büyük kederler küçük öyküler
başlık "son singapur vapuru" tarafından 28.06.2025 14:17 tarihinde açılmıştır.
1.
" içimi paramparça edip sustu. "
türk şair ve felsefe öğretmeni olduğu bilinen ali lidar imzalı eser; öykü türünde yer almakta iken 2019 yılında yayınlanmıştır.
toplam 20 öykünün yer aldığı kitaptan bazı öykülerin adları ise şöyle;
•bütün bim'ler dokuzda açılır
•yalnızlığa kesilen bilet
•n'âpıcaz lan şimdi?
•büyük kederler küçük öyküler
soğuk değildi ve yağmur çiselemiyordu adlı ilk öyküde hayatında kırılma noktası yaşayan bir adamın hayata yeniden adapte olma çabası ve süreci anlatılıyor.
ideolojik kalp kırıklığı öyküsünde ise üniversite öğrencisi bir gencin aşka dair yaşadığı hayal kırıklıklarını okuyoruz.
üçüncü öykü olan yalnızlığa kesilen bilet öyküsünde ise yalnız ve mutsuz, varlığı kimse tarafından o kadar da önemsenmeyen bir muavinin yolcu olan genç bir kıza beslediği duyguları ve sonrasında yaşadığı hüsran anlatılıyor.
dördüncü öykü olan mutsuzluğun otopsisi öyküsünde mutsuz ama geleceğe dair yine de az da olsa bir umut besleyen birinin iç dünyası karşımıza çıkıyor, içinde olayların olmadığı bir öyküydü.
beşinci öykü olan tek ev öyküsünde ise kişinin ev ile kurduğu bağ ve anılarını hatırlama çabasının yanı sıra aidiyet kavramı da işleniyor.
n'âpıcaz lan şimdi? öyküsünde ise bir imza gününde yaşanılanlar ve bir kişinin yazarı ne kadar değiştirdiği anlatılıyor.
kitabın adını taşıyan büyük kederler küçük öyküler adlı öyküde ise nasıl daha iyi yazar olabileceğini bilmek isteyen bir gencin yazarla arasındaki iletişim anlatılıyor, en sonunda onun öyküsünün yayınlandığını öğrenmemizle öykümüz sona yaklaşıyor.
mevzu kitap değil prensip adlı öyküde ise ders kitabını sevdiği kıza veren bir çocuğun öğretmeni ile olan sohbetini okuyoruz, kendisi ona kitabını feda ettiği halde onu sevmeyen kızın ona verdiği acıyı da hissettiren bir öykü olduğu görülüyor.
bizi hayatta ne savunabilir edebiyattan başka? öyküsünde ise kitaplardan başka sığınacak limanı olmayan birinin, (muhtemelen yazarın kendisini anlattığı öykülerdendi) edebiyatla vâr olma çabası anlatılıyor.
vasiyet öyküsünde ise bir meyhanede tanışan biri genç, diğeri yaşlı olan iki adamın dostluğu ve yaşlı olanın ona vasiyeti, aşka dair tecrübeleri ve yenilgileri konu ediniliyor.
son öyküden bir önceki öykü olan niye çaldın lan heykeli? öyküsünde ise bir heykel dışında kimse tarafından sevilmedigini sanan bir adam heykeli çalıp karakolluk olması anlatılıyor.
son öyküde ise bir ayrılık yansıyor sayfalardan.
severek okuduğum ve hemen içine çeken, hayattan öykülerdi, hayatın içinden öyküler olmaları onları daha gerçekçi kılıyor.
ali lidar'ı şair kimliği ile tanıyor olsak da isteyince öykü de yazdığını bu kitabıyla bizlere hatırlatmıştır.
bazı öykülerin kurmaca olduğunu düşünmüyorum, yazarın kendi hayatından kesitler olduğunu düşünüyorum.
zaten bazı öykülerde ali ismi de geçiyor.
öykülerin ortak özelliği bence hepsinde kederli bir insanın olmasıydı, hayatta bazı konularda yenilmiş ama edebiyatla vâr olmaya ve hayatta kalmaya çalışan insanların öyküleriydi bana kalırsa.
yazarın hayatı ve ilişkileri, yalnızlıkları, mutsuzluğu, vâr olma çabasını, hayatı etkileyen durumları anlatma biçimi bence iyiydi.
kitaptan seçmiş olduğum bazı cümleler ile tanımıma burada bir son veriyorum.

anılar insanı rahat bırakmıyor.
insanın felaketi yüzüne yansıyor herhalde.
aslında vâr olduğum tek yer, herkesin gözüne battığım yemek masası.
içimi paramparça edip sustu.
esasen onun beni sevmeyeceğini bilirdim.
mutlu olabileceğimiz şeylerin sayısı o kadar az ki, otur ağla.
ben senin sesini ilk duyduğumda seni sevmeye karar vermiştim,
sen başın ilk sıkıştığında beni sevmekten vazgeçtin.
türk şair ve felsefe öğretmeni olduğu bilinen ali lidar imzalı eser; öykü türünde yer almakta iken 2019 yılında yayınlanmıştır.
toplam 20 öykünün yer aldığı kitaptan bazı öykülerin adları ise şöyle;
•bütün bim'ler dokuzda açılır
•yalnızlığa kesilen bilet
•n'âpıcaz lan şimdi?
•büyük kederler küçük öyküler
soğuk değildi ve yağmur çiselemiyordu adlı ilk öyküde hayatında kırılma noktası yaşayan bir adamın hayata yeniden adapte olma çabası ve süreci anlatılıyor.
ideolojik kalp kırıklığı öyküsünde ise üniversite öğrencisi bir gencin aşka dair yaşadığı hayal kırıklıklarını okuyoruz.
üçüncü öykü olan yalnızlığa kesilen bilet öyküsünde ise yalnız ve mutsuz, varlığı kimse tarafından o kadar da önemsenmeyen bir muavinin yolcu olan genç bir kıza beslediği duyguları ve sonrasında yaşadığı hüsran anlatılıyor.
dördüncü öykü olan mutsuzluğun otopsisi öyküsünde mutsuz ama geleceğe dair yine de az da olsa bir umut besleyen birinin iç dünyası karşımıza çıkıyor, içinde olayların olmadığı bir öyküydü.
beşinci öykü olan tek ev öyküsünde ise kişinin ev ile kurduğu bağ ve anılarını hatırlama çabasının yanı sıra aidiyet kavramı da işleniyor.
n'âpıcaz lan şimdi? öyküsünde ise bir imza gününde yaşanılanlar ve bir kişinin yazarı ne kadar değiştirdiği anlatılıyor.
kitabın adını taşıyan büyük kederler küçük öyküler adlı öyküde ise nasıl daha iyi yazar olabileceğini bilmek isteyen bir gencin yazarla arasındaki iletişim anlatılıyor, en sonunda onun öyküsünün yayınlandığını öğrenmemizle öykümüz sona yaklaşıyor.
mevzu kitap değil prensip adlı öyküde ise ders kitabını sevdiği kıza veren bir çocuğun öğretmeni ile olan sohbetini okuyoruz, kendisi ona kitabını feda ettiği halde onu sevmeyen kızın ona verdiği acıyı da hissettiren bir öykü olduğu görülüyor.
bizi hayatta ne savunabilir edebiyattan başka? öyküsünde ise kitaplardan başka sığınacak limanı olmayan birinin, (muhtemelen yazarın kendisini anlattığı öykülerdendi) edebiyatla vâr olma çabası anlatılıyor.
vasiyet öyküsünde ise bir meyhanede tanışan biri genç, diğeri yaşlı olan iki adamın dostluğu ve yaşlı olanın ona vasiyeti, aşka dair tecrübeleri ve yenilgileri konu ediniliyor.
son öyküden bir önceki öykü olan niye çaldın lan heykeli? öyküsünde ise bir heykel dışında kimse tarafından sevilmedigini sanan bir adam heykeli çalıp karakolluk olması anlatılıyor.
son öyküde ise bir ayrılık yansıyor sayfalardan.
severek okuduğum ve hemen içine çeken, hayattan öykülerdi, hayatın içinden öyküler olmaları onları daha gerçekçi kılıyor.
ali lidar'ı şair kimliği ile tanıyor olsak da isteyince öykü de yazdığını bu kitabıyla bizlere hatırlatmıştır.
bazı öykülerin kurmaca olduğunu düşünmüyorum, yazarın kendi hayatından kesitler olduğunu düşünüyorum.
zaten bazı öykülerde ali ismi de geçiyor.
öykülerin ortak özelliği bence hepsinde kederli bir insanın olmasıydı, hayatta bazı konularda yenilmiş ama edebiyatla vâr olmaya ve hayatta kalmaya çalışan insanların öyküleriydi bana kalırsa.
yazarın hayatı ve ilişkileri, yalnızlıkları, mutsuzluğu, vâr olma çabasını, hayatı etkileyen durumları anlatma biçimi bence iyiydi.
kitaptan seçmiş olduğum bazı cümleler ile tanımıma burada bir son veriyorum.

anılar insanı rahat bırakmıyor.
insanın felaketi yüzüne yansıyor herhalde.
aslında vâr olduğum tek yer, herkesin gözüne battığım yemek masası.
içimi paramparça edip sustu.
esasen onun beni sevmeyeceğini bilirdim.
mutlu olabileceğimiz şeylerin sayısı o kadar az ki, otur ağla.
ben senin sesini ilk duyduğumda seni sevmeye karar vermiştim,
sen başın ilk sıkıştığında beni sevmekten vazgeçtin.
devamını gör...