hastalık hastası

hastalık hastalığı, aslında gerçek bir hastalıktır. hatta tıbbi adı “hipokondriyazis” dir ve bir tür takıntı hastalığıdır. bu hastalıkta hastanın takıntısı da haliyle “kendi sağlığı”dır. bu kişiler bedensel bir hastalığı olmasa bile doktorlara inanmaz ve mutlaka o hastalığın olduğunu savunurlar. mesela merdiven çıkarken nefes nefes kalsalar kesinlikle yolunda gitmeyen bir şey vardır ve yakın zamanda kalp krizi geçireceğini düşünürler. oysa tüm tetkikler temizdir ve böyle bir sorun yoktur. tedavileri de okb(obsesif kompülsif bozukluk) baz alınarak yapılmalıdır.

bu kişi annenizse eğer uğraşması epey sıkıntılı oluyor.

bu kişiler gözlemlerime göre afirmasyon yapmadığı veya yapamadıkları için kendilerini bu hale sokarlar günde yüz elli kere "ay çok hastayım" derseniz çok hasta olursunuz zaten .

sonu çoğunlukla gerçek hastalıkla biten, tıp literatüründe yerini almış psikolojik bozukluktur.

(bkz: hipokondriak)

herşey olun ama bundan olmayın
size zor yakın çevrenize daha zor

eskiden çok şiddetli müptelası olduğum hastalık. ağrıyan bölge google a yazılır ve google bir felaket tellalıdır. size 3 aylık ömür biçer. soğuk terler döküp bu 3 ayı aklınızda tehayyül edip, akabinde ayranın son yudumu ile tavuklu pilavınızın son kaşığını denk getirip kapanışı yaparsınız.

google amcanın "öksürük ağrısına ne iyi gelir?" sorumuza "6 ay ömrünüz kaldı" cevabını vermesi sonucu dünyada birçok insanın sahip olduğu sözde hastalıktır.

ülkemizde sık görülen bir rahatsızlık türüdür. bizim insanımız sağlık konusunda konuşmaya bayılır. sabahtan akşama kadar doktorların televizyon programlarına konuk olup pür dikkat dinlendiği başka ülke var mı acaba dünyada?

tabii bunun altında başka ilgi alanı olmaması da yatar insanımızın. eş dostla konuşulacak hot topic lerden biri sağlık. halbuki ilgisini dağıtsa, daha mutlu huzurlu ve güzel yaşayacak haberi yok.

e bu kadar televizyonlarda maruz kalıp bir de bu kadar sohbet konusu olunca insanların bilinç altı etkileniyor istemsiz ve sürekli sağlık, hastalık düşünürken buluyorlar kendilerini. sonra gelsin hastalık hastalığı...

(bkz: munchausen sendromu)
editus communis: bunun bi de kendini değil çocuğunu hasta etme vakası var, o da (bkz: munchausen by proxy sendromu). bu bildiğin düpedüz çocuk istismarıdır. gördüğünüz duyduğunuz yerde arayın 155i.

insanın ilgi görmek için kendinde sürekli problem üretmesi. çocuk gelin babaannem 19 yaşında bu hastalığa tutulmuş. sadece şeker ve bipolar hastası ama günde en az 10-15 ilaç kullanıyor. kulağı ağrısa doktora gider. sürekli hastadır ve olmayan hastalıkların olduğunu düşünür. psikolog şey demişti '' bu kadın ilaçları bırakırsa ölür, çünkü senelerdir bedenini alıştırmış ve bu şekilde hayatta olduğuna inanıyor. '' allah kimseye vermesin bunu. insanın kendisini dinlemesi olarakta tanımlanabilir.

hastalık hastaları kendi kendilerine çektiriyor, yetmiyor, çevrelerine de çektiriyorlar. kaç defa hastalık hastası ninem bizi arayıp kendini hastaneye götürttü, kadında hiçbir şey yok. en küçük olaylarda bile bizi arıyor ve ailem de işini gücünü bırakıp koşa koşa gidiyor. benim de zoruma gidiyor açıkçası, iyi olsun isterim tabii ki ama anlamıyor da, yıllarca psikoloğa gitti, ilaç kullandı hala aynı. hayata kapalı kutusundan bakıyor çünkü. ne derseniz deyin umurumda değil, anlamıyor. kimse baş edemiyor kadınla. ben * ilgi odağı olmak için yaptığına inanıyorum, başka açıklama yok.

genelde kayınvalideler hastalık hastası oluyor. "ahh kızım, dizlerim tuttu, başım çatlıyor, bu evin temizliği hiç bitmiyor" diye devam eder.. birinin gerçekten hasta mı, yoksa hastalık hastası mı olduğunu anlamanın yolu: ona çözüm sunmaktır. "gel doktora götüreyim, ilaç getireyim, krem süreyim" vb çözümler sunduğunuzda kabul etmiyorsa hastalık hastasıdır. çünkü amacı iyileşmek değil, ilgi çekmektir. hastalık hastası biriyle iyi geçinmenin yolu, "doğru valla, çok yoruluyorsun, diz ağrısı da çok kötüdür" gibi şeyler söyleyerek onunla aynı fikirde olmaktır. ama susturmak isterseniz, ya siz ondan çok ağlayın *, kendi hastalıklarınızdan bahsedin * ya da bir bahane bulup mesela "dur bir çay koyup geleyim" diyerek birkaç dakika yanına gelmeyin*. zaten sonra konu otomatik olarak değişecektir.

ülkemizdeki en yaygın hastalıklardan biri. acil doktorlarını çileden çıkaran bu bireyler genelde ilgiye aç oluyorlar.

www.google.com > search > parmak çıtlatırken bazı parmakların çıtlamaması > enter > parmak kanseri belirtilerine dikkat! > alo! acil mi?!

hipokondriyak. hatta zakkum’un bu isimde bir şarkısı vardı ilk albümlerinde.

ınsanı yoran insan tipi.

internetten hastalık araştırıp kendi kendine teşhis koymaya bayılanların sıkıntısı. ben de böyleyim maalesef. 2 gündür beyin ödemi olduğunu düşünüyorum beynimde. arveles attım kafamdaki o basınç mı diyeyim ağırlık hissi mi o geçti. allah yakınlarıma sabır versin.

narsisizm seviyesi yüksek, kendisiyle fazla ilgili insan. bu insanların bu rahatsızlığı özellikle zor zamanlar geçirdikleri dönemlerde daha da artar. narsistik yara kişinin voroluşunu tehlikeye düşürür. kendi varoluşu hakkında korkulara düşen kişi ağır hipokondriyak olur. aslında şöyle de olabilir: kendimi bir hiç olarak görüyorum, öyleyse birtakım hastalıklar uydurup kendi varlığımı bir sekilde kendime kanıtlayayım. abimde vardı bundan. hâlâ var mı bilmiyorum. iki yıldır görmüyorum. perişan haldeydi. kendi kendine lenf kanseri teşhisi koyup her yerine kremler sürer, streç film sarar, binbir tane aktar ürünü kullanırdı. doktora git deyince gitmezdi.

çok kötü bir şeydir en ufak olayda hastahaneye gitmek istersiniz.