1.
(bkz: mansur el hallaç)
devamını gör...
2.
en-el hak dediği için taşlanarak öldürülmüş mutasavvıf. rivayete göre halk taş atarken bir dostunun gül atması üzerine şunları söylemiştir:
"düşmanın attığı taş değil, dostun attığı gül yaralar bizi"
"düşmanın attığı taş değil, dostun attığı gül yaralar bizi"
devamını gör...
3.
"insan iki rekat namaz kılarak da allah'a ulaşabilir ancak böyle bir namaz için insanın abdesti kendi kanıyla alması gerekir. "
bu sözü mansur'u araştıran arkeolog louis massignon bir testinin üzerinde bulmuştur.
bu sözü mansur'u araştıran arkeolog louis massignon bir testinin üzerinde bulmuştur.
devamını gör...
4.
aşk'ın vücut bulmuş hali..fars kökenli yazar ve şair. allah aşkı ile yanıp tutuşan mansur, kendinden geçerek ene'l-hak der. bu söz ben hakkım anlamına gelir fakat mansur bu sözü, haktan başkası yok anlamında kullanmıştır. mansur'un kalbi, allah'tan başka her şeyden, tüm âlemden ayrılır..kendisindeki şiddetli sevgi, ilahi aşk sebebiyle, hatta gölgeleri dahi hakk'ın bizzat kendisi zanneder.. ene'l-hak'dan da maksat budur. yani bu sözü, mecazi anlamda kullanır. mesela birisine ay gibi parlıyorsun dediğinizde bu kişinin ay olduğunu söylemez, sadece bir benzetme yaparsınız. o şekilde ene'l-hak da, insanın davranışlarının allah'a ait olduğunu idrâktır. bir makamdır ene'l-hak. yani bu sözle, bu makamla birlikte allah'ın sıfatları idrâk edilir. bu maksatla kullanıldığında kişi küfre düşmez. fakat bu sözün herkes tarafından kullanılması uygun değildir. bu sözü, beşerî sıfatlarla değil, ilahî sıfatlarla vasfedilenler kullanır.
işte mansur da bu sözü söyleyince, tasavvuf konusunda pek bilgi sahibi olmayan âlimler karşı çıktılar. mansur'un bu sözü kullandığı haberini, halife'ye kadar getirdiler. sonuç olarak hallac-ı mansur bir yıl zindan cezasına mahkûm edildi. onu ziyaret edip sorular soran kişiler de vardı fakat daha sonra halkın mansur'u ziyaret etmesi yasaklandı. bu süre boyunca 2 kişi hariç kimse onu ziyaret etmedi. bu kişiler, ilk dönem sufîlerinden olan ibn-i atâ ve hafîfiyye silsilesinin kurucusu, sufî olan ibn hafîf idi. mansur, "ben yokum, hak vardır!" anlamında ene'l hak! sözünü kullandıysa da, bu söz, zâhiren ben hakkım manâsında anlaşıldı ve bu söz onun idamına sebep oldu.
o zindandayken bile hâlâ ene'l hak! demeye devam etmekteydi. bu zaman insanlardan bazıları, mansur'un bu sözle dinden çıktığını, diğerleri de onun bu sözle kendiliğini inkâr edip, hakkı dilediğini söyledi. mansur'a hapiste işkenceler edildi, artık bu sözü söyleme, hüve'l-hak yani hak odur de dediler. mansur bu söze, bizler için de hak odur diye karşılık verdi. ibn-i atâ, mansur'a onu zindandan çıkarmaları için özür dilemesini söyledi. mansur da, ben ne söylemişim de özür dileyeyim? ben halık'ı bırakıp da halka yalvarmam! dedi. mansur, ene'l-hak! diye inlemekteydi. daha sonra fetva verildi, bu fetva mansur'un idam edilmesi yönündeydi. bunun üzerine, hallâc-ı mansur, m.s. 26 mart 922 tarihinde, 65-66 yaşlarındayken idam edildi.
mansur'un en yakın arkadaşlarından ve ilk sufilerden olan şiblî, hallâc-ı mansur'u rüyasında görmüş ve ona, kendisine işkence eden halka, allah'ın muamelesinin nasıl olduğunu sormuştur. mansur da, "halk benim hakkımda ikiye bölünmüştü, bir kısmı benim hâlimi bilmekteydi, bana şefkat ederdi, diğer kısmıysa benim hâlimi bilmezdi, şeriatı muhafaza etmek için, allah'ın emrini yerine getirmek için bana azap ederdi, allah her iki kısma da rahmet etti, çünkü ikisi de masumdular" - diye cevap verdi.
işte mansur da bu sözü söyleyince, tasavvuf konusunda pek bilgi sahibi olmayan âlimler karşı çıktılar. mansur'un bu sözü kullandığı haberini, halife'ye kadar getirdiler. sonuç olarak hallac-ı mansur bir yıl zindan cezasına mahkûm edildi. onu ziyaret edip sorular soran kişiler de vardı fakat daha sonra halkın mansur'u ziyaret etmesi yasaklandı. bu süre boyunca 2 kişi hariç kimse onu ziyaret etmedi. bu kişiler, ilk dönem sufîlerinden olan ibn-i atâ ve hafîfiyye silsilesinin kurucusu, sufî olan ibn hafîf idi. mansur, "ben yokum, hak vardır!" anlamında ene'l hak! sözünü kullandıysa da, bu söz, zâhiren ben hakkım manâsında anlaşıldı ve bu söz onun idamına sebep oldu.
o zindandayken bile hâlâ ene'l hak! demeye devam etmekteydi. bu zaman insanlardan bazıları, mansur'un bu sözle dinden çıktığını, diğerleri de onun bu sözle kendiliğini inkâr edip, hakkı dilediğini söyledi. mansur'a hapiste işkenceler edildi, artık bu sözü söyleme, hüve'l-hak yani hak odur de dediler. mansur bu söze, bizler için de hak odur diye karşılık verdi. ibn-i atâ, mansur'a onu zindandan çıkarmaları için özür dilemesini söyledi. mansur da, ben ne söylemişim de özür dileyeyim? ben halık'ı bırakıp da halka yalvarmam! dedi. mansur, ene'l-hak! diye inlemekteydi. daha sonra fetva verildi, bu fetva mansur'un idam edilmesi yönündeydi. bunun üzerine, hallâc-ı mansur, m.s. 26 mart 922 tarihinde, 65-66 yaşlarındayken idam edildi.
mansur'un en yakın arkadaşlarından ve ilk sufilerden olan şiblî, hallâc-ı mansur'u rüyasında görmüş ve ona, kendisine işkence eden halka, allah'ın muamelesinin nasıl olduğunu sormuştur. mansur da, "halk benim hakkımda ikiye bölünmüştü, bir kısmı benim hâlimi bilmekteydi, bana şefkat ederdi, diğer kısmıysa benim hâlimi bilmezdi, şeriatı muhafaza etmek için, allah'ın emrini yerine getirmek için bana azap ederdi, allah her iki kısma da rahmet etti, çünkü ikisi de masumdular" - diye cevap verdi.
devamını gör...
5.
büyük üstad. koskoca islam tarihi içerisinde çok az kişiyi severim. ebu hanife, ömer hayyam, ebu talib, ibn arabi ve hallac-ı mansur. ebu hanife hariç hepsi kaybetmiştir. o da hayattayken kazanamamıştır zaten. girmediği delik yoktur bu abinin. kendi inancıyla kalmamış zerdüştlerle ve hindularla dahi görüşmüş, yunan eserlerini okumuştur. sözde islam'ın altın çağındaki abbasi halifesine karşı çıkan zenci isyanına sıcak bakmıştır. çünkü haklı olduklarını düşünmüştür.
“türkistan'ın en ücra köşelerinde hallâc’ın izlerine rastladığımda kendime şu soruyu sordum:
acaba hallâc gibi büyük bir islam sûfisinin türklerle bu denli ilgilenmesinin sebebi neydi?
şeriat islam’ına ve hilafete muhalif görüş ve aykırı davranışlarıyla çevresini ürküten, iktidar kaygısı taşıyan halifeliği korkutan ve sonunda halife’nin ve ulemanın müşterek kararıyla hunharca katledilen bu dervişin türkistan’ın kâfir türkleriyle ne alakası olabilirdi? çünkü tanrı âşığı bu dervişin bizim anladığımız manada dinlerle, inanmak veya inanmamakla bir işi
yoktu. ve nitekim diyor ki: bütün dinler, ulu tanrı'nın dinleridir. tanrı, her bir dini ile ayrı bir insan topluluğunu meşgul etmektedir. insanlar inandıkları dinleri kendileri seçmediler; bilakis rahman ve rahim olan tanrı, insanları inandıkları dinler için seçmiştir... ben dinlerin ne olduğu konusunu çok düşündüm. neticede
gördüm ki, dinler, bir kökün çeşitli dallarıdır. bir insandan, onu alışkanlıklarından alıkoyan ve bağlarından koparan bir din seçmesini talep etme. o zaten varlığın sebebini ve yüce gayelerin manasını kendisinin en iyi anladığı şekilde arayacaktır "
-akif dursun/hallâc-ı mansur’un yargılanma sürecinin değerlendirilmesi~annemarie schimmel/kurtarın beni tanrıdan
“türkistan'ın en ücra köşelerinde hallâc’ın izlerine rastladığımda kendime şu soruyu sordum:
acaba hallâc gibi büyük bir islam sûfisinin türklerle bu denli ilgilenmesinin sebebi neydi?
şeriat islam’ına ve hilafete muhalif görüş ve aykırı davranışlarıyla çevresini ürküten, iktidar kaygısı taşıyan halifeliği korkutan ve sonunda halife’nin ve ulemanın müşterek kararıyla hunharca katledilen bu dervişin türkistan’ın kâfir türkleriyle ne alakası olabilirdi? çünkü tanrı âşığı bu dervişin bizim anladığımız manada dinlerle, inanmak veya inanmamakla bir işi
yoktu. ve nitekim diyor ki: bütün dinler, ulu tanrı'nın dinleridir. tanrı, her bir dini ile ayrı bir insan topluluğunu meşgul etmektedir. insanlar inandıkları dinleri kendileri seçmediler; bilakis rahman ve rahim olan tanrı, insanları inandıkları dinler için seçmiştir... ben dinlerin ne olduğu konusunu çok düşündüm. neticede
gördüm ki, dinler, bir kökün çeşitli dallarıdır. bir insandan, onu alışkanlıklarından alıkoyan ve bağlarından koparan bir din seçmesini talep etme. o zaten varlığın sebebini ve yüce gayelerin manasını kendisinin en iyi anladığı şekilde arayacaktır "
-akif dursun/hallâc-ı mansur’un yargılanma sürecinin değerlendirilmesi~annemarie schimmel/kurtarın beni tanrıdan
devamını gör...
6.
enel hak söylemiyle hafızalara kazınmış mutasavvıf.
devamını gör...
7.
müthiş beyinler yetiştiren horasan ekolündendir. şems-i tebrizi, dolayısı ile mevlananın fikir hocasıdır. gözünü sevdiğimin iran'ı, ne hallere düştün. yunandı, romaydı boktu püsürdü, hiçbirine ihtiyaç olmayacaktı senden çıkan adamlar sağ kalsaydı.
devamını gör...
8.
gül atan, pir sultan abdal'ın yakınıdır.
devamını gör...
9.
hallâc-ı mansûr, neden enel hak demiştir.
secde suresi - 7-9 . ayet tefsiri
﴾7﴿ o yarattığı her şeyi güzel yapmış ve ilk başta insanı çamurdan yaratmıştır.
﴾8﴿ sonra onun neslini önemsenmeyen bir suyun özünden yaratıp sürdürmüştür.
﴾9﴿ sonra ona düzgün bir şekil vermiş ve ruhundan ona üflemiş; sizi kulak, göz ve gönüllerle donatmıştır. ne kadar da az şükrediyorsunuz!
bence 9. ayete göre ben tanrıyım dedi. sizler hepiniz tanrısınız deseydi belkide öldürülmezdi.
hallâc-ı mansûr'un vahdet-i vücûd inancıyla ilgisi konusunda değişik görüşler vardır. genellikle vahdet-i vücûd inancına bağlı olanlar onu bu görüşün temsilcilerinden sayarlar.
vahdet-i vücûd: tasavvuf düşüncesinde, yaratanla yaratılanın tek ve "bir" olduğunu savunan görüştür. (yaratılan her şey yaradan'ın bir parçasıdır.) nesimi'de aynı yoldan gitmiş ''bende sığar iki cihan ben bu cihana sığmazam'' demiştir. oda öldürülmüştür.
secde suresi - 7-9 . ayet tefsiri
﴾7﴿ o yarattığı her şeyi güzel yapmış ve ilk başta insanı çamurdan yaratmıştır.
﴾8﴿ sonra onun neslini önemsenmeyen bir suyun özünden yaratıp sürdürmüştür.
﴾9﴿ sonra ona düzgün bir şekil vermiş ve ruhundan ona üflemiş; sizi kulak, göz ve gönüllerle donatmıştır. ne kadar da az şükrediyorsunuz!
bence 9. ayete göre ben tanrıyım dedi. sizler hepiniz tanrısınız deseydi belkide öldürülmezdi.
hallâc-ı mansûr'un vahdet-i vücûd inancıyla ilgisi konusunda değişik görüşler vardır. genellikle vahdet-i vücûd inancına bağlı olanlar onu bu görüşün temsilcilerinden sayarlar.
vahdet-i vücûd: tasavvuf düşüncesinde, yaratanla yaratılanın tek ve "bir" olduğunu savunan görüştür. (yaratılan her şey yaradan'ın bir parçasıdır.) nesimi'de aynı yoldan gitmiş ''bende sığar iki cihan ben bu cihana sığmazam'' demiştir. oda öldürülmüştür.
devamını gör...
10.
aziz yıldırım’ın, ali koç’a okumasını önerdiği kişi.
bir nevi aziz yıldırım “ben en-el hak’ım diyerek dolaşma boğarlar adamı sabri” diyerek gönderme yaptı.
bir nevi aziz yıldırım “ben en-el hak’ım diyerek dolaşma boğarlar adamı sabri” diyerek gönderme yaptı.
devamını gör...
11.
doğrusu "halaç'lı" olan teozofist. asıl adı abdullah hüseyin bin mansur'dur. halaç'lıdır. halaçlar , iran'da yaşayan ve halaçça konuşan bir türk boyunun adıdır.
devamını gör...