yazar : charlotte bronte
yayım yılı : 1847
kimsesiz bir genç kızın yatılı okulda okuyup zengin bir malikanede iş bulmasını, aralarında sınıfsal farklılıklar bulunan edward rochester ile birbirlerine aşık olmalarını ve yaşanan zorluklara rağmen jane'in güçlü bir kadın haline gelmesinin anlatımıdır.
yayım yılı : 1847
kimsesiz bir genç kızın yatılı okulda okuyup zengin bir malikanede iş bulmasını, aralarında sınıfsal farklılıklar bulunan edward rochester ile birbirlerine aşık olmalarını ve yaşanan zorluklara rağmen jane'in güçlü bir kadın haline gelmesinin anlatımıdır.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "darlininmelegi" tarafından 09.01.2021 19:14 tarihinde açılmıştır.
1.
charlotte brontenin kaleme aldığı 19.yüzyılda ingiltere de geçen romandır. küçük yaşta yetim kalan jane , yengesi ve 3 çocuğuyla yaşamaya başlar yengesi ile anlaşamayınca yengesi onu katı bir yatılı okula gönderir. çok akıllı ve dik başlı olan jane on yıl orada eğitim görür hayatının baharında olduğunun farkına varınca yeni dünyalara açılmak ister. rochester malikanesinde öğretmen olarak işe başlar orada evin sahibi olan edward rochester'ın bakımında olan kıza hem ablalık hem öğretmenlik yapar. evin gizli efendisi rochester'a aşık olur ama her şey o kadar basit ve kolay değildir onun kapsını çalmayı bekleyen acı silsilesi bekliyordur.
kitabı bitirdiğimde gerçekten çok fazla reşat nuri'nin çalıkuşu romanına benzetmiştim, bir kaç gün sonra filmi olduğunu fark ettim ve izlemeye başladım. ortam çok iyi yapılmış ama oyuncu seçimleri ana karakterler dışında iyi düşünülmüş olduğunu düşünmüyorum eğer kitabını okumadıysanız izlemenizi tavsiye etmiyorum. ana olay örgüsünde geçen olayları geçiştirilmiş ve sonu kitaba göre iyi bağlanmadığını aynı sonu yazmadığını söyleyebilirim
benim kendi yorumum ise kitap gotik akımını yansıtan iyi kaleme alınmış, olay örgüsü sağlam bir kitap. ilahi adalet duygusu ön planda idi. beni etkiledi bir şans vermenizi tavsiye derim.
kitabı bitirdiğimde gerçekten çok fazla reşat nuri'nin çalıkuşu romanına benzetmiştim, bir kaç gün sonra filmi olduğunu fark ettim ve izlemeye başladım. ortam çok iyi yapılmış ama oyuncu seçimleri ana karakterler dışında iyi düşünülmüş olduğunu düşünmüyorum eğer kitabını okumadıysanız izlemenizi tavsiye etmiyorum. ana olay örgüsünde geçen olayları geçiştirilmiş ve sonu kitaba göre iyi bağlanmadığını aynı sonu yazmadığını söyleyebilirim
benim kendi yorumum ise kitap gotik akımını yansıtan iyi kaleme alınmış, olay örgüsü sağlam bir kitap. ilahi adalet duygusu ön planda idi. beni etkiledi bir şans vermenizi tavsiye derim.
devamını gör...
2.
ortaokul çağımın en güzel kitaplarındandır jane eyre. çocuk aklımla bile nasıl etkilendiğimi hatırlıyorum.
jane eyre'de mr. rochester'ın tavan arasına kilitlediği eski karısı bertha vardı. kitabı ikinci okuyuşumda aklım hep bertha'ya takıldı. neden o hale gelmişti? bertha'nın o hale gelmesinde mr. rochester'ın gizli payı gölge oyunu gibi dönerdi zihnimde. geçen gün bertha'nın hikayesini anlatan bir kitap olduğunu öğrendim: geniş geniş bir deniz. şu anda baskısı yok sanıyorum, kitabı henüz bulamadım. ama illa ki yolumuz kesişecek onunla da.
jane eyre'de mr. rochester'ın tavan arasına kilitlediği eski karısı bertha vardı. kitabı ikinci okuyuşumda aklım hep bertha'ya takıldı. neden o hale gelmişti? bertha'nın o hale gelmesinde mr. rochester'ın gizli payı gölge oyunu gibi dönerdi zihnimde. geçen gün bertha'nın hikayesini anlatan bir kitap olduğunu öğrendim: geniş geniş bir deniz. şu anda baskısı yok sanıyorum, kitabı henüz bulamadım. ama illa ki yolumuz kesişecek onunla da.
devamını gör...
3.
çalıkuşunun gerilim versiyonu gibi olan, beni jane eyre karakterine hayran bırakan bir kitap. en güçlü kadın karakterlerden bu yüzden her kadının okuması gereken bir kitap.
devamını gör...
4.
