1.
kur’an-ı kerim’de hz. süleyman kıssasıyla ilgili olarak zikredilen bir kuş.
devamını gör...
2.
kutsal kitap değil pokedex anasını satayım. balbazar'ın özellikleri kaç kanka?
devamını gör...
3.
bilinen adıyla ibibik kuşudur. hz süleyman ve sebe halifesi belkıs arasında elçi,
kuran da hz süleyman nın insanlar, hayvanlar, cinler ve şeytanla mescidi harama yolculuğunda su bulmakla görevli kuştur.
iran efsanesine göre ise hüdhüd evli bir kadındır. ayna karşısında yarı çıplak bir durumda saçlarını taramakta iken kayınpederi habersizce odasına girer. o anda durumundan utanıp korkuya kapılarak kuş olur ve uçar, tarağı da başında kalır. bundan dolayı hüdhüdün farsça’daki bir adı da “şâne-ser”dir (tarak başlı).
belli başlı özellikleri ise şunlardır: toprağın altındaki suyu görür. eşine çok bağlıdır, eşi ölünce yeni bir eş aramaz. anne babasına karşı çok hürmetkârdır; yaşlandıklarında yiyeceklerini temin eder. annesi öldüğünde uygun bir yer buluncaya kadar onu başında taşıdığı için mükâfat olarak güzel bir tepelikle donatılmıştır.
gizli şeyleri görebildiğine inanılan hüd hüd kuşlarından esinlenerek arapça’da, herkesin göremediği şeyleri görebilen kimseler için “absar min hüdhüd” tabiri kullanılır.
ayrıca ; hüdhüdün insanları kötü bakışlardan koruduğu veya büyüyü bozduğuna inanılır. bazı yerlerde hırsızlara karşı dükkânlara, kötü cinlere karşı da evlere asıldığı söylenir. bazı kavimlerde, hüdhüdün sağ gözünün bir insanın iki gözü arasına konması durumunda onun yer altındaki defineleri göreceği kabul edilir. esasen “hüd hüd” diye ötmesi gizli şeyleri göstermek için “orada orada” demesinden ibarettir.
daha detaylı öğrenmek isteyenler için ferîdüddin attâr’ın manṭıḳu’ṭ-ṭayr ı okunmalıdır. ben de sözlükte bir kullanıcının tavsiyesi ile okudum. pişman olmazsınız
kuran da hz süleyman nın insanlar, hayvanlar, cinler ve şeytanla mescidi harama yolculuğunda su bulmakla görevli kuştur.
iran efsanesine göre ise hüdhüd evli bir kadındır. ayna karşısında yarı çıplak bir durumda saçlarını taramakta iken kayınpederi habersizce odasına girer. o anda durumundan utanıp korkuya kapılarak kuş olur ve uçar, tarağı da başında kalır. bundan dolayı hüdhüdün farsça’daki bir adı da “şâne-ser”dir (tarak başlı).
belli başlı özellikleri ise şunlardır: toprağın altındaki suyu görür. eşine çok bağlıdır, eşi ölünce yeni bir eş aramaz. anne babasına karşı çok hürmetkârdır; yaşlandıklarında yiyeceklerini temin eder. annesi öldüğünde uygun bir yer buluncaya kadar onu başında taşıdığı için mükâfat olarak güzel bir tepelikle donatılmıştır.
gizli şeyleri görebildiğine inanılan hüd hüd kuşlarından esinlenerek arapça’da, herkesin göremediği şeyleri görebilen kimseler için “absar min hüdhüd” tabiri kullanılır.
ayrıca ; hüdhüdün insanları kötü bakışlardan koruduğu veya büyüyü bozduğuna inanılır. bazı yerlerde hırsızlara karşı dükkânlara, kötü cinlere karşı da evlere asıldığı söylenir. bazı kavimlerde, hüdhüdün sağ gözünün bir insanın iki gözü arasına konması durumunda onun yer altındaki defineleri göreceği kabul edilir. esasen “hüd hüd” diye ötmesi gizli şeyleri göstermek için “orada orada” demesinden ibarettir.
daha detaylı öğrenmek isteyenler için ferîdüddin attâr’ın manṭıḳu’ṭ-ṭayr ı okunmalıdır. ben de sözlükte bir kullanıcının tavsiyesi ile okudum. pişman olmazsınız
devamını gör...
