yazar: aslı erdoğan
yayım yılı: 1994
bir nükleer fizikçi seminer için gittiği karayipler'de yaşadığı aşkın, son derece gerçekçi bir üslupla anlatıldığı eserdir. son derece başarılı ve kariyerli bir kadının derinlerindeki hayal kırıklıkları, başarılı bir şekilde işleniyor romanda.
yayım yılı: 1994
bir nükleer fizikçi seminer için gittiği karayipler'de yaşadığı aşkın, son derece gerçekçi bir üslupla anlatıldığı eserdir. son derece başarılı ve kariyerli bir kadının derinlerindeki hayal kırıklıkları, başarılı bir şekilde işleniyor romanda.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "kendimeaitbiryer" tarafından 15.05.2022 16:23 tarihinde açılmıştır.
1.
aslı erdoğan'ı 1994 yılında yazdığı romandır.
hayatı boyunca hep yaralarıyla baş etmeye çalışmış ve sonunda o hayattan kaçmayı ve korkmayı tercih etmiş bir fizikçinin, fizik seminerleri için gittiği bir adada, hayatı kabuk adamla beraber yeniden tanımasını anlatır.
bunu acaba spoiler olarak etiketlesem mi diye düşündüm.
fakat bu paragraf, kesinlikle okuyacağınız bu ilginç eserin tadını kaçıracak güçte değil.
ilk beşime koyacağım bir kitap değil fakat mekanları ve kişileri öyle ayrıntılı vermiş ki, karayipler sıcağını hissettim.
betimlediği her karakter gözümde birebir canlandı.
yazarın kendisi de fizikçiymiş, olağanüstü cehaletimle bunu yeni öğrendim ve yazımın gerçekçiliği "acaba yaşandı" mı diye düşündürmedi değil.
sadece dili, üslubu bile bütün kitaplarını okutmaya değer bunu söyleyebilirim.
belki de böyle bir hikaye içinde hiç bulunmadığım için hikaye kısmına korkunç ön yargılarla saldırmış olabilirim.
bir de son olarak hala başlığının açılmaması beni çok şaşırttı. eğer bir yerlerde varsa beni ışınlayın olur mu.
hayatı boyunca hep yaralarıyla baş etmeye çalışmış ve sonunda o hayattan kaçmayı ve korkmayı tercih etmiş bir fizikçinin, fizik seminerleri için gittiği bir adada, hayatı kabuk adamla beraber yeniden tanımasını anlatır.
bunu acaba spoiler olarak etiketlesem mi diye düşündüm.
fakat bu paragraf, kesinlikle okuyacağınız bu ilginç eserin tadını kaçıracak güçte değil.
ilk beşime koyacağım bir kitap değil fakat mekanları ve kişileri öyle ayrıntılı vermiş ki, karayipler sıcağını hissettim.
betimlediği her karakter gözümde birebir canlandı.
yazarın kendisi de fizikçiymiş, olağanüstü cehaletimle bunu yeni öğrendim ve yazımın gerçekçiliği "acaba yaşandı" mı diye düşündürmedi değil.
sadece dili, üslubu bile bütün kitaplarını okutmaya değer bunu söyleyebilirim.
belki de böyle bir hikaye içinde hiç bulunmadığım için hikaye kısmına korkunç ön yargılarla saldırmış olabilirim.
bir de son olarak hala başlığının açılmaması beni çok şaşırttı. eğer bir yerlerde varsa beni ışınlayın olur mu.
devamını gör...
2.
kitabı yorumlamadan önce kısaca yazardan bahsetmek gerekirse aslı erdoğan 67 doğumlu, bilgisayar mühendisliği ve fizik okumuş ve yüksek lisansını cern'de hazırlamış , rio de janeiro da başladığı fizik doktorasını yarıda bırakarak yazmayı seçmiştir. şimdiiiii bu bilgiler ışığında söylemem gerekirse kabuk adam romanı benim için %100 yaşanmış olmasa bile içinde kesinlikle yaşanmışlıklar olan bir roman.
roman avrupa'da eğitim gören fakat içinde bulunduğu bu laboratuvar ortamından mutlu olmayan ve geçmişinde acı tecrübeler yaşamış, öyküler yazmayı seven 25 yaşlarında bir türk kadınının 80 küsür fizikçi ile birlikte karayiplere bir yaz okuluna gitmesiyle başlıyor. bu kısım zaten bana ana karakter direkt yazarın kendisiymiş gibi hissettirdi ve açıkçası kitabı okurken de bu düşünceyle okudum.
spoiler vermemek adına karayiplerdeki o adada yaşananları anlatmıyorum ama bence bu bir aşk romanı kesinlikle değil ve kabuk adamla aralarında geçen ilişki bence aşk değil etkileyici bir ilişki olduğu kesin ama bilmiyorum bana aşk havası vermedi ya da şöyle söyleyebilirim bizim anladığımız klasik aşklardan değildi . bence yazar hislerini bize ustaca aktarmayı başarmış ben bu romanı okurken içindeki korkuyu, bunalmışlığı ,özgürlüğü, kabuk adamla arasındaki o aşka benzer derin ilişkiyi hepsini içtenlikle yaşadım. hatta adanın sıcak havasının bunaltısını bile yaşadım diyebilirim. bu kadar güzel aktarılan hisler sonucu kitabın son sayfasını çevirip kapattığımda birkaç dakika boyunca öylece kalakaldım (genelde etkileyici şeyler okuduğumda etkisi bir süre bende kalıyor).
daha önce aslı erdoğan okumamıştım. bu roman 94 yılında yazılmış ve çok fazla keşfedilmemiş olmas ilginç geldi bana. * .bence kesinlikle okunmalı. bir günde bitirebileceginiz anlatım dili güzel, kısa ama etkileyici bir roman. kitap benim olmadığı için cümlelerin altını çizemedim ama ufak bir iki alıntı ekleyeceğim.
"bazen insana hiçbir şey hatırlamak kadar acı veremez . özellikle de mutluluğu hatırlamak kadar . unutamamak belleğin kaçınılmaz intikamı."
"hayatın bizlere verip verebileceği tek ödül, tek armağan, sevgi dolu bir insandır ve biz böyle bir insanı ilk fırsatta katlederiz. sonra da ömür boyu bu asla bağışlanmayan günahın lanetini sırtımızda taşırız."
roman avrupa'da eğitim gören fakat içinde bulunduğu bu laboratuvar ortamından mutlu olmayan ve geçmişinde acı tecrübeler yaşamış, öyküler yazmayı seven 25 yaşlarında bir türk kadınının 80 küsür fizikçi ile birlikte karayiplere bir yaz okuluna gitmesiyle başlıyor. bu kısım zaten bana ana karakter direkt yazarın kendisiymiş gibi hissettirdi ve açıkçası kitabı okurken de bu düşünceyle okudum.
spoiler vermemek adına karayiplerdeki o adada yaşananları anlatmıyorum ama bence bu bir aşk romanı kesinlikle değil ve kabuk adamla aralarında geçen ilişki bence aşk değil etkileyici bir ilişki olduğu kesin ama bilmiyorum bana aşk havası vermedi ya da şöyle söyleyebilirim bizim anladığımız klasik aşklardan değildi . bence yazar hislerini bize ustaca aktarmayı başarmış ben bu romanı okurken içindeki korkuyu, bunalmışlığı ,özgürlüğü, kabuk adamla arasındaki o aşka benzer derin ilişkiyi hepsini içtenlikle yaşadım. hatta adanın sıcak havasının bunaltısını bile yaşadım diyebilirim. bu kadar güzel aktarılan hisler sonucu kitabın son sayfasını çevirip kapattığımda birkaç dakika boyunca öylece kalakaldım (genelde etkileyici şeyler okuduğumda etkisi bir süre bende kalıyor).
daha önce aslı erdoğan okumamıştım. bu roman 94 yılında yazılmış ve çok fazla keşfedilmemiş olmas ilginç geldi bana. * .bence kesinlikle okunmalı. bir günde bitirebileceginiz anlatım dili güzel, kısa ama etkileyici bir roman. kitap benim olmadığı için cümlelerin altını çizemedim ama ufak bir iki alıntı ekleyeceğim.
