gri apartmanın beşinci katındaki sivrisinek
başlık "digitale" tarafından 16.02.2025 17:52 tarihinde açılmıştır.
1.
temmuz sıcağının bunalttığı şehrin gri binalarından birinin beşinci katında, perdesi yarı açık bir pencereden içeri süzüldü köksal. kanatlarındaki ince damarlar güneş ışığında titreşirken, diğer sivrisinekler gibi olmadığına dair inancı yine zihnini kemirmeye başlamıştı. o, sıradan bir kan emici değildi; bir ev bark sahibi olmalı, yuvasını kurmalı, hayatını bir düzene sokmalıydı.
yirmi üç gündür aynı dairenin mutfak dolabının üstündeki küçük çatlakta yaşıyordu. her sabah şafakla uyanıp, önce pencere kenarındaki örümcek ağlarını kontrol ediyor, sonra mutfak lambasının etrafında birkaç tur atıp kanatlarını ısıtıyordu. bugün de aynı rutini tekrarlarken, duvardaki çatlağı biraz daha genişletmeye karar verdi. ince bacaklarıyla duvarı tırmalayıp, minik parçaları düşürürken kendini büyük bir mimar gibi hissediyordu.
öğleden sonraları genellikle ev sahibi kadının oturma odasında kestirdiği saatleri kollardı. kadının kolundaki damarlardan akan kanın kokusunu alabiliyordu, ama henüz tam zamanı değildi. önce yuvasını tamamlamalı, sonra beslenmeliydi. diğer sivrisinekler gibi düşüncesizce saldırmak istemiyordu. her şeyin bir zamanı vardı.
akşamüstü, mutfak penceresinden giren son ışık hüzmelerinde dans ederken, karşı dairede yaşayan genç kızın açık penceresinden gelen şampuan kokusu dikkatini dağıttı. kendini tuttu. hayır, önce işini bitirmeliydi. çatlaktaki çalışmasına geri döndü, ince bacaklarıyla duvarı kazımaya devam etti.
gece yarısına doğru, nihayet çatlağı istediği genişliğe getirmişti. içine girip çıkabilecek kadar büyük, ama diğer böceklerin giremeyeceği kadar küçük, tam kendi ölçülerinde bir yuva. gurur ve yorgunlukla karışık bir hisle yuvasına doğru süzüldü. tam girişte durdu, arkasına dönüp ay ışığının aydınlattığı mutfağa son bir kez baktı.
o anda, yirmi üç günlük emeğinin aslında ne anlama geldiğini fark etti. tüm bu süre boyunca kan emmemiş, ürememiş, türünün devamı için hiçbir şey yapmamıştı. diğer sivrisinekler çoktan birkaç nesil üretmişken, o bir duvar çatlağını genişletmekle meşguldü. kalbinin atışları yavaşlarken, yuvasına doğru son adımını attı. içeri girdiğinde artık çok geçti - kanatları son kez titredi ve küçük bedeni soğuk betona yapıştı.
ertesi sabah ev sahibi kadın mutfağa girdiğinde, dolabın üstündeki çatlaktan düşen birkaç parça toz dışında hiçbir şey görmedi. pencereyi açtı ve derin bir nefes aldı. güzel bir haziran sabahıydı.
yirmi üç gündür aynı dairenin mutfak dolabının üstündeki küçük çatlakta yaşıyordu. her sabah şafakla uyanıp, önce pencere kenarındaki örümcek ağlarını kontrol ediyor, sonra mutfak lambasının etrafında birkaç tur atıp kanatlarını ısıtıyordu. bugün de aynı rutini tekrarlarken, duvardaki çatlağı biraz daha genişletmeye karar verdi. ince bacaklarıyla duvarı tırmalayıp, minik parçaları düşürürken kendini büyük bir mimar gibi hissediyordu.
öğleden sonraları genellikle ev sahibi kadının oturma odasında kestirdiği saatleri kollardı. kadının kolundaki damarlardan akan kanın kokusunu alabiliyordu, ama henüz tam zamanı değildi. önce yuvasını tamamlamalı, sonra beslenmeliydi. diğer sivrisinekler gibi düşüncesizce saldırmak istemiyordu. her şeyin bir zamanı vardı.
akşamüstü, mutfak penceresinden giren son ışık hüzmelerinde dans ederken, karşı dairede yaşayan genç kızın açık penceresinden gelen şampuan kokusu dikkatini dağıttı. kendini tuttu. hayır, önce işini bitirmeliydi. çatlaktaki çalışmasına geri döndü, ince bacaklarıyla duvarı kazımaya devam etti.
gece yarısına doğru, nihayet çatlağı istediği genişliğe getirmişti. içine girip çıkabilecek kadar büyük, ama diğer böceklerin giremeyeceği kadar küçük, tam kendi ölçülerinde bir yuva. gurur ve yorgunlukla karışık bir hisle yuvasına doğru süzüldü. tam girişte durdu, arkasına dönüp ay ışığının aydınlattığı mutfağa son bir kez baktı.
o anda, yirmi üç günlük emeğinin aslında ne anlama geldiğini fark etti. tüm bu süre boyunca kan emmemiş, ürememiş, türünün devamı için hiçbir şey yapmamıştı. diğer sivrisinekler çoktan birkaç nesil üretmişken, o bir duvar çatlağını genişletmekle meşguldü. kalbinin atışları yavaşlarken, yuvasına doğru son adımını attı. içeri girdiğinde artık çok geçti - kanatları son kez titredi ve küçük bedeni soğuk betona yapıştı.
ertesi sabah ev sahibi kadın mutfağa girdiğinde, dolabın üstündeki çatlaktan düşen birkaç parça toz dışında hiçbir şey görmedi. pencereyi açtı ve derin bir nefes aldı. güzel bir haziran sabahıydı.
devamını gör...
2.
utangaç bir sinektir köksal. adanalıların, "yüzü cıncıkla sıyrılmış" dediği sineklerden değildir. aşk sineğidir, edebiyat sineğidir, filozof bir sinektir o. 1986 yapımı the fly filmini ilk izleyişinde, seth brundle karakterini acımasızca eleştirmiş, başarılı bir gazeteci olan veronica quaife hanımın jartiyerini almak için dümen çevirmesi olsun, sineklik hormonlarının verdiği güçle ona meta gözüyle bakması olsun, aşırılık içeren hareketler olarak görmüş ve filmi yarısında kapatmıştır. köksal'ı ölüme sürükleyen asıl neden de bu içine kapanıklığıdır zaten. ben olsam baktım öleceğim, anında meja hanım'ın ayaklarından 4lt kadar emerek tosun gibi olur, bu gaz ile sinekliğimden gelen gücüme güç katar ve yaşam süremi artırırdım. yaşamak için kan emer bir sinek. mecbur olduğu için emer. köksal bunu utanç verici görüyordu, acizlik olarak bakıyordu buna. "ay abazanlık yapmayın kadın bir nesne değildir" gibi cümleleri ile tanınırdı sözlük alemlerinde. ben şahsen bunu gurmelik babında düşünürüm. 'işini bilen sinekler, uyurken kıstırdığı meja'yı oracıkta fişekler' atasözümüzdeki gibi bakıyorum bu meseleye. çünkü kadın sonuçta teni ile, ayağı ile döver sitenin yarısını (sol yarısı). biraz arlanmaz olmalı bence bir sinek. tedbirli bir sinek olarak, herhangi bir ayakta kov sinek kovucu losyon olma ihtimaline karşın gaz maskesi edinmiş, lezzet duraklarında uyuyan kadıınları gözüme kestirip ılık ılık içmeyi seven başarılı bir sineğim. köksal toptu. ekşici bir sinekti köksal. sık sık insanlığından utanır ve bu ülkede yaşadığı için ağlardı. ben ağlamam. pilav normal bence köksallar garip. sadece raid belamı siter benim. umarım onu da sıkmazlar yaa *. çok pis gömer beni raid. anında şıp diye kalpten giderim.
devamını gör...
3.
maximalist yaklaşımlı minimal öykünün* protagonist'idir.
devamını gör...