanına yüzdüm o can havliyle tepeye çıkabilmek için beni suya bastırıyordu. can havli bu kadar nefret edilesi bir şey
devamını gör...
5.
ülkemizde boğulma vakalarının azımsanamayacak kadar fazla bir kısmı karadenizde gerçekleşiyor.insanlar bunun genelde karadenizin dalgalı olmasına bağlarken aslında gerçekler hiçte öyle değildir.genel inanışın aksine dalgalı denizler dalgasıza görece daha güvenli olduğu bile söylenebilir.dalga her zaman sizi kıyıya doğru vurur.peki karadenizde ölümlerin sebebi dalga değilse nedir diye sorarsanız cevabı rip akıntısıdır.insanlar denizdeki vahşi dalgaları görüp ürperirler ve sonra bu vahşi dalgaların arasında ufak hiç dalga olmayan çarşaf gibi bir bölge görürler.burda rahat bir şekilde yüzebilirim yanılgısıyla oraya yönelirler ve ne yazık ki bu ölümlerin çoğunun sebebi olan şey işte bu dalgalı denizdeki dalgasız bölgedir.siz siz olun dalgalı denizde dalgasız bölgeye yaklaşmayın bile.işte o bölgede rip akıntısı olduğu için bölge dalgasızdır.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/06/22/xjb4dhnmilj55cbp-t.jpg)
hepimizin benzeri olayları duymuşluğumuz muhakkak vardır; hemen kıyıda oynayan birkaç çocuk birden aynı anda boğuldu kimse kurtaramadı!belindeki suda genç adam boğuldu, kurtarmaya çalışanlar başaramadı!
göğüs hizasında yerde idi, bir anda batıp çıkmaya başladı, yakını yardımına koştu ikisi birden boğuldu!aramalara rağmen cesetler uzun süre bulunamadı!bunların sebebi rip akıntısıdır işte.peki nedir bu rip akıntısı;rüzgar yüzünden kıyılarda yığılan suyun, sonsuza kadar yükselememesinden ötürü bir anda kendine bir kanal bulup geri çekilmesi yani açığa hızla geri dönmesi (rip akıntısı). işte bu süreçte suda kim varsa onları da alıp götürmesi... sonuç can kaybı. geriye dönüş hemen kıyıdan bilek mesafesi derinlikten başlar ve sanki kumu ayağınızın altından alır götürür.rip akıntıları saniyede 1-2 metre , hatta bazen saniyede 10-20 metre hızla (saatte 35-70 km), 20-30 metre genişliğinde bir hat boyunca denize doğru hareket ediyor ve bu akıntıya kapılan insanlar, çok iyi yüzme bilseler bile, boğulma riskiyle karşılaşıyorlar ki, kıyılardaki boğulmaların önemli bir kısmına bu akıntılar neden olmaktadır. akıntıya kapılan insanlar, hızla denize doğru sürüklenmeye başladıklarından, bu anafordan kurtulmak için panik halinde karaya doğru yüzmeye çalışırlar. oysa en iyi yüzücüler bile rip akıntılarının hızı olan saniyede 10-20 metre yüzemez.bu yüzden sonunda yorgunluğa yenik düşüp denizin açıklarına doğru sürüklenip boğulurlar. bu akıntıdan ve boğulma riskinden kurtulmak için karaya doğru değil, kıyıya paralel yüzerek akıntı alanından kurtulmaya çalışmak gerekir.bu akıntının uzunluğu 100 metreyi rahat bir şekilde aşabilir ama genişliği genellikle 30 metre civarındadır yani kıyıya paralel yüzerek çok fazla uzaklaşmadan rahat bir şekilde bu akıntıdan çıkılabilir. rip akıntılarına karşı nasıl davranılması gerektiği bilinirse, boğulma olayları da azalır.
buradan
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/06/22/xjb4dhnmilj55cbp-t.jpg)
hepimizin benzeri olayları duymuşluğumuz muhakkak vardır; hemen kıyıda oynayan birkaç çocuk birden aynı anda boğuldu kimse kurtaramadı!belindeki suda genç adam boğuldu, kurtarmaya çalışanlar başaramadı!
göğüs hizasında yerde idi, bir anda batıp çıkmaya başladı, yakını yardımına koştu ikisi birden boğuldu!aramalara rağmen cesetler uzun süre bulunamadı!bunların sebebi rip akıntısıdır işte.peki nedir bu rip akıntısı;rüzgar yüzünden kıyılarda yığılan suyun, sonsuza kadar yükselememesinden ötürü bir anda kendine bir kanal bulup geri çekilmesi yani açığa hızla geri dönmesi (rip akıntısı). işte bu süreçte suda kim varsa onları da alıp götürmesi... sonuç can kaybı. geriye dönüş hemen kıyıdan bilek mesafesi derinlikten başlar ve sanki kumu ayağınızın altından alır götürür.rip akıntıları saniyede 1-2 metre , hatta bazen saniyede 10-20 metre hızla (saatte 35-70 km), 20-30 metre genişliğinde bir hat boyunca denize doğru hareket ediyor ve bu akıntıya kapılan insanlar, çok iyi yüzme bilseler bile, boğulma riskiyle karşılaşıyorlar ki, kıyılardaki boğulmaların önemli bir kısmına bu akıntılar neden olmaktadır. akıntıya kapılan insanlar, hızla denize doğru sürüklenmeye başladıklarından, bu anafordan kurtulmak için panik halinde karaya doğru yüzmeye çalışırlar. oysa en iyi yüzücüler bile rip akıntılarının hızı olan saniyede 10-20 metre yüzemez.bu yüzden sonunda yorgunluğa yenik düşüp denizin açıklarına doğru sürüklenip boğulurlar. bu akıntıdan ve boğulma riskinden kurtulmak için karaya doğru değil, kıyıya paralel yüzerek akıntı alanından kurtulmaya çalışmak gerekir.bu akıntının uzunluğu 100 metreyi rahat bir şekilde aşabilir ama genişliği genellikle 30 metre civarındadır yani kıyıya paralel yüzerek çok fazla uzaklaşmadan rahat bir şekilde bu akıntıdan çıkılabilir. rip akıntılarına karşı nasıl davranılması gerektiği bilinirse, boğulma olayları da azalır.
buradan
devamını gör...
6.
akciğerin hava ile temasının kesilmesi olarak bilinir. genelde en bilineni suda boğulmaktır, soluk borusuna yemek veya oyuncak kaçması da boğulmaya neden olmaktadır.
boğulma nedenleri
hava yolunun yabancı cisim tarafından fiziksel olarak engellenmesi.
solunum yollarının tıkanmasını sebep olan solunum yolu hastalıkları.
larangofarinks, larinks veya omurgalı trakeanın boğulma sırasında sıkıştırılması.
boğulma nedenleri
hava yolunun yabancı cisim tarafından fiziksel olarak engellenmesi.
solunum yollarının tıkanmasını sebep olan solunum yolu hastalıkları.
larangofarinks, larinks veya omurgalı trakeanın boğulma sırasında sıkıştırılması.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2023/07/29/q8il9k03iuhvea2v-t.jpg)
devamını gör...
7.
allah göstermesin, en kötü ölüm şekillerinden biridir.
aslında bir girdabın içinde değilseniz eğer boğulmayı önlemek de mümkündür. boğulmamak için yapılacak en önemli şey sakin olmaktır abi. yanan lavların içine düşmediniz, sadece su. geçmişte can kurtaran kankilerimle takılırken bir çok vakaya denk geldim; haldır huldur yapılan hareketler, aşırı bir panik, can havli.. aga bi sakin olun anasını satıyım! deniz suyu sizi yüzeyde tutuyor zaten. denize mi düştün, yatacaksın sırtüstü ya. mümkün olduğunca hareket etmeyeceksin. köpekbalıkları bile hareket eden cisimlere saldırırlar. tahta parçası gibi görüneceksin uzaktan. uzan abi, ohhh mis. pozitif düşüneceksin: ''ne iyi ettim de denize düştüm ya''
panik yaparsan boğulursun abi. deniz suyu da içersin, hipotermi de hızlı başlar, köpekbalıkları ''o ne la yüzeyde çırpınan?'' diye düşünür, yani durduk yere taklaya getirirsin kendini.
aslında bir girdabın içinde değilseniz eğer boğulmayı önlemek de mümkündür. boğulmamak için yapılacak en önemli şey sakin olmaktır abi. yanan lavların içine düşmediniz, sadece su. geçmişte can kurtaran kankilerimle takılırken bir çok vakaya denk geldim; haldır huldur yapılan hareketler, aşırı bir panik, can havli.. aga bi sakin olun anasını satıyım! deniz suyu sizi yüzeyde tutuyor zaten. denize mi düştün, yatacaksın sırtüstü ya. mümkün olduğunca hareket etmeyeceksin. köpekbalıkları bile hareket eden cisimlere saldırırlar. tahta parçası gibi görüneceksin uzaktan. uzan abi, ohhh mis. pozitif düşüneceksin: ''ne iyi ettim de denize düştüm ya''
panik yaparsan boğulursun abi. deniz suyu da içersin, hipotermi de hızlı başlar, köpekbalıkları ''o ne la yüzeyde çırpınan?'' diye düşünür, yani durduk yere taklaya getirirsin kendini.
devamını gör...
8.
suan yasadigim sey. bogazim aciyo.
devamını gör...
9.
sigara dumaninda mumkunse.
devamını gör...
10.
susuz ortamda nefes alamadan boğulunduğunda bir süre sonra bilinç kapanacağından sulu olan versiyonuna oranla daha tercih edilesidir.
devamını gör...