1.
aşırı ağır ve ağdalı cümleler kullanarak konuşan insanlar için alaycı dille kullanılan bir deyim. genellikle samimi bulunmayan süslü cümleler için söylenir. lügat parçalamak ya da lügat paralamak şeklinde de kullanılır.
yeri gelmişken güzel bir hikâye anlatayım bununla ilgili.
bir medresedeki edebiyat dersinde hocanın biri güzel konuşma dersi vermektedir. "siz" der öğrencilerine "sıradan insanlar değilsiniz. ilim irfan öğreniyorsunuz. o yüzden mesela bir köylünün konuştuğu gibi konuşamazsınız. edebiyat parçalayarak, süslü cümleler kullanarak konuşmalısınız."
bir de örnek verir. "sıradan biri su içse sadece su içtim der. siz öyle demeyeceksiniz, şöyle diyeceksiniz; bir kadeh-i lebriz-i âb-ı hoşgûvâr nuş ile dilfikâr-ı ferahı bişumâr eyledim."*
öğrenciler de mecburen "peki" derler.
ders sürerken sınıfı sıcak tutması için yakılmış tandırdan bir kıvılcım sıçrar ve hocanın kavuğunu tutuşturur. oradan bir öğrenci söz ister ve şöyle der:
"ey hâce-i bîmisal ve üstâd-ı zîkemal, bi hikmet-i müteâl, nâr-ı mangaldan sıçrayan bir şerâre-i cevval, pertap ile ser-i âlinizdeki kavuğu iş'âl eylemiştir."*
tabii cümle bitene kadar hocanın saçı ve sakalı tutuşuverir. hoca kızar öğrencisine:
"eşek herif! ne diye lafı uzatıyorsun? kavuğun yanıyor desene!"
öğrenciler ise hocaya şu cevabı verir:
"hocam siz bize edebiyat parçalayarak konuşacaksınız demediniz mi?"
*
yeri gelmişken güzel bir hikâye anlatayım bununla ilgili.
bir medresedeki edebiyat dersinde hocanın biri güzel konuşma dersi vermektedir. "siz" der öğrencilerine "sıradan insanlar değilsiniz. ilim irfan öğreniyorsunuz. o yüzden mesela bir köylünün konuştuğu gibi konuşamazsınız. edebiyat parçalayarak, süslü cümleler kullanarak konuşmalısınız."
bir de örnek verir. "sıradan biri su içse sadece su içtim der. siz öyle demeyeceksiniz, şöyle diyeceksiniz; bir kadeh-i lebriz-i âb-ı hoşgûvâr nuş ile dilfikâr-ı ferahı bişumâr eyledim."*
öğrenciler de mecburen "peki" derler.
ders sürerken sınıfı sıcak tutması için yakılmış tandırdan bir kıvılcım sıçrar ve hocanın kavuğunu tutuşturur. oradan bir öğrenci söz ister ve şöyle der:
"ey hâce-i bîmisal ve üstâd-ı zîkemal, bi hikmet-i müteâl, nâr-ı mangaldan sıçrayan bir şerâre-i cevval, pertap ile ser-i âlinizdeki kavuğu iş'âl eylemiştir."*
tabii cümle bitene kadar hocanın saçı ve sakalı tutuşuverir. hoca kızar öğrencisine:
"eşek herif! ne diye lafı uzatıyorsun? kavuğun yanıyor desene!"
öğrenciler ise hocaya şu cevabı verir:
"hocam siz bize edebiyat parçalayarak konuşacaksınız demediniz mi?"
*
devamını gör...