hastalık hastası

fmf hastasıyım, bunun verdiği birçok ağrım var. psikolojik olarak da destek alıyorum. ve insanlar bana hastalık hastasısın, stresten, bir şeyin yok deyip durdular. bu insanlara bazı hekimler de dahil ki en sonunda fmf teşhisi kondu. ya da şuram ağrıyor ya bugün dediğimde sende de her şey var diyenler var. bu ağrıları, sancıları ben isteyerek oluşturmuyorum, anlayış göstermek yerine neden tepeden bakıyormuş gibi konuşuyorsunuz? en ufak bir ağrı bile psikolojiyi bozabilirken ben neler çekiyorum biliyor musunuz?

geceleri sürekli olan kalp çarpıntısı ve gün içinde durduk yere gelen baş dönmelerini fiziksel bir hastalık sanıp doktor doktor dolaşmış ve hastalık hastası olma sınırına gelmiştim ki bunun panik atak olduğunu öğrenip, kabullendim. dikkatli ve kendine karşı dürüst olunması gereken bir süreçtir

dolar yükseldikçe satmayan düştükçede satan insandır bence :)

birinin onlarla ilgilenmesini arzulayan, genellikle sevgi yetimi insanların hastalığıdır. dikkat çekmek, aranılan olmak, değer gördüğünü hissetmek için hastalığı kullanırlar. anlamak lazım... hastalıklarını.

durduk yerde hastalık kaptığını düşünüp aşırı kaygılanan ve hastalığa yakalanmaktan aşırı derecede korkan kişidir. hiçbir tıbbi hastalık belirtisi bulunmamasına rağmen sürekli hastalanma kaygısı yaşar. kendisinde ufak bir belirti hissettiğinde bunu büyütüp kesin hastalığa yakalandığını düşünür. biri karşısına çıkıp betinin benzinin solduğunu söylese, kendisini anında hastanenin acil servisinde bulur. ömrü boyunca da bu zaafını bilen arkadaşlarının şakalarının kurbanı olur. normal bir insandan farklı şekilde devamlı kendi bedenini yoklar, iç organlarının sesine kulak verir. bedensel hislere çok duyarlılık gösterir. mesela kalp atışı, mideden ses gelmesi, dilde oluşan pas lekesi gördüğünde hemen alarm durumuna geçer ve tekrar hastalık türküleri söylemeye başlar.

mesela basamak çıkarken nefes nefese kaldığında bir kalp ya da akciğer hastalığına yakalandığı şüphesi içini kemirir, sabah baş ağrısı ile uyandığında beyninde tümör olduğu kuşkusuna kapılır, kalp çarpıntısı yaşıyorsa damarının tıkandığını varsayar, parmağı ağrısa tırnak kanseri olduğunu düşünür. bunun gibi pek çok şikayetler ile doktor doktor dolaşır. kötü senaryo yazıp kendini felakete odaklar. doktor muayenesinde korkulacak ve kötü bir sonuç çıkmadığı anlaşılınca da doktorun yaptığı muayene ve raporuna güvenmez, başka bir doktora daha başvurur. tahlillere güvenmeyip tekrar kan tahlili, idrar tahlili, röntgen yaptırır. bu kişinin gündemi, hep sağlık ve hastalık üzerine olur. devamlı sağlıkla ilgili yazıları okur, internetten hastalık araştırır. tabi bu rahatsızlık kendisi kadar çevresini de bezdirir, kendisinden uzaklaşmalarına sebep olur.

(bkz: kanser olduğunu iddia eden arkadaşım)

bu insana çok uzun süre sabrettim. kanseri şahsen yaşamış biri olarak insanlarla bunu alalen paylaşmıyorum. bu arkadaşa da "kardeşim, kanser öyle bir şey değil!" dememek için hep tuttum kendimi. bırakın, çok uğraşmayın, azıcık ilgi gösterin geçer.

hastalıklardan kaçmak istesekte kaçamayız :( zorda olsa kabullenmek zorundayız .
uzaklarda hastalık aramayalım bizzat hayatımıza bakalım; hayatımızın kendisi en ölümcül hastalık değil mi ?
biz insanlar farkında olmadan hasta olarak doğmuşuz , görmüyoruz. oda hayat adı verilen en ölümcül hastalık ; çaresi olmayan cinsten, tedavisi yok , ilacı yok ,doktoru yok , sonu kaçınılmaz olarak ölüm ...

tedavisi ya (bkz: google)da ya da bana bu ilaç çok iyi geldi iç bak olan hastalık türü. ilerleyen yaşlarda hepimizi bekleyen psikolojik rahatsızlık bana kalırsa.

baş ağrısı ve baş dönmelerinin genelde tümör bulunmasıyla sonuçlanan psikolojik götürüsü. yine aynı şekilde vücudun belli bir bölgesinde bir süredir devam eden bir ağrı varsa o da kanser işaretidir. en nihayetinde ruh kanseri yapar insani. vücuttaki kücük bir değişimde en kötüsünü düşünülür.

olmayan hastalığın kendinde olduğuna inanan veya inandırılması kolay olan,kendine hastalık uyduran,kendini hasta hisseden gruba verilen isimdir.

maalesef birkaç aydır bu benim. epilepsiden tut parkinsona, beyin tümöründen beyin damarı tıkanıklığına, yüksek tansiyona kadar her teşhisi koydum 7 aydır. baş dönmesi öncesindeki gibi hatta biraz daha da iyi olmama rağmen vücuttaki ufak bir değişimi kötüye yoruyorum. misal bugün genzime bir yiyecek kaçtı, bir iki ay içinde çok kötü sonuçlar olacağını düşündüm. şu an mezardayım zaten.

sürekli hasta olduğunu söyler kendi kendine hastalık uydurur.
şekil a benim ablam birgün eniştem anneme dedi ki "anne senin bu kızın hep hasta acaba sizde genetik bir rahatsızlık mı var?" ne gülmüştük ya halen anlatıp anlatıp güleriz.

bir ömür yatış yapmak için bu yola başvururlar asla iş yaptıramazsın keza hep hastadır. sonuç olarak sonunda gerçekten hasta olurlar, sürekli hastalığı bedenlerine çağırdıkları için...dinlemekten yoruldum tembel psikopatlar...

insanın kendi vücudunu hasta olmaya şartlayan kişilerdir. başkasında duydukları şeyleri kendilerinde var olduğunu iddia eden buna inanan karşı cevaplara ise inanmayan üstelik gerçek hasta olan kişilerin ilaçlarının da kendilerine yani olmayan hastalıklarına iyi geleceğini düşünen bi çeşit hastalığa bağımlı kişilerdir.ikna etmeside tedavi etmesi de zordur.

nedendir bilmiyorum ama birgün böbrek iltihabını arastiriyordum.neyse akşam yattım hiçbirseyim yoktu.sonra bir uyandım aman allahım bobreklerim öyle bir ağrıyor ki yani tarif edemem, kıvranıyorum resmen.direkt acile gittim, acile varınca ağrı geçti zaten birden.sonuclar temiz çıktı.hala böyle birsey nasıl yaşandı onu düşünüyorum.tamam psikolojik olarak bazı belirtiler hissetmek normalde kivrandiracak kadar acida psikopat olduğumu gösteriyor sanırım.

gerçek hastalardan daha zor ve uğraştıran tip.
hasta olunabilir elbette ama bunu her ortamda, telefon görüşmelerinde öne çıkarmak çok ayrı bir durum. genetik bir durum olabilir, yaştan geliyor olabilir ne bileyim geçmişin sancısı olabilir yani bunlar sadece onun başına gelmiyor sonuçta. doktora gitsin dersin bu kadar hastaysa ama tek bir doktor değil doktorlar silsilesi bir sonuç çıkaramamıştır, ciddi bir sonuç.
ağrıya karşın ilaç verilir, kullanmaz. yan etki hastalığı dalı başlar bu sefer. tüm yan etkilerden korkup ilaç almaz şayet aldıysa tüm yan etkiler birden görülmeye başlar. bunu geç, işine gelme olayı el sallar. toplulukta en hasta benim damgasını taşımayı sever, üstüne katarak ekler. işler onun kendince anlatacağı, tecrübeli benim diyeceği konular olunca ağrıları yok olur, dirilir sanki. her zaman elbette ağrı olmayabilir ama bu kadar ayrık çizgiler şaşırtıcı. gelgelelim sözlerin gücüne. sözler bizi aşağı ya da yukarı çekebilir ama bu olay için çok daha fazla güce sahip. zaten başkasının ağrısı da umrunda değildir, tek ben der durur. sürekli aynı şeyleri söyleyip ciddi sonuçlar olmayınca da yalancı çoban hikayesine dönüyor bir yerden sonra. laf anlatmak zaten zor. ha doktor anlatsın dersin ona da yok cevabı gelir hemen. ilgi bekliyor demek diye geliyor gözüne insanların ve doğru aslına bakılınca. idare edilmesi zor bir tip.

karalama defterindeki herkes

en sevmediğim insandır.
hasta iken bile iyiyim derim ben. bir başkasına hasta olduğumu demekten erinirim. ona ne benden. saçma belki, ama ben sevmem hastalık edebiyatını. ben hep iyi olmalıyım, iyi olmadığımda bile.

gelelim hastalık hastasına,
bu kişi eğer kaynananızsa ve eğer siz bir gelinseniz var ya...

yok böyle bir imtihan. birde o ananın oğlu anasına düşkünse, hatta nazlı böcekse geçmiş olsun. valla billa. bittin sen kızım.

ya çıldırırsınız ya harika bir filozof olursunuz. o hobi benim, şu hobi senin arar durursunuz.
eğitimler, sosyal faaliyetler vb.

böyle bir durumda iseniz, böyle bir kaynananız varsa, krizi fırsata çevirin ya da hiç arkanıza bakmadan yeni limanlara yol alın.

t:hasta olmayı seven, hastalığını kullanıp dikkat çekmek isteyen insandır.
yakın bir arkadaşımın alnına yazmak istiyorum bu tanımı. abi bir gün bir yerin ağrımasın, bir gün iyi ol ya bir gün. artık hangi gün neren ağrıyor biliyorum. yani neticede 5 duyu organımız var. haftanın 5 gününe 1 er tane söylüyorsun. kalan 2 günde migrenin tuttu başım ağrıyor diyorsun. cam sildim boynum ağrıdı yatıyorum, ev süpürdüm belim tutuldu yatıyorum, kulağıma su kaçtı çok ağrıyor*, çamaşır astım yel vurdu omzum tutuldu. bitmeyen hastane randevularin*
akşama kadar yatmak istiyorsan, yatmak istiyorum de kim ne diyecek. akşam saat 5 e kadar uyuyup, uyanınca ilk aklına gelen yerine ağrıyor deme artık yeter.
ooh be rahatladım.

acaba olacak mı yine mi vb gibi düşüncelerle bizi rahatsız eder ama odağımızı değiştirince herşey yoluna girer.