"3 robot kanunu" ile de tanınan ünlü bilimkurgu ve popüler bilim yazarı. rus asıllı bir abd vatandaşı olup boston üniversitesi'nde biyokimya profesörü olarak da çalışmıştır. yazdığı 500'ü aşkın kitapla bu dünyadan geçmiş en üretken insanlardan biridir.

iyi bir bilimci olması ile beraber özellikle bilimkurgu adına oldukça önemli bir isimdir. hugo ve nebula gibi bilimkurgu edebiyatının en değerli ödüllerini kazamıştır. robert a. heinlein ve sir arthur c. clarke ile birlikte bilimkurgunun "büyük üçlüsünden" biri olarak anılır.

son yıllara dek yalnızca ingilizce okuma imkanı bulmuş olsam da ithaki yayınları sayesinde eserlerinin yeni çevirileri ulaşılabilir bir duruma gelmiştir. herkese bol bol okumayı tavsiye edeceğim yazarların başında gelir.
devamını gör...
bilimsel buluşlar tarihi adında devasa boyutlarda bir kitabı da vardır. sanırım ithaki bastı.
devamını gör...
her yazdığı okunası yazardır. vakıf'ından robot'una, imparatorluk'undan karadul bulmacaları'na asimov'un kaleminden çıkan ne okuduysam bayıldım.
devamını gör...
bizlere miras bıraktığı vakıf ve robot serisini miras bırakan bilim kurgu üstadı yazar ve biyokimyager.
vakıf ve robot serilerinin okuma sırası yayınevlerinin yanlış politikaları yüzünden okuyucuda kafa karışıklığına yol açmaktadır. söz konusu seriler aynı evrende geçer ve okurken spoiler yememek için ve serinin keyfini sonuna kadar okumak için okuma sırasını bilmek son derece önemlidir.
okuma sırasını aşağıdaki gibi takip ederseniz seriye hayran kalırsınız.
1. end of eternity (bütün hikayenin başlaması için gerekli kıvılcımı veren kitap. kitabın sonu vakıf'a o kadar güzel şekilde bağlanıyor ki)
2. foundation
3. foundation and empire
4. second foundation
5. foundation’s edge
bunlardan sonra robot serisine geçiyor ve r. daneel olivaw ile tanışma şerefine ulaşıyoruz.
6. caves of steel
7. the naked sun
8. the robots of dawn
9. robots and empire
robot serisini bitirdik ve artık vakfın arkasındaki sırrı biliyoruz. artık vakfın nasıl bildiğimiz şekline kavuştuğunu öğrenebiliriz.
10. prelude to foundation
11. forward to foundation
12. foundation and earth
ve serimiz büyük bir keyif ve soru işaretleri ile son buluyor. bu seriyi okuduktan sonra imparatorluğun yükseliş zamanlarında geçen ana konudan bağımsız hikayelerde mevcut. ana hikayeye hakimken bu hikayelere de göz atmanızı tavsiye ederim.
devamını gör...
(bkz: son soru)
devamını gör...
büyük usta hem bilim insanı hem de bir bilim kurgu yazarıdır. kendisi yazmak eylemini nefes almakla eşdeğer tutmuştur. daha 20 yaşında vakıf gibi bir bilim-kurgu kutsalı olan seriyi yazmaya başlamıştır.

yahudi asıllı abd vatandaşı rusya doğumludur. daha küçük yaşlarında her daldan kitap okumaya başlamıştır. bu sayede hayalgücü olağanüstü gelişmiştir. okuma sırası da hayli karışıktır kitaplarına başlamadan önce biraz okuma yapmak gerekebilir fakat başlayınca su gibi akar.

"ölümden sonra yaşama inanmıyorum, bu
yüzden ömrümü cehennemden ya da daha kötüsü cennetten korkarak geçirmek zorunda değilim. cehennemin işkenceleri ne olursa olsun, cennetin sıkıcılığının daha beter olacağını düşünüyorum."

“bilimde duyması en heyecan verici ve bir çok keşfin habercisi olan söz ‘buldum!‘ değil, şudur: 'bu çok eğlenceliymiş'"
devamını gör...
asimov'un büyüklüğü, yarattığı evrene temel oluşturan üç robot yasasını, insanlık kavramı uğruna hiç etmesidir. asimov çok büyük yazardır.

daha da genelleyecek olursak, bir başka yazar üzerine her şeyi inşa ettiği bir şeyi asimov'un yapmadığı gibi savunur. sadece üç robot yasası değil, evreninde bunun gibi onlarca şeyi bir kalemde hiç edip, buna okuyucuyu ikna edip kaldığı yerden devam etmek zordur. asimov şaşırtmayı çok seviyor, tahmine zorluyor okuyucuyu. eğer bilimkurgu yazarı olmasaydı ( kurgu özelinde) çok iyi bir polisiye yazarı olabilirdi. hatta günün bilim eksikliğini de görmezden gelmeden belki keşke bile denilebilir. asimov, kitaplarına yıllar sonra yazdığı son sözlerde, o zaman bu konu böyleydi diye notlar düşmek zorunda kalmıştır. bunun gibi notlar çeşitli makalelerinde de mevcut.

geleceğin dünyasını, geçmişten ilham alarak inşa etmek de pozitivist bir bilim insanı olmanın ötesinde, tarih ve sosyal bilimlere de yeteneğini ilgisini gösterir. tüm evreni, harflerle sayıları toplayarak oluşmuş.

saygıyla önünde eğilinecek, çok ama çok büyük bir yazar. ne yazık ki ülkemizde hak ettiği saygıyı görmüyor, kitapları basılmıyor.
devamını gör...
soyadı bana hep "asımoğlu"nu çağrıştırır ve acaba türk asıllı mı diye düşündürür.
bilimkurgu hikayelerinin babasıdır.

eserleriyle tanışmak isteyenler için kısacık bir öyküsünü aşağıda paylaşıyorum.


-- yıldız ışığı--

arthur trent onları sessizce dinliyordu. gergin, kızgın sözcükler geliyordu alıcısından.

"trent, kaçamayacaksın. iki saat sonra rotanı kesmiş olacağız ve eğer direnirsen seni uzayın dışına postalayacağız."

trent hiç bir şey söylemeden sadece gülümsedi. hiç silahı yoktu ve çatışmaya girmesi gerekli değildi. iki saatten az bir zaman içinde gemisi öteuzaya sıçramasını yapacaktı ve gittiği yeni yıldız sisteminde kendisi asla bulamayacaklardı. yanında bir kiloya yakın krilyum vardı. binlerce robotun beyinlerinin yapılmasına yetecek bu miktar krilyum, trent'in cebine galaksi'deki herhangi bir gezegende hiç bir soru sorulmaksızın 10 milyon girmesi demekti.

her şeyi planlayıcısı ihtiyar brennmeyer idi. otuz yılı aşkın bir süredir bu plan üzerinde çalışıyordu brennemyer. hayatının planıydı bu.

"bu, firardır genç adam" demişti trent'e. "o yüzden sana ihtiyacım var. sen bir gemiyi havalandırıp uzaya götürebilirsin ama ben yapamam."

"uzaya kaçmak iyi bir fikir değil, bay brennemyer. bizi yarım gün içinde enselerler."

brennmeyer kurnaz bir tavırla "hayır" dedi. "eğer sıçramayı başarabilirsek bir anda gözden kaybolur ve kendimizi bize yetecek kadar ışık yılı uzakta buluruz."

"sıçramayı gerçekleştirmek için en az yarım güne ihtiyacımız olacak. farz edelim ki gereken zamanı bulabildik. uzay polisi bütün yıldız sistemlerini alarma geçirecektir."

"hayır trent, hayır." ihtiyar adam elini trent'in eline koyup titreyen bir kavramayla sıktı. "bütün yıldız sistemlerini alarma geçiremezler. sadece etrafımızdaki bir düzine sistemi ama hepsini değil. galaksi çok büyük ve geçmiş 50bin ışık yılının kolonileri birbirleriyle teması kaybettiler."

brennmeyer heyecanla konuşuyor, kafasındaki resmi çiziyordu trent'e. galaksi, insanın anayurdu olan gezegenin (adına dünya diyorlardı o gezegenin) tarih öncesi çağlardaki yüzeyi gibiydi. insanlar kıtaların her yanına rasgele dağılmışlardı ancak yalnızca yakınlarındaki bölgeleri tanıyorlardı.

brennmeyer "eğer sıçramayı rasgele yapabilirsek her yerde bulabiliriz kendimizi" dedi. "hatta 50bin ışık yılı uzaklıkta bile. ve o takdirde bizi bulma şansları bir meteor yağmurunda bir çakıl taşını bulmalarından daha fazla olmayacaktır."

trent başını salladı. "kendimizi biz de bulamayacağız. yaşanabilir bir gezegene rast gelmemiz hemen hemen olanaksız."

brennmeyer'ın çabuk hareket eden gözleri etrafındakileri inceledi. yakınlarında kimsecikler yoktu. yine de sesi bir fısıltıya dönüşmüştü. "otuz yılımı galaksi'deki yaşanabilir tüm gezegenler hakkında ulaşılabilir her türlü bilgiyi toplamak için harcadım. bütün eski kayıtları inceledim. binlerce ışık yıllık uzay uçuşum var. ve şu anda yaşanabilir tüm gezegenlerin koordinatları yeryüzünün en iyi bilgisayarının hafızasında duruyor."

trent kaşlarını kaldırdı.

brennmeyer "ben bilgisayar tasarımı yaparım ve en iyisi bende. gezegenlerden başka galaksi'deki bütün f, b, a ve o sınıfı parlak yıldızların kesin yerlerini de hafızaya yükledim. sıçramayı yaptığımızda bilgisayar uzayı spektroskobik olarak tarayacak ve hafızasındaki galaksi haritasıyla gördüklerini karşılaştıracak. doğru eşleştirmeyi bulduğunda -ki bunu er geç mutlaka yapacak- gemi otomatik olarak ikinci bir sıçrama yapmak üzere hazırlanıp en yakında yer alan yaşanabilir gezegene doğru yola çıkacak."

"çok karışıkmış gibi geldi bana."

"planın işlememesi için hiç bir sebep yok. bunca yıldır bu plan üzerinde uğraşıyorum ben. milyoner olarak yaşayacağım 10 yılım kaldı ama sen gençsin. milyonerliğin tadını çıkarabileceğin uzun yıllar var önünde."

"eğer rasgele sıçrama yaparsak, kendimizi bir yıldızın içinde de bulabiliriz."

"yüz trilyonda bir ihtimal bile değil bu dediğin. belki çok uzaklarda bir yere de gidebiliriz ve bilgisayar, hafızasındaki parlak yıldızlardan hiç birini bulamayabilir. veya bir bakmışız ki sadece bir ışık yılı uzaktayız ve polis hala peşimizde. ama bu tarz olasılıklar çok çok zayıf. eğer kaygılanmak istiyorsan, kalkış sırasında kalp krizi geçirip ölebilirsin, o konuda kaygılan. bu olasılık daha güçlü."

"belki bu sizin başınıza gelebilir bay brennmeyer. yaşlısınız siz."

ihtiyar adam omzunu silkti: "umursamıyorum. bilgisayar nasılsa her şeyi otomatik olarak yapacak."

trent başını salladı. adamın bu lafı daha önce de dediğini anımsamıştı. bir gece yarısı, gemi hazır olduğu ve brennmeyer bir el çantasının içine koyduğu krilyum ile geldiğinde (bu hususta bir zorlukla karşılaşmamıştı zira son derece güvenilir bir insandı) trent bir eliyle çantayı alırken öteki ile çabuk ve kararlı bir hareket yaptı.

bıçak her zaman ne iyisiydi. moleküler bir ayrıştırıcı kadar hızlı, ölümcül ve çok daha sessizdi. trent, parmak izleriyle dolu bıçağı brennmeyer'in cesedinin üzerinde bıraktı. ne fark ederdi ki? nasılsa onu ele geçirmeleri söz konusu değildi.

