61.
62.
63.
64.
leo dürüm sabah saatlerinde yoğun bakıma alındı.

dün akşam üzeri bir anda fenalaştı ne oldu hiç bir fikrim yok. vücut ısısı düşmüş bir şekilde gittik veterinere. az önce yanından ayrılırken 2 derece yükselmiş ama bu geceyi atlatmamız gerekiyor dedi veteriner. mecbur emanet edip eve geldim.
o savaşçı bir bebek. çöpten çıktığı günden bu yana hep savaştı hep kazandı. bu seferde kazanmalı. *
ona bolca dualarınızı, iyi enerjilerinizi yollayın lütfen. şuan buna çok ihtiyacı var.
sevgiler...

dün akşam üzeri bir anda fenalaştı ne oldu hiç bir fikrim yok. vücut ısısı düşmüş bir şekilde gittik veterinere. az önce yanından ayrılırken 2 derece yükselmiş ama bu geceyi atlatmamız gerekiyor dedi veteriner. mecbur emanet edip eve geldim.
o savaşçı bir bebek. çöpten çıktığı günden bu yana hep savaştı hep kazandı. bu seferde kazanmalı. *
ona bolca dualarınızı, iyi enerjilerinizi yollayın lütfen. şuan buna çok ihtiyacı var.
sevgiler...
devamını gör...
65.
66.
67.
68.
69.
70.
71.
72.
gün ortası evin belli bölgelerine serpişmiş uyuyan kedi bireylerimi paylaştığım başlık.
cokcok
annesinin haydutu. evin büyümeyen çocuğu. herkesle anlaşan herkesle arası iyi olan fakat tehlike gördüğünde geri durmayan bedeni kocaman ruhu miniminnacık bir adam.
kendisi ona yapılan kötülükleri unutup hayata dört patiyle sarılan bir çocuk.
evet malesef çabuk unutuyor. misal vereyim evi süpüreceğim bilirsiniz can hıraş kaçarlar. cokcok önce dünya yıkılıyor gibi kaçar sonra bir bakarsın elektrik süpürgesinin üstünde.
dün veterinere götüreceğim çantayı gördü bir kaçış kaçtı ama köşeyi dönene kadar. döndüğü an bitti. orada oyalanacak başka bir şey bulur ve neden kaçtığını unutu verir.
bazen evde bir yaramazlık olmuştur. ben tabi sinirlenip söylenmeye başlarım. diğerleri beni görür görmez saklanır uzun bir süre çıkmazken. o sadece kapıdan çıkar ve hemen ardında konuşa konuşa geri içeri gelir.
korunaklı bir kedi değildir. dikkatsizdir. mesela dört ayak üstüne düşmeyi pek beceremez. bir keresinde çıktığı dolabın üstünden düşüp bizi veteriner kapılarında bekletmişti.
onu terk edilmiş ve kapısı kapalı camında bir el girecek kadar kırığı olan bir depoda buldum. bir hafta kadar oraya salam, sosis, kedi maması attım. içeride anne yesinde minnağı güzel doyursun diye. gün geçtikçe minnağın feryadı mahalleyi çınlatmaya başladı. deponun sahibini soruşturdum. kimse bilmiyor. malesef ki camı biraz kırdım içeriye ışık tuttum. içersi toz toprak, alçı çimento nasıl berbat bir yer. yerlerde salam, sosis, kedi mamaları...
nasıl ama buraya anne hiç gelmemiş mi bu bebek bir haftadır yalnız mıymış?
o anki panik ve ben ne yapacağım hissiyatı.
napalım efendim yardım aldım kırdık camı. içeriye hemen bir kaba süt döktük bu arada biz içeriye girene kadar o karnını doyursun diye. süt banyosu yaptı garibim.
onu elime ilk aldığımda tüm kemiklerinin sayıldığını gördüm. nasıl zayıf nasıl minik ama o kadar güçlü ki. beni tehlike sanıp sağlam bir ısırık aldı parmağımdan.
sonrasında öğrendimki mahallenin cadolozunun yavrusymuş. engelli olduğunu anlayınca onu orada ölüme terk etmiş. diğer ikisini büyüttü tabi aslında mükemmel bir anne. hala mahallemizin kraliçesi ama konu yetemeyeceğini düşündüğü engelli bir çocuk olunca telaşa kapılıp onu terk etmiş.
cokcok farklı bir kedi. hayata bazen onun baktığı yerden bakıyorum. umursamıyor, aldırmıyor, seviyorsa istiyorsa itsen bile geri geliyor. annesine aşık, insanlara aşık...
bu arada adı neden cokcok, çünkü bebeklikten 2 yaşına kadar benim ellerimi emdi. emmediği, izin vermediğim zamanlar hep ağlandı. bakmayın çok gururludur da bir keresinde kalbini kırmış olacağım ki 2 gün ne yaptıysam yanıma gelmedi. yahu ne yapayım emmesin unutsun diye kendimden uzak tutmaya çalıştım azcık kızmış olabilirim. o pamuk kalbi pıt oldu.
çok seviyorum onu. canım gibi, canımdan daha çok gibi... ama çok şanslıyım ki o da beni. dinazor çocuğum benim, iyikim...

