orijinal adı: hellboy: house of the living dead
yazar: mike mignola
yayım yılı: 2011
2011 yılında yayınlanmış çizgi roman. dedektif hellboy 1956'da meksikadadır. kendini frankenstein canavarı, kurt adam ve birkaç vampir kadının arasında bulur.
yazar: mike mignola
yayım yılı: 2011
2011 yılında yayınlanmış çizgi roman. dedektif hellboy 1956'da meksikadadır. kendini frankenstein canavarı, kurt adam ve birkaç vampir kadının arasında bulur.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "tepelerin kocakarisi" tarafından 16.01.2022 12:02 tarihinde açılmıştır.
1.
hikayede paranormal dedektifimiz hellboy'un 1956'da bir seri cinayet vakasını araştırmak üzere meksika'ya gittiği ve beş ay boyunca ortadan kaybolduğu dönemde yaşadığı olayların bir kısmını okuyoruz. çizgi romanda bir yaşayan ölüler hikayesinden bekleyeceğiniz pek çok şey var; frankenstein, bir kurt adam, biraz vampir, bir miktar hayalet, bir kaç hortlak ve birazcık da iblis (hayır zombiler yok çok şükür). tüm bunlara ek olarak hellboy'un daha genç olduğu ve inanmayacaksınız ama kostümlü mostümlü amerikan güreşi yaptığı bir zamanı görmek de oldukça eğlenceli.
hellboy'un sevdiğim yönlerinden bir tanesi ise "süper" özellikleri olmasına rağmen bir süper kahraman hikayesi olmaktan çok uzak olması.
hikayenin sonunda hellboy kurtarmaya çalıştığı kişilerin hiç birini kurtaramıyor. kendi ruhunu bile... tek söyleyebildiği ise "denedim".
hellboy içiyor, kafes dövüşlerine katılıyor, hatalar yapıyor ve bazı durumlarda elinden bir şey gelmiyor. bu anti-kahraman yönleri -her ne kadar insan olamasa da- karakteri daha insansı kılıyor, empati kurabildiğimiz ve sevebileceğimiz bir "yaratık" yapıyor.
zaten mignola'nın özgün tarzına diyecek hiç bir şey yok. çizimler benim bayıldığım klasik hellboy tarzında. hardcover ve kuşe kağıtla güzel bir baskı da yapılmış. tek olumsuz yönü biraz kısa bir öykü olması.
hellboy'un sevdiğim yönlerinden bir tanesi ise "süper" özellikleri olmasına rağmen bir süper kahraman hikayesi olmaktan çok uzak olması.
hikayenin sonunda hellboy kurtarmaya çalıştığı kişilerin hiç birini kurtaramıyor. kendi ruhunu bile... tek söyleyebildiği ise "denedim".
hellboy içiyor, kafes dövüşlerine katılıyor, hatalar yapıyor ve bazı durumlarda elinden bir şey gelmiyor. bu anti-kahraman yönleri -her ne kadar insan olamasa da- karakteri daha insansı kılıyor, empati kurabildiğimiz ve sevebileceğimiz bir "yaratık" yapıyor.
zaten mignola'nın özgün tarzına diyecek hiç bir şey yok. çizimler benim bayıldığım klasik hellboy tarzında. hardcover ve kuşe kağıtla güzel bir baskı da yapılmış. tek olumsuz yönü biraz kısa bir öykü olması.
devamını gör...