senaristleri jake seal ile sean-michael argo, yönetmeniyse timo vuorensola olan, victor salva'nın jeepers creepers film serisinin bir reboot'u olma niteliğindeki ve serinin 4. filmi olan bu 2022 abd ve birleşik krallık ortak yapımı korku filminin oyuncu kadrosunda ise sydney craven ve imran adams gibi isimlere rastlıyoruz.
eleştirmenlerden ağır yergiler alan yapımın konusunda laine adlı kadının, erkek arkadaşıyla birlikte bir korku festivaline gitmek için bir yolculuğa çıkmak zorunda kalması ve "the creeper" denen, yeniden uyanmış meşum bir yaratığının kötü emellerinin hedefi olması işlenir. bu tabiatüstü bir şehir efsanesi olarak bilinen korkunç ve kötücül varlık kadına musallat olarak onun hayatını adeta bir kabusa çevirecektir; fakat peki kadın bu kabustan uyanabilmeyi, yani ondan kurtulup hayatta kalabilmeyi başarabilecek midir?
eleştirmenlerden ağır yergiler alan yapımın konusunda laine adlı kadının, erkek arkadaşıyla birlikte bir korku festivaline gitmek için bir yolculuğa çıkmak zorunda kalması ve "the creeper" denen, yeniden uyanmış meşum bir yaratığının kötü emellerinin hedefi olması işlenir. bu tabiatüstü bir şehir efsanesi olarak bilinen korkunç ve kötücül varlık kadına musallat olarak onun hayatını adeta bir kabusa çevirecektir; fakat peki kadın bu kabustan uyanabilmeyi, yani ondan kurtulup hayatta kalabilmeyi başarabilecek midir?
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "bipolardan hallice" tarafından 19.07.2025 00:52 tarihinde açılmıştır.
1.

bu evrende bir denge olmalı; sabah babamla vahşi batı’nın onurlu ve tozlu ahlakını sıfırdan inşa ettik, gece ise annemle o ahlakın geçerli olmadığı bir amerikan banliyö evinin bodrum katına iniyoruz gibi duruyor sanki. babam, yarın sabah hangi kanalda hangi kovboyu pusuya düşüreceğinin hesabını yaparak çoktan uyku garnizonuna teslim oldu. biz ise salonda, loş ışığın altında annemle baş başayız.
annemin bu korku filmi bulma yeteneği, yakında bir start-up'a dönüşebilir. netflix'in, amazon'un algoritmalarının çözemediği bir sırdır bu. her gece, adını sanını duymadığım, muhtemelen sadece uydunun belli bir açıyla dünyaya baktığı anlarda yayınlanan bir korku-gerilim filmi bulur. bu akşamki ganimetin adı; "kabus gecesi: diriliş". ismindeki yaratıcılık, senaryonun geri kalanı için de sağlam bir referans aslında. dirilen şeyin ne olduğu filmin yarısına kadar meçhul, çünkü olay örgüsü o kadar dağınık ki, dirilen şeyin hevesi kaçıp tekrar ölmüş olabilir.
ekranda genç bir kadın, siyahi sevgilisiyle geceyi tuhaf bir motelde geçirmeye karar veriyor. bu kararı verirkenki yüz ifadesi, sanki "akşama ne pişirsem?" diye düşünen bir ev hanımından farksız. çünkü dublaj! ah, o dublaj... sanki metinleri çevirmen değil de, emekliliğine bir ay kalmış bir devlet memuru google translate’e okutmuş ve seslendirme sanatçıları da bu metinleri hayatlarından bezmiş bir şekilde okumuş. genç kadın "aman tanrım, burada birileri var!" derken sesindeki tonlama, "pardon, tuzluğu uzatır mısınız?" tonlamasıyla aynı.
annem bir yandan elindeki gerçekten tükenmeyen kalemle bulmacasında "eski dilde nazar boncuğu" ararken, bir yandan da ekrana kayıtsızca bakıyor. "bak şimdi o dolabı açmayacaktı" diyor. haklı. ama karakterimiz, senaryo gereği yeryüzündeki en aptalca kararları vermek üzere programlanmış bir robot gibi hareket ediyor. o dolabı açıyor. içinden ne mi çıkıyor? hiçbir şey. film, beklentiyi boşa çıkarma sanatını yanlış anlamış. korkutmuyor, sadece sıkıyor.
yanına eşlik etmek için oturdum ama bu seans, bir film izlemekten çok, annemin gündelik ritüellerinden birine tanıklık etmek gibi. onun için bu filmler, yoğurt mayalamak gibi bir şey. bir çeşit seremoni. gecenin sessizliğine karışan sahte çığlıklar, gıcırdayan kapılar ve kötü oyunculuklar... belki de bu kaos, bulmacanın mantıksal düzeniyle birleşince annemin zihninde bir denge yaratıyordur. kim bilir.
sabah babamla onur, sadakat ve geniş araziler üzerine kurulu bir dünyadaydım. şimdi ise annemle, mantığın ve iyi dublajın terk ettiği, klişelerin dirilip durduğu bir yerde kapana kısıldım. babam şimdi yedinci rüyasında muhtemelen clark gable’la sığır güdüyor. biz burada, muhtemelen kimin dirildiğini bile unutacağımız bir filmin karşısında, annemin bulmacasındaki son kelimeyi bulmasını bekliyoruz. sanırım evin huzuru, işte bu absürt dengenin üzerinde duruyor ve bu yüzden film bitene kadar anneme bulmacasında yardım edeceğim.
devamını gör...