şu anda uzayın derinliklerinde, peşinde polis, bir sıçrama öncesinde hissedilen o bildik gerginliği hissetmekteydi. hiç bir psikolog buna bir açıklama getiremiyordu ama her usta uzay pilotu bu duyguyu iyi tanırdı.

gemisi ile birlikte bir an için uzay ve zaman dışı bir aralıkta kaldığında, madde ve enerji olmaktan çıkıp galaksi'nin bir başka noktasında tekrar birleşinceye kadar geçen o çok kısa süre içerisinde içi dışına çıkmış gibi hissetti trent.

gülümsedi. hala hayattaydı. çok yakınlarda tehlike yaratabilecek hiç bir yıldız yoktu ama yeterince yakında da binlerce yıldız vardı. gök, yıldızlarla cıvıl cıvıldı. yıldızların durumuna bakarak sıçramanın kendisini çok uzaklara götürdüğünü anladı. bu yıldızların bir bölümü f sınıfı ve daha iyi yıldızlar olmalıydılar. bilgisayarın hafızasındakiyle gördüğünü eşleştirebilecek güzel, zengin bir yıldız haritası olmalıydı. çok sürmemeliydi nerede bulunduğunu anlaması.

keyifle arkasına yaslandı ve gemi yol aldıkça değişen yıldız ışıklarını izlemeye koyuldu. parlak bir yıldız girdi görüntüye, gerçekten de çok parlak bir yıldızdı. bir kaç ışık yılından daha uzakta bir yıldıza benzemiyordu ve pilot sezgileri trent'e bunun son derece sıcak bir yıldız olduğunu söylüyordu; güzel ve sıcak bir yıldız. bilgisayar bu yıldızı baz alarak incelemesine başlayabilirdi. aynı şeyi bir daha geçirdi aklından: çok sürmemeliydi.

ama çok sürdü. dakikalar geçti. sonra bir saat. ve bilgisayar hala araştırmakla meşguldü; ışıkları yanıp sönüyordu.

trent'in yüzü asıldı. neden bilgisayar nerede olduğunu saptayamyordu ki? bulunduğu yerin haritası bilgisayarın belleğinde olmalıydı. brennmeyer ona yıllarca emek vererek yaptığı eserini göstermişti. bir yıldızı unutmuş ya da yanlış yere koymuş olamazdı.

yıldızlar da elbette doğarlar, ölürler ve uzayın sonsuzluğunda yol alırlardı ama bu yavaş, çok yavaş ilerleyen bir süreçti. brennmeyer'in yaptığı haritaların değişmesi için bir milyon yıl bile az-

trent aniden panikledi. olamazdı! bu olasılık bir yıldızın içine girme olasılığından bile azdı.

parlak yıldızın yeniden görüntüye girmesini bekledi. titreyen elleriyle yıldızı teleskobik görüntüye aldı. mümkün olduğunca büyülttü görüntüyü. parlak ışık halesinin etrafında savrulup duran o hain gazları gördü.

bu bir nova· idi!

yıldız belli belirsiz, silik görünümünden sıyrılıp çok kuvvetli bir parlaklığa bürünmüştü. belki de yalnızca bir ay önce olmuştu bu. bilgisayarın göz ardı edeceği kadar önemsiz basit bir yıldız sınıfından şu anki, asla göz ardı edilmemesi gereken sınıfa terfi etmişti.

ancak uzayda var olan nova bilgisayarın hafızasında yoktu çünkü brennmeyer onu oraya koymamıştı. brennmeyer bilgi topladığı sırada nova henüz oluşmamıştı.

trent haykırdı: "geç onu! görme sakın!"

ama otomatik bir makineye bağırmaktaydı ve makine nova merkezli haritayı galaktik haritayla eşleştirmeye uğraşmaktaydı. ama hiç bir sonuç bulamadı ve eşleştirmeye yeniden başladı. enerjisi yettiğince bu böyle devam edecek, eşleştirmeye çalışacak, sonuç alamayacak ve her şeye yeni baştan başlayacaktı.

gemideki oksijen çok geçmez, tükenirdi. trent'in yaşamı oksijenin bitmesi ile sona erecekti.