"bazen insana hiçbir şey hatırlamak kadar acı veremez . özellikle de mutluluğu hatırlamak kadar . unutamamak belleğin kaçınılmaz intikamı."
"hayatın bizlere verip verebileceği tek ödül, tek armağan, sevgi dolu bir insandır ve biz böyle bir insanı ilk fırsatta katlederiz. sonra da ömür boyu bu asla bağışlanmayan günahın lanetini sırtımızda taşırız."
devamını gör...
3.
bir aslı erdoğan kitabıdır.
aslı erdoğan kitapları benim birçok başucu kitabım arasındadır her zaman. mucizevi mandarin, kırmızı pelerinli kent, taş duvar ve elbette en sevdiğim kabuk adam. canım aslı erdoğan geleceğe kalacak elli yazardan biri seçilmiş olmasına rağmen, gazete yazılarında harikalar yaratan bir yazar olmasına rağmen ve de ödül üzerine ödül almasına rağmen bana her zaman biraz talihsiz gelmiştir. günlük hayatı ve aşklarında şanssız bir insan izlenimi uyandırır bende. ama yazarın dedikodusunu yapmaya niyetim yok.
gelelim kitaba. bu kitap sanki bir otobiyografi gibi. kitabın anlatıcısı karayiplere yaz semineri için giden bir fizikçi. laboratuvar ortamından bunalan ve bu geziyi bir fırsat olarak gören genç bir kadın. hatırlatalım; aslı erdoğan da bir fizikçi ve bu onun ilk romanı.
ve elbette kabuk adam. bir karayip yerlisi. tıpkı aslı erdoğan'ın söylediği gibi "insanın tam zıddı yine kendisidir." kabuk adam da öyle içinde iyinin en iyisi kötünün en kötüsü var. ve genç fizikçi ile aralarında bir aşk ve dostluk başlar. ve bu aşk ve dostluk da kabuk adama benzer. çalkantılı ve zıtların savaşı ile dolu.
aslı erdoğan okumak her zaman çok büyük bir keyiftir ama biraz can yakar.
aslı erdoğan kitapları benim birçok başucu kitabım arasındadır her zaman. mucizevi mandarin, kırmızı pelerinli kent, taş duvar ve elbette en sevdiğim kabuk adam. canım aslı erdoğan geleceğe kalacak elli yazardan biri seçilmiş olmasına rağmen, gazete yazılarında harikalar yaratan bir yazar olmasına rağmen ve de ödül üzerine ödül almasına rağmen bana her zaman biraz talihsiz gelmiştir. günlük hayatı ve aşklarında şanssız bir insan izlenimi uyandırır bende. ama yazarın dedikodusunu yapmaya niyetim yok.
gelelim kitaba. bu kitap sanki bir otobiyografi gibi. kitabın anlatıcısı karayiplere yaz semineri için giden bir fizikçi. laboratuvar ortamından bunalan ve bu geziyi bir fırsat olarak gören genç bir kadın. hatırlatalım; aslı erdoğan da bir fizikçi ve bu onun ilk romanı.
ve elbette kabuk adam. bir karayip yerlisi. tıpkı aslı erdoğan'ın söylediği gibi "insanın tam zıddı yine kendisidir." kabuk adam da öyle içinde iyinin en iyisi kötünün en kötüsü var. ve genç fizikçi ile aralarında bir aşk ve dostluk başlar. ve bu aşk ve dostluk da kabuk adama benzer. çalkantılı ve zıtların savaşı ile dolu.
aslı erdoğan okumak her zaman çok büyük bir keyiftir ama biraz can yakar.
devamını gör...
