yazar : hasan ali toptaş
yayım yılı : 2013
ziya, askerlik arkadaşı kenan'ın köyüne yerleşme kararı alır. dinginlik ve huzur arayan ziya kendini bambaşka bir halde bulur zamanla. bir bireyin heba olma sürecine tanık olduğumuz romanda, dedikodunun, ihanetin, insan ilişkilerindeki çarpıklıkların nasıl işlendiğini okuyoruz.
yayım yılı : 2013
ziya, askerlik arkadaşı kenan'ın köyüne yerleşme kararı alır. dinginlik ve huzur arayan ziya kendini bambaşka bir halde bulur zamanla. bir bireyin heba olma sürecine tanık olduğumuz romanda, dedikodunun, ihanetin, insan ilişkilerindeki çarpıklıkların nasıl işlendiğini okuyoruz.
sedat simavi edebiyat ödülü (2013)
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "ne zaman gitti tren" tarafından 12.04.2021 21:41 tarihinde açılmıştır.
1.
hasan ali toptaş'a ait 2013 yılında sedat simavi roman ödülüne layık bulunmuş kitabı.
asker arkadaşı kenan’ın köyüne yerleşerek huzur arayan roman kişisi ziya’nın aracılığı ile romanda dingin kasaba yaşamının ardındaki karmaşa, erkeklerin adalet duygusu ve vicdan duygusunun zorunlu askerlik hizmeti sırasındaki deneyimleri ile zedelenip yaşamlarının sonraki dönemlerini de etkilemesi minnet duygusunun yıpratıcılığı, toplumsal yaşamda bireyin heba edilişi konularını işleyen roman. 1000k uygulamasında bulunan incelememi de aşağıya bırakalım.
heba okuduğum ikinci hat kitabı idi. birbiri ile bağlantısız olarak gördüğünüz bolumlerden oluşan ve sonunda anadusunce ile birbirine bağlanan bir kitap. ilk bölümde kahramanımızın evin anahtarını teslim ederken evsahibesinin 57 sayfa yasamoykusunu anlatmasi biraz garip geliyor. (bu noktada o hayati yaşayan bir kadın bu kelimelerle mi konuşur ? böyle bir türkçe mi kullanır diye bir kaç kez kendime sordum. ) sonrasında kitabın ortalarında uzunca bir askerlik bölümü var geriye dönüp bakınca şimdi bunlar nasıl birbirine bağlanacak diye düşünüyorsunuz. finalde gerçek hayat ile metaforik düşünceler öyle güzel bağlanmış ki kendinizi gerçekten orda o dağın başında o otların ağaçların arasında hissediyor ve tüm parçaları birlestiriyorusunuz. dil olarak kurgu ile dil doğru orantılı olarak acılı ve zorlayıcı. yabancı kelimeler ya da devrik cümleler yok ama okuması meşakkatli ve bırakmak istemeyen cinsten. bu kitap bana biraz susuz yaz filmini anımsattı. anadolu insanının kavruklugunu. günümüz yazarlarının minimalist çizgilerle dizayn edilmiş romanlarına bakınca gerçekten iyi bir kitap diye biliyorum.
asker arkadaşı kenan’ın köyüne yerleşerek huzur arayan roman kişisi ziya’nın aracılığı ile romanda dingin kasaba yaşamının ardındaki karmaşa, erkeklerin adalet duygusu ve vicdan duygusunun zorunlu askerlik hizmeti sırasındaki deneyimleri ile zedelenip yaşamlarının sonraki dönemlerini de etkilemesi minnet duygusunun yıpratıcılığı, toplumsal yaşamda bireyin heba edilişi konularını işleyen roman. 1000k uygulamasında bulunan incelememi de aşağıya bırakalım.
heba okuduğum ikinci hat kitabı idi. birbiri ile bağlantısız olarak gördüğünüz bolumlerden oluşan ve sonunda anadusunce ile birbirine bağlanan bir kitap. ilk bölümde kahramanımızın evin anahtarını teslim ederken evsahibesinin 57 sayfa yasamoykusunu anlatmasi biraz garip geliyor. (bu noktada o hayati yaşayan bir kadın bu kelimelerle mi konuşur ? böyle bir türkçe mi kullanır diye bir kaç kez kendime sordum. ) sonrasında kitabın ortalarında uzunca bir askerlik bölümü var geriye dönüp bakınca şimdi bunlar nasıl birbirine bağlanacak diye düşünüyorsunuz. finalde gerçek hayat ile metaforik düşünceler öyle güzel bağlanmış ki kendinizi gerçekten orda o dağın başında o otların ağaçların arasında hissediyor ve tüm parçaları birlestiriyorusunuz. dil olarak kurgu ile dil doğru orantılı olarak acılı ve zorlayıcı. yabancı kelimeler ya da devrik cümleler yok ama okuması meşakkatli ve bırakmak istemeyen cinsten. bu kitap bana biraz susuz yaz filmini anımsattı. anadolu insanının kavruklugunu. günümüz yazarlarının minimalist çizgilerle dizayn edilmiş romanlarına bakınca gerçekten iyi bir kitap diye biliyorum.
devamını gör...