21.
az önce yine bir deprem hissettim sanki yada dışarıdan geçen kamyon salladı evi bilmiyorum, böyle birşey mi?
devamını gör...
22.
sayayım;
99 marmara depremini istanbul’da, 2011 van depremini van’da, 6 şubat depremini malatya’da yaşadım.
önceden arabada mışıl mışıl uyurdum, şimdi hareket eden birşeyin içinde uyuyamıyorum. uyurken hareket etme hissi korkutuyor beni.
huzursuz bacak sendromu mudur nedir, birisi ayağını sallar ya aniden, sen o devinimi masada hissedersin, orada bi panik oluyorum, bakıyorum ki ayağını sallıyor, ayağını kırıp eline veresim geliyor.
odamda her zaman 5 litrelik bir suyla uyuyorum. enkaz altında 10 gün de kalsan açlıktan ölmezsin ama o stres altında 2 günden fazla susuz kalırsan böbrekleri eline aldın demektir. enkazdan 48 saat sonra kurtarılan herkes böbrek hastası oldu.
deprem olur da üstüne bina yıkılır korkusuyla arabamı apartman önüne park edemiyorum. otopark yoksa hep açığa park ediyorum. lan yalan dünya malının içine tükürmüşüm. birşey olur diye değil kaskosu var zaten. ama deprem sonrasında çalışır bir aracının olması o ilk anda mobilize olabilmek çok önemli.
bir de silahlarım, yivli tüfeklerim umurumda değil ama her daim ulaşabileceğim subcompact bir tabanca hep çok yakınımda. hakkı olmayana el uzatanı ölü soyuculuğa heves edeni görürsem amel defterini kapatırım zerre vicdan azabı duymam.
99 marmara depremini istanbul’da, 2011 van depremini van’da, 6 şubat depremini malatya’da yaşadım.
önceden arabada mışıl mışıl uyurdum, şimdi hareket eden birşeyin içinde uyuyamıyorum. uyurken hareket etme hissi korkutuyor beni.
huzursuz bacak sendromu mudur nedir, birisi ayağını sallar ya aniden, sen o devinimi masada hissedersin, orada bi panik oluyorum, bakıyorum ki ayağını sallıyor, ayağını kırıp eline veresim geliyor.
odamda her zaman 5 litrelik bir suyla uyuyorum. enkaz altında 10 gün de kalsan açlıktan ölmezsin ama o stres altında 2 günden fazla susuz kalırsan böbrekleri eline aldın demektir. enkazdan 48 saat sonra kurtarılan herkes böbrek hastası oldu.
deprem olur da üstüne bina yıkılır korkusuyla arabamı apartman önüne park edemiyorum. otopark yoksa hep açığa park ediyorum. lan yalan dünya malının içine tükürmüşüm. birşey olur diye değil kaskosu var zaten. ama deprem sonrasında çalışır bir aracının olması o ilk anda mobilize olabilmek çok önemli.
bir de silahlarım, yivli tüfeklerim umurumda değil ama her daim ulaşabileceğim subcompact bir tabanca hep çok yakınımda. hakkı olmayana el uzatanı ölü soyuculuğa heves edeni görürsem amel defterini kapatırım zerre vicdan azabı duymam.
devamını gör...
23.
99 yılındaki iki büyük depremi oraya yakın bir yerde yaşadım.
küçücüktüm o zamanlar ama insanların paniklerini anlayabilecek yaştaydım.
sonra yıllar yıllar geçti, izmir depreminde zaten her şeyi fazlasıyla yaşadım...
sonra hatay depremi oldu. bir kaç hafta yardım kolilerinin üzerinde 1-2 saat uyuyabildim sadece.
kendimi nasıl unuttuysam 10 güne yakın yataktan kalkamamalı bir hastalık sürecim oldu.
bu yüzden depremin psikolojisi bir başka bende...
bugün mesela, istanbul depremi oldu ve benim bacaklarım deli gibi ağrımaya başladı.
vücuduma inanılmaz bir yorgunluk çöktü.
sanırım bedenim artık böyle sinyaller verecek.
o yardım süresindeki koşturmaca, o çaresizlik hissi, ufacık çocukların orada üşüyor oluşu.
çok koydu bana bu durum.
içime attım sürekli.
olur da bir gün enkaz altında falan kalırsam muhtemelen deliririm zaten.
beynim onu kaldırmaz.
küçücüktüm o zamanlar ama insanların paniklerini anlayabilecek yaştaydım.
sonra yıllar yıllar geçti, izmir depreminde zaten her şeyi fazlasıyla yaşadım...
sonra hatay depremi oldu. bir kaç hafta yardım kolilerinin üzerinde 1-2 saat uyuyabildim sadece.
kendimi nasıl unuttuysam 10 güne yakın yataktan kalkamamalı bir hastalık sürecim oldu.
bu yüzden depremin psikolojisi bir başka bende...
bugün mesela, istanbul depremi oldu ve benim bacaklarım deli gibi ağrımaya başladı.
vücuduma inanılmaz bir yorgunluk çöktü.
sanırım bedenim artık böyle sinyaller verecek.
o yardım süresindeki koşturmaca, o çaresizlik hissi, ufacık çocukların orada üşüyor oluşu.
çok koydu bana bu durum.
içime attım sürekli.
olur da bir gün enkaz altında falan kalırsam muhtemelen deliririm zaten.
beynim onu kaldırmaz.
devamını gör...
24.
ne güzel bu akşam içmeyecektim ama malasef uyumak için içmek zorunda kaldım işte bana etkisi bu oldu
devamını gör...
25.
deprem sonrası insanın kafasında her şey yer değiştirir. dissosiyasyon dediğimiz şey budur. zihin gerçekliği parçalar, uzaklaştırır. çünkü beynin ilk hedefi anlamak değil, hayatta kalmaktır. o an için seni koruyacaksa, gerçekle bağını kesmekten çekinmez. sonra tehlike geçer, dünya yerli yerinde gibi görünür ama senin içinde hala bi artçı vardır. biri kapıyı çarpar, sen irkilirsin. otobüs ani fren yapar, midene yumruk yemiş gibi olursun (bkz: flashback). bu yüzden sürekli tetikte kalma hali başlar (bkz: hipervijilans). her an kötü bir şey olacakmış gibi. insan etrafına sürekli göz gezdirir, çıkış kapılarını hesaplar. her şey potansiyel tehlike gibi görünür. uzun sürerse ptsdye dönüşür (bkz: travma sonrası stres bozukluğu). bir de suçluluk var. "birini daha kurtarabilirdim” veya neden sağ kaldım düşüncesi (bkz: survivor's guilt). sanki hayatta kalmak da bir çeşit suçmuş gibi. ama değil. sadece insan zihni, anlam veremediği şeyleri kendine yüklemeye meyilli. en çok da orada yıkım olur. yani kısaca, bina yıkıldı bitti sanıyorsun ama asıl enkaz içeride. ve iyileşme zaman alır. sadece terapiyle değil, ilişkiyle, temasla, duyulmakla olur.
devamını gör...
26.
25 senedir geceleri uyumuyorum. yeterli mi?
devamını gör...
27.
koca bir anksiyete ve travma sonrası stres bozukluğu. bunlarla zor da olsa baş edebiliyorsun da, survivor guilt denilen illet çok ağır geliyor. kendi yaşadığın korkuları yok sayıyorsun bu yüzden. kabullenemeyip içine attıkça da başka yerlerden çıkıyor.
devamını gör...
28.
babası düdüklenmiş bir psikoloji. her etki var maşallah. geçiyor diyorsun ama en ufak tetiklenmede su üstüne çıkıyor. sağlam psikolojimiz kalmamıştır.
devamını gör...
29.
sanırım beyin sisi oluştu bende. evden çalışmaya çalışıyorum ama ezbere yapıyorum her şeyi. odağım yok oldu.
devamını gör...
30.
depremde çatlayan duvarların izi gibi, üzerini ne kadar kapatırsan kapat en ufak bir sallantıda ortaya çıkar.
üzerine bina yıkılmasa da dünya yıkılmış gibi bi his, etrafta çığlıkları duyarken kendin de birşey varmı yokmu düşünemediğin anlar.buna rağmen elinden gelenin fazlasını yapmışken hiçbirşey yapamamış gibi yetersiz çaresiz hissetmek, yardım imkanı varken ulaşamadıklarının acısı ve verilmeyen izinlere kızgınlığın tıpkı o çatlaklar gibi bi yerde iz bırakıyor.
üzerine bina yıkılmasa da dünya yıkılmış gibi bi his, etrafta çığlıkları duyarken kendin de birşey varmı yokmu düşünemediğin anlar.buna rağmen elinden gelenin fazlasını yapmışken hiçbirşey yapamamış gibi yetersiz çaresiz hissetmek, yardım imkanı varken ulaşamadıklarının acısı ve verilmeyen izinlere kızgınlığın tıpkı o çatlaklar gibi bi yerde iz bırakıyor.
devamını gör...
31.
istanbul'da yaşamıyorum ama dünkü deprem, depremi hissedenler kadar olmasa da tüm ülkeyi çok korkuttu. en büyük temennimiz tekrarının olmaması yönünde.
doğup büyüdüğüm yer tektonik yönden aktif bir şehir olduğu için sık aralıklarla çok deprem yaşardık. küçük yaşlardan beri depreme maruz kaldığım için alışmıştım ve deprem anında dışarı çıkma ihtiyacı hissetmezdim ta ki 6 şubata kadar.
gecenin karanlığına eşlik eden ürkütücü uğultu, devrilen eşyaların sesi, üzerine doğru hareket edip sonra geri çekilen gardırop, aklına saklanmanın bile gelmemesi o an donakalman, çocuklara sarılıp bitecek şeklinde telkinler vermen ve çocukların neden bitmiyor şeklinde soruları, sorular, dualar...
biz bunca korkarken binlerce ölü, yüz binlerce yaralı, insanların yarım kalmış hayalleri ve hayatı, kelimelerin yetersiz kaldığı çetin gerçekler, kof teselli sözcükleri, öfke, çok öfke.
depremden sonra kendi hayatıma kanalize olup normalime dönebildiğim için utanç duymuştum. uyumak, konuşmak, gülmek, bi şekilde yaşıyor olmak depremde can verenlere haksızlık gibiydi.
yardım etmekten başka çaremiz yoksa onlara yardım göndermek en temel vazifemiz ve bizi yaşamaya zorlayan şey.
büyüklü küçüklü tekrarlayan depremlerle birlikte kısa süreli etkileri banyoya girememe, uyumaktan çekinme, sürekli bir an sonrayı düşünerek hareket etme, tetikte olma birçok kişideki en net psikolojik etkilerdendi.
derken zaman geçti. hiçbir şeyden hiçbir ders alınmadı, 6 şubat unutuldu, tüm her şey gibi 6 şubatta can verenler de unutuldu, kalbimizde acısı kaldı, olan sevdiklerini kaybedip bağrı yananlara oldu.
dilerim dünkü deprem de son olsun ve unutulsun, herkes normaline çabucak adapte olsun.
doğup büyüdüğüm yer tektonik yönden aktif bir şehir olduğu için sık aralıklarla çok deprem yaşardık. küçük yaşlardan beri depreme maruz kaldığım için alışmıştım ve deprem anında dışarı çıkma ihtiyacı hissetmezdim ta ki 6 şubata kadar.
gecenin karanlığına eşlik eden ürkütücü uğultu, devrilen eşyaların sesi, üzerine doğru hareket edip sonra geri çekilen gardırop, aklına saklanmanın bile gelmemesi o an donakalman, çocuklara sarılıp bitecek şeklinde telkinler vermen ve çocukların neden bitmiyor şeklinde soruları, sorular, dualar...