çaresiz, trent koltuğuna gömüldü; karşısında kendisiyle alay eden yıldız ışığına baktı ve yavaş ve acılı bir ölümü beklemeye başladı.

keşke, bıçağı yanına almış olsaydı.
devamını gör...
robot ve vakıf serilerinin yanında türkçeye "karadul bulmacaları" olarak çevrilmiş olan "puzzles of the black widowers" kitabı da bir solukta okunabilecek kadar güzel olan über kişilik.
bu kitapta asimov'un fiks bir ekibi vardır, bellik periyotlarda toplanır yemek yerler ve hizmetlerini hep aynı garson* görür. her toplantıya içlerinden bir tanesi bir misafir getirir ve bu misafirle sohbet edilir. genelde bu misafirin bilmeceli bir sorunu olur ya da mevcut sorunu bilmeceye çevrilir. bütün ekip kafa patlatarak çözmeye çalışırlar ve genelde de çözen kişi hep garson olur.

asimov'un kendisi bu kitabın farklı dillere çevrilmesini mantıklı bulmamıştır çünkü yer yer aşırı kelime oyunları yaptığı için anlamsızlaşacağından endişe etmiştir. mesela hikayenin bir tanesinde sesteş olan dört tane kelimeden -right, write, rite ve wright-bahseder.


eskiden haydarpaşa tren garında kitap günleri olurdu haziran ayında. orada böyle kıyıda köşede kalmış şahane kitaplar bulurdunuz. hey gidi.
devamını gör...
bilimkurguya yön veren yazdıkları ile dünden bugünü tasarlayan önemli bir bilimkurgu yazarı. bilimkurgu tarihini anlattığı şöyle şahane bir video bulabilirsiniz.
devamını gör...
müthiş vakıf serisinin yazarı.
devamını gör...
günümüzde izleyip "eldeki hayal gücüne bak" dediğimiz çoğu bilim kurgu öğesinin babası olan insan. bu adamın yazdığı, türkçeye çevrilmiş her şeyi okudum. dönemini düşündüğümüzde muhteşem bir zeka. zaten halihazırda dönemindeki ve ilerideki bir çok yazarı etkilemiştir.
en etkileyici kitabını ben, robot olarak görmekteyken robot, vakıf ve imparatorluk serileri içerisinde sanırım en sıkıntılı olanı imparatorluk serisidir. asimov'un imparatorluk serisini isteyerek yazmadığı ve hayranların ve yayınevinin baskıları sonucu yazdığı söylentiler arasındadır. asimov seriyi bitirdiğini söyler ama kimse bu gerçeği önemsemez. bu sebepte imparatorluk serisinde beklentinizi yüksek tutmamanızı öneririm.
serilerin hemen hemen hepsi birbiriyle bağlantılıdır. insanlar serilerin birbirinden bağımsız olduğunu söyler ama inanmayınız, ben, robotkitabında verdiği bilimsel bilgileri sonraki kitaplarda vermediği için akışı anlamayacağınızı garanti edebilirim. bu tüm kitaplar için geçerli bir durum. her kitabı sırası ile okumanız, hatta sağda solda okuma sırası olarak geçen değil kronolojik sırasına göre okumanızı tavsiye ederim. kronolojik sıra spoiler veriyor diyenlere aldırmayınız, unutmayınız ki asimov bu kitapları kendi zihnindeki sıraya göre yazmış hatta kendi yazdığı sıraya göre okunmasını tavsiye etmiştir.
zamanında dergiler ve gazeteler için yazdığı kısa hikayeler de oldukça güzeldir. zaten ben, robot kitabı bu hikayelerin toplamından oluşur ve tüm seriler bu hikayeler üzerinden şekillenmektedir.
şu an imdb de izlenme rekorları kıran ya da listelerde izlenmesi gerekli diye adı sayıklanan çoğu film, dizi, anime, animasyon asimovun ekmeğini yemektedir. aklıma gelen bir kaç örnek verirsem: star wars, wall-e, the simpsons'ın bazı bölümleri, love death & robots'un bir bölümü gibi uzayıp giden bir liste.
devamını gör...
ne kadar büyük bir yazar olduğunu ve bilim kurguya (hatta polisiye ve drama da karışmıştır tarzına) nasıl yön verdiğini 20 sayfa okuduktan sonra bile farkedebildiğiniz üstün yazar.

