koko mu kops yazar profili

j.r.r. tolkien...

insan büyüdükçe hayal gücü de azalmaya başlıyor. ne yazık ki bana da bundan oldu, tabii 'artık hayal gücümü kaybettim' diye oturup sızlanmaktansa hayal gücümü genişletmenin yollarını arıyorum. bir de büyüdükçe yazdıkların diğer insanlar tarafından nasıl anlaşılacak veya yazdıklarım beğenilecek mi kaygısı oluşuyor tabii.
ortaokul ve lise boyunca yazdım, çizdim. ortaokuldan beri en büyük hayalim yazar olmaktı ancak bir hikayeye başlamış olsam bile bir türlü sonunu getirememiştim. eni sonu bu işi beceremeyeceğimi düşünüp yazmayı tamamen bıraktım, belki de küstüm. benim için en zoru bir dünya yaratmaktı, çünkü en mükemmelini yakalamaya çalışıyordum hep. son dönemlerde fark ettim ki yaratacağım dünyanın mükemmel olmasına gerek yok çünkü en mükemmel dünyada bile sorunlar ve hatalar, hatta olmasını asla istemediğimiz şeyler var.
uzun lafın kısası, sonunda yazmaya geri dönüyorum ve bu sefer herhangi bir kaygım yok. daha dünyayı ve karakterleri tam oturtamasam da kısa bir süre içinde yazmaya başlayacağıma inanıyorum.

sıcak iklimli yerlerde yaşıyorsanız en üst kattan almamanızı tavsiye ederim, hele adana veya mersin gibi yerlerde yaşıyorsanız sakın derim çünkü bazen klima bile kesmiyor. evin kullanışlı olmasına dikkat edin, 160 m2 ev kötü tasarlandığında kullanılacak alan 100 m2 ye düşüyor resmen.

2020 yılında lisans 2024 yılında ise yüksek lisans sınavına gittiğim ve her ikisinde de yerleşemediğim okuldur. 2020'de ki deneyimlerimden torpil döndüğünü gözlerimle görmüştüm, bu sebeple yüksek lisans sınavı için çok ümitli de değildim tahmin ettiğim gibi de olmuş. neyse içim rahatladı, kampüsü korkunçtu kara kara düşünüyordum iki yıl nasıl geçecek burda diye shshsjjs

tiktok gibi uygulamalar algoritmayla çalıştığı için siz neyi izlerseniz size o tarz videoları dayar. yani eğer anasayfanızda gördükleriniz sizde ahlaksızlık kelimesini çağrıştırıyor ise bunun sorumlusu sizsiniz. şahsen tiktok'u aktif kullanan birisi değilim, ayda yılda bir bakarım ve anasayfamda şimdiye kadar bu ne lan dedirtecek bir şey görmedim. benim anasayfamda genelde sanat tarihi ve mitoloji ile ilgili içerikler çıkıyor.
neyse çok uzattım, bugün tiktok kapanır yarın x kapanır öbür gün facebook kapanır ve ifade özgürlüğü tamamen kısıtlanmış olur. kısacası iran'a dönüşmemize çok az kaldı.

aklınız yeni mi başınıza geldi? bu ve benzeri olaylar uzun zamandır hep oluyordu zaten, yıllardır g.tumuzu yırtıyoruz bir şeyleri anlamanız için. kendi ülkesinde bi b.k olamamış insanlar niye bizim ülkemize elini kolunu sallayarak girip istediği her şeyi yapabiliyor ve asla ceza almıyor? kayseri'de yaşananlar önümüzdeki zamanda çokça yaşanacak ama bu noktadan sonra hayatta dönmezler ülkelerine.

on dakika önce bitirdiğim filmdir. eminim ki şu an filmdeki gibi bir işletim sistemi olsa ben de dahil pek çoğumuz theodore gibi, karşısındaki işletim sistemiyle bir ilişki kurmuş olurdu. insan yalnız olmayı sevmez ve karşısında onu olduğu gibi kabul eden birini ister.
böyle bir işletim sisteminin gerçekten de var olduğunu düşünelim -ki bence çok yakın bir gelecekte benzeri var olabilir- günde hiç yoksa 5 saatini telefonunda geçiren bir insan böyle bir teknolojiyi elde etmek ister; çünkü hem sana arkadaşlık eden birisi olacak, hem de işlerin kolaylaşacaktır. ama en önemlisi, seni anlayan ve olduğun gibi kabul eden "birisi" olmasıdır. bu "birisi" nin yapay zeka olup olmadığı ilk başlarda pek önemli gelmez belki de.

neyse çok konuştum, bence izlemeye değer bir film. bahsedilen işletim sistemi günümüzde varmış gibi gerçekçi anlatılmış. joaquin phoenix in oyunculuğunu da zaten severim, bu filmde bir ayrı oynamış abimiz.

bu egoya sahip bir iki hocamız oldu, ne yazık ki normalde zevkli geçmesi gereken derslerden insanları nefret ettirdiler. bu iki kişi hariç bütün eğitmenler son derece mütevazıydı. özellikle bir hocamız o kadar özveriliydi ki, eğitim hayatımın başlangıcından itibaren onun gibi öğretmenlerim olsaydı şu an hayatım nasıl olurdu diye çokça düşünürüm. öyle ki bu hocamız, (bölümle alakalı ya da alakasız) kendisine sorduğumuz soruları bilmiyorsa kendi problemiymiş gibi araştırır ve destan gibi bir mail ile bize dönüş yapardı. yılbaşı zamanı bilgisayar atölyesini süsler ve fazla fazla çikolata alır bize dağıtırdı. hepimize daha anlatmadığım pek çok iyiliği dokundu. bu dönem sonu mezun oluyorum, en çok da bu hocamı özleyeceğim...

klasik matematik sınavından 100 üzerinden 2.5 almıştım hoca sisteme 2 diye girmişti. lan bari 3 girseydin yarım puan esirgenir mi.

yürürken kendi ayağını bile göremeyen insanlar için çok düşük bir olasılıktır. hayatım boyunca (özellikle de lise döneminde) belki iki defa unutmuşumdur, iki defasında da hocalar beni eve yollamıştı git gözlüğünü al da gel diye.

eğer anlayışlı bir baba ise cenneti tattıracak ilişkidir. bana nasip olmadı.

hiç değilse beşikdüzü, vakfıkebir ve ortahisar beni epey mutlu etmiştir. inanamıyorum, yoksa memleketimde ufacık ta olsa bir uyanış mı başladı???

dün geceki seçimlerin de doğruladığı gibi, yolumuz bundan sonra daha da açık.

yıllardır yapmak isteyip yapamadığımdır. şu aralar bir spor salonuna yazılma isteğim doğdu ama tek başıma da gidesim yok, bir arkadaş bulabilirsem başlayacağım.

tasarımcıların çeşitli ürünler için hazırladığı tasarımlarını amazon'da paylaşarak para kazanmasını sağlayan bir sistem. tasarımı amazon'un belirlediği ölçüler içinde hazırladıktan sonra fiyatta karar kılıyorsunuz, sonrası amazon'da kalmış. örneğin yaptığınız bir t shirt tasarımını sattınız, amazon tasarımı t-shirte basıyor ve alıcıya gönderiyor, daha sonra ise paranızı yatırıyor. benim de hesap oluşturduğum, yakında tasarımlarımı ekleyeceğim ve bir ihtimal de olsa para kazanabileceğim bir sistem.
(bkz: print on demand)
(bkz: amazon)

göğüs uçlarının belirginleşmesi nasıl "ayıp bir hal olgusu" olarak algılanmış bilemedim. madem öyle erkekler de sütyen taksın, onlarınki de belirginleşmiyor mu? umarım üstteki yazar şaka yapıyordur..
düzenleme: evet arkadaşlar, üstteki yazar ne yazık ki şaka yapmıyormuş ve kadınlar kendisinin gözüne hitap etmek zorundaymış... bir süre tartışmayı deneyip sonuç alamayacağımı fark edince engelledim. sonuç olarak, değerli sözlük üyeleri, bu tarz uygulamaları kafa dağıtmak için kullanıyoruz. boş muhabbetlere can sıkmaya gerek yok. isteyen istediğini giysin görmek istemeyen de kafasını çevirsin. arabistan değil burası.

üstteki yazar arkadaşım yalnız değilsin... yıllardır benim de cebelleştiğim durum, ancak benim saç dökülmem saçımın en ön tarafinda bölgesel olarak gerçekleşti ve öylece kaldı. gittiğim her doktor farklı bir sebep sundu ve yıllardır bir çözüm bulamıyorum. en son gittiğim doktor birkaç ilaç yanında minoxidil'i altı ay kadar kullanmamı söyledi. tedavi tamamlandığında bir değişiklik yoksa mezoterapi önerecekmiş. bugün itibariyle minoxidil kullandığım beşinci günüm. tedavi bitiminde ilacın işe yarayıp yaramadığını buraya tekrar yazacağım.

ne desem boş. son birkaç yılda yaşananlar karşısında insanlığa ve adalete olan inancımı kaybettim, bu olay da tuzu biberi oldu. dilerim bu zat eros'a yaşattığını yaşamadan ölmesin.

artık etimle kemiğimle nefret ettim bu ülkenin insanından. bir gün olsun ki güne iyi bir haberle başlayalım. ne günahı vardı o köpeğin, ne istediniz? niye bulabildiğiniz her canlıya eziyet ediyorsunuz? neden bu gibi durumlarla ilgili caydırıcı cezalar yok? artık ruhum kaldırmıyor.

şu an çok fazla şarkıları olmamasına rağmen her bir şarkısını ayrı ayrı sevdiğim gruptur. özellikle "mumya" sanırım en sevdiğim şarkıları. hafif saykodelik, hafif anadolu rock havası var ve uzun zamandır bu tarzda şarkılar yapan bir grup arayışındaydım, yaklaşık bir ay önce keşfedip hayran kaldım. tabii kullandıkları illüstrasyonlardan bahsetmeden de duramam çünkü çok özgün ve parçalarla uyumlu işler çıkarılmış. benden tam puan aldı, heyecanla yeni parçalarını bekliyorum.