4.
türk yazar ve fizikçi aslı erdoğan'ın yazmış olduğu 140 sayfalık roman; 1994 yılında yayınlanmıştır.
aslı erdoğan her kitabında olduğu gibi bu kitabında da oldukça keskin bir ruh haliyle karşımıza çıkıyor, hayata dair kimsenin fark edemeyeceği ince detayları görüyor, komik ve muzip olmayı da elden bırakmıyor.
kitabımızın karakterinin ismi galiba verilmiyor, karakterin yazarın kendisi olduğu ihtimâli yüksek; zirâ karakterimiz de fizikçi ve karayipler'e gidiyor, aslı erdoğan'da fizikçi ve bir dönem rio ve karayipler'e gitmiş sanırım.
kitabımız bir kadının hayatının bir döneminde yaşadıklarını, deniz kabuğu satan karayipli bir adam ile tanışması, meslek hayatında kadın olmanın dezavantajları, arkadaşlık ilişkileri, yaşama ve ölüme dair yer yer fikirleri, kabuk adam tony ile başından geçen serüvenler, aşkın tam olarak ne olduğu, en sonunda kabuk adamdan ayrılışı, kabuk adamın aslında tehlikeli biri oluşu, ona zarar vereceğini sanırken ona hiçbir şey yapmaması, insan ruhundaki en gizli duygular, kitap boyu bizimle geliyor.
yazarın en sevdiğim romanı bu olabilir;
gerek üslubu, gerek duyguları yansıtma biçimi, anlatımının keskinliği, mizahtan da vazgeçmeyişi kitabı oldukça sürükleyici kılıyor.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2024/10/16/fg73gthrzx23bvjh-t.jpg)
her insanın, gün gelip de düşüp parçalanmaktan kendini güçlükle alıkoyduğu bir uçurumu vardır.
bazen insana hiçbir şey hatırlamak kadar acı veremez, özellikle de mutluluğu hatırlamak kadar.
aslı erdoğan her kitabında olduğu gibi bu kitabında da oldukça keskin bir ruh haliyle karşımıza çıkıyor, hayata dair kimsenin fark edemeyeceği ince detayları görüyor, komik ve muzip olmayı da elden bırakmıyor.
kitabımızın karakterinin ismi galiba verilmiyor, karakterin yazarın kendisi olduğu ihtimâli yüksek; zirâ karakterimiz de fizikçi ve karayipler'e gidiyor, aslı erdoğan'da fizikçi ve bir dönem rio ve karayipler'e gitmiş sanırım.
kitabımız bir kadının hayatının bir döneminde yaşadıklarını, deniz kabuğu satan karayipli bir adam ile tanışması, meslek hayatında kadın olmanın dezavantajları, arkadaşlık ilişkileri, yaşama ve ölüme dair yer yer fikirleri, kabuk adam tony ile başından geçen serüvenler, aşkın tam olarak ne olduğu, en sonunda kabuk adamdan ayrılışı, kabuk adamın aslında tehlikeli biri oluşu, ona zarar vereceğini sanırken ona hiçbir şey yapmaması, insan ruhundaki en gizli duygular, kitap boyu bizimle geliyor.
yazarın en sevdiğim romanı bu olabilir;
gerek üslubu, gerek duyguları yansıtma biçimi, anlatımının keskinliği, mizahtan da vazgeçmeyişi kitabı oldukça sürükleyici kılıyor.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2024/10/16/fg73gthrzx23bvjh-t.jpg)
her insanın, gün gelip de düşüp parçalanmaktan kendini güçlükle alıkoyduğu bir uçurumu vardır.
bazen insana hiçbir şey hatırlamak kadar acı veremez, özellikle de mutluluğu hatırlamak kadar.
devamını gör...
5.
aslı erdogan ın 28 yasında yazdıgı ilk romanı.
-gel yabani, gor halimi. alem bana, ben sana deli.
kahramanımız olan esas kadın karayiplerin st croix adasında gitmistir. esasen fizikcidir.
derken gozune deniz kabuklu kolyesiyle bir yabani yerli takılır. onunla konusmaya calısır:
-tony: ben tony. bana burda kabuk adam derler. deniz kabuklarından kolyeler satarım. ilk defa bir beyaz kadın benimle konusuyor. al bu kabukları, benim sana hediyem olsun. sen benle konustun.
-esas kadın: bunları alamam.
-tony: benden kabukları satın alabiliyorsun. ama benden hediye kabul edecek kadar bana guvenmiyorsun oyle mi? hadi al. benle konusan ilk beyaz kadınsın, bunun serefine hediye etmek istedim.
**
gercekten bazen yalnızlıgımızla o kadar kabuklar ormus oluyoruz ki saf niyetlerle bize geleni bile tehlike olarak goruyoruz.
bize icini acan ilk kendini bilmezi, katledip, tum omru bu vicdan azabıyla geciriyoruz.
**
esas kadın hayatı calısmak olmus bir kadındır. ama bir taraftan cok yalnız ve cok mutsuzdur. tony ile konusmak ona yeni bir dunyanın kapısını aralar:
-tony bir kahin gibiydi. sorular soruyor, cevapları kendimin bulmasını saglıyordu.
**
tony ve esas kadın arasında cinsel bir gerilim vardır. ama dokunmazlar birbirlerine:
-arzu bastırılabilir ama unutulmaz.
**
tony ile konusmak ve vakit gecirmek esas kadınımızın icsel yolculuguna donusur.
ondan korkar, onu sever, ondan kacar ve en son onun pesine duser.
**
-belki hindistancevizlerinin altında bir adam cigarasını tutturuyor, ve bir beyaz kadınla gecirdigi birkac gunluk masalı hatırlıyordur.
**
deniz kabukları. sehre getirilebilecek en guzel hatıra.
sehirde her nefes almak istediginde o kabuklara bak, olur mu? sana denizi ve gunesi getirirler.
-gel yabani, gor halimi. alem bana, ben sana deli.
kahramanımız olan esas kadın karayiplerin st croix adasında gitmistir. esasen fizikcidir.
derken gozune deniz kabuklu kolyesiyle bir yabani yerli takılır. onunla konusmaya calısır:
-tony: ben tony. bana burda kabuk adam derler. deniz kabuklarından kolyeler satarım. ilk defa bir beyaz kadın benimle konusuyor. al bu kabukları, benim sana hediyem olsun. sen benle konustun.
-esas kadın: bunları alamam.
-tony: benden kabukları satın alabiliyorsun. ama benden hediye kabul edecek kadar bana guvenmiyorsun oyle mi? hadi al. benle konusan ilk beyaz kadınsın, bunun serefine hediye etmek istedim.
**
gercekten bazen yalnızlıgımızla o kadar kabuklar ormus oluyoruz ki saf niyetlerle bize geleni bile tehlike olarak goruyoruz.
bize icini acan ilk kendini bilmezi, katledip, tum omru bu vicdan azabıyla geciriyoruz.
**
esas kadın hayatı calısmak olmus bir kadındır. ama bir taraftan cok yalnız ve cok mutsuzdur. tony ile konusmak ona yeni bir dunyanın kapısını aralar:
-tony bir kahin gibiydi. sorular soruyor, cevapları kendimin bulmasını saglıyordu.
**
tony ve esas kadın arasında cinsel bir gerilim vardır. ama dokunmazlar birbirlerine:
-arzu bastırılabilir ama unutulmaz.
**
tony ile konusmak ve vakit gecirmek esas kadınımızın icsel yolculuguna donusur.
ondan korkar, onu sever, ondan kacar ve en son onun pesine duser.
**
-belki hindistancevizlerinin altında bir adam cigarasını tutturuyor, ve bir beyaz kadınla gecirdigi birkac gunluk masalı hatırlıyordur.
**
deniz kabukları. sehre getirilebilecek en guzel hatıra.
sehirde her nefes almak istediginde o kabuklara bak, olur mu? sana denizi ve gunesi getirirler.
devamını gör...
"kabuk adam" ile benzer başlıklar
kabuk
1