1.
devamını gör...
2.
sessizlik ve yalnızlık adına sanırım herşeyi yaşadığım dönemdeyim . ve böyle giderse böyle kalıcak.
devamını gör...
3.
hep gececi oldum gündüz uyuyup gece yaşardım resmen. şu ara çok kalamıyorum ama yine de erkenden yatmıyorum. şahitsiniz.
devamını gör...
4.
yıkmak, inşa etmekten her zaman daha kolaydır. kırılmak affetmekten daha kolaydır. ve yalan söylemek her zaman inanmaktan daha uygundur ve uzaklaşmak sevmekten çok daha kolaydır.
bu ne alaka şimdi aklıma geldi!!! gece olunca saçmalık bekçileri insanın beyninde beliriveriyor.
bu ne alaka şimdi aklıma geldi!!! gece olunca saçmalık bekçileri insanın beyninde beliriveriyor.
devamını gör...
5.
taşı suya attım. çıkmıyor meret. kendi deliliğinizin pençesinden kurtulmak gibi işte.
devamını gör...
6.
"seni sevmeme asla izin vermediğin o kör noktada,
o hırçın, o fazla erkek, fazla kadın noktada,
tanımadığım,
tanımaya kalkışmadığım,
izahı zor, kavranması imkansız bir hastalık gibi,
ilerledim gövdenin gövdemi bulandırdığı,
şaha kaldırdığı boşluklarda.."
o hırçın, o fazla erkek, fazla kadın noktada,
tanımadığım,
tanımaya kalkışmadığım,
izahı zor, kavranması imkansız bir hastalık gibi,
ilerledim gövdenin gövdemi bulandırdığı,
şaha kaldırdığı boşluklarda.."
devamını gör...
7.
saat 01:30
bir hastane yatağında, bir hastanın nöbetini tutarken ve insanların nankörlügünü düşünüyorum. insan niye herşeye rağmen çabanı boşa çıkarır . ben sürekli benim hizmetimde olan bir insana karşı biraz olsa mahçup olurum. hayır tabiki de yaptığım hiçbir şey gözümün önüne gelmiyor ama o kişi bana karşı nankör olacaksa işte o zaman bütün hevesim kaçar. aynen heves ... ben yaptığım hizmetleri hevesim olduğu için yaptım , belkide onun yanında en çok benim durmam gerektiğini düşünerek yaptım. diyecek birşey yok ,diyemiyorum, kimsenin umrunda değil çünkü herkesi kendi halinde bırakıyorum, üzgün , mutsuz, kırgın bir şekilde...
bir hastane yatağında, bir hastanın nöbetini tutarken ve insanların nankörlügünü düşünüyorum. insan niye herşeye rağmen çabanı boşa çıkarır . ben sürekli benim hizmetimde olan bir insana karşı biraz olsa mahçup olurum. hayır tabiki de yaptığım hiçbir şey gözümün önüne gelmiyor ama o kişi bana karşı nankör olacaksa işte o zaman bütün hevesim kaçar. aynen heves ... ben yaptığım hizmetleri hevesim olduğu için yaptım , belkide onun yanında en çok benim durmam gerektiğini düşünerek yaptım. diyecek birşey yok ,diyemiyorum, kimsenin umrunda değil çünkü herkesi kendi halinde bırakıyorum, üzgün , mutsuz, kırgın bir şekilde...
devamını gör...
8.
9.
gece doluyor insanın zihnine; uçsuz bucaksız derin bir karanlık. bir de küçük ve cılız bir ışıltıyla direnen yıldızlar. kendilerine yetecek kadar parlak, dünyayı aydınlatmaktan aciz, yolumu kaybettirecek kadar sönük...
devamını gör...
10.
rüyalar kavuşma yerimiz olsun seninle.
devamını gör...
11.
şimdiki zamandan başka zaman yokmuş. geçmiş zaman, geçmişte kalmış. gelecek zamanın ne zaman geleceği meçhul. bir tek şimdiki zaman varmış; şimdiyi anlatır, geçmişi hatırlatır, geleceğe daldırırmış. ∞
devamını gör...
12.
derdim büyük, dermanım yok.
devamını gör...
13.
insanların yalnızca nüfus sayımlarında, istatistiksel hesaplamalarda, oy hesaplarında dikkate alınıyor. bunun dışında varlıkları pek bir anlam ifade etmiyordu. insan hayatının sayısal verilere dayalı kurgulara nesne yapılması da modern çağın belirleyicilik arzusundan herhalde!
devamını gör...
14.
pardon bakar mısınız, tanışmış mıydık?
sevmiş miydim ben sizi hiç, sevişmiş miydik?
sevmiş miydim ben sizi hiç, sevişmiş miydik?
devamını gör...
15.
ben size geceyi bırakıyorum.. çok yıldızlı bir nisan gökyüzünü ve dalga seslerini denizin. okumayı bilene..
devamını gör...
16.
içimde garip bir hüzün var yutkunamamış ekmek boğazımı kesercesine verdiği acının hüznü, unutuyoruz bayım unutuyoruz yapılan fakir edebiyatındaki kimsesiz yetim çocukları unutuyoruz. ışıklarda bekleyen çocukları, yoğun bakımda nefes nefese kalmış bebekleri. mesela ben şimdi yazdım ya içimdekileri vicdanımı susturdum beş dakika sonra sıcacık yastığa kafamı koyup üzerime en pahalı şaşalı örtümü çekip götümü dönüp ossura ossura uyuyacağım. günahımı çıkardığıma göre iyi geceler diliyorum.
devamını gör...
