büyülü gerçekçilik akımının öncüsü kolombiyalı yazar.

cien anos de soledad, en amor en los tiempos del colera, cronica de una muerte anunciada, memoria de mis putas tristes başta olmak üzere 20. yüzyıl edebiyat tarihine geçen pek çok eser vermiştir. 1982 yılında nobel edebiyat ödülü'nü almıştır. ölümünden sonra kolombiya devlet başkanı tarafından "bugüne kadar yaşamış en büyük kolombiyalı" ilan edilmiştir.
devamını gör...
daha çok 'kırmızı pazartesi', 'yüzyıllık yalnızlık' ve 'kolera günlerinde aşk' kitaplarıyla tanınan yazar.
devamını gör...
yüzyıllık yalnızlık kitabını isim karmaşıklığı nedeniyle bitiremediğim yazar. bir de bir oturuşta okunacak kitap önerileri başlığında adı geçiyor.
devamını gör...
kitap satan mağazada çalışırken devamlı kitaplarını kurcalayıp bir türlü satın almayan ergenlerin beni delirtmesine sebep olan yazardır.
devamını gör...
kolombiya halkı ve kültürü hakkında da bilgiler toplanabildigi icin okuması keyif verir. karakterlerin isimleri futbolcu isimlerini anımsatir bazen karakterler birbirine karisabilir bu yuzden bir soy agaci hazirlamakta fayda vardir
devamını gör...
garcía márquez
(6 mart 1927 – 17 nisan 2014)
20. yüzyılın en önemli yazarlarından birisi olarak romancı, gazeteci, yayımcı, siyasi aktivist, kısa hikâye yazarı olarak, büyülü gerçekçilik olarak anılan akımın önde gelen yazarlarındandır

1972'de neustadt uluslararası edebiyat ödülü'nü ve 1982'de nobel edebiyat ödülü kazanmıştır.

fbı'ın 24 yıl boyunca (1961'den 1985'e kadar) marquez'i takip ettiği ortaya çıkmış ve takibin sebebinin marquez'in kübalı haber ajansı prensa latina'nın kuruluşuna yardımcı olması, olduğu belirtilmiş. marquez'in 1982'de nobel edebiyat ödülü almasına rağmen, 3 yıl daha takip edildiği biliniyor.

eserleri:
- yaprak fırtınası:
- albaya mektup yok
- hanım ana'nın cenaze töreni
- şer saati
- iyi kalpli erendira
- yüzyıllık yalnızlık
- başkan babamızın sonbaharı
- kırmızı pazartesi
- kolera günlerinde aşk
- labirentindeki general
- aşk ve öbür cinler
- on iki gezici öykü
- benim hüzünlü orospularım
- bir kayıp denizci
- şili'de gizlice
- bir kaçırılma öyküsü
- anlatmak için yaşamak
devamını gör...
falcao'dan sonraki en büyük kolombiyalı.
bir ekmek teknesi repliği de ekleyelim:baba büyüksün.
devamını gör...
ortaokul döneminde "kırmızı pazartesi" kitabını okuyup hayran kaldığım ancak sonrasında tekrar karşılaşma imkanı bulamadığım kolombiyalı yazar.
devamını gör...
kontrolünü kaybedip yapılacaklar listesinden kurtulamayan, uçup gidemeyen, dalıp çıkamayan, velhasılı kelam kitapların içinde kaybolamayan beni hayal dünyasının ışığı ile büyülemiş zatı muhterem.
ruhumu modern dünyanın sıkıcı gerçekliğinden alıp büyülü gerçekligine katabilen nami diğer gabo.
bu adami okurken kendimi hayran hayran, ayran budalası gibi, boşluğa bakarken buluyorum.
kendimi bulamadığım günlere...
bir de şöyle bir foto var ki evlere şenlik...
şakira'nın karın kasları ve markez'in beyin kasları...
çok iyi iki dost...
muhteşem ikili...
o zaman çalsın şakira, okunsun marqez*
devamını gör...
"ey insanlar ! sizlerden ne çok şey öğrenmişim. tüm insanların, mutluluğun gerçekleri görmekte saklı olduğunu bilmeden , dağların zivesinde yaşamak istediğini öğrendim." hayatımı değiştiren yazarlardan biri.
devamını gör...
kendisiyle ilk kez (bkz: kırmızı pazartesi) ile tanışmıştım. olağanüstü kurgusu ve anlatımıyla ve elbette kaliteli bir çeviri ile favorilerimden biri olmuştu bu fonetik isimli adam. geçen aylarda (bkz: albaya mektup yok) kitabını da okudum. kalemi, dili aynı belli ki tüm kitapları benim hoşuma gidecek. horoz takıntısı var onu pek anlamadım. okumayanlar, beklemeyin. okuyun?
devamını gör...
"bitti diye üzülme, yaşandı diye sevin"

"birlikte gülüyorsanız mutluluktur
birlikte ağlıyorsanız dostluktur
ama birlikte susuyorsanız, bu aşktır."


"benden nefret edenlerden nefret edecek vaktim yok. çünkü ben bana değer verenleri sevmekle meşgulüm."

bu adamın sevdiğim daha birçok sözü var. ayrıca kendisi nobel ödüllü bir yazardır. kırmızı pazartesi kitabı çok güzeldi sonunu bildiğiniz bir cinayetin oluşumu gerçekten çok iyi işlenmişti özellikle sondaki "beni vurdular hala" cümlesi beni ağlatmıştı. ama albay'a mektup yok kitabının sonunu beğenemedim çünkü bitmemişti yani çok muallakta bitti. horoza ne oldu, albay'ın mektubu ne oldu, ne yiyip ne içtiler, oğulları yaşıyor mu yani aklımda çok soru var o kitapla ilgili yine de kendisi çok sevdiğim yazarlardandır.
devamını gör...
ölmeden önce insanlığa veda mahiyetinde bir mektup bırakmış yazardır. buyrun:
"yüzyıllık yalnızlık" romanının yazarı gabriel garcia marquez vefat etti. marquez'in ölmeden az önce tüm insanlığa hediye gibi bıraktığı, kesinlikle okunması ve dersler çıkarılması gereken veda mektubu...
işte o mektup:

"tanrı bir an için paçavradan bebek olduğumu unutup can vererek beni ödüllendirse, aklımdan geçen her şeyi dile getiremeyebilirdim, ama en azından dile getirdiklerimi ayrıntısıyla aklımdan geçirir ve düşünürdüm. eşyaların maddi yönlerine değil anlamlarına değer verirdim. az uyur, çok rüya görür, gözümü yumduğum her dakikada, 60 saniye boyunca ışığı yitirdiğimi düşünürdüm. insan aşktan vazgeçerse yaşlanır. başkaları durduğu zaman yürümeye devam ederdim. başkaları uyurken uyanık kalmaya gayret ederdim. başkaları konuşurken dinler, çikolatalı dondurmanın tadından zevk almaya bakardım. eğer tanrı bana birazcık can verse, basit giyinir, yüzümü güneşe çevirir, sadece vücudumu değil, ruhumu da tüm çıplaklığıyla açardım. tanrım, eğer bir kalbim olsaydı nefretimi buzun üzerine kazır ve güneşin göstermesini beklerdim. gökyüzündeki aya, yıldızlar boyunca van gogh resimleri çizer, benedetti şiirleri okur ve serenatlar söylerdim. gözyaşlarımla gülleri sular, vücuduma batan dikenlerinin acısını hissederek dudak kırmızısı taç yapraklarından öpmek isterdim. tanrım bir yudumluk yaşamım olsaydı… gün geçmesin ki, karşılaştığım tüm insanlara onları sevdiğimi söylemeyeyim. tüm kadın ve erkekleri, en sevdiğim insanlar oldukları konusunda birer birer ikna ederdim. ve aşk içinde yaşardım. erkeklere, yaşlandıkları zaman aşkı bırakmalarının ne kadar yanlış olduğunu anlatırdım. çünkü insan aşkı bırakınca yaşlanr. çocuklara kanat verirdim. ama uçmayı kendi başlarına öğrenmelerine olanak sağlardım. yaşlılara ise ölümün yaşlanma ile değil unutma ile geldiğini öğretirdim. ey insanlar! sizlerden ne kadar da çok şey öğrenmişim. tüm insanların, mutluluğun gerçekleri görmekte saklı olduğunu bilmeden, dağların zirvesinde yaşamak istediğini öğrendim. yeni doğan küçük bir bebeğin, babasının parmağını sıkarken aslında onu kendisine sonsuza dek kelepçeyle mahkûm ettiğini öğrendim. sizlerden çok şey öğrendim. ama bu öğrendiklerim pek işe yaramayacak. çünkü hepsini bir çantaya kilitledim. mutsuz bir şekilde… artık ölebilir miyim?"
devamını gör...
“bir insanın yaşadığı toprakların altında ölüleri yoksa, o insan o toprağın insanı değildir.” gibi bir sözü vardır.
devamını gör...
yazdığı romanı değerlendirmeye alsınlar diye yayınevine yollayacak 50 pesosu yoktu.
evindeki külüstür ütü ve telefonu postaneye rehin verip gönderebildi. o kitap yüzyıllık yalnızlıktı...
şimdi ise 50 binlik banknotlarda portresi bulunmaktadır.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
.
devamını gör...
pedofili ve ensest iliski normallestiricisi.
devamını gör...
kitapları imge bakımından çok zengin olan, büyülü gerçekçiliğin öncüsü yazar. ilk olarak kolera günlerinde aşk’ı okuyup hayran kalmıştım konuları işleyiş tarzına. yüzyıllık yalnızlık’ı okudum sonra ve en sevdiğim kitaplar arasına girdi.
ağdalı bir dil kullanmadan edebi olmayı başarıyor, normalde romanda hep realist yazarlar okuyan benim için zevkimin dışında kalmasına rağmen yeri çok ayrı.
devamını gör...
hiçbir kitabını okumadığım nobel ödüllü yazar ama çok güzel bir sözü var.

"akıttığın göz yaşlarını silmek yerine, akmasına neden olanları sil hayatından."
devamını gör...
kolombiyanın yaşar kemal'idir.
devamını gör...
bir sihirbaz.

bir dünya yaratır, orada gezinirsin ve gezini bir daha hiç unutamazsın.

bir zamanlar şen şakrak, yaşam dolu olan bir ev veya bir yerleşim yeri olur marquez'in dünyasında. bazen şehvet veya saygıya dayanarak kurulmuş bir evlilik, genç bir devrimci, cazibeli bir kadın, eski bir idealist, mesleğine bağlı bir doktor... nihayetinde bağlam veya kişiler değişse de mutlaka bozulumu ve zamanın getirdiği değişimi görürsünüz.

kasabalar ruhsuzlaşır, insanlar yaşlanıp ölür, ilişkilerdeki şehvet söner, kalçaları yükselten kumaş hileleri bırakılır, süt dolu diri memeler sarkar, politik ortam bazen o kadar acınasıdır ki bir papağan en cesur siyasidir, bir zamanların en ateşli devrimcisi uğruna savaştığı her şeyin sönüşünü izler, yağmurlar, kuraklık ve yoksulluk akıp giderken siz buna onyıllar boyunca şahit olur, orada yitip giden dünyanın bir parçası olmakla kalmaz ve marquez'in yanından onun yarattığı bir karakter gibi ayrılırsınız. üzgünlük değildir sizde bıraktığı etki, bir ermişin kafa yapısına kısa bir süre ulaşırsınız ve hayatınıza devam edersiniz ancak bir yerde o hissi geri yaşarsınız, marquez evreni size dünyanın en güzel burukluğunu kazandırır ve bu duygu, o evrene hiç girememiş olanlarda yoktur.

marquez bizzat bir duygunun kendisini yaratan ilk insandır.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"gabriel garcia marquez" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim