günümüzde filmlerin kötü olmasının sebebi

1. yeni izleyici kitlesinin eski seyirci kitlesine göre filmlerden beklentilerinin daha yüksek olması.
2. filmlerin genelde başlarda iyi başlayıp ortasından sonradan çuvallaması: kötü bitmesi yada iyi bağlanamaması.
3. açıkçası senaryo bazında özgün konu kalmaması.

senaristlerin iyi para kazanmaması

dijital yayın kanallarının çoğalması ve akabinde çekilen bomboş filmler. bir çok sebepten biri .

çünkü siz kötüsünüz...
arz talep kuzum, yanlış mıyım?

siz dedim diye de hemen üstüne alınma... ha alın!
alın lan... zoruna gitsin hatta...

bu saatten sonra umrumda değil, kim neyi nasıl anlamış, nasıl yorumlamış...
alayınız hödüksünüz benim gözümde... modern zaman höduğü.

hızlı tüketime alışmış bir dünyada yaşıyoruz artık.her şey olduğundan fazlasıyla hızlı ilerliyor.dünya, insanı ilişkiler,duygular her şey çok hızlı.bu yüzden insanların tahammülü kalmadı artık filmlere.kendi yaşantısına bile tahammülu kalmamış birinin film izleyebilmesi de büyük şey sayılırdi aslında da işte...

izlenme ve para kazanma amacı gütmesi.
bunlar amaçlanmadan sadece sanat için ve bir şey anlatmak için yapıldığında güzel oluyor. fakat bunlara da sıkıcı gözüyle bakılıp izlenmiyor, para kazanılmıyor...
ya çok ünlü bir yönetmen olacaksınız, artık zaten izleyici kitleniz oturmuş olacak ki böyle sanatsal şeyler yapabileceksiniz, ya da başka bir işiniz daha olacak ki ağzınız açlıktan kokmasın

birbirinden alıntı senaryolar ve devam filmleri ilk sebep bence. bir film tutuyor sonra o seriye dönüşüp 10 filme kadar gidiyor. hadi kitaptan alıntı yüzüklerin efendisi gibi filmlerin birkaç taneden oluşmasına tamam diyelim. john wick, hızlı ve öfkeli gibi filmler neden bir düzine olana kadar gidiyor. recep ivedik bile 10'a gidecek neredeyse. filmin sevenleri mi oldu, hemen yenisini çekelim. bazen yeni konu bile olmuyor izlerken diyorsun bu film ötekinin aynısı. serinin hangi filmini izlediğini anlayamıyorsun. bütün filmlerin arka sokaklar gibi ömrü oldu.
denzel washington'ın adalet filmi güzel ama o bile hemen 3'e kadar gitti mesela. eskiden birkaç filmde olurdu ve üçleme denirdi, şimdi her film üçleme. arınma gecesi 4, korku kapanı 6, son durak 5 diye gidiyor. 1 tanede kalan film kalmadı. amerikan pastasına dönüyor alayı. çakallarla dans 5, maskeli beşler bilmem kaç. abicim tamam güzel film, seninde kalemin iyi ama başka birşey yazıp çeksene oturup.
aşk filmiyse de durum aynı. incir reçeli mi tuttu hadi bir tane daha çekelim, aşk tesadüfleri sever iyiydi yeniden aynı konuyu çekelim, kaybedenler kulübünün belli bir kitlesi oldu hadi tekrar vizyona sokalım gibi oldu.
filmlerde mantık hatası aramak saçma ama komple mantıksız da olmamalı mesela. hayal gücü, aksiyon sineması işte diye yenilik ararken abarttıkça abartıyorlar da bazen. gerçeklikten çok kopunca film sarmıyor. hint sinemasındaki sahnelerle alay ediliyor ama hollywood sineması da altta kalmaz oldu. bir adamın yüz kişiyi dövmesi mi dersin, arabanın tepesine balon bağlayıp uzaya çıkmak mı dersin ne ararsan var.
bir adamın dünyayı kurtarmasını izletiyorlar sürekli. özgün senaryo çok az. güzel aksiyon olarak izleniyor ama film orada kalıyor. kült denilecek, arada oturup tekrar izlenecek, heyecanla eşe dosta önerilecek filmler olmuyor. şimdiki yaz şarkıları gibi oldu bu sene çok popüler her yerde çalınıyor ama seneye dinleyeni yok. sinema modaya dönüştü.
seri filmler yüzünden aslında herkes her filmi izledi gibi oldu. önceden bilmiyorum dediğin hakkında fikrin olmayan filmler olurdu. şimdi o seriden bir filmi bir şekilde izlemiş oluyorsun. otomatikman herkes her filmi izlemiş gibi oldu. çünkü sinemaya gitmeyen biri olsan bile televizyonda da bu filmler dönüyor. internetteki film siteleri, paralı uygulamalarda eldeki filmler bunlar diye onları yüklüyor. aradan başka film bulmak zor. sanki bize ne izletmek istiyorlarsa mecbur onları izliyoruz gibi. seçeneğin yok sana sunulan var.

bazen doğa filmleri izlemeyi seviyorum. kâr, gerçek doğa görüntüleri ve gerçekçi doğa ile mücadele. hani efekt falan olmadan. mesela paul walker'ın oynadığı kutup macerası diye bir film vardır alaska'daki yaşamı ve kar köpeklerini izlersin belgesel tadında. bu zamana kadar binlerce film çekilmiş bunun gibi de bir sürü vardır diye düşünüp öyle film arıyorum, yok arkadaş bulamıyorsun. ama bir grup gencin kampa gittiği, telefonun çekmediği, oradaki bir manyağın gençleri tek tek öldürdüğü film arasan binlerce bulursun. yarından sonra gibi dünyanın buz tuttugu bir evren nasıl olurdu acaba diye o tarz bişey aradığında da karşına çıkan benzer filmler sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. ama şeytanın oğlunun doğduğu korku filmi arasam gene kamyonla bulurum ya da terminator gibi bir adamın tek başına manga manga adam tokatladığı filmler.

velhasıl farklı film bulmak zor. bir the fall, bir bugün aslında dündü, truman show falan kendi konusunda benzerine rast gelinmiyor.

buraya kadar sabırla okuyup, demek istediğimi anlayan olursa film önerilerine açığım. gözünü seveyim siccin 8 olmasın:)

insanların kalitesiz olması. durum böyle olunca yapımcılar kitlenin çoğunluğuna bakıyor ve maalesef nicelik yine niteliği eziyor.

senaryoların klişelerden kurtulamaması veya adapte edildiği roman/çizgiromandaki beyaz tiplerin afrolaştırılması ilgi çeksin diye de gay lez translaştırılması.

amerika gibi bir yerde bile senaristler greve çıkabiliyorsa bu senaryo yazma işi adamı gölgede bırakıyor demektir. behzat ç'deki bir cinayet(inthar olayı) bununla ilgiliydi.

sinema şirketlerinin cebini tatmin etmesine rağmen izleyiciyi tatmın etmemesidir.
hasılat hesabı yapmayın kardeşim film yapın.

-berbat oyunculuklar
-berbat oyuncular
-kısıtlı bütçe
-torpille gelen vasıfsız yönetmenler,ışıkçılar,set elemanlari vd.
-torpilin her konuda olduğu gibi bu tanimdaki her maddede de etkin rol oynamasi .

...

eskiden film çekmek pahalı ve zahmetli bir işti. şimdi önüne gelen çekiyor.