4.
boynumda olan zirhta bu kuşun tüyleri mevcut.
işin ehli tarafından şahsıma hazırlanmıştır.
işin ehli tarafından şahsıma hazırlanmıştır.
devamını gör...
5.
günlerden bir gün, dünyadaki bütün kuşlar bir araya gelirler. toplanan kuşların arasında hüdhüd, kumru, dudu, keklik, bülbül, sülün, üveyik, şahin ve diğerleri vardır. amaçları, kendilerini yönetmek üzere bir padişah seçmektir.
hüdhüd söze başlar ve hz.süleyman’ın postacısı olduğunu belirttikten sonra;
“kuşkusuz bizim de bir padişahımız vardır. o da kaf dağı’nın ardındadır.”
“adı simurg’dur, kuşların padişahıdır. o bize yakındır lakin biz ona oldukça uzağız.”[3][4]
diye anlatır. simurg’u arayıp bulmaları için kendilerine kılavuzluk edeceğini ilave edince; kuşların hepsi de hüdhüd’ün peşine takılıp onu aramak için yollara düşerler.
kuşlar simurg’un sözü üzerine yola revan olurlar.
ama yol çok uzun menzil uzak olduğundan; kuşlar yorulup hastalanırlar. hepside, simurg’u görmek istemelerine rağmen, hüdhüd’ün yanına varınca “kendilerince geçerli çeşitli mazeretler üretmeye” başlarlar.
çünkü kuşların gönüllerinde yatan asıl hedefleri çok daha basit ve dünyevî’dir.
örnek olarak, bülbülün isteği gül; dudu kuşunun arzuladığı ab-ı hayat; tavus kuşunun amacı cennet; kazın mazereti su; kekliğin aradığı mücevher; huma’nın nefs-i kibir ve gurur; doğan’ın sevdası mevki ve iktidar; üveyiğ’in ihtirası deniz, puhu kuşunun aradığı viranelerdeki define, kuyruksalanın mazereti zaafiyeti dolayışla aradığı kuyudaki yusuf’a hepsi de başka, başka özür ve bahanelerdir.
bu mazeretleri dinleyen hüdhüd, hepsine ayrı ayrı, doğru, inandırıcı ve ikna edici cevaplar verir. simurg’un olağanüstü özelliklerini ve güzelliklerini anlatır.
hüdhüd söz alır ve şunları söyler. söyledikleri, ayna ve gönül açısından ilginçtir: ’simurg, apaçık meydanda olmasaydı hiç gölgesi olur muydu? simurg gizli olsaydı hiç âleme gölgesi vurur muydu?
burada gölgesi görünen her şey, önce orada meydana çıkar. simurg’u görecek gözün yoksa, gönlün ayna gibi aydın değil demektir.
kimsede o güzelliği görecek göz yok; güzelliğinden sabrımız, takatimiz kalmadı. onun güzelliğiyle aşk oyununa girişmek mümkün değil. o, yüce lûtfuyla bir ayna icat etti. o ayna gönüldür; gönüle bakda, onun yüzünü gönülde gör!’’
hüdhüdün bu söylediklerine ikna olan kuşlar, yine onun rehberliğinde simurg’u aramak için yola koyulurlar. ama yol, yine uzun ve zahmetli, menzil uzaktır…
yolda hastalanan veya bitkin düşen kuşlar çeşitli mazeretler ileri sürerler.
bunların arasında, nefsanî arzular, servet istekleri, ayrıldığı köşkünün özlemi, geride bıraktığı sevgilisinin hasretine dayanamamak, ölüm korkusu, ümitsizlik, şeriat korkusu, pislik endişesi, himmet, vefa, küskünlük, kibir, ferahlık arzusu, kararsızlık, hediye götürmek dileği gibi hususlarla; bir kuşun sorduğu “daha ne kadar yol gidileceği” sorusu vardır.
hüdhüd hepsine, bıkıp usanmadan tatminkâr cevaplar verir ve daha önlerinde aşmaları gereken “yedi vadi” bulunduğunu söyler. ancak, bu “yedi vadi”yi aştıktan sonra simurg’a ulaşabileceklerdir.
hüdhüd’ün söylediği, “yedi vadi” şunlardır:
1.vadi: istek
2.vadi: aşk
3.vadi: marifet
4.vadi: istiğna
5.vadi: vahdet
6.vadi: hayret
7.vadi: yokluk
kuşlar gayrete gelip tekrar yola düşerler. ama pek çoğu ya yem isteği ile bir yerlere dalıp kaybolur ya aç susuz can verir ya yollarda kaybolur ya denizlerde boğulur, ya yüce dağların tepesinde can verir, ya güneşten kavrulur, ya vahşi hayvanlara yem olur ya ağır hastalıklarla geride kalır ya kendisini bir eğlenceye kaptırıp kafileden ayrılır.
bu sayılan engellerin hepsi de hakikât yolundaki zulmet ve nur hicaplarıdır. bu hicaplardan sadece otuz kuş geçer. bütün vadileri aşarak menzil-i maksuda yorgun ve bitkin bir halde varan bu kuşlar, rastladıkları kişiye kendilerine padişah yapmak için aradıkları simurg’u dergahını sorarlar. kuşlara simurg tarafından birisi gönderilir.gelen görevli, otuz kuşa ayrı ayrı birer yazı verip okumalarını ister. yazılarda, otuz kuşun yolculuk sırasında birer birer başlarına gelenler ve yaptıkları yazılıdır. bu arada, simurg tecelli eder.
fakat, otuz kuş, tecelli edenin bizzat kendileri olduğunu; yani, simurg’un mânâ bakımından otuz kuştan ibaret olduğunu görüp şaşırırlar. çünkü kendilerini simurg olarak görmüşlerdir. kuşlar simurg, simurg da kuşlardır. dergâh aslında bir aynadan ibarettir. bu eserde şöyle açıklanır:
“siz buraya otuz kuş olup gelip göründünüz. daha fazla veya daha az gelseydiniz o kadar görünürdünüz. çünkü burası bir aynadır!”
hasılı, otuz kuş, simurg’un kendileri olduğunu anlayınca; artık, ortada ne yolcu kalır, ne yol, ne de kılavuz. çünkü, hepsi bir’dir.
aynı, aşıkla, maşukun aşkta;
habible, mahbubun muhabbette;
sacidle, mescudun secdede; bir olması gibi…
aradan zaman geçer,
’’fenâda kaybolan kuşlar yeniden bekâya dönüp’’, ’’yokluktan varlığa ererler…”
devamını gör...
6.
geleneğin inandığı şekilde kral süleymanın konuştuğu kuş imiş. fakat bu inanış biraz sıkıntılı. zira ilgili kıssada geçen şekliyle konuşan varlık bir kuş değil insandır. kral süleyman ordusunda biridir.
bir iddiaya göre hüdhüd kelimesi ibranice fonetik olan hitit kelimesidir fakat bu iddiayı destekleyecek kaynak yoktur. ibranice de böyle bir fonetik kelime bulunmamaktadır.
eski ahitte konuya ilişkin bazı pasajlar vardır. ayetlerde geçen hüdhüd, ibranice olan hudad isminden arapçaya geçmiş hâlidir. hudad, yani arapçaya geşmiş hâli olan (hüdhüd) bilinen kuşun adı değil, hz. süleyman zamanında edom kavminin lideri idi.
hz. süleyman’ın birkaç düşmanı var idi, bunlardan biri edom kavminin liderlerinden (ibranice ismi) hudad idi, ama daha sonra bu hudad, hz. süleyman’ın yönetimi altına giriyor.
“ovadya'nın görümü. egemen rab'bin edom için söyledikleri: rab'den bir haber aldık: uluslara gönderdiği haberci, "gelin, edom'la savaşalım!" diyor (1) edom'a, "bak, seni uluslar arasında küçük düşüreceğim, herkes seni hor görecek" diyor (2). "kaya kovuklarında yaşayan, evini yükseklerde kuran sen! yüreğindeki gurur seni aldattı. içinden, 'beni kim yere indirebilir?' diyorsun (3). kartal gibi yükselsen de, yuvanı yıldızlar arasında kursan da, oradan indireceğim seni" diyor rab (4).” (tevrât, ovadya: 1:1-4).
edom , kartal gibi yüksekte inşa edildiğini ve yuvasını yıldızların arasına kurduğunu düşünürdü . kendini insanların tırmanamayacağı kadar yüksek yerlere yerleştirdiğine inanıyordu.
hz. süleyman’ın (a.s.) ordusunda görevli bir mühendisin de adı hudhud idi. (bkz: jewish encyclopedia) kitab-ı mukaddes’e göre bu mühendisin adı “hudad” idi. (bkz. ı krallar; 11: 14) arapçada ise bu kelime “hüdhüd” olarak telaffuz edilmiştir. (m.c. şems meal açıklaması)
bir iddiaya göre hüdhüd kelimesi ibranice fonetik olan hitit kelimesidir fakat bu iddiayı destekleyecek kaynak yoktur. ibranice de böyle bir fonetik kelime bulunmamaktadır.
eski ahitte konuya ilişkin bazı pasajlar vardır. ayetlerde geçen hüdhüd, ibranice olan hudad isminden arapçaya geçmiş hâlidir. hudad, yani arapçaya geşmiş hâli olan (hüdhüd) bilinen kuşun adı değil, hz. süleyman zamanında edom kavminin lideri idi.
hz. süleyman’ın birkaç düşmanı var idi, bunlardan biri edom kavminin liderlerinden (ibranice ismi) hudad idi, ama daha sonra bu hudad, hz. süleyman’ın yönetimi altına giriyor.
“ovadya'nın görümü. egemen rab'bin edom için söyledikleri: rab'den bir haber aldık: uluslara gönderdiği haberci, "gelin, edom'la savaşalım!" diyor (1) edom'a, "bak, seni uluslar arasında küçük düşüreceğim, herkes seni hor görecek" diyor (2). "kaya kovuklarında yaşayan, evini yükseklerde kuran sen! yüreğindeki gurur seni aldattı. içinden, 'beni kim yere indirebilir?' diyorsun (3). kartal gibi yükselsen de, yuvanı yıldızlar arasında kursan da, oradan indireceğim seni" diyor rab (4).” (tevrât, ovadya: 1:1-4).
edom , kartal gibi yüksekte inşa edildiğini ve yuvasını yıldızların arasına kurduğunu düşünürdü . kendini insanların tırmanamayacağı kadar yüksek yerlere yerleştirdiğine inanıyordu.
hz. süleyman’ın (a.s.) ordusunda görevli bir mühendisin de adı hudhud idi. (bkz: jewish encyclopedia) kitab-ı mukaddes’e göre bu mühendisin adı “hudad” idi. (bkz. ı krallar; 11: 14) arapçada ise bu kelime “hüdhüd” olarak telaffuz edilmiştir. (m.c. şems meal açıklaması)
devamını gör...
7.
hüdhüd kuşu, uzun ince bir gagası olan, başının tepesindeki tüyleri punkçılara benzeyen bir kuş türüdür.
türk ve iran edebiyatında çokça işlenir. en bilinen hikayesi ferîdüddin attâr’ın manṭıḳu’ṭ-ṭayr adlı tasavvufî mesnevisidir. esere göre kendilerine hükümdar seçmek için kuşlar hüdhüdün kılavuzluğunda kaf dağına simurgu aramaya giderler. sonunda simurga ulaşırlar. kuşların yolculuğu ruhun allah'ı arayışını temsil eder.
türk ve iran edebiyatında çokça işlenir. en bilinen hikayesi ferîdüddin attâr’ın manṭıḳu’ṭ-ṭayr adlı tasavvufî mesnevisidir. esere göre kendilerine hükümdar seçmek için kuşlar hüdhüdün kılavuzluğunda kaf dağına simurgu aramaya giderler. sonunda simurga ulaşırlar. kuşların yolculuğu ruhun allah'ı arayışını temsil eder.
devamını gör...
"hüdhüd kuşu" ile benzer başlıklar
hüdhüd
2
muhabbet kuşu
128