626 sayfalık bu kitabı 4 günde okumuşum çünkü gerçekten kendini okutan bir kitap.
romantik hikayeler beni bayar genelde. can yayınları klasik kadınlar serisinden okudum bu kitabı. aynı seriden (bkz: sicilya'da bir aşk hikayesi) acayip baymıştı mesela buram buram aşk hikayesi olduğu için. bu kitap romantik kurgunun başyapıtlarından sayılsa da öyle klasik bir aşk hikayesi değil. zaten aşktan ziyade jane eyre'ı anlatıyor.
bir kitabı yazıldığı zamanı ele almadan değerlendirmek çoğu zaman yanlış ya da eksik yargılar doğurur. bu kitap için de geçerli bu. kadının neredeyse var olmadığı bir sosyal yapıda var olma mücadelesini en derin şekilde ortaya koyan bir karakter jane eyre. tabii ki hikayede yine o "yok artık!!!" dedirten saçma tesadüfler var ama olaylardan çok jane'in çabaları, düşünceleri, eylemleri önemli. en azından bence öyleydi.
kitap karakterlerinde en sevmediğim şey yüzde yüz iyi ya da yüzde yüz kötü olarak yansıtılmalarıdır. bu kitapta ondan eser yok. cesaret timsali bir kadın jane eyre. çok da iyi yürekli ama kusursuz, saf değil.
bronte kardeşlerin edebiyata katkıları, özellikle de kadın bakış açısından katkıları, zaten paha biçilmez bir şey benim gözümde. sırf kadınlıktan beğenme diye bir şey asla söz konusu olamaz bunun da altını çizmek istiyorum. yazarın yetkinliği, üslubu, kurgu yeteneği çok üst düzey. doğa, mekan tasvirleri konusunda bu ayarda çok az yazar vardır eminim.
başlayınca bırakamayacağız, rüyalarınızda hikayenin devamını göreceğiniz bir roman.
romantik hikayeler beni bayar genelde. can yayınları klasik kadınlar serisinden okudum bu kitabı. aynı seriden (bkz: sicilya'da bir aşk hikayesi) acayip baymıştı mesela buram buram aşk hikayesi olduğu için. bu kitap romantik kurgunun başyapıtlarından sayılsa da öyle klasik bir aşk hikayesi değil. zaten aşktan ziyade jane eyre'ı anlatıyor.
bir kitabı yazıldığı zamanı ele almadan değerlendirmek çoğu zaman yanlış ya da eksik yargılar doğurur. bu kitap için de geçerli bu. kadının neredeyse var olmadığı bir sosyal yapıda var olma mücadelesini en derin şekilde ortaya koyan bir karakter jane eyre. tabii ki hikayede yine o "yok artık!!!" dedirten saçma tesadüfler var ama olaylardan çok jane'in çabaları, düşünceleri, eylemleri önemli. en azından bence öyleydi.
kitap karakterlerinde en sevmediğim şey yüzde yüz iyi ya da yüzde yüz kötü olarak yansıtılmalarıdır. bu kitapta ondan eser yok. cesaret timsali bir kadın jane eyre. çok da iyi yürekli ama kusursuz, saf değil.
bronte kardeşlerin edebiyata katkıları, özellikle de kadın bakış açısından katkıları, zaten paha biçilmez bir şey benim gözümde. sırf kadınlıktan beğenme diye bir şey asla söz konusu olamaz bunun da altını çizmek istiyorum. yazarın yetkinliği, üslubu, kurgu yeteneği çok üst düzey. doğa, mekan tasvirleri konusunda bu ayarda çok az yazar vardır eminim.
başlayınca bırakamayacağız, rüyalarınızda hikayenin devamını göreceğiniz bir roman.

devamını gör...
5.
henüz kitabın başında, atticus'un kızıyla* aradaki fark, onun serbestisini, jane'in ise dört bir yanı sınırlarla çevrili olduğunu görüyorsunuz. benim gibi bu tip maceraların meraklısıysanız, kitabın görüldüğünin aksine çok hızlı biteceğini anlarsınız.
atticus tarafından aslan gibi yetiştirilen, sınırsızca yetiştirilen , ezileceğini anlayınca hem fiziksel hem de sözlü şiddet ile ağıza alınmayacak küfürlerle karşı tarafa her türlü haddini bildiren geleceğin o muhteşem özgür kadını olacağını seziyor olduğunuz o kıza karşılık, bu kızın ise gelecekte istediği kadar özgür olsa da çocukluk travmalarını hiçbir zaman unutamayacağını görüyorsunuz daha henüz kitabın ilk 15-16 sayfasında. bir erkeğe fiziksel kuvvet uygulayan jane ile karşı tarafın cinsiyetini umursamadan babasından mental kuvvetini alan atticus'un kızı özgürlüğünün rahatlığı ile kendini savunurken, burada jane kendi özgürlüğü için ve hayatında hiçbir şekilde destek görmemiş küçük bir kız çocuğu olarak kendini savunmak zorunda kalıyor. odanın hayaleti ile baş başa kaldığında korktukca korkar, korktukça korkar; hiçbir şekilde mücadele edemeyeceğini anlayınca artık korkacak bir seuin olmadığını fark ettikten sonra hayatında daha küçücük bir kız çocuğu iken analığının cezası sayesinde bambaşka bir evreye gelir. jane bir bronté efsanesidir. kaybeder en çok acıdığı kız arkadaşını ama onun hayatta devam edecek kadar güçlü olmadığını da onu sürekli ezenlere dogmalar(inanç, maneviyat) üzerinden kendi zihninde savunma yapması ve aciz bir şekilde hayatını kaybetmesi aslında o yetimhanede ölmeyecek olan jane'in de geleceğinin bir anlatımıdır. bu efsaneyi gerek bronté'nin yaşanmışlıkları ile gerek hayattaki duyguların karşılıkları ile birleştireceğiniz bütün bu işaretler size veriliyor ya da siz bunun üzerine düşünüyorsunuz ya da ben bunun üzerine düşünen tek kişiyim.
