kas ve protein ilişkisi

benim için tartışmalı kalmaya devam edecek konudur. kimileri proteini olmazsa olmaz görürken, kimileri ise kasların gelişiminin protein olmadan gelişmeyeceği fikrini doğru bulmamaktadır.

bu nasıl soru tabiki proteine ihtiyaç var. galiba soru protein tozuna ihtiyaç var mı olacaktı.

öncelikle protein senin vücuduna zaten giriyor; o nedenle ek protein olarak düşünebiliriz. kas yapmak istediğinizde, çalıştırdığınız yerdeki kaslar çatlayarak açılır; halk dilinde buna şişme deniyor, ancak çalışma bitip, vücut dinlenmeye başladığında, hızlıca onararak kasları eski haline getirir.

aldığınız ek protein ise; çalışma esnasında çatlayan noktalara yapışarak; vücut kasları eski haline getirmeden şişkin kalmasını sağlar.

sonuç olarak; her kaslı olan güçlüdür mantığı yanlıştır; aynı şekilde her kaslı olan güçsüzdür mantığı da yanlıştır. protein sadece süreci hızlandırır, sizi güçlendirmez, güçlenmek için senelerce düzenli olarak spor yapmanız gerekmektedir.

proteine tabiki de ihtiyaç vardır. sorudan kasıt takviye olarak alınan hazır proteinse durum biraz farklıdır.
sağlıklı olma adına spor yapan standart bir bireyseniz ilk zamanlar hiç ihtiyacınız yoktur. daha sonra kondisyonunuzun artmasıyla birlikte daha verimli yapmaya başladığınızda yine toz olanına ihtiyacınız yoktur, doğal alarak alacağınız seviye yeterli gelecektir.
yok kardeşim ben profesyonel sporcuyum ben 3 set girdiğim ağırlıkla sen 1 tekrar yapamazsın diyorsanız evet sen kullan kardeşim. ya da abi benim 6 ay sürem var sonra öleceğim o yüzden hızlıca spartacus olmam lazım, her gün çalışacağım diyorsanız sen de kullan kardeşim, sen de kullan. ama karaciğerinize dikkat edin.

kas yapmamak için de proteine ihtiyacımız var.

her zaman proteine ihtiyaç vardır ama doğal yollardan alınması makbuldür.

kas yapmak için karbonhidrata ihtiyacınız var.kas yani kütle istiyorsan carb tüketiceksin.bunun lamı cimi yok.yağsız kg başına 1.5gr protein işinizi görür fazlası helaya karışır.bu rakamı karşılayabilmek için toz vs. türevlerine hiç gerek yok.adam akıllı 3-4 öğünde rahatlıkla karşılanabilecek bir değer bu.baştan aşağı kolpa olan bu memlekette zaten hiç öyle şeylere para ödemeyin derim.ama carb ın sınırı yok.kas istiyorsan, her alanda yüksek performans istiyorsan glikojen depolarının dolu olması gerekir.

eğer spor ile ilgileniyorsanız günlük sağlam yemekler ve meyveler yiyorsanız extra proteine gerek yok. ama sabahları tost veya ekmek arası, poğaça vs ile geçiştirip öğleni akşam yemeği ile birleştiren bir kişi iseniz protein tozlarına başvurmak zorundasınız. eğer takviye almazsanız zayıf düşersiniz ve bu da başka sorunlara yol açabilir.

kas ve protein ilişkisi sadece uzun yıllar boyu spor yapan sporcular için geçerli olan bir ilişkidir. protein tozları alıp hayatını zindan eden ufacık bebeler görüyorum. bir kere o aldığınız protein size hiçbir şey vermiyor. size bir şey vermesi için sizin uzun yıllar spor yapmış olmanız, devamında da artık harcadığınız yoğun enerjiyi karbonhidratların karşılayamadığı bir duruma gelmeniz, sonrasında da açığı kapatmak için son bir çağrı olarak eklemelere ihtiyaç duymanız gerekir. o protein sadece günlük protein ihtiyacı olan profesyonel sporcuların açıklarını kapatmaları için kullanılan ürünlerdir. profesyonel sporcular da yaptıkları spora bağlı vucutlara sahiptirler. bir sprinterin kırmızı kas grubu yoğundur, bir kürekçinin beyaz kas grubu daha yoğundur. bir uzun mesafe yüzücüsünün beyaz kas grubu daha yoğundur. bu kaslara uygun olarak gerekli karbonhidrat alımı yaparlar ve açığa çıkan enerjiyi kapatmak için uğraşırlar. ama hiçbir zaman protein tozu alıp birkaç gram bir şeyin hayatlarını değiştireceğini düşünmezler. reklamını yaparlar ama bu insanları gerçekten tüketirken görme şansınız yoktur. zaten günümüz dünyası bu sahtelik ile ilerler. hiçbir zaman protein tozu kullandığını kanıtlayamazsınız ve doğal olarak gördüğünüze inanırsınız. arkaplanda ise yağsız nefis bir fileto, köy tavuğu, sonrasında da somon balığı yediğini siz görmezsiniz. size gösterdikleri protein tozlarıdır. ne yapacaklar? tavuğun çiftliginin mı reklamını yapacaklar? ya da besili bir dananın yetiştiği çiftliğin reklamını mı yapacaklar? hayır. siz de önünüze konanları tüketeceksiniz çünkü ekonomik şartlarınız elverişli değil.

proteinin neden nesillerin akıllarına "tüketilmesi gereken, mutlaka gram hesaplamaları yapılması gereken" bir şey olduğunu söylemeden önce sahte dünyanın diğer basamağına geliyoruz şimdi de. diğer basamak ise growth hormone ve steroidler. hiç nba sporcusu ya da amerikan futbolu sporcusu gördünüz mü? gördüyseniz bu kişilerin profesyonel olarak spor ışıklarına inmeden önceki hallerine bir göz atın derim size. bu sporcuların hiçbiri sağlıklı değiller. spor hayatları sona erdikten sonra, ağırlık kaldırmaya devam etseler bile vücutları küçülür. artık eski durumlarına çok uzak kalırlar. çünkü birincisi o sahte görüntüyü devam ettirme zorunluluğu, bu görüntüden dolayı reklam anlaşmaları zorunlulukları yoktur, ikincisi ise o hormon takviyelerini alıp, rekabetin olmadığı bir dünyada gereksiz yere karaciğerlerini iflas ettirmezler.



genellikle bu tip sporcular spot ışıklarına çıktıkları andan itibaren çok fazla ürün reklamı yaparlar. bir bakarsınız protein tozu, bir bakarsınız vegan protein reklamı yaparlar. hep ellerinde bazı markaların ürünlerini görürsünüz. ancak kullanmazlar.

bütün bu sahtelik dolayısıyla, her geçen gün 20'li yaşlardaki gençlerin paralarını almak için çeşitli reklam anlaşmaları, çeşitli ihtiyaçlar ortaya çıkarıyor. örneğin tıraş bıçaklarından pay biçelim. bir tıraş bıçağının amacı nedir? sakal kesmek. ve sürekli yeni yeni modeller ortaya çıkarılır. her seferinde bir önceki ürün sanki sakal kesmiyormuş gibi en yenisini almak zorunda hissedersiniz. çünkü size satılan o en son üründür. oysa işinizi 10 yıl önceki kaliteli bir ürün de görür. ama hayır, sizin o yeniyi tüketmeniz gerekir. bu yüzden 24 saat boyunca sokakta bulunduğunuz her an maruz kalırsınız reklamlara. önünde sonunda da en son ürünlerden birisini alırsınız. hangi sektör olduğu ya da hangi işle ilgili bir ihtiyaç olduğu önemli değildir. en son çıkan kullanılır.

günümüzde, 20'li yaşlardaki genç kızların ışıltılı dünyada temel ihtiyaçlarının yanına bir de reklam dünyası ihtiyaçlarının yaratılmasıyla harcamaları artmış bulunmakta. genç kızların, yüzlerce ürünle yüz güzelliği hedeflenirken genç erkeklerin de vücutları üzerinden paraları hedeflenir.

genç erkeklerin paralarını, kaptalist dünyanın çarkı olmalarını sağlamak da, erkek egemen dünyanın hülyalarına onları sokup "daha büyük, daha geniş, daha kaslı olmalısınız" algısını zihinlerine yerleştirmek. bunun sonucunda da genç erkeklerin ihtiyaçları, ağırlık kaldırmak iken bir anda ağırlık kaldırdıktan sonrasındaki ürünlerin reklamına dönüşürken "eğer bunu almazsan bu olmazsın (fotoğrafı algına yerleştiriyor) ve yaptığın spor ise yaramaz" cümlesini milyonlarca gencin zihnine yerleştiriyor.

daha az önce ağırlık kaldırmaya başlayan genç erkek, reklam dünyasının büyüsüyle, zaten 18-28 yaşları arasında en en yüksek seviyelerde olan testosteron sağlığının farkındalığından uzaklaşarak, kendi bir önceki gün olduğundan daha güçlü olmaya değil, fotoğraftaki erkeğin olduğu haline dönüşmeye çalışıyor. bunun için ne gerekli? erken sonuç. hızlı sonuç.

fotoğrafta gördüğü erkeğin uzun yıllardır ağırlık kaldırıp bir de üzerine hormon takviyeleri aldığını, bir de üzerine yağsız fileto, çok güçlü ve sağlıklı besinler tükettiğini bilmeyen genç erkek, o fotoğraftaki kişi olmak için önüne konulan "bunu tüketirsen sonuç alırsın" ya da "bunu tüketirsen daha hızlı sonuç alırsın" algısını hemen yiyor ve kendisini protein tozları ve takviyeler olmadan gelişme olmayacağı sonucuna inandırıyor.

bir işi yapmak ve o işte yetkin olmak için yapmanız gereken şey bellidir: mesai harcamak. siz mesai harcadıkça o işte yetkin hale gelmeye başlarsınız. ağırlık kaldırmak da böyledir. hiçbir şey sizi sonuca kısa yoldan ulaştırmaz.

18-30 yaş arasındaki her erkek, hormonal bozuklukları yoksa, günde en az 8 saat uyuyorsa yaptığı spordan sonuç alır. yapılması gereken tek şey enerji açığını kapatmak ve protein alımını asgari miktarda yapmaktır.

fotoğraflarda gördüğünüz bütün o insanlar fotoğraf makinesi ile bir reklam için var oluyorlar. o pozu verme sebepleri para kazanmak. elde ettikleri vücutlar ise doğal değil. sağlıklı hiç değil.

genç erkeklerin görüp öykündükleri bütün o profesyonel sporcular kalp, böbrek yetmezlikleri ile mücadele eden, diz, kalça sorunları yaşayan sağlıksız insanlar.

eğer yaşınız ilk spora başladığınızda 45-46 ve üzeri değilse, hormonal sorunlarınız yoksa, günde 8-8.5 saatten az uyumuyorsanız zaten spordan sonuç alırsınız.

sporda bir numaralı, ve tek şart bellidir: devamlılık. açlıktan ölseniz de, zor durumlarda kalsanız da sonuç alırsınız. eğer spor yapmak istiyorsanız enerji açığına izin vermeyip doğal olan sıradan ürünleri tüketin. çok genç yaşta, reklamların ve kapitalizmin etkisinde kalıp yanlış şeyler yapmayın. algınıza girerek "mutlaka daha fazla protein almalısın. ancak o zaman güzel görünürsün" dedirtenlerden uzak durmaya çalışın. bunun yolu da sıradan şekilde yumurta, süt, yulaf gibi şeyler tüketmek, sadece enerji açığını kapatmaya yönlenerek vücudunuzda hiçbir zaman kullanılmayacak fazla proteini almamaktır. yetişkin bir erkeğin alması gereken proteini alıp, fotoğraflardaki hormonlu insanlarla kendi vücutlarınızı karşılaştırmamaktır.

herkesin bir tane vücudu var ve bu yüzden insanoğlu bambaşka bir canlı. tektiplik insanoğlunun bünyesinin alabileceği bir şey değil. unutmayın, hayat sadece 20'li yaşlarda yaşanan bir şey değildir. ve yine unutmayın ki, spot ışıklarının altındaki o insanların sağlık sorunlarına sahip olduklarından yedek kalp, yedek ciğer bulma şansları var. ama sizin böyle şansınız yok.