17.
ah geceler senin karanlığında huzur buluyorum, yıldızlarınla örtüyorum üzerimi, rüzgarların nini olmaktan yanı sıra ölen ruhuma koku da duyduruyor. toprak, çiçek kokuları işe dalmışım ay ışında uykuya… kapatın ayın ışığını uyuyamıyorum ışıkta.
devamını gör...
18.
bırakalım bakalım: (oldukça kişisel. belki göndermeyip silebilirim de. biraz dağınık olacak.)
istanbul, 12 nisan 2024, 02:01
üniversite yıllarında günlük tutardım. 5 kalın defter toplamı. her gün akşam yurtta kridora ütü masası niyetine konulmuş bordo renkli masanın başına genellikle, gece yarısından sonra oturur kulağımda sony walkman'in kulaklığı, 80'erin ünlü parçalarını(epitaph, self control vb.) dinleyerek yazardım saatlerce.
o masada ilk programlama dersini de ytü'de okuyan antalyalı bir öğrenciden almıştım. adını hala hatırlarım. bir gecede basic nedir ne değildir öğrenmiştim nerdeyse sayesinde. sonrasında yazdığım programın fakülte asistanlarınca kopyalanıp ödev diye verildiğini öğrenince gururlanmıştım.
hayatımda kaybettiğim belki de tek idda vardır. 70'li yıllarda rizede karşı komşumuz olan bir kadınla girdiğim haftada 3 gün yayın yapan (ki rus kanalları daha iyi çekerdi) siyah beyaz tv'de gördüğüm adamın demirel mi, denktaş mı olduğu konusundaydı. ilkokuldayım senin neyine bilmek denktaşı. o iddayı kaybettim. ama denktaş, demirel, ecevit, erbakan, türkeş isimlerini iyice öğrendim.
isimler değişti ama türkiye'nin kaderi hiç değişmedi. hep bir vurgun, hep bir çalıp çırpma, köşeyi dönme hevesi.
bize öğretilen ile gerçek yaşam ne kadar farklıydı yaşarak öğrendik malesef, anlam vermedik.
açıkcası kendi yaşamım hep bu politikacı denilen kişilerden kurtulmak üzerine geçti. demirelden kurtulmak, ecevitten kurtulmak, tansu çillerden kurtulmak, mesut yılmazdan kurtulmak, baykaldan kurtulmak, erdoğandan'dan kurtulmak.
kurtulamadık. o yüzden beklemek bizim yaşamımız şarkısını çok sevdim.
sadece üzülme ve acıma duygusu heba olan yıllara. oysa bambaşka bir noktada olabilirdik. saçma sapan çatışmalar ve kutuplaşmalarla geçen onca yıl. ne gerek vardı? asıl üzücü olan şimdi oğlum da aynı şeyleri yaşıyor, yaşayacak belki.
hüzünlendim sözlük.
uzun zamandır uzun bir şeyler yazmıyorum. anlamsız geliyor artık. o yüzden dağınık oldu değil mi abbas. neyse vakit geldiyse kur bakalım.
istanbul, 12 nisan 2024, 02:01
üniversite yıllarında günlük tutardım. 5 kalın defter toplamı. her gün akşam yurtta kridora ütü masası niyetine konulmuş bordo renkli masanın başına genellikle, gece yarısından sonra oturur kulağımda sony walkman'in kulaklığı, 80'erin ünlü parçalarını(epitaph, self control vb.) dinleyerek yazardım saatlerce.
o masada ilk programlama dersini de ytü'de okuyan antalyalı bir öğrenciden almıştım. adını hala hatırlarım. bir gecede basic nedir ne değildir öğrenmiştim nerdeyse sayesinde. sonrasında yazdığım programın fakülte asistanlarınca kopyalanıp ödev diye verildiğini öğrenince gururlanmıştım.
hayatımda kaybettiğim belki de tek idda vardır. 70'li yıllarda rizede karşı komşumuz olan bir kadınla girdiğim haftada 3 gün yayın yapan (ki rus kanalları daha iyi çekerdi) siyah beyaz tv'de gördüğüm adamın demirel mi, denktaş mı olduğu konusundaydı. ilkokuldayım senin neyine bilmek denktaşı. o iddayı kaybettim. ama denktaş, demirel, ecevit, erbakan, türkeş isimlerini iyice öğrendim.
isimler değişti ama türkiye'nin kaderi hiç değişmedi. hep bir vurgun, hep bir çalıp çırpma, köşeyi dönme hevesi.
bize öğretilen ile gerçek yaşam ne kadar farklıydı yaşarak öğrendik malesef, anlam vermedik.
açıkcası kendi yaşamım hep bu politikacı denilen kişilerden kurtulmak üzerine geçti. demirelden kurtulmak, ecevitten kurtulmak, tansu çillerden kurtulmak, mesut yılmazdan kurtulmak, baykaldan kurtulmak, erdoğandan'dan kurtulmak.
kurtulamadık. o yüzden beklemek bizim yaşamımız şarkısını çok sevdim.
sadece üzülme ve acıma duygusu heba olan yıllara. oysa bambaşka bir noktada olabilirdik. saçma sapan çatışmalar ve kutuplaşmalarla geçen onca yıl. ne gerek vardı? asıl üzücü olan şimdi oğlum da aynı şeyleri yaşıyor, yaşayacak belki.
hüzünlendim sözlük.
uzun zamandır uzun bir şeyler yazmıyorum. anlamsız geliyor artık. o yüzden dağınık oldu değil mi abbas. neyse vakit geldiyse kur bakalım.
devamını gör...
19.
kendime ait değil ama bu gece içimden bu geldi "şu hayatta benim de bir yerim olduğuna inanmaya çalışmak; sağlak doğduğum halde sol elle yazmaya kalkışmak gibi..."
devamını gör...