casper
evin beyefendisi, kibar oğlu, asalet timsali...
yakışıklı bıdığı... bebekliğinden beri bende. parayla satmaya çalışan bir arkadaşımın elinde patlayan ve bana gelen dünya güzeli. küçükken tüyleri bir garipti. ondan kimse beğenmemiş yahu iyikide beğenmemiş. can o can.

bety
savaşçı, huysuz ama pamuk kalplim.
6 aydır bizle. kanser tedavisi görüyor.
kışın karda buldum o gün bugün benim çiçekli kızım. çiçekleri minikledi tabi. tedavisi güzel gidiyor. sıcaklar biraz azalsın ameliyatını olacak ve o günleri geride bırakacak.

bizden şimdilik bu kadar sahi sizden ne haber?
cokcok
annesinin haydutu. evin büyümeyen çocuğu. herkesle anlaşan herkesle arası iyi olan fakat tehlike gördüğünde geri durmayan bedeni kocaman ruhu miniminnacık bir adam.
kendisi ona yapılan kötülükleri unutup hayata dört patiyle sarılan bir çocuk.
evet malesef çabuk unutuyor. misal vereyim evi süpüreceğim bilirsiniz can hıraş kaçarlar. cokcok önce dünya yıkılıyor gibi kaçar sonra bir bakarsın elektrik süpürgesinin üstünde.
dün veterinere götüreceğim çantayı gördü bir kaçış kaçtı ama köşeyi dönene kadar. döndüğü an bitti. orada oyalanacak başka bir şey bulur ve neden kaçtığını unutu verir.
bazen evde bir yaramazlık olmuştur. ben tabi sinirlenip söylenmeye başlarım. diğerleri beni görür görmez saklanır uzun bir süre çıkmazken. o sadece kapıdan çıkar ve hemen ardında konuşa konuşa geri içeri gelir.
korunaklı bir kedi değildir. dikkatsizdir. mesela dört ayak üstüne düşmeyi pek beceremez. bir keresinde çıktığı dolabın üstünden düşüp bizi veteriner kapılarında bekletmişti.
onu terk edilmiş ve kapısı kapalı camında bir el girecek kadar kırığı olan bir depoda buldum. bir hafta kadar oraya salam, sosis, kedi maması attım. içeride anne yesinde minnağı güzel doyursun diye. gün geçtikçe minnağın feryadı mahalleyi çınlatmaya başladı. deponun sahibini soruşturdum. kimse bilmiyor. malesef ki camı biraz kırdım içeriye ışık tuttum. içersi toz toprak, alçı çimento nasıl berbat bir yer. yerlerde salam, sosis, kedi mamaları...
nasıl ama buraya anne hiç gelmemiş mi bu bebek bir haftadır yalnız mıymış?
o anki panik ve ben ne yapacağım hissiyatı.
napalım efendim yardım aldım kırdık camı. içeriye hemen bir kaba süt döktük bu arada biz içeriye girene kadar o karnını doyursun diye. süt banyosu yaptı garibim.
onu elime ilk aldığımda tüm kemiklerinin sayıldığını gördüm. nasıl zayıf nasıl minik ama o kadar güçlü ki. beni tehlike sanıp sağlam bir ısırık aldı parmağımdan.
sonrasında öğrendimki mahallenin cadolozunun yavrusymuş. engelli olduğunu anlayınca onu orada ölüme terk etmiş. diğer ikisini büyüttü tabi aslında mükemmel bir anne. hala mahallemizin kraliçesi ama konu yetemeyeceğini düşündüğü engelli bir çocuk olunca telaşa kapılıp onu terk etmiş.
cokcok farklı bir kedi. hayata bazen onun baktığı yerden bakıyorum. umursamıyor, aldırmıyor, seviyorsa istiyorsa itsen bile geri geliyor. annesine aşık, insanlara aşık...
bu arada adı neden cokcok, çünkü bebeklikten 2 yaşına kadar benim ellerimi emdi. emmediği, izin vermediğim zamanlar hep ağlandı. bakmayın çok gururludur da bir keresinde kalbini kırmış olacağım ki 2 gün ne yaptıysam yanıma gelmedi. yahu ne yapayım emmesin unutsun diye kendimden uzak tutmaya çalıştım azcık kızmış olabilirim. o pamuk kalbi pıt oldu.
çok seviyorum onu. canım gibi, canımdan daha çok gibi... ama çok şanslıyım ki o da beni. dinazor çocuğum benim, iyikim...

casper
evin beyefendisi, kibar oğlu, asalet timsali...
yakışıklı bıdığı... bebekliğinden beri bende. parayla satmaya çalışan bir arkadaşımın elinde patlayan ve bana gelen dünya güzeli. küçükken tüyleri bir garipti. ondan kimse beğenmemiş yahu iyikide beğenmemiş. can o can.

bety
savaşçı, huysuz ama pamuk kalplim.
6 aydır bizle. kanser tedavisi görüyor.
kışın karda buldum o gün bugün benim çiçekli kızım. çiçekleri minikledi tabi. tedavisi güzel gidiyor. sıcaklar biraz azalsın ameliyatını olacak ve o günleri geride bırakacak.

bizden şimdilik bu kadar sahi sizden ne haber?
devamını gör...
73.
74.
75.
76.
77.
78.
79.
80.
"güne bir kedi bırak" ile benzer başlıklar
güne bir söz bırak
1988