duyguları bastırmak zorunda kalmak
başlık "narkissos" tarafından 07.04.2021 11:45 tarihinde açılmıştır.
1.
duygulari bastirmaktan farki isin icinde bir zorunluluk bir baski ve korku olmasidir. sorunlu ailelerde buyuyen cocuklarin basina gelir, ek olarak aile disi travmalar da bu duruma sokar cocugu. sonra gelsin anksiyete cesitleri, dissosiyatif bozukluklar, kisilik bozukluklari.
duygularini yasama hakkinin elinden alinmasi ne kadar da kotu bir sey. nasil da buyuk bir hakaret bu.
duygularini yasama hakkinin elinden alinmasi ne kadar da kotu bir sey. nasil da buyuk bir hakaret bu.
devamını gör...
2.
beklemediğiniz anda su yüzüne çıkmasıyla vuku bulacak hadise. duygular can simidi gibidir, ne kadar derine bastırırsanız bir o kadar hızlı ve yükseğe doğru birden ortaya çıkıverir.
devamını gör...
3.
1 saniye sonrası bile garanti olmayan bir yaşam için bir şeyleri bastırmak doğru değil. bunu pozitif istekler için belirtiyorum. negatif durumlar için tedavi olunmalı.
devamını gör...
4.
eğer duygular bir gece öncesinden çamaşır suyuna bastırılırsa, tertemiz, bembeyaz duygulara sahip olunur.
günümüz sağlıksız, mikroplu, virüslü ilişkilerinde bu bastırmayı gerçekleştirmek zorunludur.
günümüz sağlıksız, mikroplu, virüslü ilişkilerinde bu bastırmayı gerçekleştirmek zorunludur.
devamını gör...
5.
zordur elbette kişinin kendini kısmaya çalışması ama size zarar veriyorsa duyguları baskılamak sağlıksız olabilir.
devamını gör...
6.
ben bu duyguları bastırma eyleminin çocuklukta öğrenildiğini düşünüyorum. çocuğun hissettiği bazı duygular kötü görülmüş, ona kızılmış veya izin verilmemiş olabilir. bunun sonucunda da çocuk gayet normal olan bir duyguyu düşmanı olarak görür ve engellemeye çalışır.
bu davranışın kimseye faydası olmaz. kısa vadede mutlu olmuş gibi hissedilse bile uzun vadede yıkıcı etkileri olur.
duyguları bastırmak yerine onları anlamaya çalışsak ve her duyguyu yaşamak için kendimize özgür bir alan sunsak daha işlevli bir hayat yaşarız gibi geliyor bana. çünkü bizim bu bastırma çabalarımızın otoimmun hastalıklar gibi kendi kendimize saldırmaktan pek bir farkı yok.
bu davranışın kimseye faydası olmaz. kısa vadede mutlu olmuş gibi hissedilse bile uzun vadede yıkıcı etkileri olur.
duyguları bastırmak yerine onları anlamaya çalışsak ve her duyguyu yaşamak için kendimize özgür bir alan sunsak daha işlevli bir hayat yaşarız gibi geliyor bana. çünkü bizim bu bastırma çabalarımızın otoimmun hastalıklar gibi kendi kendimize saldırmaktan pek bir farkı yok.
devamını gör...
7.
bir süre sonra farklı davranışlara yol açabilir. kişi bu davranışın nedeninin bastırılan bir duygu olduğunun da farkına varamaz. örneğin bir somatizasyon veya anksiyete ya da ilişkilerde bozulma, uyum yapamama şeklinde tezahür eden duygu stresli bir dönemin kalıntısı pekala olabilir. bu nedenle duyguları bastırmak yerine doğru şekilde yaşamayı, duygu ve düşünce akışını yönetebilmeyi öğrenmek lazım.
devamını gör...
8.
profesyonel davranılması gereken ortamlar dışında kişinin kendisine yapabileceği en büyük haksızlıktır. öz saygıya terstir. duygularınızı bastırmak zorunda hissediyorsanız bilin ki yanlış bir durumun içinizdesinizdir ve duygularınızı bastırmak zorunda kalmamalısınızdır.
neden duygularımız vardır? duygular olaylara ve kişilere verdiğimiz tepkilerdir. örnek olarak: mutluysak bu pozitif bir olayın yansımasıdır, üzgünsek negatif bir olayın yansıması. olmasını beklediğimiz de budur çünkü bu duygular da yaratılmış/evrimleşmiştir; demek ki onlara ihtiyacımız vardır. bazen biz tam algılayamadan hislerimiz bizi uyarır. bu da efsanevi bir adaptasyon örneğidir. tehlike içinde olduğumuzda adrenalin fışkırır ve savaş-kaç! emri gelir. cinsel uyartıya maruz kaldığımızda şehvet dolarız ve ıslanır ya da erekte oluruz, üremeye katılırız. utandığımızda rahatsız hissederiz çünkü arz duygumuz vardır. benliğimize saldırı olduğunda alınırız, içimiz sıkışır. kötü bir an yaşadığımızda basitçe üzülürüz ve bu tekrar ayağa kalkmamıza yardımcı olur. hepsi de bize devam et/kaç emirlerini pompalar, yaşama ve konfor ihtimalimizi arttırır. bu duyguları gerektiği süre boyunca yaşamamız sağlıklı olandır.
peki neden bu duyguları bastırmak zorunda kalalım? öncelikle belirteyim ki duyguların şiddet yansımasını bastırmaktan bahsetmiyoruz, zira şiddetin mantıklı bir açıklaması olamaz; hiçbir türlüsüne müsamaha gösterilemez. duygularımız ise bizim için bu kadar canla başla çalışıyorken onları yok saymamızın hiçbir anlamı yoktur. çünkü ihtiyacımız olduğu için bu duygulara sahibiz! birileri bize duygularımızı bastırmamızı telkin ediyorsa hayatımızda bulunması doğru olan kişi değildir; bu kişiyle bu iletişimi sağlamalıyız çünkü o da öyle olduğuna gerçekten inandığı için bunu diyor olamaz.
bakınız tilki, küçük prense* ne sırrı vermiş?
"sana vereceğim sır şu: insan, gerçeği ancak yüreğiyle görebilir. gözler, hiçbir şeyin özünü göremez. gülünün senin için değerli olmasının sebebi, ona zaman harcaman ve fedakarlıkta bulunmandır."
bazı durumlar vardır ki duygularımızın gereğinden fazla yoğun olur. bu da hayatımızı olması gerekene kıyasla epey zorlaştırabilir. çözümü de işin uzmanına gidip psikolojik ve pskiyatrik yardım almaktır. göremediğimizde göz doktoruna, sistemsel bir rahatsızlık duyduğumuzda dahiliye doktoruna gittiğimiz gibi, içsel bir rahatsızlığımız olduğunu fark ettiğimizde de bu işin uzmanı olan doktorlara gitmemiz en normal şeydir.
sağlıklı ve farkındalıklı günler dilerim.
neden duygularımız vardır? duygular olaylara ve kişilere verdiğimiz tepkilerdir. örnek olarak: mutluysak bu pozitif bir olayın yansımasıdır, üzgünsek negatif bir olayın yansıması. olmasını beklediğimiz de budur çünkü bu duygular da yaratılmış/evrimleşmiştir; demek ki onlara ihtiyacımız vardır. bazen biz tam algılayamadan hislerimiz bizi uyarır. bu da efsanevi bir adaptasyon örneğidir. tehlike içinde olduğumuzda adrenalin fışkırır ve savaş-kaç! emri gelir. cinsel uyartıya maruz kaldığımızda şehvet dolarız ve ıslanır ya da erekte oluruz, üremeye katılırız. utandığımızda rahatsız hissederiz çünkü arz duygumuz vardır. benliğimize saldırı olduğunda alınırız, içimiz sıkışır. kötü bir an yaşadığımızda basitçe üzülürüz ve bu tekrar ayağa kalkmamıza yardımcı olur. hepsi de bize devam et/kaç emirlerini pompalar, yaşama ve konfor ihtimalimizi arttırır. bu duyguları gerektiği süre boyunca yaşamamız sağlıklı olandır.
peki neden bu duyguları bastırmak zorunda kalalım? öncelikle belirteyim ki duyguların şiddet yansımasını bastırmaktan bahsetmiyoruz, zira şiddetin mantıklı bir açıklaması olamaz; hiçbir türlüsüne müsamaha gösterilemez. duygularımız ise bizim için bu kadar canla başla çalışıyorken onları yok saymamızın hiçbir anlamı yoktur. çünkü ihtiyacımız olduğu için bu duygulara sahibiz! birileri bize duygularımızı bastırmamızı telkin ediyorsa hayatımızda bulunması doğru olan kişi değildir; bu kişiyle bu iletişimi sağlamalıyız çünkü o da öyle olduğuna gerçekten inandığı için bunu diyor olamaz.
bakınız tilki, küçük prense* ne sırrı vermiş?
"sana vereceğim sır şu: insan, gerçeği ancak yüreğiyle görebilir. gözler, hiçbir şeyin özünü göremez. gülünün senin için değerli olmasının sebebi, ona zaman harcaman ve fedakarlıkta bulunmandır."
bazı durumlar vardır ki duygularımızın gereğinden fazla yoğun olur. bu da hayatımızı olması gerekene kıyasla epey zorlaştırabilir. çözümü de işin uzmanına gidip psikolojik ve pskiyatrik yardım almaktır. göremediğimizde göz doktoruna, sistemsel bir rahatsızlık duyduğumuzda dahiliye doktoruna gittiğimiz gibi, içsel bir rahatsızlığımız olduğunu fark ettiğimizde de bu işin uzmanı olan doktorlara gitmemiz en normal şeydir.
sağlıklı ve farkındalıklı günler dilerim.
devamını gör...
9.
kendimi hiç iyi hissetmiyorum. enerjim yok. her şey giderek kötüleşiyor ve daha da kötüleşecek gibi hissediyorum. bunları kimseye de anlatamıyorum çünkü herkesin kendi hayatı var. benimde hiçbir hayatım kalmadı. ders çalışıp umut etmekten sıkıldım. aile evinden de bıktım. her gün "bugün ne olacak acaba?" diye korkmaktan da bıktım. geleceğim hakkında endişe etmekten de. tüm bunlara rağmen uykumu alamamış bir şekilde sabah erkenden kalkıp denemelerimi çözüp eksiklerimi kapatıp iyi gibi davranmam gerekiyor. yoruldum. bu başlığı da bu yüzden doldurmak istiyorum.
devamını gör...