roman / edebiyat
9 / 10
puan ver

öne çıkanlar | diğer yorumlar

hasan ali toptaş'a ait 2013 yılında sedat simavi roman ödülüne layık bulunmuş kitabı.
asker arkadaşı kenan’ın köyüne yerleşerek huzur arayan roman kişisi ziya’nın aracılığı ile romanda dingin kasaba yaşamının ardındaki karmaşa, erkeklerin adalet duygusu ve vicdan duygusunun zorunlu askerlik hizmeti sırasındaki deneyimleri ile zedelenip yaşamlarının sonraki dönemlerini de etkilemesi minnet duygusunun yıpratıcılığı, toplumsal yaşamda bireyin heba edilişi konularını işleyen roman. 1000k uygulamasında bulunan incelememi de aşağıya bırakalım.

heba okuduğum ikinci hat kitabı idi. birbiri ile bağlantısız olarak gördüğünüz bolumlerden oluşan ve sonunda anadusunce ile birbirine bağlanan bir kitap. ilk bölümde kahramanımızın evin anahtarını teslim ederken evsahibesinin 57 sayfa yasamoykusunu anlatmasi biraz garip geliyor. (bu noktada o hayati yaşayan bir kadın bu kelimelerle mi konuşur ? böyle bir türkçe mi kullanır diye bir kaç kez kendime sordum. ) sonrasında kitabın ortalarında uzunca bir askerlik bölümü var geriye dönüp bakınca şimdi bunlar nasıl birbirine bağlanacak diye düşünüyorsunuz. finalde gerçek hayat ile metaforik düşünceler öyle güzel bağlanmış ki kendinizi gerçekten orda o dağın başında o otların ağaçların arasında hissediyor ve tüm parçaları birlestiriyorusunuz. dil olarak kurgu ile dil doğru orantılı olarak acılı ve zorlayıcı. yabancı kelimeler ya da devrik cümleler yok ama okuması meşakkatli ve bırakmak istemeyen cinsten. bu kitap bana biraz susuz yaz filmini anımsattı. anadolu insanının kavruklugunu. günümüz yazarlarının minimalist çizgilerle dizayn edilmiş romanlarına bakınca gerçekten iyi bir kitap diye biliyorum.
devamını gör...
hasan ali toptaş’ın tüm romanlarını okudum. beni en çok etkileyen romanı bu olmuştu.

heba aslında türk edebiyatındaki standart bir karakteri ve hikayeyi bize anlatıyor. taşralı bir genç olan ziya şehir yaşamından sıkılıp önce askere gitmeye sonrasında köyüne dönmeye karar veriyor. yazarın yansıttığı şehir ortamı oldukça klişe: şehrin karşısında bireyin yalnızlığı ve yozlaşmışlık. burası okuru sonraki bölümlere hazırlamak için tasarlanmış bir bölümden ötesi değil. zaten toptaş’ı okuyanlar da bilirler ki yazarın asıl “çalışma alanı” köy ve taşradır.

romanın ikinci bölümü olan askerlik kısmı çok çarpıcı ve gerçekçi. militarizm eleştirisi son derece açık. bir takım sloganlar ve mecburi görevlerin altında kişilerin bilinçaltı ve genel geçer vasatlıkları çok iyi işlenmiş. askerde o klasik hale gelen küfürlerin nasıl hiyerarşi ifade ettiği, normalde birbirlerini umursamayan insanların bir ideoloji ve amaç uğruna nasıl bir araya toplandığı ve işin düşünsel altyapısı güzel irdelenmiş. romanın bu bölümü insanda gerçekçilik duygusunu uyandırdığı kadar okurun psikolojisi ile de oynamaya başlıyor. öyle ki şehirde kendisini bir hiç gibi hisseden ziya, değer göreceğini sandığı askerde beklediğini bulamayınca ruh yapısı ve olaylara bakışı iyice absürtleşiyor. böylece onun sosyal kimlik krizi de iyice derinleşmiş oluyor. psikolojik yönüyle romanın en derin bölümü bu bölüm.

üçüncü ve son bölüm ise ziya’nın köyüne döndüğü bölümdür. bu bölümde ziya askerde umduğunu bulamasa da, vatan görevini yerine getirdiği için içi rahattır ve iç arayışlarının bir sonucu olarak ait olduğu yer olan köyüne dönmüştür. ancak olaylar hiç de beklediği gibi gelişmez. köy onun düşündüğü gibi bir yer değildir ve kendine göre bir düzeni ve bozuklukları da vardır. ziya ise bunlardan habersizdir. böylece köydeki tecavüz hadisesi ve diğer kötü olaylar “öteki” olarak görülen ziya’nın üstüne yıkılmaya başlar. en sonunda bütün köy onu linç etmek için dağa kadar kovalar ve onu döverek öldürür.

beni asıl vuran kısım da bu son kısımdır. ziya köylülerden kaçarken bir kulübeye sığınır. ve roman boyunca ziya’nın hikayesini anlatan tanrısal ses bir anda romana dahil olur. ve ziya ile konuşmaya başlar. aslında o ses ziya’nın ta kendisidir ve ziya kendini kulübede görürken, aynı anda dışarıda yine kendisinin linç edilip öldürüldüğüne de şahit olur. öldürülen ziya’nın bedenidir aslında, ruhu kurtulmuştur bu toplumsal tahakkümden. bunu da asıl özü olan tanrısal iradeye dönerek yapmıştır bir anlamda. nihilizmin doruklarında gezer roman bu bölümde. ne şehir, ne vatan millet sakarya, ne köy arayıştaki ziya için ideal yerler değildir. çünkü onun asıl arayışı dışarıda değil, kendi iç dünyasındadır. benliğindedir.

heba özellikle psikolojik unsurları, boğuk atmosferi ve adım adım artan gerilim dozu ile etkileyici bir roman. her ne kadar hikayesi klişe olsa da, getirdiği eleştiriler ve toplumsal arızaları net bir şekilde gözler önüne sermesiyle de önemli bir eser.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"heba" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim