#ödüllü filmler
orijinal adı: monsieur lazhar
2012 yılında seyirci ile buluşan philippe falardeau yönetmenliğinde bir filmdir. monsieur lazhar, ilkokul öğretmeni olarak intihar eden başka bir öğretmenin yerine gelir. çocuklar sevdikleri öğreticisinin ölümünden dolayı iyileşmeye çalışmaktadır. bu süreçte öğrencilerine yardım etmeye çalışırken kendi acılarını gizlemeye çalışan bir öğretmenin hikayesini anlatır.
2012 yılında seyirci ile buluşan philippe falardeau yönetmenliğinde bir filmdir. monsieur lazhar, ilkokul öğretmeni olarak intihar eden başka bir öğretmenin yerine gelir. çocuklar sevdikleri öğreticisinin ölümünden dolayı iyileşmeye çalışmaktadır. bu süreçte öğrencilerine yardım etmeye çalışırken kendi acılarını gizlemeye çalışan bir öğretmenin hikayesini anlatır.
*sanat sineması ödülü (2011)
*politiken'in seyirci ödülü (2012)
*genie ödülü (2012) - en iyi sinema filmi
*genie ödülü (2012) - en iyi erkek oyuncu [mohamed fellag]
*jutra ödülü (2012) - en iyi film
film, toplam 30 ödüle sahiptir.
*politiken'in seyirci ödülü (2012)
*genie ödülü (2012) - en iyi sinema filmi
*genie ödülü (2012) - en iyi erkek oyuncu [mohamed fellag]
*jutra ödülü (2012) - en iyi film
film, toplam 30 ödüle sahiptir.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "kuzey yemin ederim bilmiyordum" tarafından 14.12.2020 22:39 tarihinde açılmıştır.
1.
2011 kanada yapımı film, bir tiyatro oyunundan beyaz perdeye uyarlanmıştır. 2012 yılında "canım öğretmenim" ismiyle ülkemizde vizyona girmiştir.
cezayirli bir göçmen olan bachir lazhar, montreal'de bir okulda, kendi sınıfında intihar eden bir öğretmenin yerine apar topar öğretmenlik yapmaya başlar. film, öğrencilerin, velilerin ve öğretmenlerin bu olay üzerine yaşadıklarını, lazhar'ın tüm bu olanlardan bağımsız, aslında çok büyük bi acıya da göğüs gerişini konu ediniyor. tüm bu acıya karşın lazhar, gülümsemesini ve çabasını eksik etmeden öğrencilerine ve okula karşı yükümlülüklerini yerine getirmeye çalışır. birbirlerine yabancı bu insanlar yaşadıkları bu travmaları birlikte çözebilirler mi dersiniz?
film her ne kadar yavaş ilerlese de * bir çok olay ve konu işleniyor. küçücük yaşlarına rağmen böyle korkunç bir olay karşısında çocukların olayları kavrayış şekilleri, okulun bu durum karşısında almaya çalıştığı önlemler ve olayın arkasında aslında çok başka büyük bi olayın daha olması beni şaşırttı. lazhar'ın ise sürekli kültürü yüzünden hem öğretmenler hem öğrenciler hem de velilerden tam olarak aşağılama demeyeyim ama * buna benzer durumlara karşı ses çıkar(a)madan uyum sağlama çabası hem üzdü hem de şimdi ne olacak dedirtti.
film keşke farklı bitseydi. böyle de güzeldi, lazhar sonunda mülteci olabildi. ki ülkesine dönse öldürülebilirdi tıpkı ailesi gibi. ama bilmiyorum belki öğretmenlik için kolay bir yol bulup okulda kalabilirdi.
ah simon sana kızamıyorum bile. söylediklerin aslında bir öğretmenin intihar etmesine yetecekken senin "benim suçum değildi değil mi?" diye yakarışın, aslında öğretmenin ruhsal durumunun da kötü oluşu, yaşının küçüklüğü seni suçlamamı engelliyor.
filmin en acıklı öyküsü bence lazhar'ınkiydi. öğretmen eşinin yayımladığı bir kitap yüzünden karşıt taraflarca hedef haline gelmesinin ardından lazhar, kanada'ya sığınmaya karar veriyor lâkin buradaki işleri halledebilmek için önden geliyor. eşi ve çocukları ise gelecekleri gece, karşıt taraflarca çıkarılan yangında vefat ediyorlar.
lazhar, adamım sen nasıl dayandın ailenin o şekilde ölümüne, veda edemeden nasıl sabrettin? aklım almıyor almasın da.
öğretmenliğin aslında ne kadar zor bi meslek olduğunu ve ehil insanların işi olduğunu net bir şekilde görebileceğiniz bi film. hayatın getirdiklerinin sonunda öğretmenliği bile yapamayacak hale gelişimizi beden eğitimi öğretmeninin şu sözleri daha güzel özetliyor aslında:
‘‘sırtını sıvazlamak bile yasak. çocuklar radyoaktif atıklarmış gibi çalışıyoruz. eller yukarı yoksa yanarsın. atlama beygirinde dokunmadan çalıştıramadığım için elimde düdük uzaktan at gibi koşturuyorum çocukları.’’
daha söylenecek çok söz var film hakkında lâkin gerisini size bırakıyorum.
naçizane tavsiyemdir efenim. izleyeceklere şimdiden iyi seyirler *
cezayirli bir göçmen olan bachir lazhar, montreal'de bir okulda, kendi sınıfında intihar eden bir öğretmenin yerine apar topar öğretmenlik yapmaya başlar. film, öğrencilerin, velilerin ve öğretmenlerin bu olay üzerine yaşadıklarını, lazhar'ın tüm bu olanlardan bağımsız, aslında çok büyük bi acıya da göğüs gerişini konu ediniyor. tüm bu acıya karşın lazhar, gülümsemesini ve çabasını eksik etmeden öğrencilerine ve okula karşı yükümlülüklerini yerine getirmeye çalışır. birbirlerine yabancı bu insanlar yaşadıkları bu travmaları birlikte çözebilirler mi dersiniz?
film her ne kadar yavaş ilerlese de * bir çok olay ve konu işleniyor. küçücük yaşlarına rağmen böyle korkunç bir olay karşısında çocukların olayları kavrayış şekilleri, okulun bu durum karşısında almaya çalıştığı önlemler ve olayın arkasında aslında çok başka büyük bi olayın daha olması beni şaşırttı. lazhar'ın ise sürekli kültürü yüzünden hem öğretmenler hem öğrenciler hem de velilerden tam olarak aşağılama demeyeyim ama * buna benzer durumlara karşı ses çıkar(a)madan uyum sağlama çabası hem üzdü hem de şimdi ne olacak dedirtti.
film keşke farklı bitseydi. böyle de güzeldi, lazhar sonunda mülteci olabildi. ki ülkesine dönse öldürülebilirdi tıpkı ailesi gibi. ama bilmiyorum belki öğretmenlik için kolay bir yol bulup okulda kalabilirdi.
ah simon sana kızamıyorum bile. söylediklerin aslında bir öğretmenin intihar etmesine yetecekken senin "benim suçum değildi değil mi?" diye yakarışın, aslında öğretmenin ruhsal durumunun da kötü oluşu, yaşının küçüklüğü seni suçlamamı engelliyor.
filmin en acıklı öyküsü bence lazhar'ınkiydi. öğretmen eşinin yayımladığı bir kitap yüzünden karşıt taraflarca hedef haline gelmesinin ardından lazhar, kanada'ya sığınmaya karar veriyor lâkin buradaki işleri halledebilmek için önden geliyor. eşi ve çocukları ise gelecekleri gece, karşıt taraflarca çıkarılan yangında vefat ediyorlar.
lazhar, adamım sen nasıl dayandın ailenin o şekilde ölümüne, veda edemeden nasıl sabrettin? aklım almıyor almasın da.
öğretmenliğin aslında ne kadar zor bi meslek olduğunu ve ehil insanların işi olduğunu net bir şekilde görebileceğiniz bi film. hayatın getirdiklerinin sonunda öğretmenliği bile yapamayacak hale gelişimizi beden eğitimi öğretmeninin şu sözleri daha güzel özetliyor aslında:
‘‘sırtını sıvazlamak bile yasak. çocuklar radyoaktif atıklarmış gibi çalışıyoruz. eller yukarı yoksa yanarsın. atlama beygirinde dokunmadan çalıştıramadığım için elimde düdük uzaktan at gibi koşturuyorum çocukları.’’
daha söylenecek çok söz var film hakkında lâkin gerisini size bırakıyorum.
naçizane tavsiyemdir efenim. izleyeceklere şimdiden iyi seyirler *
devamını gör...