1.
felsefeyi doğuran mihenk taşlarından en önemlisi insandır. insanoğlu yaratılışını, evreni, insanların yaratılış amacını ve bunun gibi nice soruları sormasıyla başlayan sanattır felsefe. yani dünyamızda birçok iyi ve kötü şeylerin başlangıcı olan insan felsefenin doğup ve gelişmesine sebep olmuştur.
devamını gör...
2.
felsefe insanoğlunun varoluşundan beri hep vardı sadece isim koymak kimsenin aklına gelmemişti tıpkı newtonun yerçekimini keşfetmesi gibi.
devamını gör...
3.
felsefe mitolojiden ve dogmalardan oluşan bilgi duvarında açılan bir çatlak gibidir. insanoğlunun hem kendisini hem de çevresini anlamlandırma çabasında kendisine sunulanları kabul etmeyişi ve sorgulama çabasıdır.
mitolojinin açıklayamadığı, bilişsel olarak insanları yeterince tatmin etmediği zamanda ortaya çıkmıştır. insanoğlu zeus'un şimşeğine poseidon'un dalgalarına sırtını döndüğünde kendine yeni soru ve cevaplar bulmaya başlamıştır. bu sebeple felsefenin doğuşu bir kabullenmeyiş ve başkaldırış olarak da açıklanabilir.
batı felsefesi tarihi'ne göre antik dönemde (bkz: thales) ile başladığı öne sürülür. ancak thales'in mısır ve mezopotamya ziyaretlerinden sonra yunan diyarına döndüğünde felsefe yapmaya başlaması pek çok kişide şüphe uyandırmıştır. bazı kaynaklarda felsefenin thales'ten çok daha önceleri yakın doğu medeniyetlerinde halihazırda yapılmakta olduğu ifade edilir.
mitolojinin açıklayamadığı, bilişsel olarak insanları yeterince tatmin etmediği zamanda ortaya çıkmıştır. insanoğlu zeus'un şimşeğine poseidon'un dalgalarına sırtını döndüğünde kendine yeni soru ve cevaplar bulmaya başlamıştır. bu sebeple felsefenin doğuşu bir kabullenmeyiş ve başkaldırış olarak da açıklanabilir.
batı felsefesi tarihi'ne göre antik dönemde (bkz: thales) ile başladığı öne sürülür. ancak thales'in mısır ve mezopotamya ziyaretlerinden sonra yunan diyarına döndüğünde felsefe yapmaya başlaması pek çok kişide şüphe uyandırmıştır. bazı kaynaklarda felsefenin thales'ten çok daha önceleri yakın doğu medeniyetlerinde halihazırda yapılmakta olduğu ifade edilir.
devamını gör...
4.
felsefenin doğuşu için 2 zorunlu koşul vardır: refah ve merak.
prof. dr. ahmet cevizci şöyle diyor bu konuda:
...her şeyden önce, içinde felsefenin gelişebileceği toplumun belirli ya da yüksek bir refah düzeyine erişmiş olması vazgeçilmez bir şeydir. böyle bir refah toplumunda felsefeyle uğraşacak kişinin, maddi ihtiyaçlarını karşılamak için çalışmak yerine, boş zamana sahip olma zorunluluğu vardır...
...öte yandan, kritik zihniyet ve felsefenin doğuşu için gerekli olan ikinci koşul, kişinin merak duyması, kendisine öğretilen ya da sunulanla yetinmeyip, varlıkların, şeylerin niçin oldukları gibi olmaları gerektiğini anlamaya çalışmasıdır...
felsefenin doğuşu için gerekli olan bu iki zorunlu koşuldan ilki çeşitli ticaret yollarının birleştiği bir kavşak olan ve ticaretin yanı sıra tarım ve denizcilik gibi çeşitli yollardan zenginleşmiş olan iyonya medeniyeti için sağlanmıştı. anadolu'nun batı kıyılarında kurulan iyonya medeniyeti güneyde mısır uygarlığı, kuzeyde karadeniz toplulukları, batıda yunan kentleri ve doğuda mezopotamya medeniyetlerinin tam ortası bir konumda yer aldığı için -mecburi olarak- refah içindeydi.
refahın tek başınalığı maalesef felsefenin doğuşu için yeterli değildi. ikinci ve en önemli koşul: merak.
iyonya, bu açıdan da şanslı sayılabilirdi, zira felsefenin temellerini atacak olan bir şehre ev sahipliği yapıyordu: miletos (milet, günümüzde aydın il sınırları içerisinde bulunuyor). tarihin belki de en önemli şehri olan miletos, m.ö. 7. ve 6. yüzyıllarda üç büyük düşünüre ev sahipliği yaptı, sırasıyla: anaximandros, thales ve annaximenes.*
bu üç büyük düşünür, düşünmenin önündeki duvarlarda ilk defa delik açmayı başarmış, tüm insanlığın içinde bulunduğu -adına yaşam denen- bu karanlık odaya ilk ışık hüzmesinin girmesini sağlamışlardı.
tüm insanlığın gözünü kamaştıran bu ışık, insanoğlunun var olanın ötesindekine olan merakının bir sonucu olarak 2500 yılı aşkın süredir içinde bulunduğumuz karanlık odayı aydınlatmaya devam ediyor.
şunu unutmamak gerekir ki bu ışığın ilk vurduğu yerler işe giderken bastığımız toprak, pikniğe gittiğimizde gölgesine oturduğumuz ağaç, sularında yüzdüğümüz deniz, içimize çektiğimiz şu hava idi. bunun ne kadar kıymetli bir şey olduğunu anlamak için çok geç kalmayız umarım.
prof. dr. ahmet cevizci şöyle diyor bu konuda:
...her şeyden önce, içinde felsefenin gelişebileceği toplumun belirli ya da yüksek bir refah düzeyine erişmiş olması vazgeçilmez bir şeydir. böyle bir refah toplumunda felsefeyle uğraşacak kişinin, maddi ihtiyaçlarını karşılamak için çalışmak yerine, boş zamana sahip olma zorunluluğu vardır...
...öte yandan, kritik zihniyet ve felsefenin doğuşu için gerekli olan ikinci koşul, kişinin merak duyması, kendisine öğretilen ya da sunulanla yetinmeyip, varlıkların, şeylerin niçin oldukları gibi olmaları gerektiğini anlamaya çalışmasıdır...
felsefenin doğuşu için gerekli olan bu iki zorunlu koşuldan ilki çeşitli ticaret yollarının birleştiği bir kavşak olan ve ticaretin yanı sıra tarım ve denizcilik gibi çeşitli yollardan zenginleşmiş olan iyonya medeniyeti için sağlanmıştı. anadolu'nun batı kıyılarında kurulan iyonya medeniyeti güneyde mısır uygarlığı, kuzeyde karadeniz toplulukları, batıda yunan kentleri ve doğuda mezopotamya medeniyetlerinin tam ortası bir konumda yer aldığı için -mecburi olarak- refah içindeydi.
refahın tek başınalığı maalesef felsefenin doğuşu için yeterli değildi. ikinci ve en önemli koşul: merak.
iyonya, bu açıdan da şanslı sayılabilirdi, zira felsefenin temellerini atacak olan bir şehre ev sahipliği yapıyordu: miletos (milet, günümüzde aydın il sınırları içerisinde bulunuyor). tarihin belki de en önemli şehri olan miletos, m.ö. 7. ve 6. yüzyıllarda üç büyük düşünüre ev sahipliği yaptı, sırasıyla: anaximandros, thales ve annaximenes.*
bu üç büyük düşünür, düşünmenin önündeki duvarlarda ilk defa delik açmayı başarmış, tüm insanlığın içinde bulunduğu -adına yaşam denen- bu karanlık odaya ilk ışık hüzmesinin girmesini sağlamışlardı.
tüm insanlığın gözünü kamaştıran bu ışık, insanoğlunun var olanın ötesindekine olan merakının bir sonucu olarak 2500 yılı aşkın süredir içinde bulunduğumuz karanlık odayı aydınlatmaya devam ediyor.
şunu unutmamak gerekir ki bu ışığın ilk vurduğu yerler işe giderken bastığımız toprak, pikniğe gittiğimizde gölgesine oturduğumuz ağaç, sularında yüzdüğümüz deniz, içimize çektiğimiz şu hava idi. bunun ne kadar kıymetli bir şey olduğunu anlamak için çok geç kalmayız umarım.
devamını gör...
5.
düşünüyorum öyleyse varım ile başlar.
devamını gör...
6.
üretim fazlasındandır.
devamını gör...