bu adamı 22-23 yaşında keşfettiyseniz (benim gibi) kendinizi ayıplarsınız. "küçüklüğümden beri okuyorum, aklım neredeydi?" diye sorarsınız.

edebi yazın kabiliyetini üstün hayal gücü ve harika kurguyla bu kadar güzel birleştirebilen bir yazar daha yoktur.

son derece içi dolu, sağlam, bilimkurgu da olsa sosyolojik ve politik temellere de dayanan, ayrıntılı, özenli, vizyoner olan sayısız işe imza atmıştır.

foundation serisinin içindeki derinliğe şaşkınlık duyarsınız mesela.

çok iyi bilimkurgu yazarları gelmiştir ancak kendisi gibi olan gelmemiştir.
devamını gör...
ben robot gibi şaheserin yazarı. rusya'da yahudi bir ailenin çocuğu olarak doğmuştur, 3 yaşındayken ailesi new york’a göçmüştür. daha 20 yaşına gelmeden bilim kurgu eserleri yazmaya başlamıştır.

1989 yılında by-pass ameliyatı olurken verilen kanda aids bulunması sebebi ile bu hastalığa yakalanmış, 1992 de buna bağlı olarak ölmüştür, ölümünden uzun süre sonra aids nedeniyle öldüğü açıklanmıştır.

"the robots of dawn" kitabinin arkasında asimov hakkında şöyle denir: he was born in the soviet union to his great surprise. he moved quickly to correct the situation.”
devamını gör...
'what is intelligence anyway?' başlıklı makalesinde zekanın ne olduğuna dair bir örnek aktardıktan sonra sonunda da 'we don't need no education' tezini sonuna kadar destekleyen bir ifadeyle altın vuruş yaptırmıştır taze beyinlere.
devamını gör...
isaac asimov

1920-1992 yılları arasında yaşamış, rusya doğumlu amerikalı yazar.
aynı zamanda biyokimya profesörü ve kimyagerdir.
500'den fazla kitap, 90.000 kartpostal yazmıştır.
bilim kurgu türünde yazdıkları ile tanınmıştır.
yazmaya erken yaşta başlamış, 72 yaşında ölmüştür.
ölüm sebebi by- pass ameliyatında kendisine verilen enfekte kan sonrasında aıds'e yakalanması olmuştur.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bazı kitapları

vakıf
ben robot
son soru

bir problemin çözümü, daima yeni bir probleme yol açar.
devamını gör...
külliyatına giriş için ben robot 'u aldım ve okumaya başladım. devam edeceğim ama hangi sırayı takip etmeliyim ve asimov'a nasıl yaklaşmalıyım bilmiyorum. philip k. dick gibi kafası karışık bir fütürolog mu yoksa bir bilim adamı mı ? asimov'u iyi bilenler varsa tavsiyelerine açığım.
devamını gör...
www.bilimkurgukulubu.com/ed...

bu sırayla okuyun derim.
devamını gör...
her okuduğun romanla* asimov'u bildiğini sanırsın öyle okuyana geçer anlattığı

bir sonraki romanla 'a aaa' dersin bu da asimov

bir başkasıyla 'a aa aaaa' . anlatamadım. yani anlatılmaz okunur diyip kaçayım en iyisi.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"isaac asimov" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim