1.
breaking bad dizisinde walter white'ı canlandıran beyaz tenli, çok yetenekli amerikalı aktör.
devamını gör...
2.
bromance’i* aaron paul ile dos hombres adlı bir mezcal piyasaya sürmüş breaking bad yıldızı.
devamını gör...
3.
ödül töreninde tuttuğu hatunla yüzlerce kişinin önünde öpüşmesi > breaking bad işinden dediğim aktör.
devamını gör...
4.
efsane oyuncudur. yazarımızin taze breaking bad izlediği gün sanırım.
devamını gör...
5.
dünyanın gelmiş geçmiş en iyi oyuncularından olabilir, breaking bad'teki walter'dır.
devamını gör...
6.
gerçek hayattada da aaron paul (jesse pinkman) ile iyi anlaşır.
devamını gör...
7.
"malcolm in the middle"ın işlevsiz babasıdır!
devamını gör...
8.
1956 doğumlu amerikalı aktör. malcolm in the middle dizisindeki hal ve breaking bad dizisindeki walter white rolleriyle bilinir.
devamını gör...
9.
your honor dizisinde yargıç karakterine usta bir karizma eklemiştir.
devamını gör...
10.
birkaç dakika boyunca elimi klavyeden çekip bu sözlükteki ilk tanımında neden beyaz tenli olduğu özellikle yazılmış diye düşündüğüm ve cevap bulamadığım, jenerasyonunun en kaliteli aktörlerinden biri.
devamını gör...
11.
bryan lee cranston, 7 mart 1956'da hollywood, kaliforniya'da doğduğunda, kaderinin sahne tozuna bulanacağı ailesinin yaşantısından belliydi. babası joe cranston, eski bir boksör ve aktör; annesi audrey peggy sell ise bir radyo sanatçısıydı. ancak şov dünyasının parıltısı, cranston ailesi için istikrarlı bir yaşam anlamına gelmiyordu. babasının kariyerindeki istikrarsızlıklar ve ailenin yaşadığı finansal zorluklar, bryan 11 yaşındayken babasının evi terk etmesiyle sonuçlandı. bu travmatik olay, cranston'ın hayatında derin izler bıraktı ve onu kardeşiyle birlikte bir süreliğine büyükanne ve büyükbabasının yanındaki bir tavuk çiftliğinde yaşamaya yönlendirdi. belki de karakterlerin en karanlık ve karmaşık ruh hallerine inebilme yeteneğinin tohumları, o belirsizlik günlerinde atılmıştı.

gençliğinde, babasının yaşadığı hayal kırıklıklarından uzaklaşmak istercesine daha somut bir gelecek arayışına giren cranston, polis olmaya karar verdi. adalet bilimi alanında eğitim alırken aldığı seçmeli bir oyunculuk dersi, içindeki bastırılmış tutkuyu yeniden alevlendirdi. bu, onun için bir dönüm noktası oldu ve kariyer rotasını tamamen değiştirdi. kardeşiyle birlikte motosikletlerine atlayıp amerika'yı bir uçtan bir uca gezdikleri bir yolculuğa çıktılar. bu yolculuk, onlara sadece özgürlük değil, aynı zamanda hayatlarının en tuhaf ve tehlikeli anılarından birini de yaşatacaktı.

florida'da mola verdiklerinde, para kazanmak için bir restoranda garson olarak işe girdiler. restoranın şefi peter wong, çalışanları tarafından hiç sevilmeyen, huysuz bir adamdı. mutfak personeli, kendi aralarında bu şeften nasıl kurtulacaklarına dair karanlık şakalar yapıyordu. cranston ve kardeşi de bu şakalara katılıyorlardı.

kısa bir süre sonra işten ayrılıp yollarına devam ettiler. ancak onlardan hemen sonra, şef wong gerçekten de öldürülmüş olarak bulundu. polis, sorgulamalar sırasında çalışanlardan "iki kardeş sürekli şeften nasıl kurtulacaklarını konuşup duruyorlardı ve aniden ortadan kayboldular," bilgisini alınca, tüm şüpheler cranston kardeşlerin üzerine yoğunlaştı. haklarında ülke çapında bir arama emri çıkarıldı. bryan cranston, 20'li yaşlarının başında, haberi bile olmadan bir cinayet şüphelisi konumuna düşmüştü. neyse ki, çok geçmeden gerçek katillerin yakalanmasıyla bu kabus dolu yanlış anlaşılma sona erdi ve kardeşler aklandı.

bu maceranın ardından oyunculuk kariyerine odaklanan cranston, 1980'ler boyunca küçük rollerde ve seslendirme işlerinde kendine yer bulmaya çalıştı. seinfeld dizisindeki diş hekimi dr. tim whatley gibi rollerle komediye olan yatkınlığını gösterse de, asıl çıkışını 2000 yılında başlayan malcolm in the middle dizisiyle yaptı. bu dizide canlandırdığı ailenin iyi niyetli, sakar ve çocuksu babası hal karakteri, ona geniş kitlelerin sevgisini ve sayısız emmy adaylığı getirdi. artık o, amerika'nın en sevilen sitcom babalarından biriydi.

ancak cranston, bir komedi kalıbına sıkışıp kalmayı reddetti. kariyerinin zirvesindeyken, ona hayatının en büyük riskini ve en büyük ödülünü sunacak olan breaking bad dizisinden gelen teklifi kabul etti. ölümcül kanser teşhisi konan ve ailesine para bırakmak için metamfetamin üretmeye başlayan kimya öğretmeni walter white rolü, bir komedi oyuncusu için radikal bir seçimdi. fakat cranston, iyi bir aile babası olan walter white'ın, uyuşturucu dünyasının acımasız baronu heisenberg'e dönüşümünü öylesine ustalıkla canlandırdı ki, televizyon tarihine geçti. bu rol, ona drama dalında en iyi erkek oyuncu dalında dört primetime emmy ödülü kazandırarak adını efsaneler arasına yazdırdı.

breaking bad'in getirdiği muazzam başarının ardından hollywood'un en aranan a-sınıfı aktörlerinden biri haline geldi. "sürücü" (drive), "operasyon: argo" (argo) gibi beğenilen filmlerde rol aldı. 2015'te ise trumbo filminde canlandırdığı senarist dalton trumbo rolüyle oscar'a aday gösterildi.

sahneye olan tutkusunu da hiç bırakmadı; broadway'de canlandırdığı abd başkanı lyndon b. johnson (all the way) ve haber spikeri howard beale (network) rolleriyle iki kez tony ödülü'nü kazandı.
1989'dan beri oyuncu robin dearden ile evli olan bryan cranston; zorlu bir çocukluktan, cinayet şüphelisi olarak arandığı tekinsiz gençlik günlerinden, sitcom'ların sevilen yüzü olmaya ve oradan da televizyonun en unutulmaz anti-kahramanına dönüşen inanılmaz bir kariyere imza attı. o, bir karakterin derisinin altına girmenin ne demek olduğunu bilen, komedinin masumiyetiyle dramın en karanlık dehlizleri arasında ustalıkla gezinebilen, neslinin en değerli ve çok yönlü aktörlerinden biri olarak kabul edilmektedir.

gençliğinde, babasının yaşadığı hayal kırıklıklarından uzaklaşmak istercesine daha somut bir gelecek arayışına giren cranston, polis olmaya karar verdi. adalet bilimi alanında eğitim alırken aldığı seçmeli bir oyunculuk dersi, içindeki bastırılmış tutkuyu yeniden alevlendirdi. bu, onun için bir dönüm noktası oldu ve kariyer rotasını tamamen değiştirdi. kardeşiyle birlikte motosikletlerine atlayıp amerika'yı bir uçtan bir uca gezdikleri bir yolculuğa çıktılar. bu yolculuk, onlara sadece özgürlük değil, aynı zamanda hayatlarının en tuhaf ve tehlikeli anılarından birini de yaşatacaktı.

florida'da mola verdiklerinde, para kazanmak için bir restoranda garson olarak işe girdiler. restoranın şefi peter wong, çalışanları tarafından hiç sevilmeyen, huysuz bir adamdı. mutfak personeli, kendi aralarında bu şeften nasıl kurtulacaklarına dair karanlık şakalar yapıyordu. cranston ve kardeşi de bu şakalara katılıyorlardı.