medeniyet ile kadın hakları arasında her zaman bir bağlantı olmadığını ve bu iki durumun birçok toplumda farklı kollarda olabildiğini bize gösteren bu metin "kadının adı yok" durumunun güzel göstergelerinden birisi. bronté de bunu en güzel şekilde yansıtan kişilerden oluyor yarı biyografik şaheserde.
atticus tarafından aslan gibi yetiştirilen, sınırsızca yetiştirilen , ezileceğini anlayınca hem fiziksel hem de sözlü şiddet ile ağıza alınmayacak küfürlerle karşı tarafa her türlü haddini bildiren geleceğin o muhteşem özgür kadını olacağını seziyor olduğunuz o kıza karşılık, bu kızın ise gelecekte istediği kadar özgür olsa da çocukluk travmalarını hiçbir zaman unutamayacağını görüyorsunuz daha henüz kitabın ilk 15-16 sayfasında. bir erkeğe fiziksel kuvvet uygulayan jane ile karşı tarafın cinsiyetini umursamadan babasından mental kuvvetini alan atticus'un kızı özgürlüğünün rahatlığı ile kendini savunurken, burada jane kendi özgürlüğü için ve hayatında hiçbir şekilde destek görmemiş küçük bir kız çocuğu olarak kendini savunmak zorunda kalıyor. odanın hayaleti ile baş başa kaldığında korktukca korkar, korktukça korkar; hiçbir şekilde mücadele edemeyeceğini anlayınca artık korkacak bir seuin olmadığını fark ettikten sonra hayatında daha küçücük bir kız çocuğu iken analığının cezası sayesinde bambaşka bir evreye gelir. jane bir bronté efsanesidir. kaybeder en çok acıdığı kız arkadaşını ama onun hayatta devam edecek kadar güçlü olmadığını da onu sürekli ezenlere dogmalar(inanç, maneviyat) üzerinden kendi zihninde savunma yapması ve aciz bir şekilde hayatını kaybetmesi aslında o yetimhanede ölmeyecek olan jane'in de geleceğinin bir anlatımıdır. bu efsaneyi gerek bronté'nin yaşanmışlıkları ile gerek hayattaki duyguların karşılıkları ile birleştireceğiniz bütün bu işaretler size veriliyor ya da siz bunun üzerine düşünüyorsunuz ya da ben bunun üzerine düşünen tek kişiyim.
medeniyet ile kadın hakları arasında her zaman bir bağlantı olmadığını ve bu iki durumun birçok toplumda farklı kollarda olabildiğini bize gösteren bu metin "kadının adı yok" durumunun güzel göstergelerinden birisi. bronté de bunu en güzel şekilde yansıtan kişilerden oluyor yarı biyografik şaheserde.
devamını gör...
6.
en sevdiğim kitaptır. kalın olmasına rağmen çok akıcı bir kitap ve zaten o heyecan ve merakla hemen bitiyor. jane'nin hayatla mücadelesi ve mr. rochester... bazen herhangi bir bölümünü açar okurum sanki hiç okumamış gibi.
devamını gör...
7.
ilk olarak 1847'de yayınlanan charlotte bronte eseridir.
yatılı okulda okuyan jane eyre'nin daha sonra edward ile tanışmasını ve aralarındaki ilişkiyi, jane eyre'nin zaman içindeki değişimini, yalnızlığı, aşkı konu edinen 626 sayfalık romandır.
kitapta beni en çok etkileyen iki cümle oldu.
birincisi; annem öldü
ikincisi; çocukken de öyle güzel değildin

victoria dönemi ingilteresinde farklı sınıftan iki kişi arasındaki bir aşkı anlatan roman, toplumda yaşanan dini baskıyı, sınıf ayrımını ve erkek üstünlüğünü gerçekçi bir biçimde yansıtır.
yatılı okulda okuyan jane eyre'nin daha sonra edward ile tanışmasını ve aralarındaki ilişkiyi, jane eyre'nin zaman içindeki değişimini, yalnızlığı, aşkı konu edinen 626 sayfalık romandır.
kitapta beni en çok etkileyen iki cümle oldu.
birincisi; annem öldü
ikincisi; çocukken de öyle güzel değildin

victoria dönemi ingilteresinde farklı sınıftan iki kişi arasındaki bir aşkı anlatan roman, toplumda yaşanan dini baskıyı, sınıf ayrımını ve erkek üstünlüğünü gerçekçi bir biçimde yansıtır.
devamını gör...