dungeons and dragons

d&d ya da dnd olarak ta kısaltılabilen bir çeşit rol yapma oyunudur. dungeon master bir dünya kurgular, siz kendinize karakter yaratırsınız ve dm karşılaşacağınız olayları tasvir ederek size yol gösterir. masa oyunudur ve bir oturuşta bazen 9 saat oynarsınız grupça. birkaç defa oynamıştım sonra grubum dağıldı bir daha da beraber oynayabileceğim bir grup bulamadım. ilgisi olan kişiler buldum ama oyunu yönetecek bir dm bulamadım bu sefer. sözlük galiba bir daha asla dnd oynayamayacağım :(
edit: ayrıca (bkz: stranger things) dizisindeki birçok karakter bu oyundan esinlenilmiştir

the big bang theory'de nerd grubun en sevdiği oyundur.

masaüstü rol yapma oyunlarının en yaygını, bilineni. gary gygax ve dave arneson tarafından tasarlanmış ve ilk versiyonuyla 1974 yılında piyasaya sürülmüş. yani bundan tam 50 sene önce. zaman içerisinde mükemmel bir altkültüre sahip olmuş ve günden güne daha çok sevilmiş, yaygınlaşmış bir oyun. video oyunlarının esamesi okunmazken ortaya çıkmış olması, elbette bugün dolaşımda olan bütün video oyunlarının temel sistemini, ilhamını ve mekaniğini temelde kendisinden almasının en büyük öncülü. bir dungeon master veya diğer adıyla game master tarafından kurgulanan dünyada, onun ortaya çıkardığı mekanlar ve oyuncu olmayan karakterlerle gerçek oyuncu grubunun etkileşimi üzerine her zaman tahmin edilemez bir noktaya ilerleyecek şahane hikayeler ortaya çıkıyor. dungeon master demişken, bu kavramın genellikle dnd özelinde kullanıldığını söylemekte yarar var ki artık oyunlar daha açık dünyada ve çok daha az olarak zindanlarda geçmesi sebebiyle, dungeon master kavramı da artık ölmekte olan bir kavram. yerine game master kavramını kullanmak daha kapsayıcı ve doğru kalıyor. şu anda en güncel versiyonu, dnd 5e olan serinin en büyük problemi ise, her uzun soluklu iş gibi nihayetinde çıkarıldığı dönemin konjonktürüne göre bazı hatalı kararlar alınmasıyla oyunun omurgasında ciddi bozulmalara yol açılması. bunlardan en önemlilerinden biri, warcraft'ın çıkışıyla rol yapma oyunlarında zirveye yerleşmesi üzerine, dnd'nin yitip gitmeye başlayan popülaritesini korumak adına yeni çıkacak olan dnd 3.5'ta panikle pek çok gereksiz değişiklik yapmaktı. şimdi de benzer bir problem, yeni çıkacak olan versiyon için söz konusu olacak gibi görünüyor zira oyunun kurgusunda klasların kendi aralarında avantaj ve dezavantajları olduğu gibi ırklar arası da avantaj ve dezavantajlar söz konusu. muhtemelen dönemin koşulları gereği bu avantaj ve dezavantajları tamamen ortadan kaldıracak ve oyunu git gide daha yavan bir hale getirecekler. en azından bu yöndeki tahminler çok kuvvetli ve altı boş tahminler de değil bunlar.
arkadaşlarınızla haftada bir bir araya gelip üç beş saatinizi kafa patlatarak ve bol kahkahalar eşliğinde geçirmek için harika bir aktivite olabilir. sevin, sevdirin.

halen oynatmakta olduğum dungeons and dragons 5e macerasında, bilintica adlı bard oyuncumun başarılı bir sahne performansını tasvir etmek üzere hazırladığım metni paylaşmak için geldiğim başlık. söz konusu tasviri de aşağıya bırakıyorum;

"bilintica, sahnede karanlıktan bir adım öne çıkarak kalabalığın dikkatini üzerine topladı. loş ışıkta lavtası zarifçe parıldıyordu ve parmakları tellere dokunmaya başladığında, salon anında sessizliğe büründü. kalbinin ritmiyle yankılanan müzik, odanın dört bir yanına yayıldı.

bilintica'nın performansı, kendi ruhunun derinliklerinden doğan bir akıntı gibiydi. lavtası, bir zamanlar fırtınadan yorulmuş ve şimdi dinlenmekte olan bir denizin hışırtılı sesini andırıyordu. parmaklarının her hareketinde, müziğin damarlarında akmasına izin veriyordu tıpkı kanın vücutta dolaşması gibi. her nota, bir yaşamın hikayesini anlatıyordu; her melodi, bir hatıranın yankısıydı.

lavtanın telleriyle dans eden bilintica'nın gözleri yarı kapalıydı, sadece müzikle ve hisleriyle bağlantı kurmuş gibiydi. bu bağlantı öyle kuvvetliydi ki, dinleyiciler de bu büyüye kapılmış, onların da kalpleri onunkiyle birlikte atmaya başlamıştı. sanki her nota onları bir anlığına başka bir dünyaya taşıyordu. lavtanın çıkardığı derin ve yankılı sesler, dinleyicilerin yüreklerine dokunarak içlerinde gömülü kalmış hüzünleri ve mutlulukları yüzeye çıkarıyordu.

kalabalık, onun ruhunu lavtasına döküşünü izlerken, kendilerini unutmuş gibiydi. zaman, mekân, her şey anlamsızlaşmıştı. dinleyiciler, müziğin içinde kaybolmuşlardı, sanki parmaklarının dokunduğu teller onların ruhuna da dokunuyordu. müziğin zirvesine ulaştığında, salonun duvarları bile bu duygusal patlamanın gücü karşısında titrer gibiydi.

müziğin sonunda derin bir nefes alarak başını kaldırdı. kalabalığın gözleri yaşlarla dolmuştu, sessizce birbirlerine bakıyorlardı. onun performansı, izleyicilere kendi duygularını hatırlatmış, içlerinde unuttukları kederleri ve sevinçleri yeniden canlandırmıştı. alkışlar başlamadan önce bir an için herkesin kalbi, tek bir yürek gibi attı; sonra bir anda salon, devasa bir fırtınanın koptuğu bir deniz gibi çalkalandı. alkışlar, onun ruhunun derinliklerinden kopup gelen müziğin yankısıydı, dinleyicilerin kalplerine kadar ulaşan ve onları titreten bir yankı.

o gece, bilintica sadece bir müzisyen değil, aynı zamanda bir hikaye anlatıcısı, bir büyücü, dinleyicilerini tek ve ortak bir rüyaya taşıyan bir rehberdi. performans bittiğinde, kimse o anı unutamayacaktı, bunu biliyorlardı. müziği, onların ruhunda sonsuza dek yankılanacaktı."