kısa bir süre sonra işten ayrılıp yollarına devam ettiler. ancak onlardan hemen sonra, şef wong gerçekten de öldürülmüş olarak bulundu. polis, sorgulamalar sırasında çalışanlardan "iki kardeş sürekli şeften nasıl kurtulacaklarını konuşup duruyorlardı ve aniden ortadan kayboldular," bilgisini alınca, tüm şüpheler cranston kardeşlerin üzerine yoğunlaştı. haklarında ülke çapında bir arama emri çıkarıldı. bryan cranston, 20'li yaşlarının başında, haberi bile olmadan bir cinayet şüphelisi konumuna düşmüştü. neyse ki, çok geçmeden gerçek katillerin yakalanmasıyla bu kabus dolu yanlış anlaşılma sona erdi ve kardeşler aklandı.

bu maceranın ardından oyunculuk kariyerine odaklanan cranston, 1980'ler boyunca küçük rollerde ve seslendirme işlerinde kendine yer bulmaya çalıştı. seinfeld dizisindeki diş hekimi dr. tim whatley gibi rollerle komediye olan yatkınlığını gösterse de, asıl çıkışını 2000 yılında başlayan malcolm in the middle dizisiyle yaptı. bu dizide canlandırdığı ailenin iyi niyetli, sakar ve çocuksu babası hal karakteri, ona geniş kitlelerin sevgisini ve sayısız emmy adaylığı getirdi. artık o, amerika'nın en sevilen sitcom babalarından biriydi.

ancak cranston, bir komedi kalıbına sıkışıp kalmayı reddetti. kariyerinin zirvesindeyken, ona hayatının en büyük riskini ve en büyük ödülünü sunacak olan breaking bad dizisinden gelen teklifi kabul etti. ölümcül kanser teşhisi konan ve ailesine para bırakmak için metamfetamin üretmeye başlayan kimya öğretmeni walter white rolü, bir komedi oyuncusu için radikal bir seçimdi. fakat cranston, iyi bir aile babası olan walter white'ın, uyuşturucu dünyasının acımasız baronu heisenberg'e dönüşümünü öylesine ustalıkla canlandırdı ki, televizyon tarihine geçti. bu rol, ona drama dalında en iyi erkek oyuncu dalında dört primetime emmy ödülü kazandırarak adını efsaneler arasına yazdırdı.

breaking bad'in getirdiği muazzam başarının ardından hollywood'un en aranan a-sınıfı aktörlerinden biri haline geldi. "sürücü" (drive), "operasyon: argo" (argo) gibi beğenilen filmlerde rol aldı. 2015'te ise trumbo filminde canlandırdığı senarist dalton trumbo rolüyle oscar'a aday gösterildi.

sahneye olan tutkusunu da hiç bırakmadı; broadway'de canlandırdığı abd başkanı lyndon b. johnson (all the way) ve haber spikeri howard beale (network) rolleriyle iki kez tony ödülü'nü kazandı.
1989'dan beri oyuncu robin dearden ile evli olan bryan cranston; zorlu bir çocukluktan, cinayet şüphelisi olarak arandığı tekinsiz gençlik günlerinden, sitcom'ların sevilen yüzü olmaya ve oradan da televizyonun en unutulmaz anti-kahramanına dönüşen inanılmaz bir kariyere imza attı. o, bir karakterin derisinin altına girmenin ne demek olduğunu bilen, komedinin masumiyetiyle dramın en karanlık dehlizleri arasında ustalıkla gezinebilen, neslinin en değerli ve çok yönlü aktörlerinden biri olarak kabul edilmektedir.

devamını gör...
12.
bryan cranston'ı breaking bad'den önceki işleriyle tanıyan insan vardır; inkar edemeyiz. ama benim bu adama baktığımda gördüğüm yegane şey metamfetamin. walter white'ı öyle bir oynamış ki, alakalı alakasız her yerde aklıma "i am not in danger skyler, i am the danger!" repliği gelir.
çok büyük adam, çok.
çok büyük adam, çok.
devamını gör...
13.
oynayış aralığı o kadar geniş ki... en absürt komedi karakterini de oynuyor aşırı ciddi uyuşturucu baronunu da. kinestetik yetenekleri çok gelişmiş bir oyuncu aynı zamanda. malcolm in the middle'da her bölüm şaşırtıyordu. breaking bad'i herkes biliyor zaten.
devamını gör...