güne bir tespit bırak

bence geçmişe özlem duymak diye bir şey yoktur. kendine özlem duymak diye bir şey vardır. çünkü insan büyüdükçe değişen , hırslanan bir varlıktır.bu değişim nedeniyle insan çocuklukta olan saflığını ve iyi niyetini hayatın akışı içinde yavaş yavaş kaybeder .o yüzdendir ki hep çocuklar mutludur.

6 şubat'ta korkunç depremler oldu geçen sene. sevgili zamansız kelebek, bunları tüm şiddetiyle yaşadı. birçok yakınını, akrabasını falan kaybetti. kendisi de ucu ucuna kurtuldu. başkaları da var sözlükte bunu yaşayan ve aralarında burada yazar olup vefat edenler bile vardır belki ama zamansız kelebek'ten örnek vermek istedim.

kendisi az önce bir başlıkta, bu tarihin hatırlatılmasından rahatsızlık duyduğunu söyledi.

11 eylül saldırılarında babasını kaybeden bir abd'li arkadaşım da bunun hatırlatılmasının kendisine acı verdiğini söylemişti.

kimsenin niyetinden şüphem yok ama kimi insanlar bu acılarının böyle her yıl dönümünde hatırlatılmasından hoşlanmıyor.

ha, hiç anılmasın demiyorum ama biraz dikkatli olunmalı kanımca.

sevgiler.

zayıf noktanı gösterdiğin an ordan vuruluyorsun. kim olursa olsun yapıyor bunu baban da yapıyor, dostun da, sevgilin de.

bugünkü kupa maçında sarı lacivetliler turu geçti ve milyonları sevince boğdu.

ama sarı kırmızıya gönül vermiş milyonları. *

ismail kartal ankaragücü takımını hafife aldı ve yanlış kadro ile çıktı. halbuki fatih terim'in öğrencisinin çalıştığını hesaba katmadı.canları sağolsun. sevgili (bkz: patagonyalı) senin rüya neye çıktı bak*

bu gün ve akşama dair bir tespit istiyorsanız buyrun: ismail kartal'dan fb.ye hoca olmaz, penaltıyla maça başlamayan fb.den de (fb.li dostlar bağışlasın ama) bir cacık olmaz. nokta.

son 22 sene bize gösterdi ki tüm kötülüklerin anası alkol değil din'lermiş...

bazen kaybetmek kişinin kendisi için de iyidir. ben mesela galatasaray'ın bir porto, bir bayern münih gibi (yani onların kendi liglerinde yapabildikleri gibi) süper ligimizi domine etmesini istemezdim. her sezon amaç şampiyonluk olur tabii ama 10 sezon üst üste şampiyon olursanız bu 11 olduğunda heyecan kalmaz veya çok azalır.

akp'nin bu seçimleri kaybetmesi kendileri için iyi oldu bence psikolojik olarak. bunun belki idrakında değil hepsi, henüz ama bence insan psikolojisinde bu şaşmaz bir şeydir.

ancak...

ekonomiyi toparlayamayacaklarını düşünüyorum ve tüm çabalarına rağmen yokuş aşağı gitmeye devam edecekleri kanısındayım.

bu, onların problemi. buradan ülkenin ekonomisinin belini doğrultabilmeleri benim anlayışıma göre ufak çapta bir mucize olur veya konjonktür çok tuhaf yerlere giderse iktidarda kalma şansları olabilir.

bakalım, göreceğiz...

birinden ayrılırken gördüğümüz kişi onu ilk tanıdığımız gün olan halinden daha yabancıdır.

bu tete kadar "tırt" sporcu az görmüşümdür. yeteneğinden falan bahsetmiyorum. yoksa ne kazmalar var... ama spor ahlakı başka bir şey...

hayatta içler dışlar çarpımı yaptığımız şeylerin toplamı bazen birbirine eşit olmayabiliyor. düz matematikten farklıdır yaşamak.

ingilizcenin duyarak öğrenildiği, gidip de kelime ezberi yapmanın bi halta yaramadığı. aç sıradan bir ingilizce video daha çok şey ögrenirsin.

kimse yok. kimse olmayacak. anlamayacaklar, anlatılmayacak.

aşağıda yazacağım tespitimin başlığını açmamayı uygun gördüm zira fb-gs konularında fena tartışmalar dönebiliyor. bunun bir "başlatıcısı" olmak istemiyorum şu anda.

fenerbahçe'nin başkanları her halükarda bilinir ve hatırlanır. ali şen'i, aziz yıldırım'ı, ali koç'u yaşı yeten herkes yakından tanır. isimlerini de kendi adları gibi bilir. bunlar başarılı da olsalar, olmasalar da gündem belirlerler ve gündemde kalırlar.

galatasaray'ın ise... faruk süren, başarılarıyla hatırlarda kaldı. özhan canaydın'ın ismini bazen hatırlayamazdım. babam fb'li. arada, "kimdi ya, sizin çok efendi bir başkanınız vardı..." falan derdi. zorla hatırlardım bazen de hatırlayamazdım adını. bu, benle de alakalı gerçi biraz. maçlar dışında futbolla, çoğu taraftardan fazlasıyla az ilgiliyim. ezbere kadro sayamam mesela. yani zorlarsam belki...

biz bir de başarısız başkanları anında tepikleriz. fenerbahçe'de ise liderin zor değiştiği bir "cumhuriyet" havası var. *

avrupa'da kupa alabilme şansın varken ligi öne almak...

gece fenerbahçe'nin yaptığı şeydir. daha doğrusu ismail kartal'ın. ama yönetim... yani yönetim bazı şeyleri belirtmeli, diyalog halinde olmalı teknik direktörle, böyle konularda bence.

şu kepaze ligde şampiyonluk... zaten sayısız defa olmuşsun. normal şartlarda gs ve bjk dışında rakibin de yok ve bunlardan daha iyi olduğun senelerde yine olacaksın. ki, bu sene de şampiyonluk şansın minimum %30-35.

zaten bir daha konferans kupasına katılacağın da muamma; normalde/sıklıkla şl ön elemelerine katılacaksın en kötü ve kaybedersen uefa avrupa ligi'nden devam edeceksin.

süper lig'de şampiyon olmak elbette değerli ama bir avrupa kupasından değerli değil. bana göre daha ziyade "araç" hatta, şampiyonlar ligi'ne katılabilmek için.

bu kupa, değerliydi. böyle bir "zihniyet", fb gibi dev bir kulüpte olmamalı.

ekleme: süper kupa zamanında da avrupa öne alınmıştı...

prieneus muhteşem bir yazar.

din, tüm zamanların en iyi yalan hikâyesidir. düşünün bir kere. din insanları görünmez biri olduğuna, gökyüzünde yaşadığına ve yaptığınız her şeyi günün her dakikasında izlediğine ikna etmiştir. ve görünmez adam, yapmanızı istemediği 10 tane spesifik şey var. ve eğer ki bunlardan herhangi birini yaparsanız, sizi özel bir yere gönderecek; burada yanma, ateş, duman, işkence ve eziyet ile sonsuza kadar yaşayacak; acı çekecek, yanacak, ve zamanın sonuna kadar çığlık atacaksınız. ama sizi seviyor. sizi seviyor. sizi seviyor ve paraya ihtiyacı var.
george carlin

dün açtığım mr. t başlığı, yani oradaki tanımım şu ana kadar tam 12 beğeni aldı. şoklardayım sayın seyirciler.

deeeermişim.

yok, değilim.

ama mesela 1 saat uğraşıp da 700 kelimelik bir tanımla açsaydım bu başlığı, maksimum 7-8 beğeni alırdı. bilemedin 10. engin tecrübelerle sabittir. * çok şikayetçiyim sözlük...

deeeeermişim.

yine değilim.

yani herkesin hür iradesi ve uzun tanım okumak isteyip istememe özgürlüğü. yaşasın özgürlükler!