biz bunca korkarken binlerce ölü, yüz binlerce yaralı, insanların yarım kalmış hayalleri ve hayatı, kelimelerin yetersiz kaldığı çetin gerçekler, kof teselli sözcükleri, öfke, çok öfke.
depremden sonra kendi hayatıma kanalize olup normalime dönebildiğim için utanç duymuştum. uyumak, konuşmak, gülmek, bi şekilde yaşıyor olmak depremde can verenlere haksızlık gibiydi.
yardım etmekten başka çaremiz yoksa onlara yardım göndermek en temel vazifemiz ve bizi yaşamaya zorlayan şey.
büyüklü küçüklü tekrarlayan depremlerle birlikte kısa süreli etkileri banyoya girememe, uyumaktan çekinme, sürekli bir an sonrayı düşünerek hareket etme, tetikte olma birçok kişideki en net psikolojik etkilerdendi.
derken zaman geçti. hiçbir şeyden hiçbir ders alınmadı, 6 şubat unutuldu, tüm her şey gibi 6 şubatta can verenler de unutuldu, kalbimizde acısı kaldı, olan sevdiklerini kaybedip bağrı yananlara oldu.
dilerim dünkü deprem de son olsun ve unutulsun, herkes normaline çabucak adapte olsun.
devamını gör...
32.
dünya umursamazlık olimpiyatlarında altın ve bronz madalyaları boşuna almadık biz. deprem olduğunda indik aşağıya ve bir saat sonra geri girdik eve. akşam da makaramızı ve felsefemizi yaptıktan sonra fosur fosur uyudum.
17 ağustos'u yalova'da yaşadım ve nereden baksanız yirmi gün belki bir ay sokaklarda ve çay bahçelerinde yattık. bir sürü enkaz ve bir dolu ceset gördüm. çok acı günlerdi. sonrasındakiler korkutmuyor beni öleceksem ölürüm hepsi bu. elbette insan beton parçalarının altında ölmek istemez ama kimse ölüm şeklini seçme şansına sahip değil.
17 ağustos'u yalova'da yaşadım ve nereden baksanız yirmi gün belki bir ay sokaklarda ve çay bahçelerinde yattık. bir sürü enkaz ve bir dolu ceset gördüm. çok acı günlerdi. sonrasındakiler korkutmuyor beni öleceksem ölürüm hepsi bu. elbette insan beton parçalarının altında ölmek istemez ama kimse ölüm şeklini seçme şansına sahip değil.
devamını gör...
33.
#3533020 kanka ne olur hareket etme. orta çağda olsan içinde şeytan vardı derler bu ne nereye gitsen deprem götürmüşsün, fay hattı mısın sen.
çok ben ve çevremde kimsede psikolojik bir hasar bırakmadı ama ölümün binbir türlü hali her gün burnumuzun ucundan geçerken depreme karşı oluşan bu aşırı hassasiyeti anlayamıyorum. lütfen yanlış anlaşılma olmasın yadırgama yok. ama araçla kaza yapma, yemek yerken boğulma, hatta uyurken bile gidebilirsin öbür tarafa fakat bunlardan bu kadar korkmazken depremden korkmayı kendi içimde anlamlandıramıyorum.
çok ben ve çevremde kimsede psikolojik bir hasar bırakmadı ama ölümün binbir türlü hali her gün burnumuzun ucundan geçerken depreme karşı oluşan bu aşırı hassasiyeti anlayamıyorum. lütfen yanlış anlaşılma olmasın yadırgama yok. ama araçla kaza yapma, yemek yerken boğulma, hatta uyurken bile gidebilirsin öbür tarafa fakat bunlardan bu kadar korkmazken depremden korkmayı kendi içimde anlamlandıramıyorum.
devamını gör...
34.
insanda ölüm kayıp korkusu yapıyor ya :( ama allah büyük
devamını gör...